A AD çeti da F Pa VA HLAAR MA Osman kendine İsa süsü vererek: OKT “Ben si Cennete göndereceğim !,, diye cellâtla ihtiyar rahibeyi kandırdı butu mühürleyip mezareılara teslim ( Yüzüğün bir taşı vardı. Bunu söktü. Geçen kısımların hülâsası Papas Osman, kadınlar mamastırı. nn her yorini gesip görmek hakkı, m haledir. Birlikte, gizli koridorda dulunuyoruz. Buradan, işkence oda sına bakıyoruz. Bir makkümun de, risi yüzülecek gözleri oyulacaktır. Mahküm “nereden — kabahatli oldu. gumu anladınıc?,, diye soruyor. ..- » İhtiyar rahibe: — Sen artık ölmek üzer& bulunu. yorsun. Bu esrarı öğrenmende bir mahzur kalmadı! , dedi. . kızım! Bu rahibeler manastırının 'gizli gözetle. me yerleri vardır. Orada, biz ihtiyar rahibeler gaklanır, sizlerin ne yaptığı. nıza bakarız. İşte sen de soyunup ay. mada kendini temaşa ettiğin ve gözle. rinle derin hesabma o büyük günahı işlediğin zaman, başrahibemiz seni Rözetlemiş. Görmlş... — Fakat benim odamda öyle bir yer yoktu. — Vardır. — Ben odamın her yerin! biliyo, rum, — Bilemiyorsun, nastırm her ödasımda Ööyle bir yer vardır. — Burada da mı? — Burada da... — Hani?... Mahküm, etrafma bakmâr, — Dört taraf duvar. İktiyar rahibe, bizim bulunduğgu. mur farafa içaret etti: — İşte orada... Ben, beni görüyorlar vehmine kapı. larak, koridarun o noktasından ayrıl. drm. Lâkin Osman olduğu yerden kı. pırdanmadı. Mahküm: — Sön arzum şu gözetlemenin na, sıl olabileceğin! anlamaltır. — Dur, sana göstereyim! deyip ihtiyar rahibe, duvarın bazı noktala. rına dokundu. » O zaman, Osmanın önünde bulun. duğu penceremsi yer, bir kapak gibi aşağıya kaydı. Çocuk, bütün vücudu ile ortaya çıktı. mhkı-nce odasından bir çığlıktır kop. - A t — O da kim? — Erkek çocuk... İhtiyar vahibenin heyecanı, cellâd. | fa mahkümunk — İsa! . dedi Osmanm sesini işittim. — Evet benim... tiyar rahibe, heyecanla: — Nasıl tanıdım.., efendim! Seni nasil tanıdım... Rizim ihtiyar manas, ;:'mdı senin tasvirin vardır, Demek raya geldin?.. Bizi gözetli AA gözetliyordun. — Evet... . dedi. , İsanm yuhu, be. nim vücuduma geçmiştir. Onun ira, desile size emrediyorum. Burada be, ni gördüğünüzü. . söylemiyeceksiniz. Fakat bu kadmı öldürmiyeceksiniz, kurtaracakamız... Kurtarmanın usulü nedir? en daha büyüktü. — Sen onu bizden daha iyi bilirsin, | efendim... Sen ne emredersin de ol. maz,.. İhtiyar rahibe diz üstü gelmişti. Osman, bulunduğu yerden, ilâhi bir tavırla: — Onu, kurtarmanızı - ben emredi. yorum. Fakat nasıl kurtaracağınızı tayin etmek size ait bir şey... Karış. mam,.. Bu müanzaradan, cellâd da heyeca. fa düşmüştü: — Müsaade ederseniz bu Yazifeyi ben üzerime alayım! , dedi. — Peki... Nasıl yapacaksın baka. lm? » Ölen adamları tabuta koyup ta. kızım... Bu ma. l etmek benim vazifemdir, Tabutu de. likdeşik içinde hazırlarım. İçinde bu kadının nefea alaca'ı gekilde mezarı hazarlatırım... Sonra, bu kadın da o. rTadan çıkar... Kurtulur... — Pek alâ.. Yarım akşama doğru bütün bu işler tamam olsun... — Bu hizmetimden Gdolayı ben! tcnnetlik edecek misin ey İsa, — İkiniz de cennetlik olacaksınız... Lâkin bir şartla: Evvelâ, bu hâdise, den kimseye bahsetmiyeceksiniz. Ve BONTA.«. Parmağından yüzüğünü çıkardı. fıkra müsabakası açmıştır. Gönderi lecek fikralarm kısa ve hiç ölmazaa az işitilmiş olması lâzımdır. Fıkralar, gönderenlerin imzaları yahut miştear adlarfle neşredilecek ve her ay o ay içinde — çıkacakların en iyflerinden beşine muhtelif ve kıy, maetli hediyeler vecilecektir . Bize bildiğiniz güzel fıkraları gönderiniz. Dört kişi bir yatağa sığar mı ? Nasreddin Hocanm karısı öldükten sonra ikinci defa evlenir ve bir dul ka- dm alır, karısı her zaman eski kocasın- dan bahsetmeğe başlar, Bir gece bal. konda yatarlarken yine kadın eski ko - | casını söylerken, hoca bir tekme vurur kadını aşağıya atar, gürültüye gelenler hoca ne yaptın diye sorunca:; — Onun rahmetli, benim rahmetli, o, ben dört kişi bir yatağa sığabilir miyiz hiç! Sığamadık, düştü, cevabını verir. Muazzez Yeşilalp Ayrı ayrı la dökülmesine tahammül edemezdi. | tenbih ederdi, fakat insan hali bu... Bir [ kaşınır.. Mehmet Bey bu hususta ma . Bir Ramazan günü Beyazıt camişi | kürsüsünde hocanım biri cemaate vaz - ederken demiş &i — Ey ahali biliniz ki Ramazanda ya - pılan günahların her biri ahrette birer kandil olup günaha giren uzuv Üze . rine asılacak, böylece ehli mahşer, gü . nahlı ve günahsızı ayırt edecek, Vüzı dinleyenler arasında bulunan bir bektaşi sormuş: — Hocafen bir kandil mi kandil mi. Hoca, tabit derhal kendi aklına mülüyim gelen en kısa cevabı vermiş: — BHer günah için ayrı bir kandil.. Bektaşi babası o zaman eyvah diye bağırmış, desene hocam biz ahrette mahya kurup öylee gezeceğiz. , Yüksel Böylesine böyle dua edilir Eski zamanda zenginin biri bir gün konağının penceresinde otururken kapı- ya bir dilencinin göldiğini görmüş, hid. detlenmiş ve hemen el çırpıp odaya gi. ren kalfaya: — Bana bak kalfa, git söyle harema- Yasına, haremağası söylesin kâhyaya, kâhya söylesin uşağa, uşak söylesin se- yise o da gitsin şu kapıdaki dilenciye in,, desin. ileli emirleri kapıdan işiden dilenci ellerini kaldırıp bir ah etmiş: — Hey büyük Tanrtı, emret Mikâile, © söylesin Cebraile, Cebrail söylesin İsrafile, İsrafil söylesin Azraile de şu berifin canını alsın, Beyoğlu: Aliye her günah için ayrı yoksa topuna birden tek Aşağıdakilere attı; — Emirlerimi yerine getirdikten sonra, bu taşt iklye böler, Suda eri. tirsiniz. Bir kıamını sen ıçersin, öteki kısmını da ihtiyar rahibe... O zaman ceanetlik olacakamız... Aşağıdakiler secdeye kapandılar, Osman: — Kapatınız bu pencereyi! . emrini verdi. Pencere kapandı. Biz, koridorda yine serbest kaldık. Osmana sordum: — Nedir bu yaplığın? (Devamı var) Açıkgöz hizmetçi Mehmet Bey gayet titiz ve meraklı bir adamdı, hizmetçi kahve getirdiği ra- man kahvenin fincan tabağına bir dam- Tuttuğu hirzmetçilere daima bunu gün eli titreyeceği tutar, yahut bir yeri zeret kabul etmezdi. Bu yüzden bir çok | hizmetçilere yol vermişti. Nihayet köş- ke Haşan isminde bir hizmetçi geldi. Hasan üç aydanberi hizmette bulun- duğu halde . Şeytan kulağıma kurşun- daha bir kere kahveyi fincan tabağına damlatmamıştı.. — Bu hale şon derece memnun olan Mehmet Bey hizmetçiye sordu: — Hasan buraya bu kadar uşak gel- di, içlerinden hiçbiri kahveyi dökmeden getiremezdi. Sen bu işin kolayını nası) buldun?, Hasan sıcıttı; , — Mertdivenden çıkarken kahveyi ağ zıma &liyorum. Kapının önüne gelince tekrar fincana boşaltıyorum. Bundan kolay ne var bayım!.. Beyoğlu: Giray Kunter Olü kulağina ne söylerler ! Bir adamı şahadet için mahkemeye götürmlşler, kadı sormuş: — Sen Kur'anıkerim okumasını bilir | misin?, “— Bilirim. — Ölü yıkamasını bilir misin? — Bilirim. — Peki ölü yıkanıp tabuta konulduk. tan sonra kulağına bir şey söylerler bi. Jir misin? im. — Ne söylersin bakayım? — Ne devletli başen varmış ki öldün de beldemizin kadısı huzuruna şaha - dete gelmeden kurtuldun, derim. n Mahmud Neler çekiyorum Hoca Nasreddin bir gün pazara, mer keplerinden birini götürür. Hocayt gö- tenler merkebi satryor zanniyle biri merkebin yaşını anlamak için dişlerine bakacak olur, Merkep adamcağızın eli. | ni ısırır. Diğer müşteri sakatlık olmasın diye hayvanın ayağını muayene edecek olur bu defa hayvan çifte atar. Müşteriler hocaya: — Hocam bu ne huysuz hayvandır, sen bu huysuz hayvanı kimselere sata. mazsın, bunu kimseler almaz, derler. * — Zaten maksadım merkebi satmak değildir. Dostlar, ben bu eşekten neler çoktiğimi anlasın diye getirdim, der. Asuman ı | la malümat tahibisiniz. 20 HAZİRRAN —— 1717 AmerlkŞ—Ğthurrelsl Ruzveltin zabıta romanı Çevlnh fa. —25 — Müthiş bir tiksinme duydu, bir oto - mobil çağırdı, bindi, gitti, İLKANIN İNKİSARI Bir hafta sonra, Cimin ortakların . dan Driskol, telefon etti, İlkadan ran - devu istedi. Cimin işleriyle o meşgul olmuştu, dul karısını, faaliyeti netice . sinden haberdar etmek istiyordu. İlka da bu işlerin bir an evvel bitmiş olmasını arzu ediyordu. İstediği ran - devuyu derhal verdi. Driskol ile beraber Misis Şarlot Hop ta gelmişti. İlka onları, hususl! tuvalet odasında kabul etti, Üzerinde Rüs - modası “hı. mel “bir tuvalet vardı, bir kanapeye u. zanmış idi. Driakol'un kendisini yerlere gösterişli bir eda ile cevap verdi. fakat Miss Şarlot Hop mevcudiyetinden ha. berdar değil gibi göründü. Driskoj va- ziyete uygun bir sesle başladı: — Merhum zevcinizin servetinin ta- savvur 'ettiğimden çok az olduğunu hayretle gördüm. Yaptığım bütün tet - kiklere rağmen, tahmin ettiğim miktar. la mevcudat arasında büyük bir fark | var. Hakikati isterseniz, Cim bir şey bırakmamış, — Binaenaleyh, bıraktığı Bervet, oturduğunuz ev ile, Cimin ev « velce sizin nammıza kaydettirmiş ol . duğu gayrimenkullerden ibaret. Bu sözler üzerine, İla almış olduğu yapmacık tavırları bırakarak, içindeki ihtirası olduğu gibi meydana vurdu ve haykırarak: — İnanmam, dedi, onun en az beş milyon doları olduğunu biliyorum. Ne | demek bu 7. | Driskol hiç istifini bozmadan cevap | verdi: — Doğrusu ben de anlamıyorum. Bu hususta, Mister Şapiro ile benden daha ziyade Mister Bleykin şahsi işle - i bilen Misa Şarlot Hop'a müracaat ettik. O da hayretler içinde kaldı. E . saşen kendisine, benimle beraber gel - mesini rica etmiştim. Eğer isterseniz, yaptığı araştırmalar hakkında size mu. fassal malümat - verebilir. Kendişi mer- hum zevcinizin itimadını haizdi. Onun | husuzl işlerine vâkıltı . İlka kendini zaptedemedi, aktrişliği. ni unuttu ve patladı: — Bu kadının ne söyliyeteğini bil - mek, sözlerini duymak dinlemek iste . | miyorum. Eğer bakikati bilse bile emi. nim ki benden saklar, yalancı - ve iki yüzdü kadmın biridir... Gözleri hadakelerinden uğrtamıştı de. vam etti? — İnanınırz Bana Mister Drigkol, bu kadın, kocamın paralarımı nerede sakladığını biliyor. Döndü. tehditkâr bir tavırla Şarlota hitap ettiz — Paralar nerede, derhal bana söy . liyeceksiniz anlıyor müsunuz? — Heğm sizin için a iyi olur. Cim, hayatta iken belki sizi sevmiştir, fakat artık öl. dü, dizi sövemez onun için.... | Şarlot kıpkırmızı olmuştu. Kalletı, t1. kanın gözlerinin içine bakarak : — Tehditlerinizdei dedi, zerre ka . dat'korkrguyorüm. * Zevcinlizin serveti hakkında malümatım yok. Mister Dria. kol ile birlikte bu servetin He olduğu .- nu anlamak için çalıştık. Bir neticeye varamadık. Lâkin, öyle tahmin edivo . rum ki, siz, bu huşusta herkesten faz - Mister Bleyk | esrarengiz bir şekilde, Nevyorktan u . zak bir yerde öldü; Gazeteler vakia bilmiyorlar amma; Mister Blcyk bir hayli zamandıt. ortadan - kaybolmuştu. Sizin de uzun müddet Nevyorkta olma- dığınızı biliyorum, Hem cesedin bu . hınduğu sabah buraya dönmüş olduğu - nuzu da haber aldım. Tlkanın yüzü' sapsarı kesilmişti. Eli dle kapıyı gösterdi: — Derhal dedi, evimden dışarı, çıkı * Tz p Şarlot tükünetidi mühaâfata ederek | | söylemezlerdi. DU İ geri döndü tek kelime söylemeden ÇÜ tı. Mister Driskol işe İlkanın karşısil! da eğildi: | — Ben de gidiyorum, dedi, eğer &l şey için lâzım olursa bana telefon ed siniz. | Ve dudaklarında bir tiksinti ile odü! dan çıktı. Kapı kapanır kapanmaz, ka kendini kanapeye attı. Öyle, saatid ce kaldı. Eri Marşal odaya girdiği zaman İl' kayı o vaziyette buldu. Sordu: | — Nen var cici? Hasta musın?. — Hayır canım, hasta değilim. Fa | kat korkuyorum. Bu hınzır kadın w—'ğ şeyler söyledi ki.. Hem Mister Drisk ı neler haber verdi biliyor musun?. Cij santim bırakmamış. Nesi var nesi yok(£ benim namıma kaydettirdiklerindi ibaretmiş. Yani iki milyon dolar. — | — İki milyon dolar az mr cicim? Y ter de artar bile! Bir dakika sustular, Marşal sordu: — Bu Miss Hop ne istiyor? — Ne bileyim ben? Cim esraren şerait içinde ölmüş imiş. Ben ,serve nerede sakladığın ıbiliyor imişim. Marçal kaşlarınt çatt: — Fena havadis. Hattâ kötü. Neredt kaldı ki, Cim öldüğü gece ve daha ev » welki günler Nevyorkta değildik. — Bunu da göyledi raten . Tlka tekrar hiddetlenmişti. -Kalktıd Odada, bir aşağı, bir yukarı dolaşma * ğa başladı. —— Beş milyonluk miras ortaâdan kaye bolduğu yetişmiyocmuş gibi bir de bâ * na hakaret ediyorlar. Bu kadın her hale de bir şeyler biliyor. Birdenbire durdu, Aklına, telefon gtlmişti. Sakın, bir gece, ona — telefom eden kadın Şarlot olmasın? — Bundan sevgilisine bahsetmemişti. İlka yine bahsetmemeğe karar verdi . Yalnız: — Eri ,dedi, bu kadın bizim başımızt bir belâ açmadı. harekete geçelim. O- rada, tun >let matamın göşünde, taban. çam var. Evvelâ bunu omuaan kaldı « ralım .Bir güphe uyandırabilir. Sen al omu, otomobile bin, ıt mehre at. Bir dahagözüm görmesin. Ortadan kaybol « maden rahat etmiyeceğim. Marşal sevgilisine tuhaf tuhaf bak » &: y t — İlka, âdeta vicdanan muazzep gö. rünüyorsun. : Ve gitti, tuvalet masasının gözünden tabancayı alrp muayene etti: — Maamafih, dedi, hakkın 'var. Ne diye'böyle yanında tabanca bulundu - ruyozsun diye bir sual karşısında kala « bilirsin, Tabancayı cebine koydu, kapıva doğ- Tu yürüdü, Çıkarken durdu » — Ne dersin? Kocanın bir bile miras bırakmadığını polise haber versek İyi etm'ş olmaz mısm? Bu hu « susta müracaat etmemek gönheyi u - yandırmaz mı? « v İlka düşündü: — Hakkın var, dedi, polise am'racaat etmeli » İlka o gün polise müracaat etti. Ko. casının mirasının aranması hususunda yardım istedi. Müddeiumum! Bleyk'in eski ortaklarını çağırttı. Onlarla görüş- tü. Şapiro ile Drizkol da araştırma ya « pıilmasını tasv'p ettiler, kendilerinin de yardımlarını vadettiler. Derhal tahkikata başlandı .Bu tah « kikat gayet gizli tutuluyordu. — Lâkin bankerlerle, borsa acentalarından bir malümat almak kabil olinuyordu. Zira. bu ne; insanların müşterileriyle mü » nasebet.cri tamâmiyle husus! ve mah * rem cereyan ederdi. Kimseye bir şey Müddeiumum! — onla. ra müracaat edince bazıları bir şey bilk nütiklerini ,bazıları da, mesleki mahre- miyeti ileri sürerek bir şey söylemiye * çeklerini bilkirdiler. L Bu gefer cidi şim