. * f (VUŞSE SEY A9) — Kai HDAW Bztyey — TUĞLAŞMANL : TEHOMANYE *eapsiyeğ Toyduşsuayj “12)35YyDA HoŞDUYSuz N,, 'PULISSAL Si Ür U Saa YY nok v “SPAPAEZ aaT SDY NG OPMYİZ £gy 39P Ka *aSn3 TEYI UT Ğ “ YoN UO UEpunumMA Tnadonu ULlapı(Tuy — WAEPPAÇ :üösrON 'NOXKOY UoR Şup *adaj — dH STu “BN TİREYNA ÖpuLAzN UNIİS AÇ UNŞNS HMKOSTAN (34p306 W0)GuzdU3Y) :BUNPALO UOYİUNSUNY ŞÖYL — KPLOĞ TUNPALİ "(UNSr Sey 9) — WHĞUYSUSY :UOYÜUYSUDY eplay PöLNnadepç ÜDP PANAĞI A, (AM MAĞYİ ZY SADA ) TTT YORMAN SUO BAA — öRA ZSD : UONMINSUN)) WOJUY T ANSIPU * UTUNYOZ) S UOGLON Çmgs — tüngoyr Ttun oo ELY GK Y27 HH git l ir S b Pi b S U GitE çi - 3.ğ E'!ğ” ş ş Bi SA İA c E a SİR İ $ $ zı8B hi:_*üğnmımmm. geliyor ki, bu, çok güzel ve faydalr bir ç *m'!ldıuk&?knolmlylu"ilu— ce, Böyle düşünürken, Sacttâyı da göz- en kaçırmıyordu. Bir aralık ona yaklaşmak istiyormuş gibi, adımlarını açtı. - Belki de ondan derhal İzahat isteme- ği düşünmüştü. Fakat bundan vazgeçti- ği anlaşıldı. Çünkü gene adımlarını ya- vaşlattı ve düşünmeğe devam etti: — Maamafih, işte ikinci adam ki, yi- ğit Janı, bu milyonları ele geçirmek is- temekle itham ediyor. Yoksa bu genç hakikaten?... Omuzlarını kaldırdı ve düşüncesini tamamladı: Aptallık ediyorum!.. Bü- tün bunların alçakça bir dolap olduğu gün gibi aşikâr değil mi? Fakat nede ol sa bu genç şimdi epey fena bir vaziyete düştü, Bereket ki, kenidisini — müdafaa edebilecek bir vaziyettedir. Sonra, el- bet ben de ona birazcık yardım ederim yalı: Ve müstehzi bir tebessümle: — Vakit geçirecek bir iş arıyordum. İşte mükemmel bir eğlence. Bir tarafta komedi, diğer tarafta facia. Beğen be- ğendiğini. Sactta, Trüandri sokağında ikamet e- diyordu. Evinin karşısında “Aşk kuyu- Bu,, tesmiye edilen, ve hakkında birçok efsaneler yazılmış Olan bir kuyu vardı. Binaenaleyh ev kolay kolay — bulunabi- lirdi. Bundan başka, Pardayanın ikamet ettiği Sent Denis sokağına da son dere- ce yakındı. Floransalr, takip edildiğin- den kat'iyyen şüphelenmeden evine gir- di Pardayan onun hakikaten bu — evde ikamet ettiğine kanaat — getirmek için n 4 Â l “To£nanıo aa “YE (R9D :Ka9ge) Suroy Ka VKĞN AfSdİ BURSCUKUL dSt — “Bvr SÜYK *069 Uetraz ÇAPANDNST YONUYOYSUN TEİSLIG ANETU U0rUs 2UÂ29 — ŞOYŞAPRY < ÇTUYOYUYA zedog —- şony Toyrum voyes XRKNG * 20V :TTEH ww PYEPEANgİ SIRASA UTT NO OP aIIK TİNPUNMA ULUNELU "eti O UPİPMOYT “ATYO VAÇEÇ YOŞLISA TANKELUN AYA Üçg HOĞ (Umseusu) LnsturuU gava SuysDumMU 91059,, ; (120 42)8UPMU38AN) “KAYAY SANBUYUNYRDAL S>MEvmRM — 190 :Koage “TdRK 9rXA0) D9 OĞIP LARSUURT GANA),, ETDAAD EPRLNAL F E TğEtİe bEZ çt Nİ bnnl FRİ © zikleli ğğ ü İğâ'-;g.'!'f SFti p ÇEĞÇEŞ & E =ğ'"< Bo Di Hd 3 _ğ gs ak-$: (pi Kdi | .- PARDAYANIN OGLU bir müddet bekledi ve sonra otele dön- dü. Orada bulacağını ümit ettiği Jan o- tele gelmemişti. Bunun üzerine Parda- 'yan Arbr Sek sokağına onun evine git- & ve kapının kilitli olmadığını görerek içeriye girdi. Fakat Jan orada da yoktu. ,Pardayan fakir mobilyeye bir nazar atfetti. Mutfak takımı biran, onun na- zarı dikkatini celbetti. Ve yavaşça gü lümsedi. Sonra, başını salladı: İçini çek ti ve düşünceli bir — vaziyette sokağa gıkarak Bertiy'nin evine baktı: Ve dudaklarında hazin bir tebessüm- Je orada derin bir düşünceye daldı. Ma- zide uzak fakat kalbine yakın hatırala- rı yadediyordu. Yirmi yaşındayken, ken disinin de, böylece karşı evin — önünde durarak orasını saatlerce — gözetliğini #lüşünüyordu. Altın saçlr enfes bir ha- yalin, kalbini saadet ve sevinçle doldur. duğunu hatırlıyordu- Sen Jermen kilisesinin — çanları, on biri çaldı ve onu rüyasından uyandırdı. Pardayan mırıldandı: — Sülli ancak bugün öğle Üzeri ha- rekete geçecektir. Önümde — asgari İki saat vakit vardır. Bu bana bol bol kâ- fidir. : Otele 'döndü ve yemeğini rsmarladı. Masası hazırlarırken odasına geçti, bir kâğıdın üzerine, süratle birkaç satır yaz dt ve tekrar aşağıya inerek, elinde mek- tubile masasma oturdu ve kendisine hiz met eden otel sahibesine Iükayt bir ta- vırla: — Nikol hatun, dedi, bu akşam yat- mağa gelmemem kuvvetle muhtemeldir. Yarın sabah erkenden, anlıyor — musu- nuz? Erkenden, bizzst kendiniz odama girersiniz. Eğer beni orada göremezse- niz, biç vakit kaybetmeden — nezarete t * ; : V si, THUTTSUTU MOZLULONL rumsuğsa GOZÜLUN! İZCE DERS (17 numaralı "Londrayı ziyaret” resmile uk!g') edilecektir) VHer Hakkı Haber Gezetesine Sittir) DERS: 54 İNGİLİZCE DERSLEk. Kendi kendine 1000 kelime ile İL Geçen derste başladığımız “Londrayı ziyaret” mev. zuu üzerindeki çalışmalarımıza bu derste de devam ede- İNG coğiz. Evvelâ, geçen dersin sonunda, ingilizceden türk. çeye ve türkçeden ingilizceye tercüme edilmek üzere ver. diğimiz vazifelerin yapılmış şekillerini görelim: İngilizceden türkçeye çevrilecek olan cümlelerin ter- Geçen dersin vazifeleri cümesi şudur: 2 — Londrada birkaç gün mü kalacaksınız? — Evet, bir hafta, 8 — Vaktinizi nasıl geçireceksiniz? — — Ben de öyle yapmak isterdim, b . Türkçeden ingilizceye çevrilecek olan cümlelerin ter, cümesi de şudur: l—Neıulzylı!_w 4 — Ben sizin yerinizde olsaydım, ilk evvelâ ne ya. pacağımı kararlaştırırdım. ge el Bi e. #a ğ Soek ğ ğ $ £ Vç ğ UHİ 2 3 Ş 5 : ğ e Seki öi SAD ğgğğ'ğgğdî » 4 E Gi DBi D .» P 3 bog çak5 Ti » ç0 Bsi PR DD EĞE SI İit P Jöfçi J1 gali İZLE Ş iĞEz D Aşibi Ee G 00r guğz! © $uEe £ Biğük g4 APTabERRE ğâ“gg Ssiİİ zedeliiii KN SEATLERR . LİLER L AYŞ SişyaiR Hi PARDAYANIN OCLU 219 gidersiniz. Tarafımdan mösyö dö Sülli- | İster gibi garip bir tavrıla kadının yü- yi görürsünüz Bunu unutmayın Nikol | züne baktı ve sonra dışarıya çıktı. hatun, taralımdan. Sizi nazırın yanına alacaklar ve siz de bu mektubu ona ve- rirsiniz. Sonra, rahat rahat evinize dö- nebilirsiniz, Nikol hatün, şöyalyenin kendisine u- zattığı mektubu aldı. Kadın hiç şüphe yoktur ki terbiye- liydi. Çünkü hiçbir şey sormağa cesaret edemedi. Yalnız yüzünde büyük bir en- dişe ifadesi vardı. Pardayan bunun far- kına vardı. Ve onu temin etmek — için, zavallı kadıncağızı Üürperten sakin ve çok ciddi bir tavrıla şöyle dedi: — Size söylediğim veçhile hareket &- derseniz, Sağ ve salim olarak döneceği- mi göreceksiniz.. Fakat eğer bu mektu- bu kaybeder veya kendi elinizle, birsat nazıra — vermezseniz, o zaman, — Nikol hatun bana doyuncaya kadar — bakın.. Çünkü beni bir daha göremiyeceksiniz. Nikol hatun sapsarı kesildi ve arka- sında duran koltuğa düştü. — Heyecan, nefesini ve ayni zamanda — bacaklarını kesmişti. Pardayan tatlt bir şekilde: — Azizem, dedi, söylediğim gibi ya- pın ve herşeyin yolunda gideceğini gö- receksiniz. Kadının, harfi harfine itaat edeceğin- den emin bir vaziyette yemeğe koyul- du. Bu aralık Nikol da korkunün verdiği bir çeviklik ve süratle odasına — koştu Ve mösyö şövalyenin selâmetinin bağlı olduğu kıymetli mektubu itinayla çama- şırların arasına soktu sonra geriye dö- nerek şövalyeye mütehassis edici bir itinayla hizmete başladı. Pardayan, yemeğini bitirdikten sor- Ta, tebessümle ve: “Unutmayın,, demek Ayni gün, öğleden sonra, saat ikiye döğru nezaret binasının sinden, başlarında bir zabıt bulunan on 1 — What do you think T ought to see in London? 3 — Resim (tabloları) sever misiniz? sker tarafınıdan çevrilmiş olan bir ara- * ba dışarıya çıkıyordu. Kafile Arbr Sek sokağında, Yiğit Ja- Hun evi önünde durdu. Zabit, altı asker- Te beraber arabayı da çıkmaz — sokakta biraktı ve dört askerle beraber eve gi- Terek yukarıya çıktr Jan âdeti veçhile odasının kapısını işti. Askerler dessizce içeriye tfdüer.ludıı. iyice mantosunun i- ÇİNe sarılmış, dar bir yatakta yatryor- du. Şüphesiz bu yiğit Jandı. u'lılhbdcylkılındı._-hıınl- di ve arabanın içine götürüldü. Ve araba derhal nezarete döndü. Bu tevkif o kadar şeri ve ustalıktı ol- =u%hkümem|nğmıvw Mahpus, küçük bir hücreye kapatıl- di. Tedbir otmak üzere, ipleri çözülme- mişti. Onu karyolaya benzer bir — şeyin üzerine uzattılar ve adamcağız — orada bir tek hareket yapamadan kaldı: Saat altıya İdoğru dört iri yart adam, yiğit Janın hücresine girdiler ve onu o- muzlarına yüklediler ve bir yerlere gö- türdüler, kapattılar ve yüzünü kaplayan ve nefes almasına müşkülât veren man- toyu araladılar. Bundan sonra, — dört kişi arkasına geçerek beklediler. Mahpusun yüzü meydana çıktığı za- maf, büyük bir masa önünde oturan bir adam hayretle yerinden fırlayarak bağırdı: — Mösyö dö Pardayan! Bu adam Nazır Sülliydi. Pardayan, sabahleyin iltifatla katul edildiği bu o- dada şimdi mahpus bulunuyortlu. e — İt all depends on your tastes. 2 — Are you interested in historical bulldinze anâ * monümenta? — Çok severim. 4 — O halde, milli galeriye gidin. İ — Yes, Vra very. —G'viıı_ıih. T