H Üi eeT Tarihi macera ve aşk romanı — 95 — Yazan: (Vüâ - Nü) “Ne yazık! Ihtiyar kocamın oğluna uydum, o beni baştan çıkardı. Yahut ben onu baştan çıkardım. Fakat elhamdülillâh! neticede - papasa itirafatta bulundum!,, Geçen kısımların hülâsası Papas Osmanla beraber heristiyan dlominde büyük imtiyazlarımız var. dir. Birlikte, kadınlar manastırının en esrarlı köşelerini bile gezebiliyo- Tuz. Ona hem çocuktur, hem de Os. manlı tahtına oluracak diye izin ve. Tiyorlar, Bana ise, hadımım diye misaade #üiyorlar. Şimdi, yüksek | bir pencereden yıkanan — kadınlara | bakıyoruz. ..» Şişman kadın: — Sik... Sık.. Suyu daha sık. Ak. _]rmda.'ı fena şeyler silinsin! . diye inle- di. - İstemiyorum.. Bunları düşünmi: yeceğim... Bu, cennete lâyık bir rahi. | be olmak istiyorum... — Hakkm var, h<mgire... Bu dünya | nın zevkleri nedir ki... Gerci asabımız böyle sarsıltyor, derimiz bir düşünce yüzünden böyle titriyor ama, bunlar bep gelip geçici ve aldatıcı hislerdir. Şayet dünyada bunlara hâkim olur . sak, yarın ahrette, vücudumuz bü fanf zevklerin binlerce mislini hem de anf bir ürperiş halinde değil, dalmi suret. te duyacaktır... — Öyle... Öyle ama, aklımdan çık- muiyor... Ah, benl samanlıkta üçü bir. Gen öyle bir yakalamışlardı ki... Biri, Afrikadan getirilmiş bir arab köleydi. Biri, büsbütün zenci olan bir köleydi. Üçüncüsü ise bir Arnavut bahçıyandı. Beni gözetlerlermiş. Gözlerine kestir. mişlermiş.. Hareketlerimi — tarassut etmişler ve tahminlerinde de yanılma. dilar... Omuzumda bir koca yükle içe, ri girdim. Yığınlar üzerine kendimi attım, Bir yumuşaklığa, bir boşluğa Taslryacağımı sanıyordum... Ötoki kadın, suyu sıkmayı unut. Muştu. Hortum istikametini şaşırmış. tı, Sular tavana sıçrıyordu. Sesi titri. yerok: — Halbuki #e oldu? . dedi, — Ne olacak?... Oldu - olacaklar,., Üç haydut herifin eline düştüm. Yaz- dı. Ağustos böcekleci ötüyordu. Zaten ter içindeydim. Üzerimde ince bir en. tari vardı... — Sus... Anlatma, — Evet, l!ll&fm:yıuğnm Bitiyor. İşte oldu olacaklar dedim ya... y&o; ağzımı tıkadı. Öteki ellerimi yakaladı. Bağırmama, kıpırdanmama mâni oldu. lar. Menhus Arab... Ah o menhus A. Tab... Beni günahkâr etti. Öteki rahibe de: — Menhus Arab'.., , diyordu. - Ah meol'un! Ah irz düşmanı Hain... Birdenbire kendilerine geldiler: — Fakat niçin bunları könuüşuyo. Tuz?... İşte günaha girmek diye buna derler.. Bu lekeden - silinmek için manastıra rahibe olmuş değil miyim ? Bu düşünceleri kafamdan atmak için bu soğuk su tecrithanesine Bgirmedim Mi? Fakat bu senin yaptığm da arka. d.ıılık değil... Vücudumu soğutmak 1 gin üzerime su boşaltacağın yerde bak, bana neler anlattırıyorsun. Allah aşkına... Allah aşkına... Su. Yine biribirlerine diler, Ötekit hortumları çevir. — Ne yazık! - dedi. / Ben de ihti. yar kocamın geng oğluna el Üvey oğlum beni baştan çıkardı. Ya, hut ben onu baştan çıkartm... Fakat dindarlığım her şeye galebe çaldı. EL hamdülillâh... Papasa itirafatta bulun dum. O, bana bu işi Yela nasihat verdi. Fakat ben nasihati tu. tacak yerde, üvey oğluma büsbütün kavuşayım 'diye kocamı öldürdüm. Lâkin, zaman geçtikeç hatamı anla. dım. Oğlan beni bırakarak başka bir motros tuttu... Ben de, papasa bu se. : fer kat"! itirafatta bulunarak, manas- | tıra girdim... Ruhumüu temizlemek is, | tiyorum... İstiyorum-ama, bu hınzır oğlan bir türlü aklımdan çıkmıyor... Kocamı afyonla uyuturdum, O, yatak. ta w başlayınca, unulla yere kayardım. Gürültü etmemeye, görüm. celerimi içerki odada uyandırmamıya Bgayret ederek aşağıya inerdim. Üvey oğlum, beni, yatağında beklerdi... Ah, nerede o ihtiyar pinponüm — buseleri, nerede o delikanlmınkiler... Ah, fakat. — İşte, sen de münasebetsiz tara. fından açıyorsun... Birimiz susup, bi. rimiz başlıyoruz... Papasa itirafta bu- lunmıya mecbur olacağız. Bize bugün soğuk su kâfi gelmiyecek anlaşılıyor. Dayağı iyice hakettik! Bize kamçı, kamçr lâzım... — Biraz daha tecrübe edelim. Rica ederim artık konuşma.. Böyle müna. sebetsiz şeylerden bahsetme, hemşire, Unutma, biz, manastırda İsanın zey. celeri olduk... " — Onun için-buraya bakire girme. Haber, okuyucuları ürasmda bir fıkra müsabakarı açmıştır. Gönderi, Hecek fılrraların kısa ve hiç olmazsa &x işitilmiş olması İâzımdır. Fıkralar, gönderenlerin imzaları yahut müştear adlarile neşredilecek ve her ay o ay içinde — çıkacakların en iyilerindan beşine muhtelif ve kıy, Teetli hediyeler verilecektir . Bize &ı&gımı güzel fıkraları go! uZ. Haltı şimdi yvediniz ? Soytarr, geçe ağasını çok güzel cğ - lendirmişti. Ağa ktndisine müsaade ve. rirke9 ; — Yarım sabah beni gör, demişti. Ertesi 'sabah, ağa haremden çıkar - ken soytarıyı karşışında gördü ve: — Ne istiyorsun? diye sordu. Soyta . rının? — Ağam sağlığınızı diliyorum, diye verdiği Cevaptan hoşlanmıyan ağa: — Hayır, dilinin altındaki baklayı çı- kar, diye israr edince, soytarı? — Ağam, bu.sabah sizi görmemi âk. şamdan ben kulunuza emir buyurmuş- tunuz, Dedi, fakat ağa: Akşamki hâdiseyi unut, keyif halinde bir halt yemişim. Deyince ihsan almak ümitlerini kay. beden soytatı: — Aman ağam, akşam yediğiniz şe - kerdi, haltr şimdi yediniz! diye muka . belede bulundu. , Gi Ankara: Dalkavuk Mirasyedinin biri tabına muvafık dal kavuk arar, gelenleri beğenmezmiş. Nihayet bir dalkavuk bulunur. Bir Bün efendi yemek esnasında patlıcanım iyi » liğinden bahseder. Dalkavuk hemen cevap verir: — Pek makbul sebzedir, bir çok ye, mekleri olur, hele imam bâayıldısına ba- yılmamak'kabil değildir, diye uzun u . zadıya metheder, Biraz sonra efendi: — Of? Biktim bü patlıcandan, ne fena şeyt deyince, Beriki: , — © khadar berbattır ki, senginde bi- le hayır yok! diye batırmağa başlar , Efendi — Demincek methediyordun, şimdi de batırıyorsun! diye hayret edince: — Kulunuz patlıcanın dalkavuğu de. Bil, efendimizin dalkavuğuyum, muka - belesinde bulunur. -Rifat ZEREN | | miz lüzimgelirdi. Halbuki biz, dünya. nın fani zevkelrini tadıp geldik. Bu | sebeple, manastırın ikinci cins rahibe- lerindeniz... Yani hizmetkâr fasilesin. den... Hazreti İsaya' zevce olmak, an. ,tak bakire rahibelere mahsus bir im. tiyazdır. Sen ne Süyiklıyorsun?!... — Öyle, öyle... Fakat, İsa, ne güzel bir insan... — Sen boyuna günaha giriyorsun. Beni de günaha Sokuyorsun. Ben ar. tık bu soğuk su İşinden * vazgeçtim... Tecrithaneden çıkıyorum. Papasa ha. ber vereceğim. Dayak yemiye Tazı yım... Elverir ki günahlarım artmasın ,— Bir tecrübe daha,., — İstemem, istemem, 'Tam -o sıradaydı ki, koridorun için. de adam boğazlıyorlarmış gibi acı bir feryat kulaklarımızda çınladı. (Devamı var) * Elektrik Karadeniz şehirlerinden birinin u . zak bir köyünden kasabaya gelmiş o - lan bir adam, işini göremiyerek, o ge - ce, aynır köy halkımdan kasabada otu . ran bir bildiğinde misafir kalmış. Ev . deki elektrik tesisatı ve lâmbaların ya- kılıp söndünülmesi bunun merakını cel- betmiş, Hattâ yatakta bile bununla meşgel olmağa başlamış. Buna bir türlü akıl erdiremeyince büsbütün uykusu kaçmış ve nihayet yanında yatmakta bulunan ev sahibine seslenerek:; — Ula Ahmet ula, hao - (1) elketu. ruğun yağu hao porilârdan mi (2) ge - by. ) Diye sormuş. Bu sestenuyanır gibi olan ev sahibi, yatağın içinde sağa so . la dönerek derinden bir (Hı) çekmiş. Fakat bu (Hı) misafiri tatmin ede - memiş olduğundan sorgusunu tekrar. lamış, ve artık uyanmış olan ev sahibi sinirli bir halde: * — Yok ula yak, o deldur del (4) de- miş ise de elektriği yakan ve söndüren duvardaki düğme hakkında da malümat almak istiyen misafir: — Pekey, kapudan içeri kirerken, o. rTada bir şeyun kulağunu püktün clke - turuk yandi, gene oni püktün elketuruk sondi, ya bu ne olıy. (5) — Ona tüğme derler, pükersun çere. yan keçer, pükersun çereyanı keser. Deyince: — Elünde piçağun yoğidi, çereyani nasi kestun ula, demiş. ŞAKINCI (1 Su, (2) Moru, (8) Geliyor, (40) Tel, () Oluyor, (6) Nasıl. Cevaz Bir ehli keyfe sormuşlar. Neş'elen . mek için kaç kadehe kadar cevaz vardır. Şöyle cevap vermiş: Bir kadehi — iştihayi taam, ilsinci- si — Medarı kelâm, üçüncüsü — İzharı meram, dördüncüsü — Tamamen ha . rTam, beşincisi — İcabı hamam. Akıle ZEKİ Neden ? Komiklerden birine sormuşlar: — Saçın neden ağardı ? — Nezleden, — Belin neden büküldü?, — Gezmeden! — Dizlerin neden titriyor? — Çizmeden.. P. BEKİR Amerika cumhurreizi ” 18 HAZİRAN — 1937 Ruzveltin zabıta romanı eli Çeviren fa. SÜ Bu sözleri dinleyen doktor Grimşüv gülümseyerek kapıyı açtı, geri çekildi. Cim Bleyk kalktı, yavaş yavaş ilerle - di. Kapıdan çıktı ve ağır, fakat hiç te mütereddit olmryan adımlarla merdi . venlerden inmeğe başladı. Şarlot Hop ile kargılaşacaktı. KARŞI KARŞIYA Merdivenlerden inerken Cim Bleyk |xendinde iki şahsiyet hissediyordu. Bu |nissi, o, bir kere daha, ilk defa'kendini | Fransis Karter olarak aynada gördüğü vakit duymuştu. Bundan başka — Cim Bleyk. bir başka adam olmağa karar verdiği zaman bir kitap okumuştu. Fransızların tesis ettikleri bir ruhiyat l i mektebine mensup olanlar, kendilerini | oldukları gibi, yani şekilleri aynada gözlerine aksettiği gibi değil, fakat ma- nen kendilerini tasavvur ettikleri gibi hâareket ederlermiş. Şu dakikada Cim de kendini böyle görüyor, kendini Fransis Karterin ya . mında merdivenleri iniyor sanıyordu. Bu his onda yavaş yavaş kökleşti ve her hususta Fransis Karter gibi hareket etmeğe karar verdi. Sevdiği ve sevmek- te devam ettiği kadının karşısında ta . mamen bir yi cr olacaktı. Cim Bleykin böyle bir tecrübeye gi- rişmiş olması hakikaten çılgınca bir iş. ti. Bu tecrübesi tehlikesiz olarak Şar - lottan gayri herhangi birisi üzerinde yapabilirdi. Şarlota karşı bu kadar merhametsiz harekete bir sebep yoktu. Yalnız ona karşı mı? | ’ Kendine karşı da öyle. Bununla be. | raber, Cimin mücadeleci ruhu büyle bir tecrübeyi istemiyor da değildi. Kendi kendine irade kuvvetini bir daha işbat ne doğru yaklaştığını gördüğü adam, onun aradığı kimse değildi. Bu adamın Yürüyüşü Cimin yürüyüşünden — daha hafifti. Bu adam Cimden daha genç ve zayıftı. Lâkin Şarlota öyle geldi ki Cim Bleyk genç olsaydı, böyle yürür, böyle hareketlerde bulunurdu. — Adam ona yaklaşınca dedi ki : — Ben sanatoryomun müdürüyüm, Doktor Grimşov gönderdi. Zanneder . sem birisi hakkında malümat almak is. tiyormuşsunuz. — Evcet, Nevyorklu Cim Bleyk hak. kında... Kendisinin buraya geldiğini zannettirecek sebeplere sahibim. — , — Lütfen beni takip eder misiniz? Cim onu bir bekleme odasına götür - dil Odanın perdelerini açtı. Şarlotun kendini aydınlıkta görmesini istiyor, tanınmak ihtimallerinin hepsini ona vermek istiyordu. Filhakika Şarlot ona dikkatle bakıyordu. Lâkin genç kadı . zım gördüğü adamın gözleri soğüuk ve mavi renkte gözlerdi. Halbuki C'sin gözleri hararetli idi, Saçları da Başka renkti. Kaşları başka idi ve yüzünde, heykellere mahsus bir. mükemmellik vardı. «& Şarlot çantasından bir kâğıt çıkardı, Cim, onun bu hareketindeki hararet ve asabiyeti gördü, ve bir ân, ona Uzandığı eli titredi. Çünkü Şarlot bu kâğidin içinde bir fotoğralf çıkarıp ona UZAtMUŞ. t Bu fötoğraf, Cim Bleykin sevgili kö. peği Tinker ile beraber çıkarmış ©'du. Bu bir fotoğraftı. Tinker, efendisine doğru başını kaldırmış, onun. elinde tuttuğu bir şekeri vermesi için yalva , rır gibi bir hareket yapıyordu. Cim fotoğrelı aldı, sordu: , — Aradığınız adam bu ııı;dul’ — Evet, budur. Burada değil mi? Oh... Rica ederim, burada değil deme - yiniz, 6nu bulmak için o kadar uğraş - tım ve o kadar uzaktan geliyorumki.. Cim, kendine bakan ve yalvaran gö: lerden kr-ttire>k için fotoğralı büyük | bir alâka Te tetkike başladı. — Resmis, dedi, yandan görünü . yör. Bunün için yüzü pek belli değil. K ) b sinzlebiğİi b ĞEKLÜR n arzusunda idi. Şarlotun, merdivenlerden inip kendi- Pekâlâ bilirsiniz ki, insanın — yandan muhtelif görünüşleri vardır, bu * raya gelen hastaların ekseri bit çok sebeplerden dolayı, bizden isimle rini ev hüviyetlerini saklarlar. Banâ bitaz daha tafsilât vermeniz lâzım. Şarlot şaşırdı. Sonra düşünmeğe bağ” dadlı. Ne tuhaf şey. İnsan sevdiği bif kimsenin tarifini yapmak hususunda müthiş bir imkânsızlıkla karşılaşıyor.. Onları sık $:k gördüğümüz için stvdike lerimizi oklukları gibi değil de, olma - larını istediğimiz gibi görüyoruz, ha - kikat gözlerimizin önünden siliniyor. Bizim için sevdiğimiz adamın yüzünü görmek kâli geliyor, telerzilatını saya « miyoruz. Bu itibarla, Şarlotun yaptığı tarif Ci. me beazemekten uzak kaldı. Şarlot, tas rif ettiği adam için “güzeldi., diyor « du, halbuki Cim kendisinin bir fevka » lâdeliği olmadeğını biliyordu. Şarlot, onun gayet güzel bir duruşu olduğunu — söylüyordu. Lâkin Cim kambur durmamak için ne kadar uğra. şırdı. Şarlot en sonra dedi ki: — İnsan onu bir dela görünce, ken- disiyle bir defa görüşünce bir daha u . nutamaz. Buna imkân yoktur. Cim bu sözleri duyunca sordu! — Zannedersem onü sev'yorsunuz « Vakia mahrem bir sual amma?. — Zarar yök. Söylüyebilirim. — Zira bu hişsimi çok mahrem ftutmuştum. Hattâ ondan bile.. Artık söylemek isti. yorum. Hertangi 'bir vasıta ile bunu onta bildirmek istiyorum. Bir kanapeye otu: genç kadının e€ ketiyle ona hin mak istemişti. Hakikatte ise yegâne ar. zusu sevdiği kadının hararetli eline son bir defa daha dokunmuş olmaktı. Şar - lot devam ediyordu: — Evet, sizi merdivenin başında gördüğüm Zâman, sizin Cim olduğu - nuzu zannetmiştim. Hattâ bundan € - mindim. Ona benrediğinizden değil, bilâkis hiç benzemiyorsunuz. Yalnız, bu öyle bir his kdi ki... Bakınız, işte elim elinizde olduğu şu anda ayni hissi bir daha duyuyorum. Tuhaf değil mi? Her halde beni gülünç büluyorsunuz.: Hakikaten-de öyleyim.. Zira elinizin şekli onunkine hiç benzemiyor. Bu his, belki de onu bulmak için duyduğum arzunun şiddetinden geliyor. — Sizin Cim olmanızı ne kadaz dd isterdim . Cim ©o ana kadar yavaş yavaş kur . muş olduğu binayt'az kalsın bir haml2- de yıkacak ve “Ben, Cim'im,, diye ye - tinden fırlayacaktı. Lâkin sadece: — Cim olmadığıma ne kadar müte - essifim, dedi, emini olunuz onu bulmak için elimden geleni yapacağım. — Burada değil mi, demek istiyorsu. nuz?. Şarlot elini Cimin avuçlarından çek- ti. Ve karşısındakinin sustuğunu gö. rüece dedi ki: — Bize tarif ettiğim adami yoksa tanımıyor musunuz? Cim Bleyk bura « da değil mi?. — Hayır. Burada tarif ettiğiniz ada. ma benzer kimse yok. — Halbuki ben onu burada Bulaca - Gıma © kadar emindim ki... Bir kâğıt üzerinde doktor Grimşovun adresini rmuşlardı. — Cim, eline aldı. Bu haze . yekâr bir tavır takın - | Bulunca ne sevinmişt'm. Nihayet bir iz elde edebilmiştim. Kendisiinden vakia ara sıra mektup alıyorduk. Bu mektup. lar sayesinde onun izini bulmağa çalış- tım. Fakat bir şey bulamadım. Hem bu mektuplar başkaları taralından postaya atılmış olabil'rdi. Eğer maksadı izini kaybetmek idiyse her halde böyle muştır. Şarlotun hakkı vardı. Cim aynen böyle hareket etmşti. Şarlot devam et tiz. — Bütün endişem, tamiri kabil olmı. yan bir hareketts bulunmuş olmasıdır . (Devamı var)