Kl e MM AŞ” ) i As Kos afıgveop 12EEYEZP Meva gi) zousıgu “yemen (sere) “afoupD 14018 PuYDMAAY,, yömaıpkı3 — ofygo SEN izmzokyayi yayğıpazuna ouymaşıya #pea G0UPJOR :190U8)9,S yep ij — osupyo saaduniş SIZ Teareuouozd,, ia zağIp znumğnpan3 #s19p NA Mi Ü “1g UŞAK “YEYINOR,, DA “YOULIEPAY,, TE — a iuafgar n523 ape eOES| yayaoyııxo$ yuk uya zrurğrpağa Uöpıys9 WA Karıyı; Tak zuLUNZApaİ opzrusıop ng afiıgo :aoygey #vb ope “arges eşpasua ON UnEsuvağ » pumuok Joy “(4) oputulou 0109 un — 19v8 is af1g029p sATIYAYUSIP TppIS yua — (Da0$ soğsanes yonuşkıy “yapi vuşpuzaz,, :OlİŞGDe :OTUGEYS olişguzop ge :aollıyeus9p 05 “germkoş “yomkos papaz, AoULy pk YUUAOS apuuezn 49J9W1/94 (USA IBeyiye) (ueun(na Upulsıdık 71u0p) eda TUE “Mnğyo$ öydapesruz ZIaŞME ÇULOLMIPIPI zaur nseu (ulan wedrpseg oyE 95 Tsk) uyroyiij sup Ng oliygozop 95 :aayyavusap v8 IZMLOkN 03 ÇUyDed “flayarez :peuşuonoud,, UuMa 07 "gevrumkoğ “yolios yuşpuay,, 132p 0g UpUHANN "yemis — ofigvzap :101NA0YSOP,, 0 “umpumdoş ““Enrupmfios meş papa VE, Cofişanzap şp8 gile ©) 'omasus9p ss ou oç “(olişgoz9p 4798) sala susap AND “yuo Sauapkog “Eupmior yeu0,, “Talişgvzop 442) :Ş1LatasIp Oi #nankos — “fgvssp :INGSUBIp “şemo önuunkoş “öMupmos yoyo MAPKOY,, 210 ala ap yanın, ancak münesip bir zamanda düşüncelerini söyliyeceğini bil diği için, onun istediği şekilde konuş- mağa karar verdi ve sordu: — Şu halde, Melen istiyorsu- nuz? — Cereyan ahali Kraldan... minden hur takdis merasimi ne zâman oluyor? Sülli, o kraliçenin bütün ısrarlarına rağmen, kralın aldırmadığını anlatma- ğa başladı. Nazır konuştuğu müddetçe Pardayan masaya yaslanmış bulunuyordu. Gözle- Zi gayri ihtiyari açık dosya arasınkla duran bir kâğıda ilişti, Üç kelime ve bir imza nazarı dikkati: ni celbetti; “Define, on milyon, Guido Lupini,, Pardayan, Süllinin anlattıklarını dik- katle dinlerken'Guido Lupininin ken- disinden sonra içeriye alınacak #dam ol duğunu anladı ve meçhül bir sebebten dolayr, içeriye girerken, kendisine çarp- mış olduğu adam tekrar aklına (geldi. Ve içeriye almacak olan adamım bu a- dam olduğunu tahmin etti. Pardayanda şayamı böyret derecede küvetli bir hissikablelvuku © vardı. Ve bunlardan derhal bir netice çıkarması- nı herkesten dahâ iyi biliyordu. Bu üç kelime: Define, on milyon, binbir muh- telif mevzua temas edebilirdi. Bu isim Guido Lupini, bekleme salonunu doldu- ran birçok insanların herhangi birisine de ait olabilirdi. Fakat çarptığı adam anda zaten, an» Mayamadığı bazı hatıraları & Ondaki İtalyan şivesinin'de farkına varmış ve kıyafet ve haline o rağmen” “ bu adam asilzade değil, demişti. Ve ni © hayet, bu on milyon ve define sözlerini, 5 Eyseztitrezep * SAbERERIE ER ” ieilişmii dek ieaği Se AELiplaBiEse > İREM FE aptır! v 15 lğekeledi 5 | ERİ Lg iş 5 ” “ei — en RE vi bii 3 3 NE a nr Çep ii > EEE pepe g 2 3 2 DA TİRLI LAM Mer b esme. HERHLİRİ baiiikeielişi Si #zşiz m 8 Eşli bl e > SESE SEİR 2 dp İ KRİZ e Reğrek BİRR: E Eğ BE mâhlöE 6 BgiREiz ieEzEx * zi ni :- ğ Ev AE 3PE REP ep ni | öze SeiaF| ŞE die kknpii E ME OE çparEe & 13 şi BErEdE iu â* BE HER Te ie 3“EENk Hİ ös eeiğia e PARDAYANIN OGLU bu adam gibi italyan olan © Konçiniyle karıs; tarafından telâffuz edildiğini de, o esnalda tekrar duyar gibi olmuştu. Ay." ni kelimeleri, akşam üzeri okumuş ol- duğu kâğıda da görmüştü. Bütün bunlar zihninde re bunlardan, aklından bir yıldırım süratile geçen şu neticeyi çıkardı.? — Lupininin çarptığım ve bir türlü kime benzediğini anlayamadığım alam olduğuna eminim. Ve eminim ki, bu on milyon oğlumun milyonlarıdır. Ve ayni zamanda şu düşünce de bi- rincisini tamamladı: — Bu Lupininin, mösyö dö Sülliye ne söylemek İstediğini bilmeliyim. Ve bu düşünceler, henüz (kafasında tamamlanmamıştı ki bulunduğu odayı tetkike başladı. Bir şeyler arıyordu, fa- kat ne?.. Bunu henüz kendisi de bilmi- yordu, Sadece arıyordu, işte bu kadar. Uzun bir izahata mütevakkif olan bü düşünceler onda bir yıldırım — süratile belirmişti. Buna rağmen, Sülliyle konuş makta devam ediyor ve öna hiçbir şey ordu. Nazırın izahatına cevap olarak: — Kraliçe her zamankinden daha bü- yük bir şiddetle rsrar edecektir, dedi. Sülli onun gözleri içine bakarak sor- du: — Bunu nereden biliyorsunuz? Yok- “sa bir şey mi öğrendiniz? Pardayan en tabii sesile: — Hiçbir şey öğrenmedim, bu sadece bir faraziyedir. Diye cevap verdi we lâkayt bir tavırla ilâve etti; — Kraliçenin takdis merasimi dola- yısile, kral için biç de hoş olmayan bazı şaylalar mı dolaşıyor? Sülli omuzların: silkerek cevap verdi? *S ; E:ğ i ik ia E $ iş iz hi ği Bdi : — Li: Bı z # z z Ni ital ilgi atel pi Ş aj9i ŞA Hde o diş vd) ii iç İül ar DENİR) E iz Ni & işi 3 Renee | şekeri S0 » BWİO:) özel ELİ VE & iz: â iy pe £E çi İMiLiğ & zda 3 alın E o SEEPAk ze | iliği 9 İeğiği dur aj öğlşişişg 6 vE Z if hee ibi Tİ, : : i3 A İN : , lr Hi; ie H zi 5 ENE de Eke İŞİ p öge 3 : idiz MİR ÇE ij si; m Pati Eyi iyişişik âile 2 çiğd şişe Blmnridiye ilim & erik ügöz hesiğalız çi ti de ii simi Gİ PARDAYANIN OĞLU 21 — Evet ve kral da, bence lüzumün- dan fazla endişe ediyor. Söz aramızda, size şunu söyliyeyim ki, kral o sırf bu halden dolayı kraliçenin arzularına mu- kavemet ediyor, Pardayan da onun gözleri içine bak” tı ve ani bir ciddiyetle: kı var, dedi, Sülli ürperdi ve endişesini den sordu: — Demek ki, bu şekilde batıl itikat- lara inanmıyorsunuz, öyle mi? — Umumiyetle inanmam, Fakat bu fala inanıyorum. Hem de çok inanıyo- rum, Pardayan bilhassa bu son o kelimeler üzerinde esrar ederek daha manalı | bir nazarla muhatabının gözleri içine baktı. Sülli hafifçe sarardı. Koltuğunu yak- Yaştırdı ve sesini alçalttı. — Tanrı aşkına söyleyin mösyö. Siz- de bir şeyler var. — Ama yaptınız ha mösyö. Size söy» Jedim ya. Bir şey bilmiyorum... Yajnız gunu biliyorum ki, kral büyük bir merâ- simi müteakip — meselâ kraliçenin tak- dis merasiminden sonta — arabasında katlediletektir... Bunu ben söylemiyo- rum, fal haber veriyor. Bu defa Sülli anladı, Zaten sararmış dlan yüzü, bu defa morlaştı ve boğuk bir sesle: — Zannediyor musunuz ki, kraliçe... Pardayan sözünü kesti. — Tanrı aşkına, (o azizim mösyö dö sülli, aklıma gelmiyen şeyleri bana söy- etmeyin... Kraliçe kadındır: — Şühtur, “beğenilmekten hoşlanır. Bu merasim sa- yesinde, büyük bir muhabbet, takdir ve hayranlık kazanmak istiyor. Bunun için neticesini düşünmeden, merasimin yaz yi se işin israr ediyor. Bundan başka, bu merasimin, falın kasdettiği merasim olduğunu şüphesiz bilmiyor. Sülli birdenbire ayağa kalktı. Pardan he kolundan yakaladı ve sakin bir ta- — Nereye gidiyorsunuz, mösyö, diye sordu. — Kralı görüp, ona. Pardayan, omuzlarını kaldırarak: — Mükemmel bir fikir! Fakat mösyö, eğer ben kralın içine böyle bir korku ve endişe sokmak isteseydim, sizi görmeğe gelmezdim!.. Sülli kendisini koltuğuna atarak ke- keleği: i i — Doğru! Doğru! hakkınız var! Pardayan sakin sesile devam etti: — Sonra, mösyö, şaşırmak (o biç bir fayda etmez. Ani bir teblike yoktur. Si- z€ söylüyorum ya, kral ancak mezasiri- den sonra öldürülecektir. O zamane ka- dar rahat rahat oturabilir. Yavaş yavaş kendisini toplayan Süllü: — Bunda da haklısınız, mösyö, dedi. Fakat bu defa iyi söylediniz kral öldü- rülecektir. Pazdayan $af ve masum bir tavırla: — Ben öyle bir şey mi söyledim? Ben faldan bahsetmek istiyordum. Sülli ısrar etmedi. Pardayanın gayet iyi arıyordu ve ondan, söylemek iste- diği şeyden fazla bir tek kelime öğrene- miyeceğini biliyordu. Bundan başka, a- çıkça ikaz edilmiş bulunuyordu. .— Merasimi katiyyen yaptırmaması- nı krala tavsiye edeceğim. Bunları söylerken, fikrini almak isti yormuş gibi Pardayana bakıyordu. Şövalye, emin bir tavırlar ' — Fena bir çare, dedi. — Niçin? — e in takdis Gerim ii il £ e O zaman amcamın, ahırlarında, yarım düzüne atı ve kısrağı vardı, Fakat simdi onların yerine bir traktörle ra yardım ederdim. — Evet, görüyorum, Söyunduktan ve banyo elbise- lerini giydikten sonra denize atılıyorlar, 4 — Denizin suyu sıcak mıdır? Ti m k ee m Du — Oldukça sıcak. Fakat gök Lozludur.