BET e umuz ğ gelşi e “sayınpay menfi ola on “dapyoy4? Mode OfuDE,, pi “apo 104897 #azuasrj 1jg vupgyur Up)o no ep 24 sığış unpnuoy “oreyyys 105 ng saşdaa 793 0Za ZAP dunüy gyuked 04 ilede 9p PAuRö “you; sowag — (usa gp W504 40) ppoag1 spmag 8 liygveop 4705 sdü “sona 9 uoşDU “egfimog 92 4pliog) Önünüzde birkaş di X Ta RR REEL die 8 #o? RREREZPENBEZ Mar melanie Mp emiri die. EEZKELİKRETEE " EEE pres Eri : Eh Ala! aki sezi 5 O Aa ini İZ i Li ; işi İİ Mi yali şi SBE Ateşi ; İz : çi api eli ğ 2 si Morlirt p ea kei Ee see erp birle ir siz 5 El Reis eri epde ie, RE Tedd p pi aş e. ke Ra api ikiler 78 3 Sw İzi bğasitasla" is b eliz İka peğmitegiez rt 5 Mini li Beli rez Milikir pa 3 is izi , ii yiz 25 8 a 8 in lie Ee. e ER ke e. iç GAR iie eş i ; İki i 212 PARDAYANIN OĞLU reddedilirse, bizim. düşünemediğimiz | vakitten istifade — edebileceğinize em başka bir merasim aranacaktır. rü. — Sizce ne yapmalı? — Merasimi kabul etmek. Öyleki, kralın hüsnü niyetinden hiç kimse çüp- he edemesin. Mayısın ortasındayız. Kral merasim tarihi olarak, eylül (o ortasmı tayin edebilir. Tam dört ay ediyor. Böy le ehemmiyetli bir merasimin hazrtlıkla. rt ikmsl için çok bir zaman değil., Di- ğer taraftan kral da dört ay müddetle, her türlü caniyane teşebbüşten © azade bulunur. . — Evet ama, sonra? — Bundan sonra, münasip bir sebep bulur merasim! ilkbahara tehir edersi- niz, Bu sözleri, ekemmiyetsiz bir şeymiş gibi, lâkayt bir tavırla söylüyordu. Fa“ kat cl sıkışında, Süllinin çok iyi anladı ğı derin bir ifade vardı. üilli büyük bir samimiyet ve tahas- süsle: — Sike bütün bunları nasıl ödemeli? dedi, Siz her zaman © veriyorsunuz ve size kimse hiçbir şey veremiyor. Pardayan samimi ve şakrak bit kah- kaha atarak; $ — Pekâlâ, dedi, Birgün ben de sizden birşey istiyeceğim... O zaman, belki faz. Ja istediğimi söyliyeceksiniz. -Bu son sözlerde belki acı bir gey var di, fakat, kahkaha ve söyleniş tara bur nu kapattı. SUll büyük bir samimiyetle” — Öyle zannetmeyin. i Dedi ve Pardayanı teşyi etgek nn ayağa kalktı; ayni zamanda, bir sevki- tabiiyle, elini masanın üzerinde ve zİl vazifesini gören çekice çıhgırağı vurdu. Bu, kenilisile , BöÜR mek İstiyen ve güphesiz ismini evvelse söylemiş olduğu siyaretşinin içeriye almabileceğine dair verilen emi — Ya bundan sonra? « — Azizim mösyö, bana fazla sormâ- yın. Canım bir seneye yakın bir zaman kazanıyorsunuz. Bu uzun bir zamandır. Bir sene zarfında öyle şeyler cereyan edebilir ki! Bu kadar insan ölüyor, YA kayboluyor. Veya fikir (değiştiriyor. Meşhur fal belki de artık, tehlike teşkil etrgez . i Pardayan bütün söyliyeceklerini sö? lemiş gibi ayağa kalkarak müsaade İste di, Sülli onun iki elini tuttu ve ezercesi” nt sıkarak müteheyyiç bir sesle: — Bana bir İyilikte ve yardımda bu Tunmak için geldiğinizi zaten biliyor» dum, dedi. Sizin meydana | çıktığınız görülünce mühim bir tehlikenin. vuku bulduğuna, onu bertaraf etmek için gel diğinize muhakkak nazarile bakılabilir. Pardayan gülü yoh, dr 7 a er ettim: ) ne suretle teşekkür edeceğinizi sormuş» aylık bir gükün devre- | tunus, size bulduğumu söylüyorum. üyük bir ( vakittirbu Sülli samimi bir sevinçle bağırdı: e ği i Pardayan kapıya doğru iki adım tt ve birdenbire durarak elini alama VEE” du ve bağırdız. ciddiyet mi, yoksa alay mms ifade ettiği belli olmayan, kendisine ip tavrile* bas o e yö dö SUNİ, dedi, bana Ke A . A ez ai die Ayr, 1 sie pi le İİ si : gi sa diri çi İ şii EİN bisi eaini eliş 2 ği e İ Gl CE & -G g ilin kl ğp eli kaşeli leri ÖİZeç EE itiş 48 i #aşit ZAR ğ & iki çiğ kali eği eğe hazmı Map E deli şlanşalı Hİ iç ajdal işli Ri iiel şiir İka SİLEN 8) şi İ “ eli Zi, gg 7 y 3ü5 Zi imi e i Pie 4 ERİ ere ii veee iy ibyeşi blereii İğ Ni « d3ç gis £ iy iii diş iŞ z i keki ibn ei İİ 5 das itdi ei detiveli yal Ri PARDAYANIN OĞLU 209 —&————— fakat sahibinin zevkiselimine şeref ve. recek dererede sadeydi. © Hiç bir şeyin farkında olmayan asil i zade, kalabalık içinde gidip geliyordu. Pardayan bir bakışta elbiseyi tetirik ettikten sonra, adamın yüzüne baktı ve dudaklarında hafif bir tebessüm belir. di. Sonra tebessüm zall oldu ve Parda- yan hafızasını yoklayan bir adam tavrı takınidı, Filhakilsa, kendi kendine şöyle diyordu: » — Bu gözleri nerede gördüm, yarab- bim?.. Sonra bu yürüyüş? o Elbisesine ve halindeki gurura rağmen bu adam bir asilzade değildir. Sonra bu şive?.. Mu- bakkak ki, İtalyandır.. Nerede gördüm bu adamı?.. Nerede?.. Ne zamsn?.. . Teşrifat memuru, onu düşüneelerin- den uyandırdı. Pardayan onu takip ede- rek, kendisini biran için meraka düşü- ren adamı unuttu. Elli yaşlarında, açık ve geniş bir a- din. #tlnayla taranmış gür ve hafif bir sakal, Kalın kaşlar, (oKeskin gözler. Çehresi sert, hareketleri seri ve haşin: Majeste dördüncü Hanrinin nazırı Dük dö Sulli, Baron dö Rozni işte böyle bir adamdı. Pardayan (dostça bir : şekilde,du-| YA daklarında sevinçli bir bir tebessüm, €i- lerini uzatmış bir şekilde karşıladı. Bu ziyaret onu hayrete düşürmüştü fakat bunu göstermemeğt çalıştı. Bundan son derece memnun olmuştu ve yalnız bunu gösteriyordu. z İşareti Üzerine, odacı, geniş bir koltu- ğu, efendisinin yazı masasına doğru yak laştırdı. Dük dö Sulli emir verdi: — Zili çalıncca, mösyö Guido Lupini yi çağırırsınız. Odacı eğiMi ve dışarıya çıktı. ! İki dost İkarşı karşıya oturdular. Mu- tat nezaket sözleri söylendikten ie) —— — Sölli keskin gözlerini Pardayanın mavi gözleri içine dikti ve içinde hafif bir endişe sezilen bir sesle: — Mösyö dö Pardayan, dedi, sizinle 7 bütün malüm Xaide ve formülleri altüst etmek lâzımdır. Bunun için, sizden size ne suretle faydalı olabileceğimi değil, Lir bana gene hangi iyilikte ( bulunmağa Ğ geldiğinizi soruyorum. 4 Pardiyan en tabii tavrile cevap ver- di: — Size hiçbir hizmette bulunmağa gelmiyorum mösyö dö Süll, bildiis siz bana bir iyilikte bulunacaksınız. - Sülli samimi bir sesle: | —— Size faydalı olmak saadetine ni- ' hayet nail olabilecek miyim? i Diye sordu ve ciddi bir tavırla ilâve etti: l — Eğer hakikaten böyle bir şey var- sa söyleyin. Mösyö < biliyorsunuz ki, size, bir hizmette bulunmak benim için i yalnız bir saadet değil (ayni zamanda ! şükran borcudur da, f Pardayan bir tebessümle teşekkür ct” i «il ve ayni eğdi tavırla: İ — Düşününüz ki, mösyö, dedi, Vah- j şi bir adam gibi, münzevi yaşaya yaşa- j artık, etrafta neler cereyan ettiğini 4 bilemez bir hale geldim. Emin olunuz y ki, mösyö Fransız sarayındaki havadis ve haber hususunda kara cahil o oldum. Bundan #leta hleap duydum ve kendi kendime şöyle dedim: Gidip mösyö dö Sülliyi görelim, o, mevkii itibarile, gar yet tabii olarak vaziyetten haberdar dır. Bana izahat verir, Bu sözler nazızı hayrette bıraktysa da bunu da göstermedi, Pardayanı iyi J tanıyor ve onun boş gevezelik için, ken N disine vakit kaybettirecek bir adam ol- ; madığını biliyordu. . Yüzündeki hafif i