2 Haziran 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mer —h öküz — Rüstem beyefendi evdeler mi? - diye kapıcıya sordum. -- Evet efendim, buyurunuz! , diye ayağa kalktı ve bana Nişantaşı taraf. larındaki vülânım demir kapısını açtı. Kumlu bir yoldan, çiçek tarhları a. rasından yürümeye başladım. İki bah- çıvan çalışıyorlardı, Nadide nebatlar üzerinde renk ve koku ydratma hü- nerlerini gözteriyorlardı. Bunda mu, vaffak da cimuşlardı. Zina ne çiçek- ler, aman yarabbi, ne çiçekler... Fakat o ne7... Bir yolunma... Sanki 'kasırga geçmiş üzerinden.. Sonra çi. çekler üzerinde bu tarumar tarafa doğru yaklaşıp uzaklaşan ayak izleri: bir ineğin yahut öküzün ayak izleri... Bahçıvanlar, kel illetini tedavi eden doktorlar gibi, yoluntuları tamirle meşguller.. Başka yerden nebatlar &ökmüşler, buralara ekliyorlar... — Kolay gelsin yahu! - dedim, — Allaha emanet olun beyefendi! . dediler. — Ne oldu buraya böyle... — Sormayın beyim, sormayın... Ö- — Haf.. — Öküz efendim. — Ne öküzü... — Bizim beyin öküzü... İçeri girin de göreceksiniz... Her şeyi öğreneceksi- Zaten beni gören uşaklar, kapının önünde birikmişler, “buyrun” ediyor. lardı. Yürüdüm. — Merhaba! - dedim. Şapkamı aldılar... İçeriye adım atar atmaz ne göreyim?... Lâhana yaprakları, pırasa kabukla. rı, marul artıkalrı... Hep, yerlerde, o canım parkelerin ötesinde berisinde... Yahut marketeri masaların üstünde, kad /e, maroken koltukların kenarla. mımel ı — Bu ne hal?... Bu kadar adarmsı. nız, bu evi niçin bu halde bırakıyor- sunuz? - dedim. a — Ah, öküz efendim...: — Ne öküzü?... Bu sualin cevabını alamadan, bir u. şak bir salon kapısını açtı. Elinde bir gümüş faraşla dışarı çıktı. Hani, ye- mek sofralarımım üezrindeki kırıntıla. rı toplamıya mahsus faraşlar vardır. Onlardan! 4 İçine şöyle bir göz attım. Tezek ol. mıya hamzet bir mahsul... Nisandan sonraki ayın adaşı... — İstanbulün en lüks villâsının sa. lonunda ne arryor bu? - dedim. — Sormayın, sormayın öküz... Lâhavlevelâkuvvete illâbillah... — Her ne sorsam öküz diyorsunuz.., Nedir bu? Beni tahkir mi ediyorsu- nuz? Benimle alay mı ediyorsunuz? Ne hakla... . demeye kalmadı... Şangır gungur... Üzeri biblolarla dolu bir masa dev- rildi. , — Bu ne?,.. — Ah, öküzün marifeti... Fazla izahat almıya imkân kalma. dı. Bir kapı aralığından bir soluma işitildi. Bir hayvan burnu göründü. Burun, kapı kanadını dürttü. Boynuz. lu bir baş... Hakiki bir öküz... Küyru. ğunu mağrurane sağa sola sallayıp bö- gürerekten, yanımıza doğru geldi. Hizmetkârlar, ihtiramla iki yana çekildi. Kendimi Hintte sandım. Ora- ılı.r-ııı bazı dinlerinde, öküz, ilâh sayı. J lır, bir şehve girdi. miydi, ue Yapsa, mazur görülür, uğur addedilirmiş. A- caba burada da din mi değiştir_'mişler_ di. Öküz, şımarık hareketlerile yanıma yaklaştı. Beni kokladı. Arkasını dön. dü. Bir kuyruk vürdu. Sonra yüzünü döndü. Ahırın penceresinden bakar gibi çenesini omuzuma de_ıya_dı_. l_ıdak. sadı nedir diye baktım. Dilini ıkı” ka, rış çıkarıyor, sanki arkasından söyle. nen hizmetkârlara nanik yapıyor... Sonra, yukardan küçük jneyin çal. dığı bir raayo havası üzerine hopla- yıp sıçramasın mı?.., Bu ne şımarık. Hik t f « . Yoksa ev sahibi at canbazlığına dadı ? ... diye soracaktım... mılğîşin'buna da imkân yol:.tu. Rüs. tem beyefendinin içtimaf vaziyeti bu. na müsait değildi. O, İstanbulun en es ki bir ailesinden... Asalete kıyı.m_:t ve- ren insanlardan!... Karunlar gıîıı zen- gin... Fıkaraperver, merhametli... — Beyefendi teşrifinizi habef' a!mış_ Kütüphane odasına buyursün! diyor. lar,.. - dediler. Girdim kütüphane odasına. Beklemeye ve ayni zamanda, l::ayı_ı. yeni getirtip henüz tasnif etmediği ki. taplara bakmıya başladım... Hepsi Mısrıyata dâir... Firavunların hayatı._.. Tenasühün, yani ölümden s?nra di. rilmenin ve ruhun başl':a " xfşıcî_ııtlarfı geçmesinin tetkiki... Apis öküzü... Fi. lân... Bu esnada bir ses: — Mooou... Korkuyla döndüm... Ev sahihi, şiımarık hayvanı cenesin- den okşıyarak eşikte belirmişti: — Safa geldin kardeşim! - dedi. — Hoş bulduk ama, bu ne hal? Ev. velâ şu muammayı anlat bana... !Yc'ı.k- ' Oma çıldıranağırm — s ; Bir gün, bizim Galatasaraylı Bay Âhmedin deri fabrikasında bir işim vardı. Kendisiyle görüşecektim. Ziya. retine gittim. Tozu dumana katarak gelen bir öküz gördüm. Boynundan kan akıyordu. Gelip yanımda durdu. Arkamda saklandı. Ayakları sapır sa. pır titriyordu. Gözlerimin içine bir haktı ki.. Meğer salhaneden kurtul. muş... Ah, © kesim yerini gezdin mi hiç? Ne yürekler acısı manzaradır... Fevkalâde atıdım, Bu hayvan mak- telinden koşarak gelen o öküzü tut- mak istiye”i adamlara hemen bir elli. | lik uzattım. — , — Bu hayvanı bana satın! - dedim. Onu aldımı. Baytara götürdüm. Boy. nundaki kesiği tedavi ettirdim. İşte O gün bugündür, öküz, evimin misafiri. dir... Onu kaydı hayat sartiyle böyle besliyeceğim--; Onun her hareketini | mazur görecegim... — Ha_wam kurtarmanı anladım.. Pek âlâ!... Diyelim ki merhametini celbetti... Fakat onu ne demeye bü4 sedirlere geciriyorsun ? - Dostumi. maıasim_n üzerinde duran kitapları gösterdi: — — Bühâdiseden sofita merak sar- drm. İşte bu kitapları okuyorum... Ü- Kudukça di tenasühe * inanıyorum.-.. Kimbilir bu öküzün ruhu ile benı_m rühümün çok eski'bir- tarihte bir dostluğu, bir karabeti olacak.:. Düşünceli düşünceli; — Belki... - Belki... . dedim. HABER — Akşam pöstası — Tonton amclanın Göbeği Yazan : Niyazı Anmat (VA-Nü) — Sacayak Çelik yüreğin maceraları —-A$ — 350 sene evvel bugün — —— ai ——— Hüdabendenin oğlu Abbas tahta geçti Kardeşi, kardeş katili olarak hâkimiyetin:? ilân etmişti. Bir ziyafet gecesi sonunda öldürüldü. Abbas tiza ile tahtı aldı bFakat kan durmadan aktı İran ordusu, üstüste hezimetlere uğruyor, şah bir türlü vaziyeti kur- taramıyordu. Şahın oğlu Hamza, bir gün on bin kişilik bir kuvvetle kendilerine karşı duran aşiretleri tedibe başladı. Binlerce taraftarları bulunan Meh- met hanla halife Sultanı yakalatarak öldürtmeğe muvaffak oldu. Bu ara- da kardeşini de esir etmişti. Hamza, düşmanlariyle beraber onu ,da orta- dan kaldırmak niyetindeydi. tah_uî rakipsiz tevarüs etmek, istediği gibi hâkim olmak arzusundaydı. ' Derhal kararını verdi: ç — Kardeşimi Kasrınısyana gön deriniz.. Emrini verdi. Bir adı “Kahkaha - kalesi,, oİ'an Kasrımisyan hayatın son me_ı_-halesı;,f. di. Oraya giden bir daha dünya yü- zuna dönemezdi ve öyle oldu. Kar- deş katili başsız kalan Türkmen or- dusundan beş bin kişiyi de maiyeti- ne almağa muvaffak “olduktan son- ra Kazvine giderek askerini kışlattı. Kumandanlarına: — Muzaffer olduk. Galibiyet “ bizdedir. Fakat işimiz daha bitmedi. Gelecek harp mevsimi bizi bundan | kat kat üstün kahramanlıklar bekli:- yor, diyordu. Hamza yegâne âmirdi. İstediği- ni yapıyor, muazzam ziyafetler ter- tip ettirerek eğleniyordu. Gene böy- le bir ziyafet günüydü. Yüzlerce hizmetçinin dönüp dolaşarak idare ettikleri eğlence gece yarılarına var- dığı zaman Hamza kendini kaybet- miş, bir tarafta sızarak uyumuştu. Sabah ağırdığı vakit Hamzayı ölü buldülar. Ne olmuştu? ' Bu cinayeti kim işlemişti? Bilen yoktu. Suçluyu tesbit imkânsızdı. Herkes içmiş, herkes eğ. lenmiş; herkes Hamzayı göklere çı- karmıştı. Bütün gözlerde korku izleri dolaştyor, kimse kimyeye bir şey söyliyemiyordu. Tarih bu cinayeti şöyle kayde- der: “Hamza ziyafeti müteakip u- yumuüs bulunduğu zaman Cudi na- mındaki valdesi tarafından katlolun- du. Cudi Şam'ı aşireti reisi Esma han tarafından bu cinayete tahrik e- dilmişti. Müverrihlerin ifadesindeki ihtilâf Hamzanım katli Esma hanm sun'u eseri midir, ve biri kardeşinin, diğeri oğlunun mahvından. mütees- | sir olan Abbas Mirza ile sahım bunda medhalleri yok mudur? Burasını tayine müsaade etmiyor.,, Netice şu: Hamza öldürülmüş- tü. Fakat onu kimin — öldürdüğünü tarih bile sarahaten kaydetmiyor. 1587 yılı 2 haziran günü (1) 350 sene evvel bugün Hamzanın yerine kardeşi Abbas, babasını ikna ederek tahta geçti. "Taht bir defasında kanla ve bir defasında rıza ile işgal ediliyordu. | Fakat Abbasın babası şah Hüda- bende taht için rakibin tehlikeli olduğunu bildiği için öldürülen aoğlu Hamzanımi çocuğu Haydar Mirzayı uzaklaştırmak istedi: — Abbas tahtı eline aldı. Fakat kardeşinin çocuğunu sağ ve yanm- da görünce huzuru kacacak. Onu öldürtmekten başka da çare bulamı- yacak.. En iyisi onu uzaklaştırmalı.. diye düşündü. Hüdabende Haydar- Mirzayı sülh teminatı olarak İstanbula gönde recekti. Fakat bu teklif kabul edil- medi.. Çünkü sulh aktedilebilmesi için Gence ve Karabağın verilmesi lâzımdı. İş harbe dayandı. Ferhat paşanın kumandasındaki askerle ön beş İran Sultanının idaresindeki 15 bin asker karşı karşıya gelince Fer- hat paşa bir takım garip hediyeler aldı. Bir kadın hotozu, bir miğfer, bir yay, c&lar, bir topuz ile turna av- | lamağa'mahsus atlardı. Gönderilen haber de şöyleydi: — Eğer bizimle cenketmek iste- . mezsen bu kadım hotozunu başına gerir. Ve illâ bu tulgayı, bu bayı, bu okları, bu topuzu, bu atral da bizi turnalar gibi avlayıp avlıyamıyaca: ganı anla... Ferhat paşa haberi ve hediyeleri getirenleri fevkalâde nezaketle kar- şıladıktan sonra kendilerine 1000 al. tın da hediye verdi. — Cevabım ya itaat veya harp- tir.. Dedi. Karşı taraf harbe esasen" karar vermiş olduğu için çarpışma çok şid- detli oldu ve tam üç gün, üç gece durmadan devam 'etti. Ferhat paşa hesapsız ganimet alarak büyük za- feri kazanmağa muvaffak oldu. Dahili isyanlardan sonra karde- şin kardeşi öldürmesi üzerine başlı- yan harplerin ardı arası kesilmedi. Hesapsız insan kanı aktı. |— Bütün bünların yalnız ve yalnız l:îşr kuru taht için yapıldığı düşünü- lürse insanların — nasıl lüzumsuz harcandığı kolayca anlaşılır. -. (1) Hamzanm ölümü gibi 2 ha- ziran gününde de ihtilaf vardır. Fa- kat Birçok tarihçiler 2 haziranda 1s- rar etmektedirler. DIŞ TABİiBi Necati Pakşi Hastalarını her gün sabahtan akşa- ma kadar Karaköy Mahmudiye cadde- si No 1.2 kabul eder. Salı ve cuma günleri 14.20 ye kadar parasız muayene eder. DOKTO Kemal özsan Üroloğ . Operatör - Bevliye. mütehassısı Karaköy — Ekselsiyor mağazası yanında. Her gün öğleden. sonra 2. den Se kadar: "Tel: 412385 OZ HAPSİNDE BU HERiFLER jpAM EPi: 'â.?' CEYE KADAR HAPİSHANEDE AKŞAM YEMEĞİNDE Li Y z e YENİ NÖOBETCİ VAR DiK- a LANMIŞ Bik. KAAT KAYIM / İNEZARET EDE- J GİKTİ. -: İ EEK” N? 13 MEKTUPTA-.: BU GECE

Bu sayıdan diğer sayfalar: