Üünyede bu - Tunduğum müd » datçe Anmdolü » nun (şeselerini, yollarını zemme- den bir sürü yazt. yı artarda siralamıştım. Bu zemmi (o bütün memlekete te$- mil ediyordum Zira, eski hatıra- larımı da bunun” la birleştirmiş” tim. Yol hususunda daha ilk adımları bile atmadık kanaatindey* dim. Şimdi, epeyce süren bu yeni se yahatimden sonra, anladım ki, me» İekette cidden bir yol yapma İ yeti vardır. Bu faa! iyet de ep Herlemiştir. Meselâ, Samsundan 89- bahleyin otomobile binerek ve iyice sürerek akşam üzeri Ankaraya var- mak kabildir. Keza, iyi bir otome- bil sizi bir günde Bursadan Ankara- ya götürebilir. Anadoludâki şoseler hakkında mükemmeldir denemez. Mükemme- liyet henüz pek uzak! Fakat yolla- rımız son derece berbat olmaktan da çıkmışlardır. Köylünün “Paşa yolu., yani “Ancak devlet büyüklerinin müstesna vasıtalarla geçebildikleri ve alelâde insanların geçemedi yol,, , pek nadir vilâyetlerimize mün hasır kalmıştır. Onların da yapılma- sı için nasil faaliyete geçildiğini evvelki mektuplarımda anlatmıştım. Evet, memleketi, baştan başa 0- tomobille katetmek mümkündür. Haritada şosedir diye gösterilen yüz kilometre (üzerinde sekseninden rahat rahat ilerliyebilirsiniz. Geri ka- lan on dokuzunda dalgaya yakalan- | mış gibi sarsılırsınız. Bir kilometresi | ün arızalıdır. Meselâ köp- | rü olmadığı için dereden , geçmek mecduriyetinde kalırsınız. Derede de su — bir seferinde iyice ölçtüm — 65 santimetredir! Fennen, 65 santimetrelik geniş bir dereden otomobilin geçmemesi, geçememesi lâzımdır, değil mi?.. “Tük yöfötleri bit itocisk yapmışlar. dır. Otomobili bazan tank haline ge- tirdikleri gibi, bazan da torpito ya” prp çıkmışlardır. Geçiyor. Faşır, fu- $ur suları yararak geçiyor maşallah.. Otomobilin mucidi bu işi görse: — Yahu! Bü araba benim yap- tığım araba ise buradan geçemiye- cekti! Ne din gayretidir bu ki geçi- yor!.. | diye parmağı ağzında kala- cak! Halbuki mesele işte burada.. O- tomobil, fabrikadan çıkan otomobil değildir. . Bambaşka bir şahsiyet, bambaşka'bir haslet kesbetmiştir. Bakımız, 65 santimetre yüksekliğin- de seri akışlı bir dereden otomobil nasıl geçirilir: Evvelâ şoför, pantalonunu çı Karır, paçaları sıvar, derenin içinde yürüyerek batak olmıyan tarafları tesbit eder. Sonra, kurulanır, giyinir, bey gibi yerine geçer, oturur. Pardon, oturmadan evvel de şu tertibatı alır: (Ünye şoförlerinden Bay Nazif Bilgen'in tarifnamesidir). | 1 — Radyatör çevalla sarılakak! 2 — Karbüratör, ihtiyat olarak arabada (Otaşman borularla yu- karı kaldırılacak. Bu suretle sular karbüratöre giremiyor. 3 — Distribitör lâstikle cak İ sarıla- | 4 — Ekzos borusu, ilâve boru: | larla yukarı çıkarılacak. 5 — Vantilâtör kayışı bujilere su geçirmemesi için çıkarılacak. ... E söyleyin allah aşkma... Bu ka- dar tadilâttan sonra, otomobil hâlâ mucidinin icat ettiği basit bir oto- mebil midir?.. Elbette değil... Bari Türk şoförleri himmet ede- rek iki de kanat uyduruverseler 1», hini hacette pırrr... O zaman 2030 ye de hacet kalmazdı (VA- Nü) ai ; i Bi i Hallerini yana yakıla anlatan Gedik paşa çarşısı esnafından hir Kismi H: BER objektifi karşısında Istanbul konuşuyor ! Gedikpaşa çarşısı mahvolmağa mahküm! Gedikpaşanın tertemiz çarşısı işsizlikten sinek avlarken, 50 metre ötedeki Beyazıt pazar yerinde kalabalıktan ge — Ale! Neresi orası? — Haber gazetesi. — Bayım size bir ricamız var £ izim İstanbulun her tarafını dolaşıyor, her- kesin derdin idinliyorsu Ne © Yur bir de bizim semte gesi — Peki ama neresi orası, siz? — Gedikpaşa çarşısı cana. namına teefen ediyoruz. Ne vakit geleceğini zi söyleyin biz sizi bekleriz. — Öyleyse bugün öğleden sonra sa” at 14 İle 13 arası bekleyiniz. Bu telefon muhaveresinden iki Üç s3- at geçmişti. e Çarşıkapıdan Gedikpaşa çarşısının bulunduğu caddeye (o sapmış bulunuyordum. Birkaç adım âtar âtmaz geniş bir caddenin etrafına dizilmiş tamamen te miz ye güzel dükkânlardan mürekkep Gedikpaşa çarşısına girdim. Belki 150-200 dükkânr (bulunan bu çarşı bomboş. Alış Veriş yapan tek bir dükkân bilç görünmüyor. Hayret için- de ilerlemeğe başladım. Çarşınm orta- larına geldiğim zaman, biri beyaz ön- tüklü bir giğeri siyah çizgili gömleğinin üzerine yelek giymiş iki zat yanıma geldiler. ; — Sizi bekliyorduk bay, dediler. —— Peki anlatın bakalır Bu sırada yanımdaki iki kişiye civar dükkanlardan birkaç kişi daha iltihak i öze başlayan b önlüklü etmişti, İlk şi şlayan beyaz ö du. Me lay oruz, dedi. Damdan düşer gisi, söylenen bu sö kargısında hayretle yüzüne baktığım görünce, vaziyeti izah etmek itap c€ anlamış olacak ki, anlatmaya baş- iz! kimsiniz © pe senedir Allahın emrini geki- yoruz burada. Çarşıda işler yüzde 70-80 düştü. İşte görüyorsunuz. Bu koca ed gıda kaç müşteri var. Bir zamanlar İs- sanbulun en işlek satış yerlerinden biri” si olan buraya kimseler uğramaz oldu artk; bütün esnaf dükkânlarımızın Gedikpaşada mahallerin sokak avlarken, 50 odun pazarda böylece adımataenir bir yer yoktu çecek yer yoktu Yazan: Haberci “ Gedikpaşa cargısının en eski ösnaj 50 senelik tenekeci Karnik kuntratları bitwta diye bekliyoruz. Hep | birden dükkânları kapıyacağız — Peki ama bütün bunlara sebep ne? — Buradan 40-50 adım ötede kurul masına müsaade edilen daimi pazar ye- ri Bütün semtlerde pazar yalnız hafta- da bir gün kurulur, burada Çarşıkap”1 ki Beyazıt nahiyesi pazarı bergün vet- ötedeki bryezid dır. Bu pazarm İsmi sözde Beyazıt na- hiyesi pazarıdır ama, gelip tam bizim Gedikpaşa garşısmın burnunun dibinde kurulur ve bu da bu çarşının ölümü de- mektir. Bu patar yeri OBeyazıt nahi- yesinin merkezinde bir yere meselâ hiç bir çarşısı olmayan Süleymaniyeye nak ledilmez veyahut pazar kurulması İs- tanbulun bütün diğer yerleri gibi hafta da bire indirilmezse, bizim (çarşı için artık yaşamak imkânı kalmamıştır, Beyaz gömlekli adam burada sustu, Sağa sola baktım. Biz lâfa daldığımız sirada burada bakkal, kasap, o manav, sekerci esnafından müteşekkil kalaba” lık bir grup etrafımıza halka. halinde eözülmişlerdi. İçlerinden ak saçlı ve ak taşlı birisini seçetek sordum: — Eh! Sen ne dersin bu işe baba. İhtiyar evvelâ cevap © vermedi. Bir müddet dalgın dalgın düşündü sonra: — Ne diyeyim bilmem, dedi: Ben bu- ranın en eski esnafıyım, Tem 50 sene dir bu çarşıda çalışırım. Sanatim ten keciliktir. Yani pazar yerinin benim i- şimle rekabeti mevzuubahs olamaz. Fa- kat ne dersin evlât, pazarın ben bile çok zararını gördüm! Herkes ucuz mal ağız diye, burnumuzun (dibindeki va koşuyor. Halik pazardan aldığı malların kendisine (dükkândan hiç de daha ucuz gelmediğini, daima dükkân- dakinden kat kat fena mal (aldığını besaplamıyor, pisliğe temizliğe de al- dırış etmiyor ve çarşının yanından dahi geçmeden doğru pazara (o gidiyor. Ne yaparsın ismi çıkmuş bir kere pazarın.. Bu çarşıya uğrayan oOolmaymca, tabi bizim dükkâna da gelen olmıyor. paz İhtiyar daha söyliyecekti. Fakat genç bir çocuk sözünü kesti, bana: Kuzum bir de bu cezaları yazınız, ye bize nefes aldırmadan ce de za kesiyor, 'Tam burada söze bir kasap i. Belediy karıştı. önerisi o0a» KURUN'd Boşanma kolaylaştırılmalı mı ? »şanma güçlüğü evlenmel: r mu: — Evlenmelerin adedini bilmiyor rum, Fakat, zanediyorum ki gerek ka. Zancın güçlüğü, kerek aile hayatından beklenilen saadetin elde edilememesi evlenmeleri mühim surette azaltmakta dır. Boşanmanın güçlüğü de muhak- kak surette evlenmelerin azalmasına tesir eder. — Bekâr olduğunuza göre niçin ev. lenmiyorsunuz? — Bu suale cevap vermeden evvel müsade edin de düşüneyim. Çünkü ce. vap vermeğe hazır değilim. Fakat sı» alinizi cevapsız birakmak da istemem! Evli değilim, çünkü, evvelâ, sevdi. ğim bir kadmla evlenmek isterim. Çok ihtiyar olmadığımdan evlenmeğe de acele etmedim: Hatta bu ciheti diye. bilirim ki pek az düşündüm. Evlenmi- yeceğim demiyorum. Nasıl olsa günün birinde o köprüden ben de geçeceğim. İnsan muhakkak ki, akşam yorgun ar. gm evine döndüğü vakit, kendisini bekliyen samimi bir arkadaşa muhtaç. tır. Ben bu arkadaşı aramıyorum. Te imal sadlif onubana takdim etsin istiyo. TUM, (Hukukçulardan İsmail Kemal Elbir. Ie yapılan bir anketten). CUMMHURIYET»te: Balkanlıların Akdenizdeki isteği Biz Balkanlılar Akdenizde yâlniz bir şey isteriz: Emniyet! Nasil ki Bal kan antantının teşekkülündeki tek hikmet ve gaye de dünyan bu ehem. miyetli çevresinde sulhun bozulmak. tan korunmasından ibarettir. Balkan antantınm Balkanlar (o çevresindeki maksadı bu olunca Balkanları alâks- dar edecek diğer meselerde takip ede. ceği başka bir siyaset olamaz. Ezcüm. le Akdenizde istediğimiz vaziyet, işte ondân dolayı, sulhun müstakar gekli olan emniyettir diyoruz. Bu maksada hizmet eden devletlerin hepsile, onlar bu maksada hizmet ettikleri müddetçe söz ve işbirliği etmekten asla geri kal- mayız. Dünyada hiçbir memleket Ak. denizin emniyetine alâka göstermese biz Balkanlılar, hatta tek başımıza ol. sa dahi, bu alâkayı göstermek mecbu- riyetinde olduğumuzu suklomalayız. Kaldı ki Akdenizin emniyetile Y Balkanlılar değil, mantıkan bütün di. ğer millet ve memleketler derece de- Tece, fakat umumen ( slâkaderdırlar, Bu gartlar içinde müdafaasına vr hak lı ve en hayati ehemmiyeti verdiğimiz meselenin b: iması muhal olan me. selelerden olmadığı kendiliğinden mey olur. e ei Akdeniz Üzerindeki müşterele ve müttehit tesirlerinin bü. yük ve daha ziyade müsbet olscağını hiç kimse anlamamazlık edemez. Bin- nefis Balkanlıların bu vaziyet muva. cehesinde bilecekleri ve her gün daha ziyade bilmekte oldukları hakikat ise şundan ibarettir: Onların sırrı arala, rımdaki ittifak ve ittihadın sağlar ğındadır, ve işle Atinada, Başbakanı, mız İsmet İnönünün Londra dönüşü komşu ve dost memleketi ziyareti mii, nasebetile, dündenberi bu ittifak ve ib tihadındır ki şebrayin! yapıirvor! (Yunus Nadi) O da şöyle dert yandı: — Çarşıdaki “durgunluk yetmiyor- muş gibi, şimdi bir de başımıza kaçak et çıktı. Trenler ucuzladığı ucuzlayak mahalleli Kumkapıdan atlıyor bu trene, doğru gidiyor Kalitarya © köyüne ve 25-30 kuruştan et alıp dönüyor. Bu va- ziyet karşısında da satışlarımız büsbü- tün düştü. Bizim koyun başına 365 ku- ruş resim verdikçe eti ucuz sâtmâmiz ve bu rekabete dayanabilmemiz tabit imkânsızdır. Sonra bir derdimiz (daha var. Buradan ana lâğım geçmez. Bele- diye de çukur Ağım kazdırmağa müsa- ade etmiyor, halbuki bast (odükkânlar mutlak sifon o bulundürmak © mecbu- riyetindedirler, (o Lâğımsız sifon ise ©- HABERCİ (Devamı 4 üncüde) ir