Tarihi macera ve aşk romanı — 73 — Iki gemi rampa etmişti. Türkler Yazan: (Vâ * Nü) me “Allah Allah lü diyorlar, Maltalılar “Hurra,, diyordu. Kılıçlar çatışıyordu. Muharebe en şiddetli Geçen kısımların hülâsası Ben şahsi dostluklara kıymet ve- rerek Türklere öhamet etmiş, bir muharebe csnasında Maltâlılar ta. rafına geçmiş bir betbahtım. Bun. dan dolayı ilk ihanet dakikasından itibaren vicdan asan duymıya baş. hyorum. ama, we fayda?... İrkdaş ve millettaşlarım bana ok. atıyor. lar. Bari şahsi dostumu kurtarabil sem?.. O da kabil olmadı. Sünbül ağa, yakalandı. ... Artık gemiler büsbütün yaklaşıyor- du. Sünbül ağanın bindiği gemi iyice muhasara altına girmişti. Mesafe büs. bütün azalıyordu. Öteki gemi ise büsbütün zaptedil. mişti, “Tercüman bağırdı; İbrahime hita. ben: — Teslim olun... — Kat'iyyen... — Kurtuluş ümüdiniz kalmadı. — Son nefetimize kadar muharebe edeceğiz. Türk cengâverleri ayni sözü tekrar. Jadılar. — Son nefesimize kadar. Bir dakika kadar kaptanla konuş- tuktan sonra, rum tercüman şu teklifi İleri sürdü: — Sünbül ağayı öldürmeyin... İbrahim çelebi, hışımla haykırdı; — Niçin? — O, bizim adamımızdır! “2. Ya, Adamım gözleri büsbütün döndü. Bu esnada, vaziyet göyleydi: Yirmi otüz kadar Türk muharibi, Sünbül ağanın etrafında bir çember husule getirmiş- lerdi. Ağa, zincirlerinden kurtulama. Miş, yerlerde çırpmıyordu. İbrahim, aldığı bu malümat üzeri, ne, siyah adama döndü: — Demek ki onların adamıydın? Sünbül, verecek cövap bualmadı. Eliyle benim ve tereümanm bulundu. Zumuz gemiyi göstererek: , — Bakım... Dinleyin, ne diyorlar... Ne teklif edecekler.. Fakat, İbrahimin gözleri dönmüş. tü: — Hain!,. Demek Ki onların casusu idin? Demek ki onların nam ve hesa- bına?... kaldırdı. Gökgürültüsü 'gibi sesiyle: — Kara âkreb! - diye haykırdı. . Geber! Geber! — Kıyma ağa, kıyma çelebi!... — Sana kıymamak mı? İbrahim çelebi, kılıcı indirdi, Sünbülün hançeresinden bir feryat yükseldi: a — Ah. — Geber... İbrahim çelebi, arkadaşlarına dön. dü: — İyi yaptım, değil mi?... — Çok iyi yaptın. Arabın vücudundan oluk oluk kan. lar boşalıyordu. Bizim taraftan, tercüman haykırdı: — Yalnız ona değil, kendinize de kı. yiyorsunuz... Dinleyin, size bir tekli- fimiz var: hayatmızı kurtarmak İste. miyor musunuz, canım?... Bize Sün- bül ağayı, hazinelerini ve ona ait ne varsa her şeyi, herkesi teslim edin. Biz de sizi geminizle serbest bıraka. ım, istediğiniz yere gidin... Bursalı kadıya bu teklif pek mülâ. yim geldi: — Dinleyin, bakın ne diyorlar?.. Fakat İbrahim çelebi lâf anlıyacak nalden çoktan çıkmıştı. safhasını almıştı | kabulümüz.. Belki ölümden kurtarırız. Belki tedavi ederiz... O, bizim için pek muhterem bir şahsiyettir. Bırakm!.. - diye bağırdı. İbrahim çelebi güğredi: — Sizin için çok muhterem bir | sahsiyet ha7... Demek ki iyi bir casus. Size verecek birçok haberleri var. Kimbilir daha kaç Türkün başmı na. ra yakacak. Onu ele vermekle biz kur- tulacağız... Tekilfiniz bu değil mi? Yerinde kalsın öyle kurtulmak. Hem biz, bu vaziyette memleketimize dö. nünce bize ne diyecekler... İstemiyo. rum... Ben de öleyim, oda... Kılıcını bu sefer, daha hızlı salladı. Sünbül ağanın kafası, bedeninden ayrıldı. Güverteye yuvarlandı. Türk gemicileri, İbrahim çelebinin bu sözünü de tasdik ettiler: — Aşkolsun... İyi dedin, iyi yaptın, çelebi... Biz, Son nefesimize kadar çarpışarak mertçe erkek gibi ölmek istiyoruz... Bu sırada, gözlerim, Ayşeye ilişti. Artık muhariblerce terkedilmiş olan Sünbül ağanm nâaşı yanına yaklaş. mıştı. Ona bir milddet baktı, Sonra a- yağıyla dürttü. Buna bir mana veremedim. Kadın ruhunun inceliklerine varamadım. — Bütün kadınlar tarafından terke. dilmiş olan bu adam, zahir son.za- “manlarda Ayşeyi de tatmin edeme- mişti, Onun için kin bağlamış olacak. | Belki de “bana gelmiyor, başka ka. dınların peşinde!,, diye dügünmüştür. Bilmiyordu ki, bu gelmemesi beğen. memezlikten değil, aczindendir... Fakat beni bu düşüncelerimden bi. ribiriyle çatışan kılıçlardan çıkan es ler uyandırdı. — Allah Allah Allah... — Hurra, Hurra!... Türk gemisine Maltalrlar dalmışlar- dı. Artık kılıç kılıca muharebe olu. yordu. (Devamı var) SOC.AN.DI NAVISAZIONE-VENEZ!A “1937 Mayıs ayında Hareket edecek vapurlar Her cuma saat 10 da Galata Rıhtımın- dan Pire, Brendizi, Venesya, Triyeste için, Pire, Napoli, Marsilya, Cenova için. Kavala, Selânik, Vole, Pire, Patras, Santi » 40, Brendizi, Ancone, Venesia, Trieste. Selânik, Midilli, İzmir, Pite, Kalamata, Patras, Brendizi, Venesia, Trieste, Burgaz, Varna, Köstence Sulina, Galatz, Braila Batum Afyon ilinden: 1 — Muhammen bedeli yedi bin lira 93T Cuma günü saat 16 da kapalı zarf 2 — Eksiltmeye girmek istiyenlerin reisliğine vermiş olacaklardır. den bedelsiz olarak verilir. Z Büyük Pi Büyük ikramiye: Bundan başka: 15.000, ikramiyelerle ( (20.000 Ayrca: Vapurun oOHareket ismi Tarihi Rodi 28. 4 dizi, Venesya, ve Gitta di Bari 4 haziran Triestede bü » Rodi Şe tün Avrupa İçin ekspres trenine ak - tarması vardır. Campidoglio 3 Haziran saat 17 de Fenicia e ,: Guirinale 27 mayıs perşembe Diana 10 Haziran > Vesta 22 mayıs (Cumartesi Isco $ Haziran Saatl8dı Diana Fenicla 26 Mayıs Çarşamba 2 Haziran * perşembe Diana Fenicja 26 mayıs çarşamba S17de 2 haziran 3 Albano 3 haziran saat 17de olan yetmiş ton motorin 28 Mayıs usuliyle vilâyet encümeninde kat'i i. hâlesi yapılmak Üzere eksiltmeye konmuştur. 525 lira muvakkat teminat verecekler ve teklif mektuplarını yukarda yazılı gün ve Snâte kadar vilâyet encümen 3 — Bu işe ait şartname vilâyet elektrik müessesesi dairedirektörlüğün. (2645) Türk Hava Kurumu yöângosu 2. inci keşide 71 Haziran 937 dedir. 40.000 Liradır. 12.000, 1.000, liralık ve 100000) liralık iki adet mükâfat vardır. (3.000) liradan başlıyarak (20) liraya kadar büyük ve kü - çük birçok ikramiyelerle amortileri havi olan bu zengin plândan istifa: de etmek için bir bilet almaktan çekinmeyiniz... “likla baktılar. Şimdi ücü de bir köşede, i 22 MAYIS 1937 Çeviren: fa. “ — Peki madam Muntu nasıl ve niçin öldürdünüz? ? Sir Denni boğuk bir sesle bunuda anlattı. Söyledikleri, tamâmen. Racın anlattıklarma uygun çıktı. Yalnız, ka- dın: öldürmek istemediğini, kadın, Hol landların seslerini duyunca kürtulmak için çabalanırken kendi kendini vurdu. gunu söyledi. Sonra, müthiş bir korku içinde örağan oraya saklanmış, nihayet, yeni geliyormuş gibi, dışardan gelmişti, Bütün söyliyecekleri bundan ibaretti. Ve sözlerini şöyle bitirdi: — Şimdi artık herşey bitti, Davalara, mahkemelere de lüzum (kalmayacak. Zira, bilmem farkına vardınız m? Gö. rüşürkeri birkaç kere öksürdüm. Bu ö sürüklerim mahsustu. İnsanım öksi ken elini ağzma götürüp kapaması ta- bir olduğundan, kinci öksürüşümde, zıma, Paristen almış olduğum bir ilâcı atum. Arık on dakika kadar ya yaşar, ya yaşamam. Polis müdürü İle muavini yerlerinden fırladılar. Bir suçlunun gözleri önünde intihar edebilmesi, polis için çok (fena bir vaziyettir. Rac hiç acele etmiyordu. Yalnız, Sir Denniye: — O halde, dedi Şu (geçireceğiniz son on dakikayı emniyet altında geçi rirsiniz. Benimle gelir misiniz? Ve Sir Denniyi kolundan tutup dışa- rı çıktı. Biraf' sonra döndü. Polis mü- dürü doktor diye etrafa telefon ediyor- du Raci — Merak etmeyiniz, dedi, falan lüzum yok. Ben; onun - ; cebinde böyle bir ilâç olduğunu (biliyordum. Bu sebebten, o İlâca benzer başka bir ilâç hazırladım, ve kapıdan girerken çar pıştığımız zaman, zehirli alarak yerine karbonatla yapılmış bir başka İ- Jâç köydüm. Polis müdürü şaşırmıştı * — Peki ama, bunu nereden biliyor” dunuz? i — Dün gece'onu gözetledim. Odasın da, bu paketi hazırladığını gördüm. Me- seleyi anladım. İçeri girerken de, söyle- diğim gibi yaptım. Müdür İle muavin müfettişe hayran- doktora fevkalâde müteessir bir vaziyette otu- ran Valteri unu! iydiler, Müdür: Demek, e Den dün akşam, suçlunun Denni olduğunu biliyordunuz. — Tamamile değil. Biraz şüpbeleni- yordum ama, onunla görüştükten sonra bu şüphelerim arttı, Evvelâ, o amiral: pek az tanıdığını söylemişti. Sonra, se. nelerdir nehirin kıyısında oturduğu hal- de, mej ve cezir hâdiselerini o bilmiyor görünüyordu. Sonra amiral ile araların da bir geçimsizlik olduğuna dair şayia- lar vardı. Bir taraftan da Hon Kong re- zâleti olduğu zaman o da oradaymış, ve amiralin masum olmak (ihtimaline karşı fazla itiraz ediyordu. En sonra da Valterin yakışıklı bir delikanlı olduğu- nu hatırlıyor, lâkin sakalı olup olmadığı nı hatırlamadığını söylüyordu. — O halde, demin, bize, şüpheleriri- zin bir başkasna ait olduğunu söyledi- ğiniz zaman, hakikati söylemiyordunuz. — Hiç bir zaman şüphelerimin kime sit olduğunu sarih olarak söyleremiş- tim. Hem söylesem neye yarardı. Elim- de delil yoktu. Evvelâ, (Sir Denninin huzurunda, bir masumu tevkif etmeği i icap ettiğini anladı ve düşündüm. Herhalde Sir Densi buna mani olur, asıl kabahatlinin kendi oldu , ğunu söyler” diye tasavvur ettim. Fa- kat dün gece, zehir paketini harırladı- Hanı ve buraya girerken, elinde onu tut- tuğunu görünce, plânımı (değiştirdim. Doğrudan doğruya onu tevkife karar verdim, Ya muvaffak olur, yahet mu- valfak olamazdım. — Eğer muvaffak olamasaydınız, aZ- "—Lakin #üvaflak oldum, deği! mi? Muavin göze karıştı: — Doğru bir hareket yapmadınız Rac, »döğru olmaması, bu hareke- #n zeki olmaması demek de değildir. — Teşekkür ederim. — Şimdi de biraz mister Fitzgerald ile meşgul olalım. Herhalde ona da s0- racaklarımız var. Valter: — Sorunuz, dedi, şimdi size herşeyi söyliyebilirim. Artık kâbus bitti. Yazanlar: I'geşterton — 2 Sayers — 3 Agnta Krleti — 4, Vila Kirofte — 5. Vaytçörç — 6. Henri Ved — 7. G. D. H, ve Bi Kol — p Milvard Kennedi — 9; Con Royd — 10 Ronald Aknoks — 11. Bdgâr Jepson — 12. Klemans Dan — 13. Attori Berkeley. 'Tefrika humarası — 50 — Müfettiş ona birkaç sual sordu. Aldı- ğı cevaplar, kendi tahminlerinin tama- men ayniydi. Madam Munt gün geçtik- çe sinirleniyor, Denninin ortaya çıkıp kendini bildirmesini istiyordu. o Hattâ kocası papaza,günah çıkar- mak süretile söylemişti bile. Papaz da, ona, Denni ve Var ile görüşeceğini,,on lara hakikati gidip polise bildirmelerini söyliyeceğini vsadetmişti. Holland baştan sona kadar, meselede masum br rol oynamıştı. Halbuk' Elma hakikati biliyordu. Holland şu dakika ya kadar, katilin kim olduğunu © bilmi- yordu. Völterden ( şüphelenmiş, fakat Valter ona namusu Üzerine temirat ve- rince, onun masum olduğuna (banaat getirmişti, Holland ile Valter Çinde ta- nışmışlar, dost olmuşlardı. Valter çok fena vaziyette olduğundan Hollan4 onü kurtarmıştı. Müfettiş sordu: — Bu fenâ vaziyet sahte çek mesele» si mi? Valter şaşırdı: — Bunu da mı öğrendiniz? Diyerek devam etti. Evet. Bu mese- leden Jolayı hakiki hüviyeti ile meyda- na çikomıyordu. Holland bu iş'e İlerde uUğraşacamı söyledi. Sahte çek 1. zara- rını çeken müesses ile görüştü. Müeş- «ese gikâyetini geri alacağını vaadetti. âkin zararı ödenmeliydi. Lâkin Val- ter, mirası alamadıkça bu parayı vere- medi, diğer taraftan (o Hollandin ken- disins borç vermek teklifini de (kabul etmiyordu. Bunun üzerine Holland a- rdralis terasa geçerek, Valtere miras- taki hakkından bu paranın peşinen ve- tilmeâini temin Oo edecek, Elmâya da kardeşinden haber verecekti, Elma ile Valter dalma muhabere edi- yorlardı. Amiral bunun farkma varmış, tani olmağa kalkmıştı. O zaman, ma- Jam Munt, Elmanm yanına oda hizmet sisi olarak girmiş, hem kendine bir mel ce bulmuş, bem de mektuplaşma, çişini emin etmişti, Amira! Holliaddan şüphelenmişti. Zi- ra bu Valterin dostu olarak geliyordu. Bu sebepler teklifi reddetti, . Holland unu ikna edebilmek için oepey zaman VWinmuta yer- Teşti Ayn! zamanda, Elmaya da âşık i, #ostuna yardım sırası Valtere İngiltereye döndü, Londraya yi“ apartıman (tuttu. Madam Munt da onun yanına gitti ve Arkvrayt ismini #ld:. Valter, dostu Hollandin kız karlesine alâka göstermesine memnun olmuştu. Elmanın enerjik bir kocaya ih “iyacı olduğunu biliyordu. Bu ititarla, kız kordeşini, Hollandla evlenmeğe taz- vik etmişti Halbuki Elma, onu sevmi- vordu, Esasen (o amiral de bir manidi. wanın Valterin bir dostu ile evlenme- #ne zazı olmak istemiyordu. Holland, vaziyetini Elmanın nezdinde takviye | etmişt: ama, amiral pek oralı olmuyor- ön Diğer taraftan Elmada (kardeşine vardım teşebbüsünde bulunuyordu, Ma- dam Muatt ile Valter hep evlenmek is- tiyorlardı. Fakat papaz talâka razı ol muyerdu. Elma papazın kendine karşı bir a'âka gösterdiğini hisseder gibi ol- #uştu. Bundan istifade etmeğe karar veren Elma, papazda görür gibi oldu- ğu temayli teşvik için elinden geleni vapıvordu. Maksadı, nüfuzunu kullana” rak, onu madam Muntla ( ayrılmağa sevketmekti. Bu sebebten, papaza gide- cekleri her zaman tuvaletine itina edi- Yoidu. Valterin bundan haberi (o yoktu. Mollend da, nişanlısının papaza (karş gönterdiği bu hareket yüzünden mütecs sir nluyordu, Bu sebebten Valtere artık tebimmülü kalmadığını, Londraya gide rek evlenmek ilzere teşebbüse geçece” Zihni, amiral razı olsun, olmasın evlen€” ceğini bildirdi ve gitti. (Devamı var) | ESİR Mi irmi e. ill. iğne DIŞ TABİBİ Necati Pakşi Hastalarını ber gün sabahtan akş# ma kadar Karaköy Mahmudiye cadde” si No 1.2 kabul eder. Salı ve cuma günleri 14,20 ye kadaf parasız muayene eder.