Tarihi macera ve aşk romanı — 67 — Yazan: (Vâ- Nü) ÜN “Bu düşman donanması benim çağırmam üzerine karşımıza çıktı. Bizi saadete ulaştıracaktır! ,, diye bana gizlice itiraf etti Geçen kısımların hülâsası Sünbül ağa ve maiyetiyle birlikte İstanbuldan ayrılmış, Mısıra doğru gidiyordum. Yanımızda Sünbül a ğanın sevgilisi ve benim sabık 'ni. şanitm olan Ayşe le Aygenin o oğlu olan, Padişahım, Sünbülün yahut da benim oğlum olan Küçük Osman da vardı, Gemimizde hacılar, Bursa ka dısı Mehmet efendi de var. Geminin sahibi İbrahim Çelebidir. Noksan hazırlıkla yola çıkmıştık. Korsanla- rin basacağını haber aldığımız hal de, Sünbül ağa, ehemmiyet verme, mişti. Şimdi korsanlar görünüyor. ., .. Bütün gemi telâş içindeydi. Sünbül de, herkes gibi telâş &sarı gösterdi: — Mahvoldum! Mahvoldum! . dedi. İbrahim çelebi, onun üzerine yürü. dü: — Hinzir fellâh beni de mahvettin. Fakat 0, teskin ediyordu: — Niçin &iz mahvolasmız... Mal be- nim... Ben mahyoluyorum. Sizin kayı. bmız benimki yanımda nedir? Hiç. Hem merâklanmayım! Ben hepsini ö- diyeceğim... Mademki sizin hazırlık 8ız çıkmanıza sebep oldum ve madem. ki bu yüzden düşmana teslim olacak. sınız... Öyleyse, İstanbuldan hepinizin fidyesini getirtir kendimle beraber Bizi de esaretten kurtarırım... Bir babayiğit Türk gemicisi hay. kırdı: — Esaretten mi? Sünbül, öna doğru, gayet Ikna edi. ci bir nazarla bakarak; — Evet... Öyle ya... Esaretten kur. tarscağım... Muharebe etmeyin. Tes- Jim olun. Bir kılmıza zarar gelmesin. Kurtarması benden. Bütün fidyelerini zi vereceğim... Gemiciler; : — Ya esarette çekeceğimiz? - diye bağırıyarlardı. — Sizi kurtardıktan sonra o zara. rınızı dr çekeceğim... Bütün tayfalara yüzer altm ihsan ederim, Zabitlere ve içtimai mevkii yüksek olanlara da o. na göre paralar veririm... Deminki Türk gemici: — İstemeyiz.. . diye kükredi. - E. sareti istemeyiz... Tazminat da se - nin olsun, fidyen de! Biz, bu can bu tendeyken, üzerimize gelen düşmana teslim olmayız... Döğüşeceğiz. Nöbet yerindeki tayfa, direğin üs- tünden bağırâr: Altı büyük harb gemisi... Altısı da bize işaret veriyor: “Ya teslim olun, ya harp!,, diyorlar, Zenei: — Teslim olalım! . diye yalvardı. . Yoksa pişman olacaksınız... Türkler haykırdı; — Teslim olmayız... Harp. Eğer harpsiz teslim olur da kurtulursak bi. le, namusumuz bir paralık olur. Ki. min yüzüne bakabiliriz?.. Harb harb. Bir aksiseda gibi ayni sözler, orta. likta çalkanıyordu: — Harb! Harb!... İbrahim çelebi: — Ah, namussuz fellâh!... - diye ve- linimetimin üzerine yürüdü. Kaptanla yol esnasında, #peyce ar, kadaş olmuştum. Ben şarkılar söyle. miştim, o dinlemişti. Ayasofya esmi. İndeki milezzinliğim zamanında beni gayet İyi tanıdığını ve daha o zaman- danberi sevdiğini defalarla söylemiş. ti. Bundan cesaret alarak, araya gir- dim: — Kıymi çelebi!.. Bırak. Beni öldürmeden onu öldürme! - dedim. . Emin ol ki, o, bu işi bilerek, istiyerek yapmadı. İşte söylediği sözlerden ve #kittığı gözyaşlarından da belli değil mi? Hepimiz kadar o da mutazarvır olacak... Geminin içinde bu kadar ma Ir, bu kadar can: var. Hangisinin mahvolduğunu isterdi... Gerçi senin | Girilmesi de zararmı mucip oldu, seni aldatmış bulunuyor. Fakat unutmamalı ki ken. di de aldandı... i İbrahim çelebinin havaya kalkan Kılıcı yere indi: — Silâhımı bu mülevves herifin ka. niyla kirletmekten başlamıyayım... O, öldüreceğim güvurlardan da daha mel'undur... Evvelâ döğüşeyim, sonra, onu da canlı bırakmamak boynumun borcu olsun... Kârata heyecan geçir- sin. Bağlayın gunu direğe yeğitler... Fakat hepinize vasiyetim olsun. Sa. kın muharebe sonunda esir düşmesin.. "Tam harbin sonunda onu da gebertin.. Bu arzumu bizzat yerine getiremezsem vasiyetim onun ölmesidir. Tutacağımı- Za dair yemin edin, çocuklar... Gemiciler, hap bir ağızdan: — Yemin ediyoruz! . diye haykırdı. lar, Bir lâhzada Sünbül ağa, direğe bağ. landı. Şimdi orun etrafını biz sadık adamları almıştık, Gemlieller, gemile. ri muharebe etmek üzere hazırlıyor- lardı. Öbür gemilerde de ayni hazır. bklar olduğu anlaşılıyordu. Hattâ ka- yıklardan bile Allah Allah! nidaları yükseliyordu. Hep bir ağızdan tekbir getiriyorlar, muharebe için cesaretle" rini biliyorlardı" Sünbül ağa, direkte bağlı bulundu. Zu sırada, usulla bana işaret etti; — Şunları ikna et... Harbetmesinler? . dedi, . Yoksa bütün piânlarım alt üst olacaktır. Hepimizin tereyağın dan kıl çekilir gibi bu maceranm için. den sıyrılmamız kabilken, , neticede mahvolacağız, Bir kelimeye zihnim takılmıştı: | — Plânmız mı?.. - dedim, - Plânı. niz neydi? — Oğlum... Ben sana itimad ede. rim... Senden hiçbir şey saklamam... Bilhassa' şu dakikada. Kanaatlerimiz, imanlarımız biribirinden nekadar ay. ri olsa GA, aramızda bu kadar hukuk vardır... Onün için şunu öğren: bu hr- | ristiyan donanması benim talebim üzerine karşımıza çıktı. Bizi saadete ülaştıracaktır, (Devami var) Bu delikanlıdan vazgeçin (Sarı yaprak) imzasiyle aldığı- mız bir mektupta deniliyor ki: “19 yaşında bir kizim. İki sene- denberi yüksek mektep talebesinden bir gençle tanıştım. Biribirimizi se- viyoruz. Nişanlanmak istedik. Fakat o mektebi bitirmemiş olduğu için mektep idaresi müsaade etmedi. Ge. lecek sene mektebi bitirecektir. Ni şanlanmak için o Zamanı beklemeğe karar verdik. Diğer taraftan birçok izdivaç ta- lipleri çıkıyor. Annem de beni ver: mek arzusundadır. Fakat ben miyorun. Nişanlanmak “istediğim genç be nimle sık öik buluşup konuşmak is tiyor. Ailem mutaassıp olduğu için onunla her zaman buluşamıyorum, Sevdiğim genç de bunun için bana güceniyor. o Mektuplarını seyrek. leştiriyor. Bu defa da ben üzülüye- rum, Acaba bu gence karşı nasıl ha- reket etmeliyim?,, CEVABIMIZ: Bu genç eğer sizi hakikaten se- viyorsa ailevi vaziyetinizi nazarı dik kate alarak sık sık buluşamadığınız için gücenmemesi lâzımdır. Hem mademki o mektebi bitirince nişan. lanmağa karar vermişsiniz. Sizin gi- bi onun da sabır ve vakarla bu za- mani beklemesi icap eder. Buna rağmen sizinle çok sık buluşmak. ta ısrar etmesi sevgisinin gelip geçi- ci bir hevesten ibaret olduğuna ve bu heves ve arzuzunu da bir an ev- iste- si de sizden yavaş yavaş ümidini kestiğindendir. Size bu gençten vaz geçmenizi ve diğer ; talipleriniz ara- sında anlaşabileceğiniz bir geriçle lenmenizi tavsiye ederiz” Ni Iş arayan bâyana Bize (M. H.) imzasiyle mektup iş vermek istiyenlerin mü- racaat edebilmeleri va yâhut bize vuku bulacak müracaa! i zımdı. Adresinizi bize gönderiniz ki iş aradığınızı ilân edelim. İngilizce mi, Almanca mı? Okuyucularımızdan bayan Emi- ne Tahazan'a: Alman sanat mekteplerinde İn. gilizce kurslar yoktur. Tedrisat yal- nız almancadır. Gayenize göre han- gisi işinize en çok yarıyacaksa o lisa nı tercih ediniz. Kurbağa yiyenler | Ve İngilizler; Fran- sızlarla “ kurba ğa yeyicileri ,, diye alay: eder lerken, bu defa kendileri de-bu “lâtif ve leziz!, hayvancığı ye - meğe başlamış - | lardır. İngilterenin birçok yerle. rinde kurbağa yetiştirmekte ihtisas İ peyda etmiş çiftlikler vardır ve bün- lar İngiltere lokantalarma haftada | ikişer bine yakın kurbağa tedarik e- derler, Hem Fransızlara, hem de İngi- | lizlere afiyet olsun!.. Japonyada bir fedakârlık J APON âdet ve ananesi, kadın. la erkeğin bir arada gösteriş yapmasını ahlâka mugayir bir bare ket addetmektedir. Buna rağmen, Tokyo polisi, ba- zi kadın ve erkek sporculara, sırf o- limpiyatlara hazırlanabilmeleri için, patinaj yapmaklarma müsaade et miştir. Bunun için bu sporculara rozet ler dağıtılmıştır. Böylece, bu rozet- leri görenler, onlara fena gözle bak- mıyacaklar, ve hiç kimse beraber : spor “yapmalarına mani olmiyacak tar, : Gö memleketlerinde yapılacak olan © limpiyatlarda iyi netice alabilmek âdet ve ananelerinden feda” aktan çekinmiyorlar. için, yea DA AE. yy pa 'W Yazanlar!1 çestetten — 2 Sayerm — 3 Agata Kristi — 4, Vile Kirofts — 5. VAFİ, 8. Henri Ved — 7. C,D, H, ve M Kü) — & Milvarü Kenmedi — 9, Con Royd < İf Aknoku-— 11, Edgar Jepson — 12. Kleman» Dan — 13. Antoni Berkeley. Çeviren: fa. >” — Verebilirim, — O halde'söyliyeyimi; Evet, kürekte Neddi Var oturuyordu. Ve bu oldukça hayretimi mücip öldu. Çünkü, amiralin onu tapıdığını bilmiyordum. Esasen bu sebebten kimseye bir şey söylemedim. Ben Neddiy'i tanırım. Narüslu bir adami dır. Böyle bir cinayet yapamaz. Hem polise yanlış bir iz takip ettirmek niye. tinde de değildim. Maksadım. kendisi. nin bizzat gelip size bildiklerini söyle. mesini temin etmekti, (Fakat 6, böyle yapmak istemedi. Hattâ sandalda ola- om bir başkası olduğunu iddiaya kadar gitti. Bana yanlış görmüşsünüzdür de- di. — Sandalda kürek çekenin o olduğu- na dâir elimizde deliller var. Kürekler de parmak izlerini tesbit ettik. — O halde ben de yanılmamışım. — Yanrlmamişsınız. Verdiğini: ma. lâmata teşekkür ederim. Bize © başka bir söyliyeceğiniz yok mü? — Hayır, yok. Rac papazin evinden ayrıldı. o Neddi Varın evine doğru yollandı. İhtiyar evgin bahçesinde © oturmuş, günesliyordu.“ Müfettişi görünce, güler yüzle onu karşıladı ve: — Mister Rac; dedi, genc med ve ce. gir bakkında'malimet almağa mu gel- diniz? * — Hayir. Bu sefer daha mühim daha ciddi. Sizden, cinayet gecesi, o amiralle beraber ne'yaptığınızı öğrenmek istiyo- rum. İhtiyâr, busözleri duyunca, öyle bir hayret etti ki, eğer bir başkası olsa, ©- önün bu hâyretinin samimiyetinden bir ah şüphe etmezdi. — Ben mi, dedi, bu da nereden çıktı? Ben amirali hayatımda bir defa olsün görmedim. Esasen size onun hakkında bildiklerimi söylemedim mi? — Söylediniz ama, bunlara pek inana tağım gelmiyor. Nerede kaldı Wi Hong Konk rezaleti olduğu zaman siz de ora- da imişsiniz ve bana, buna dair bir keli. me olsun söylemediniz. Hoş bunları söy lemekle sizi tehdit ediyorum sarmayı, nız, Yalnız size haber vereyim Xi, sal günü akşamı, amiralin evine gittiğinize, onu sandalla alıp, tam saat ONU çeyrek geçe götürdüğünüze dair elimizde delil. ler var. Görüyorsunuz ki, kaçamak yol. ları kapalı, Bütün bunların o al“vhinize mühim deliller olduğünu da Kabul etme. niz Jâzrm. Fakat behi,'şshsan. Sin çi- nayette methaldar olduğunuzu Baninı, yörüm. Lâkin bâşkaları buğu Üişüne, bilir. . — Hakkımdaki 'kanaatinize teşekkür ederim, 'ekrar ödiyorum Başkaları benim gibi miyebilirler. Bunun iin, va. ziyeti izah etmeniz lâzımdır. Neddi Var piposundan bir n:f€s çek. ti. Bir müddet sustu. Sonra sordu? — Bu işin bir cinayet eseri olduğuna kanaatiniz var mı? — Doğrusunu isterseniz, bU 4'üm ya bir cindyettir, ya bif kazadır. Yabut bir intihardır. Fakât bıçağın kendi kendine kalkıp amiralini göğsline | $api#ndığım zannetmiyorum. Herhalde U$ şeyden bi. sidir. : ! r: — Muhakkak bu üç şeyden biri Olma se İâzrmdeğil mister Rae! e — Ne demek istiyordunuz? Amiralin ölümünün kaza, intihar veya bir Gina yetten gayri bir şey olduğunu MU iddi, a edeceksiniz. i 2 Ben bir şey iddia etmiyorum. A, miralin nasıl öldüğünü bulmak izi 1 iniz; Bütün “bildiklerim şu:ki.'hir in. sanın ölümü iühakkak bu üç sebebten bizi olamaz, Meselâ: aşılan bir adamı ölümü nedir? kaza mı, intihar ml, Gina; et mi? Ç z — Bvet'ama, o başkl iŞ Daim ile pp istediğim “ey simdi bu değil Sak akşamı amiral: nereye götürdüğünüz. dür. Bunu #öylemenizin kendi menfaati kife'iekine öldüğünü da” hatırlama bilinem bir'daha Hizm var mi? *“İhöydr sustu, Fakat bu seferki İri ge. 4u'0 Kadar uzun sürdü'ki, müfettiş İvi nirlendi. Bununla berabir; böyle nazik zamanlarda en iyi şeyir sabretmek oi duğunu bildiğinden akli pa ,oldu. Nihayet jbtiyar sordM: |... adin mesele de dir? Kimi, #x * jf Li di u A Tefrik numarası — ##7 papazın karısı imiş diyor, kimi dam Hollandın eski oda hizmeti yor. Hangisi doğru? ç — İkisi de doğru, — Yat. Tuhaf şey. Güya in miş öyle mi? Neddi Var bir dakika müfettişe dönerek: — Mister Rac, dedi, hakikati har mı etti? Yani bu ölüm ne Mim. Kaza mr, cinayet mi, intil” — Polis müdürü ile muavini © bir intihat olduğuna kaniler. Müfettiş kendi kanaatini mişti. İhtiyar, sadece: — Yal! Dedi ve tekrar düşünmeğe Mütettiş, sabrın büyük bir m duğunu bir daha tecrübe ediy kin bu sefer, Neddi Var onu fağl letmedi, milfettişin ilk sualine dan doğruya cevap vererek: — Demek, dedi, size bildikle: lememi istiyorsunuz. Düşünüyo Mademki birçok şeyler biliyo: tik saklamama mahal yok, Şir dar susuşumun sebebi, hakkımdâ öi düşüncelere varılmasından çekif” içindi. Esasen, size bundan mirali tanımadığımı söyledin:. di hakikati söylüyorum. Evet. O gidip amirali gördüm. O gün, Sonra. balık tutarken gelmiş, ye* sonra gidip, kendisini sandalla Vi götürürsem, bana beş şilin O verf söylemişti. Maksadı, yemek Üzel rek çekmemekti. 4 — Peki önü nereye götürdün — İstediği yere. Yani Vinmutt Lord Marshall oteline gidecek #9 yolu sordu. Söyledim. Gitti, v€ mandanberi kendini bir daha gör“ — Döşünüşü beklemediniz mi? — Havır. Geç belki de otomob neceğini söyledi. — Siz ne yaptınız? Sandalı yaya mı döndünüz? — Hayır. Sandalı geri getirdi yıkhâaneye çektim, — Baştaraftan mı? — Bilmiyorum. Herhalde öyle cak, Zira baştan çekmek daha KE. Niçin sordunuz? ' — Hiç. Hepsi bu kadar mı? — Hayır. Sandalı bırakmada temizledim. Sonra döndüm. — Vinmuta saat kaçta w — Zannedersem on birde. İ, yorum, — Geri dönerken akıntıya kaf? rek 'çekiyordunuz değil mi? — Evet, — Kaç saatte geldiniz? — İki saat kadar sürdü, — Doğrudan doğruya eve mi nüz, v Yy — Evet. Bütün bildiklerim b baret. Müfettiş, bir takım sualler daf Tak ihtiyardan daha başka şeyler mağa açlıştı. Fakat herhalde VE. bundan ibaretti veyahut daha fa” lemek istemiyordu. Eğer sözlerine inanmak lâm. ine gelmiş ola sustu. olabilirdi. Fakat amiralin, Neği sadece Vinmuta gitmek üzere SX olması, sonta, akıntıya karşı İ” kürek çektirmesi pek akla yakı” yordu. Müt ihtiyarın. ye. seyler sakladığına kanidi. b ş yatan bir adam, erke”. diye kalkmıştı. Balığa gitmek "S3 İmsan âdeta, ONeddi Var o yakalıyacağını bilerek kasden © Çikte diyeceği gelmiyor mu? Şimdiki alda, kati olan bi vitsa o da amiralin (o Vinmu.. noktasıydı. Lâkin, amiral ii den gitmişti? Orada kimi du? Kim olacak? kat har a (Devamı v4 DIŞ TABIBİ | * "| Necati Pak; Hastalarını ber gün sabah a kadar Karaköy MahmudiY€ si No 1.2 kabul eder; y Sal: ve cuma günleri 14,20 Par âsız muayene eder,