onton inleyen ses... (İngiliz muharriri Oliphant'ın bir | geldi. bepleri hortlak hikâyesi). Hindistandan avdetimde Brentwood da bir malikâne kiraladım. ailemle birlikte oturacaktım. Bu şehir, İskog- Yanın gayet zengin ve verimli bir top. Tağı üzerinde bulunmaktadır. Cennbi sıcak ve sıkıcı ikliminden kurtularak böyle yeşil ve sulak bir e kavuştuğumuzdan pek seviniyor. ya Roland biraz ilerde olan E. Nak Sr lisesine devam ediyordu. ceği Mieceğim hâdiseler cereyan ede- vrada, ben, bir iş zımnında Lon- drada bulunuyordum. Karımla çocuk 14 Yani iki kızımı ve oğlumu sıh. Atli ve neşeli olarak bırakmıştım. Londra civarında başka bir gehre git- mem icap etti. Lâkin az müddet Kals- Sağım İçin, adresime gelecek olan mektupların arkamdan gönderilme- sini otelden istememiştim. Bu sıralar- da yuvamın sükünunu bozacak hiçbir hâdise olmıyacağına dair kat'i kanaat beslemekteydim. Payitahta avdetimde mektuplarım arasmda iki üç telgrafın birikmiş olduğunu gördüm. Tesadü. İen en son tarihlisini açtım. Karımm Yazdığı gu salırlar gözüme çarptı: “Neye gelmiyorsun ? Neye cevâp ver miyorsun? Allat rızası için çabuk dön. Günden güne hastalığı artıyor... Beynime bir sopa inmiş gibi afalla. dım. Hasta olan kimdi? Herhalde, gö- zümlin bebeği gibi sevdiğim tek oğ * Yum Roland! Ellerim titriyerek ikinciyi açtım: “Doktor bir beyin hümm: n korkuyor, Çocuk, gece gündüz, #ö0İ s#ayıklıyor. Çabuk gel.,, İlk işim şimendifer tarifesine bak- mak oldu. Geceyarısından evvel bare. ket edecek hiçbir tren olmadığı için mektupları okumağa koyuldum: İşte Orada bütün izabatı öğrendim: Son * zamanlarda oğlumun revni dönmüş, Hattâ ben gitmeden evvel balinde bir fevkalâdelik varmış ama, beni işimden alıkoymamak için kadm. Sağız bir şey söylememiş. Günden gü- Be bu hal çocukta artmış. Nazarı dik- kati celbeden bir şey de, Roland mek- tepten dönerken midillisini hususi par. kımızın bir köşesine gelince dört nala koşturuyor, rengi ölü gibi sapsarı, kan ter içinde eve koşuyor. Sorulan suallere bir türlü cevap ver mek istemiyen oğlum, yalnız mektebe Zitmekten adeta tiksiniyor. Akşamla. Ti birinin gelip almasını istiyor. En Ufak bir tıkırtı kendisini ürkütüyor. irkiltiyor. Korku nedir bilmiyen oğ- lumuz, günün birinde, annesine pârk- ta mütemdiyen garip garip sesler işit tiğini ve gölgeler gördüğünü söyle- Yince, annesi, onun hümma neticesi hezeyana kapıldığına kanaat getirmiş, doktor Sinson'u çağırmığ. O akşam, büyük bir helecanla ha- Teket ettim. Uzun kış gecesinin âY- âmlanmak bilmiyen sabahına karsı Yuvama vardığım zaman önüme ilk gir kan uşağa: — Ne var ne yok” - diye seslendim. — Bildiğiniz gibi efendim. Arabayla parktan geçtiğim saman €ski şatonun harabesi olan köşeden dönerken, ağaçlar arasmda bir gölge Börür gibi oldum ve kapıcınnı ihmal- “ilik ederek içeriye bir dilenci yahut Serseri koyuverdiğine kanaat getirip fena halde kızdım. Fakat birdenbire atlar da ülrker gibi oldu ve hizla O Yerden geğtme dört nala köşkün k&- Disma vardı. ğ 1 ame bir şamdan, beni bek- yordu. Yavaş sesle, işi- tecekmiş gibi: kya ea — Uyuyor! -dedi, , İçimde büyük bir heyecan vardı. E- siğe gelmişken bir türlü içeri giremi. yordum. İşte o anda gayriihtiyari at- in dönmek istemediklerini farket- Ahır, geştiğimiz tarafın il tl rindeydi. Hayvanlar mn iü m! evvel kavuşmak hevas göstermiyorlardı acaba? Bu hâ. diseler, sonradan, birer birer aklıma rek irilik ! için ne demeye hiçbir | | pen e Ya EE YY a vE dee. | m bunların birer #c. Günkü i e ağtnreiiiştim b le. ya e ateşten dalgın bir hali şt rahat uyuyor anlattı: ısrar ediyor- | vi Tumun — yatak o- Binaya girdimi 9 yaşça - baktım. hiç & Onun biç yoktu. Bilâkis, rah çet ng dönerken, hara. bar Mi şaman inliyen bir se. İ ye ye , içeriye gireyim!, * * Bırak İçeriy y adi duyuyormus. Bu se: sn bir yalvarış. öyle bir acı varr ii yanın tüyleri ürperiyormuş İsite- im ire ibinde Hüyük bir merhametin in nfpaması kabit değilmis. lana Simdi, uykusu arasmda bu nakarat tekrarlıyormmu$. Karım müte- ger yanmdayım Niçin üzü- | di » , dediği halde, evlâdımız esi vermiyor dalgın dalgın bakı. ame masına nuzaran Fakat ateşin artma doktor, bunun hir buhran oldu- zi vu iddi ediyormu Çocuk böyüna, ee gelmemi istiyor, “babam nere- de?, diye eid b aa Gündüz ol um dığı i Ml eni, odadakilere ve a annesine yalvardı: epiniz çıkınız. Ben, ba- ak istiyorum. iz vakit, boynu. bu meyand — Küzum h bamla yalnız kelm Başbaşa kal ma sarıldı. il — Baba! Doktor beni deli ar ag na İnaamtıyorsun, değil mi? — e mıyım hiç, evlâdım. Sen, bilâkis, akıllı, uslu, iyi bir çocuksu Sadece istirahate ihtiyacın YOr... Dok. söylediklerini yap da çabuk iyi- torun , İtirazla, küç elini uzattı? z .- Babab Ben busta değilim Ki. Si- zin bunu derhal anlıyacağıtızı san- Bökde bir şey yok. Simson mıştır... in yatağa yalırmaktar başka bir bilmiyor. çi w. Şimdilik en muvafıkı da bu deği! mi, evlâd? > Hayır baba... Ben, &iz gölir gel mez kalkmağa karar verdim. Benim derdim hastalık değil, inandırmak İs. igim bir sırdır! m m frladı: Onu kucağıma aldım. Gözleri parlıyordu. Alnmda ter damlaları görülüyordu. Yavrumu tes kine çalışarak: — Roland! - dedim. - Sana yardım etmem için bana bir sır söylemek isti. yorsa sakifi ol. Soğukkanlılığını mu- halam 4. Böyle telâz edersen seni şmaktan menederim - Peki, babarğım. Hemen kendini: topladı ve-ssokuls- e Ben zaten emindim, Siz gelir gel bu işe bir çare bulacaksınız. —- Elbette. Şimdi. kocaman bir er- | Kek gibi, bana bütün olanları anlat bakalım! ——- İşte baba... Parkta birisi var. Bizim parkta Hem çok betbaht bi. rit Mutlak ki fena muameleye maruz kalıyor... eyi bu7?... Çabucak çaresing, bakarız! (Devamı ver) , Süreyye Tercüme eden: Hatice , HABER — Akşam postası sacayak Çelik yüreğin macar BEN AMERİKAN TASA BUNDANDOLAYI TELAŞA 1 i ÜnDAnıMı. BENİ CEBRENİİ ŞA DÖŞME BAYAN: GÖMÜ | RBLiRMer İY. 7 DÖĞÜM BİRÇOK İŞLER- ” NATMIŞ VE MOGOLİSTA'N HAKi- OLACAK Mi OLMAMA BIR şey Esin 5 pIR ENGEL OLMAMIŞ- Yazan : 67 "Niyazi Ahmet sene evvel bu gün Amerikaya gökten 196 kilo 1870 yılı 10 mayıs günü, 67 se- ne evvel bugün. Amerikada şayanı dikkat bir hadise oldu. Bu hadiseyi | kozmoğrafya kitapları şöyle kayde- yiyorlar: “Öğleden beş saat sonra | havanın derinliklerinden top sesin- den daha müthiş bir gürültü işitildi. İ Bundan sonra evvelkinden daha | kuvvetli olarak bir patlama sadası ve i bunu müteakip de iki defa şiddetli İ bir sayha peyda oldu. İhtimal ki İ bunlar, ilk gürültünün akislerinden ibaretti. Maamefih sema kubbesi bulutsuzdu. İştielden evel gök üzünde kırmızı biriz hasıl oldu. İktislden sonra bu hattın ucunda top ağzından cikan duman gibi bit bulut peyda oldu ve bu bulüt sonra her tarafa yayıldı. Bu esnada bir yıldızın, yakındaki bir dereye düş. tüğü görüldü. Orada yapılan tah- kikat neticesinde on iki kadem kut. runda ve altı kadem derinlikte su ile dolu bir delik bulundu. Bu deliğin içinde toprak sathından 14 kadem derinliğinde, 196 kilo ağırlığında iri bir külçeye tesadüf edildi. Bu külçe mavimtrak bir toprağa altı kadem kadar battıktan sonra saplanmış, kalmıştı. Kelepçenin sathında sivri ve madeni çıkıntılar mevcuttu. Bu çukura yakın bir yerde her birinin ağırlığı birkaç gramdan 15 kilogram kadar birkaç küçük taş daha bulunmuştur. 3,5 kilometre uzakta dört buçuk kadem derinliğin. de iri kum ve çakıl taşlariyle mahlüt |! kuru toprak içinde gömülü 69 kilo grani ağırlığında başka bir cisim da- ba bulunmuştur. Külçe (o kimyevi terkip itibariyle diğer yıldızlardan | farklıydı. Madeni kısmı demir, ni- kel ve kalaydan mürekkepti.,, * * * Bu dünya tarihine ait hadiseyi kaydettikten sonra uzun müddet muhtelif şekillerde izah o edilen “gökten taş düşme, yi fennin na- sıl kabul ettiğini anlatalım. . * düşüyor şeklinde izah edilirdi. Şim. di bunların gökün nihayetsiz boşlu- ğunda hareket eden küçük yıldızlar. dan ibaret olduğu anlaşılmıştır. Bun lar dünyayı saran havayı nesimiye dahil olunca havi oldukları madde. lerin hava ile şiddetle temasları üeti cesi olarak müthiş bir gürültü uyan- dırırlar, Bu cisimler, uzun yoleu- lukta tamamiyle kaybolmadan © bir kısmı toprağa kadar gelebiliyor. İşte bugün bu şekilde izah edilen bu hadise uzun müddet gizli kaldı. Hatta âlimler bile izah edemiyorlar- dı. 1802 yılında Havid adında bir İngiliz, bu taşların menşeinin dünya olmadığını, terkipleri bunu gösterdi. ğini iddia ediyor. Fakat birçok kim seleri, bilhassa Fransız o âlimlerini inandıramıyordu. Ancak Laplas on- ları ikna edebildi ve şöyle dedi: “Bunlarm aydan sukut eden taşlar olması muhtemeldir. “ Tam bir ihti» © mamla tetkika şayan olan bu hadise- Milütten 465 sene evvel Geliboluya düşen bir taş araba büyüklüğünde idi Alsasa 122, Meksikaya 2500 kilo eöirletmda tas düstü. | İ ağırlığında bir taş düştü İ | BY ISNADINIZ BENİ ALAKA PAR ETTMEZ...CİM HAK KIN DA, BiLpİK LERİ NİZİ yi imkânsız addederek reddetmeyi» niZ.,, Haceri semavinin sukutupu eski t8- rihler de tesbit ederler, Roma tarih- lerinden Livyos milâttan önce 654 yılında Romaya yakm Alban dağın» da bir taş 8 ğı vuku bulduğunu rivayet eder. Tarihçi Plotark da mi- lâttan önce 465 yılında simdi Geli- boluya yakm eski Ezos Potamros bel. desine muazzam bir taş düştüğünü kaydeder. Bu taş, düşüşünden 500 #ene sonra tarihçi Pelin de görmüş. Tarihin kayitlerine göre bu teş ara- ba büyüklüğünde imiş, 1506 yilinda basılmış olan ve bir hüshast İngiltere müzesinde bülü- nan çoban takviminde 1492 yılnda Alsas eyaletinin bir şehrine bü ik bir taş düştüğü yazılıdır. Taş düş“ tükten bir müddet sonra imparator Me esimilien ordusu ile beraber o ha valide bulunduğu sirada bu taşı şeh- rin kilisesine #incirle astırdı ve taş hakkındaki rivayetleri bir etiketle üzerine yapıştırdı. Bu taş 122 kilo gramdı. Taş kilisede üz asır muha- foza edildikten sonra on sekizinci asır sonlarında Fransaya getirildi. Bu tarihi taşın 450 gram ağırlığında ki bir kısmı Paris nebatat bahçesi müzesinde, diğer bir parçası İngil- tere müzesinde saklı bulunmaktadır. da bu taşlardan biri daha vardır. A» grlığı 2500 kile olan bu taş, gelip Meksikada Florido nehri civarın. geçenlerin elleriyle okşamaları yü zün bir renk almıştır. Türkiyede de bu taşların nümu- nesi görülmüştür. 1902 yılının 21 ikinci teşrin gecesi Kırklarelinde bü- yük bir gürültü ile düşmüş, fakat bulunamamıştı. DIŞ TABIBI Necati Pakşi Hastalarını ber gün sabahtan akşa- Vaktiyle bu düşüşler, gökten taş | ma kadar Karaköy Mahmudiye cadde- si No 1.2 kabul eder. Salı ve cuma günleri 14,20 ye kadar parasız muayene eder. HABER AKSAM POSTASI DARE EV! > istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 'Telgrat adresi; İstanbul HABER Yazı işieri telotohu : 2477 idare ve ân 24379 « ABONE ŞARTLARI ve ale “9. "eda 7 MO, 390,m/ Sahıbi ve Neşrıyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) malbasu * SÖYLEYİNİZ?