m »- 2 Sayera — 3 Agnta Krişti — 4, Vils Ki ia — 8. Vaytçörç — GC. D.M, ve A Kül — E Milvard Kennedi —9, Con Royd — 10 Ronshd r.Jepson — 12, im bir havadis ve- | rnağeli Piztgerald Bu sabah | i ve orada, Holland Pei WU, Çinde ticaret ile meşgul evlendi. — Ne diyorsunuz? Müthiş bir havas dis, Niçin bu kâdaz çabuk evlenmişler. — Burasını söyliyemem. Yaltız rüyorsunuz ki size mühim bir hava dis verdim, bura mükabil sizden de bir gey -istiyeceğim. Yapar mısınız. — Hay hay, — Amiralin hayatı hakkında malü- mat elde edinmek istiyorum. Niçin he- hiz 43 yaşında istifasını vermiş ve son. sa neden tekrar vazife almış. Bütün te- ferrilatı ile öğrenmek istiyorum. Gazeteci gülerek: — Size, dedi, şimdiden verebilirim. Çin sefaretinde bir tanıdı ğım var, bu sabah öğrendim. Am I91I senesinde Honk Kongda b bir vaka geçmiş. Bir kadın hâdisesi, Bir bahriye zabitine yakışık almıyacak bir| hâdise. Bunun üzerine istifa etmesi tenmiş. Bir rezaletin önüne bu şekilde geçilmiş. Öğrenebildiğim (bu kadar. Fakat daha fazla malümat vaadettiler. Size de bildiririm, Siz de bana yeni bir şey olursa haber verirsiniz değil mi? Rae teklifi kabul etti. OGazeteciden, bahriye nezaretinden daha fazla mal mat alacağına kanidi. Hem şimdi mese- Je anlaşılıyordu. Peniston 1911 de İsi fa etmiş, umumi harp olunca, çokii bir bahriyeli olduğu için, onu tekrar va- zifeye çağıtmışlardı. Herhâlde gvyâlce neşeli bir adam olan âmiralin tabiati bu sebebten haşin ve sert olmuştu. Belki de bu hâdisenin cinayetle bir alâkasr vardı, Vakid bu çok uzun bir.kin besle. mek demek olurdu ama, işin içine Çinli- ler karışınca herşey kabildi. Hem'ne tu- haf tesadüf? Holland Çinden yeni gel- mişti. Hem cinayet gecesi madam Eme. riye, telefonla, belki papazın (evinden döşdükten sonra gelirim dememiş miy- di? Herhalde Holland ile karısını bul mak ve onlarla görüşmek İztmkdı, M aviri Appleton bu'işi Üzerine almalıydı. birisi ile Müfettiş muavini mektup vererek gönderdi. Telefon çal. dı. Bu, mister Edvin Dakers idi, matma sel Pitağeraldin vasisi ve vekili sıfatile derbal onunla görüşmek istiyordu, Har- halde dayısının ölümünden müteessir- di. Onu teselli etmek istiyordu. Müfet- tiş şöyle cevap verdi: — Onu pek fazla müteessir bulma. dım. Zira böy)! ydı, derhal Londra- mister Holland ile evlenmezdi. Ne?! Telefondan gelen bu tes - o kadar bü. yük bir bayret ifade-ediyordu ki, mii fettiş, havadisi tekrarlamak meğburiye. tinde kaldı. Mister Dakers: — Yarabbi! Bu nasi! iş! dedi, acaba kendisini nerede bülabilirim? — Kariton otelinde imişler. Madam Holland bu akşam haloya gideceklerini söyledi. — Karton otelinde baloya mı gidiyor? Herhalde aklını kaçırmış olmalı, doğru su şaşrıdım. Kanunun kaçıncı maddesi olduğu aklıma gelmiyor, fakat vasiyet- name ahkâmınma (göre... Pardon, alâkadar eeniyen, seylerden bahsediyo- şekkür ederim Derhal gidip mückkile. mi göreceğim; — Eğer onus kocasile beraber büra- ya dönmesini de temin ç ederseniz siğe gok müteşekkir kalırım. — Tabiş, tabit, elimden gel Kendisine mürkün oldu, k eve dönmesini söylüyec — Sirden de bir ricam var, E raya-kadaz gelecek olursanız. Con Mar. | ten Fitzgerald tarafından 1915 seresin- | de tanzim edilmiş bir vasiyetaeme hak: | kında görüşmek isterdim. Teleloriria mister Dakersin sesi ted» $i bir ahenk almıştı, şöyle cevap ver. rm. çal bi di: — Ha, evet. Vasiyetname! Siz hü- nun: me diye alâkadar oluyorsunuz? — Şöyle umumiyetle, messlâ, vasiyet mamede bir erkek kardeşten yor. Daha birkaç nokta var k aydıtilatmak istiyorum. —— Anlıyorum. Gelip sizi göreceğim. Gelirken de. matmazel - Fitzgerald. biraz malâmat | gağırdı. Ona bir | ? duklarmı ar): Eleman? Dan — 33. Antoni Berkeley, 'Tefrika' numarası — 27 — Pard adam Hollandı beraber geti meğe Şalışâcağım. Herhalde bu akşam oraya geleceğim. Ne vakit geleceğimi de size telefonla haber veririm. Tahki- kata ne zaman başlıyorsunuz? — Zannedersem'yarmdan sonra, İ — Pek güzel. Ben de gelip (omadam Holland: temsil edeceğim. Ne diye beni daha evvel haberdar etmediniz? Meseli | sabahleyin. Müfettiş sinirlendi. Az kalsın, her- hangi bir noter veya vekili, cereyan e- den hâdiselerden habefdar etmek vazi, i olmadığını söyliyecekti. Faka. ken- dini tuttu, Fazla meşgul olduğunu, va- kit bulamadığını söyledi. Telefonu ka- padr, Rac, bundan #onra, #miralin yazıha. mesinden çıkardığı © dosyadaki maktuaları ile (o meğgul öldü. harpten ili sene evveline aitti ile tasnif edilmişti. Rae bunların aratın- | dan, üzerinde Derni yazılı bir'deste al- dı. Sir Vilirid Denniye ait olduğu görü- len bu maktualardan onun Hong.Kong' da gümrük İdaresinde uzun müddet ça. | ıştığını, ve 192'de kendisine “Sir ün- vanı verilerek tekalide i sevkedildi; öğrendi. Görünüşe bakılırsa o Vinmuta Denni 1925 de falan gelmiş idi. Altmış dört yaşlarında idi. Karısı on beş sene evvel, Çinde iken ölmüş, tek harpte kaybetmişti, Demek Sir Vilfrid de Çinde yaşamış; Şüphesiz amirel ile dostluğu 6 zamanlar başlamıştı. Rac maktuaları (o dosyasına koydu ve kalktı, yazbaneye koymak ü- zere ilerledi, Bu aralık, dosyanm üzerin. de şöyle bir kayrt gördü. “H 5 ve X57 numaralı dosyalara müracaat,.. (Devamı var) evlâdını | | ğımı bilemiyorunt... 20 NİSAN — 1937 Daha bir kaç saat evvel kocasının aşkile ağlayan sultan da kisa bir müddet içinde elem'ni unutmuş, Sünbül ağaya meftun bir âşık kesilmişti Geçen kısımların hülâsası Meclislerinde hanende sıfatiyle bu lunduğum Kösem #ultanla kızı, bi- ribiriyle © havenlamız © almayacağı geyler Hayretle din- liyorum: konuşuyor Kösem sultan, sâz emretti, Bir de işarette bulundu. Mükemmel meze ve içki sofraları kuruldu. Sünbül ağanın k olduğum kokulardan bürnuma çalındı. Yünıbasımda bir bu. ordu. Bunun başdördü. hası, lzerimde çok müessir ol | | lerimin karardığını hissettim. Esasen bir raks faslı başlamıştı. Benim ken- dimden geçtiğimi kimse fai Başım omuzumda, sırtım yi dayalı, ar müddet öylece Kulağıma m ile karışık . kehkekzlar oçalınıyordu. Ve grada da şu. kelime: “Sünbül « Sünbüli,, Mukadderatım zerinde-bâkim'olan bu. kelime, öteki | sözler arasında teferriid ediyor,sivri, liyor, hana aksediyordu. Bir müddet sonra, uykumdan ayılır gibi oldum. Nö göreyim? Hasan paşa- nım zevoesi olan sultanın yaninda, Sün a oturuyordu. Ona yaklaşıyor, müessir olmak istercesine, neka Kadar olüyordu. Kösem sultana nazarım ilişti. Ade, tâ kıskanırcasma bakıyordu. Aralarında şöyle bir muhavere ge, çiyordu: — Hemşirenin imdadına koşmalıyız. — Onun da akibeti benimkinden daha az feci olmıyacak, anne... — Eminim kızım... Belki de daha fe- ci olacak... — Zavallı eniştem... Acaba ne yap” sak — Onun imdadma gitmeliyiz. — Kabil mi? — Şayet, enişten Kara Mustafanın sarayında hep birlikte bulun: ursak, Sa nıyorum ki eniştene bir felâket gti- mez. Çünkü, oğlum bizim'yanında bu. ! lunduğumuzun bütmetine bir $ev yapmaz, böylelikle hiddeti de get damadım kurtulur. Sünbül: — İyi düşündünüz! . dedi, Hehişire sultan: — Öyleyse hep beraber bemgireme misafir gidelim... Bunu söylerken, Sünbülün baktı. O da basıyla tasdik etti. Kösem sultan: — Hazırlan, Xıztm... Bizim Adetlerinde böyle apansız açık. mak yoktur ama, bir eğlenee tertip ettik, baskın T gibi bir ziyarette bulunup otları saşırtmak ve kendile. file şakalasmak istedik deriz ve böy- yüzüne anrav Yazan: TEİDen Rice Burroughs Çeviren: A. E. © sabah güneşin ışıkları Kovri gemisinin güvertesinde tüyieri ürperten kanlı bir manzaranın üstüne doğdu Kovri gemisinin azgın haydut gemicilerinin hepsi acı acı haykıra- rak parçalanmışlardı ; Burlardan yalnız yeni Zelandalı Momulla ile Kinkayt vapuru gemicilerinden ok lde ikinci kaptana uyan ge- , ve Kovri gemisinin iki ges | İ micisi sağ kalmışlardı. $mid bu dört kişilik küme ile geminin baş altına kaçmışlar, kapı- yı sıkıca, kapamışlardı. O sırada güneş ufuktan yükse « lince, | ışıkları Kovri gemisinin gü- | vertesinde adamın tüylerini ürperte” | cek kadar kanlı, iğrenç bir görünü“ şün üstüne düştü. Fakat şimdi bu geminin güvette tahtalarını kızart - mış olan kan dereleri, evvelce olduğu gibi, » geminin zavallı susuz: kap- | taniyle kendisine sadık kalmış birkaç gemicinin temiz kanları değildi. Şim- | di dökülmüş olan kan Çinli Kay Senl öreksiz, hain alçakların ! bıktı, | ların, Param elinde parçalanmaktan | kurtulsunlar da; en güç a, Şmid ve daha iki ge. alına girmiş ek n Tarzan, oraya kor | kları bulundukları yerden | pars | F ântmay micinin o baş tu, Bu a çikararak hemen ma galatmak kolay bir munlarm. çocuğu şimdi ellerine çe çen gemiyi nasıl kullanabileceğini de düsünüyordu. Az sonra delikanlı onlara yüksek sesle haykırdı: — Bana bakin alçak herifler! Arkadaşlarımızın ciğerleri; barsakla. rı parçalanmış olarak güverteye se * | walara | iYalnız bir şey için söz ! verek rilmiş bulunuyor. Şimdi kapıyı kıra» | cağım sizi de maymunlara vereee * | ğim Buna ne dersiniz... Tarzan bir iki dakika kadar bek: ledi. . İçerdien tek bir söz bile #öy lenmediğini görünce tekrar haykır - dı: — Dinleyin, kötü adamlar! söy- liyeceğim sözlere iyi kulak verin! Sis zin suçlarınızı bağışlıyamam; bu ka- dar büyük bir iş için söz veremem bilirim. Sizi hemen şimdi maymunlarla kap- lana parçalatmaktan vaz geçece kendim de boğazmızı sıkıp öle yeceğim. mi” şu anda ölümden Yalnız bizimle niza, gemiyi kul. İşin en kısası kurtulabilecek; uslü uslu çalışacı lanmakta bize yardım. edeceğinize söz verinizİ.. İçeridekiler için böyle bir pazar lık, asla ummadıkları bir bahtiyar * Onlar o korkunç maymun- eri Yap: “3 seve, seve göze alabilecekler ji Baş altmdan gemici Şmid: — Çalışacağız, ne derseniz ya: acağız; yalnız bizi bu canavarlar - ii kurtarmız! Yalvarmağa başlayınca Tarzan kapıyı astı, önde Smid oldüğu ha'- de, yeni Zelandalı Momülla ile iki gemici baş altından çıktılar. Çev- relerinin ölümle çevrilmiş olduğunu bildiklerinden, o Tarzanın önünde doğruca çalışacaklarıma and içtiler. Güneş yükselirken sert bir rüz- gür da esmeğe başladı. Kövri gemi sinin yelkenleri akşamdanberi açık - tt yelkenleri doldurarak tekneyi Serin rüzgâr, zevkli çırpıntısı ile yan tarafına eğdi. Baş tarafta yarılan su- ların oçağlayışı tatlı bir türkü gibi Tarzan ' açığa Orada gemici etrafa yayılıyordu değil ımız adaya gidiyordu. korkusundan kalmış olan Gast'ı alacaktı, İki saat sonra adadan Gast alın * Pars Şita ile Akut'un may - munları dışarı çıkarılmıştı. Tarzan bu hayvanlarla, 1sstz adada buluş- miş, muş, onlarla burada arkadaş olmuş tu. Parsm da, Akut ile arkadaşları maymunların da öz yurdları, bu ada ve bu adanın sık, loş ve avlarlı dolu ormanları idi. Hayvanlar için en büyük zevk bu ormanlarda ba . ğinsiz, kimse karışmadan yaşamak, tabiatın onlar i in en uygun görmüş olduğu hayati sürmekti. için bu orman arkadaşlarını gene bu- raya. bırakmak gerekti. Şita ile maymunlar, Tarzanın 6 tik kendilerini temelli olarak bırak- tığını anlıyabilmişler miydi? Bunu pek ummuyoruz.. Fakat hepsinden çok akilli vr insana vekın olan Akut un bu iği anladığı belliydi. (Devamı var) İşte bunun | İ etmek mi?. lelikle misafirliğimizi tabii gösteririz. Hemşire sultan, tekrar buluşmak ü- zere çekildi. Kösem, Sünbüle: — Sen de mi geleceksin? . diye #or. du. — Öyle değil mi? — Kızımı bana tercih ettin galiba.. — Aman #ultanım,. Evyelcrde söy. İedim, yine de ayni fikirde musırrim... Siz, bütün tanıdığım kadınların en Müreccahismız... Kimse sizinle müka. «yese edilemez... — Bundan sonra da kendime yeni bir rakibe istemiyorum. Nasıl oldu da bir ah, annelik şefkatim her şeye gülebe çaldı. Kendi fikrimce, kızımın derdine bir deva bulmak istedim. Lâ- kin, siz ikiniz yan Yana gelince biri- birinizden son derece « hoşland Evet, kızımın neşesi ve- Bu böyle devam ederse, nutacaktır, sen buna mu. sen hangi ka. Sünbül... Sende t ben buhata, emiyorum, iste. İt pahasma bi na bir daha çık- mül edemem.. miyorum, izinin hay le ol mtyace on Sünbül başını önüne İğiyordu. Bir an, oha gözlerini dikt Sünbül, pek de kalbinden geliniyen bir sesle; — Ferman efendimizindir — Evet, ferman budur. Kat'i sem. rim bu merkezdedir. Seni kıskanıyo. n... Ne büyük hata ettiğimi simdi anlıyo Esasen kızimı buradan uzaklaş k istememin de sebebi budur... i elimle başkasına teslim yor musun? İbrahim israr etse bile yine de Ayşeyi teselliye gitmiyecek- in... Yoksa, © bütün kuvvetle. ri harekete getirerek su sarayın içi, ni Hallacı Mansur gibi alt üst ederim. Anlıyor musu şıadetA bütün â. rordu: pül!,., Gitmiyscek. içbir kadınla ülfetin ölmiyacak, — Peki, peki... Siz emredersiniz. et daha içim geçip de w- im vakit, sığındığım karanlık köşeden baktım : hemşire sultan, ha- zirlanip gelmi sti, ları da, sarayın salâhi- ün erkinmi bu gece yolcu. luğundan hsbsrdar ettiklerini, kapi'a, Tm emre müheyvg'#eki açık oldu, ğunu, vestitin'de hazırlandığmı bil dirdi, Eb Mel Henişire karak; — Gidiyoruz, değil mi?.. du. İşte bu sesteki ifade, şte bü bak xalâde. hayretimi mucip oldu: Daha birkaç saat evvel -asimın aşkıyla hüngür hüngür ağ. yan ve hisleri son derece saf kaldı. ni &nnesine karşı vükseltttiği bütün larla ispat eden bu kadm, kısa "zarfında Sünbülün tesirin. yettar Sünbül ağaya ba- - diye sor- it bir za de kalm « Hiç, eser kalmamıştı. Bin bir yalana altı bir Madeyle: — Ben de gelirim elbet sultanım... Lâkin sizinle beraber değil... “Sosra- ii pek mühim bir vazifem sma, hiçbirinden olan Sünbül, Kösem sultan başıyla tasdik etti, (Devamı var)