Mill ia Dedikodu “Diş tabibi,, ne ihtikâr yakışır mı? Yedi buçuk kuruşluk maden parçası lenen ve türlü “'ilmi,, sebeplerle yüz z uk liraya ağzma lehim- bir Ba alınan bir ahbabım EAA CELASİ- mayan Yazan: Osman — Dişlerini kime lehimlettin? | Bu suali ben, geçen akşam yolda bir ahbaba sordum Sen misin bunu soran? Keşke sor maz olaydım. Bizim ahbap açtı ağ- zını, yumdu gözünü,. Ve neden son ra anlatmaya başladı: — .. Bundan dört beş ay önce, | gu bizim dişleri bir yaptıralım dedim. Şunun bunun tavsiyesi ile bir dişçi” ye gittim. Aynı zamanda bizim ba yanın dişleri de . tamir istediği için onu da birlikte götürdüm. Meğer. bu dışçi benim yabancım da değil miş! Eskidenberi biribirimizle bolca merhabamız bile varmış. Adamca- gız benim de, bayanın da dişlerini bir güzel muayene ettikten sonra her ikimizin ağızlarında yapılacak tamirat için seksen liraya mutabık kaldık ve tamirat başladı. Derken git gel, git gel, aradan iki ay geçtik- ten sonra bay dişçi benim ağzıma dört sarı kuron ile şu dört beş beyaz çengeli geçirdi. Ben, o gün, telâşla, bu dört sarı kuronun diplerine geçirilen dört beyaz çengelin farkında olamamış- tım. Fakat, ertesi gün benimle ko nuşurken bu alaca dişlerimi görenler tıpkı şimdi senin sorduğun gibi ba- na sormaya başladılar: — Yahu, dişlerini kime lehimlet- | tin? Bu alaylı sorgular üzerine haydi ben doğru soluğu dişçide aldım ve hiddetle yeni dişlerimi göstererek ona çiktstım: — Bunlar ne yahu böyle, altı ka- val, üstü şişhane gibi altı beyaz. üslü 8 Dişçi ümsiyerek: — Bunlar, dedi, şimdi en moda gellerdir! şema en son modası? Sen benim le kuron pazarlık ederken diplerine böyle tenekeden çengel takacağını söylememiştin? di Teneke değil onlar. — Ya ne ya? ; — Onlar, en son icat edilen ve plâtinden daha dayanıklı bir maden- dir. — Ne madeni? — Öyle bir maden ki.. > Ve bu (öyle bir maden kil) sö- zünden sonra “işinin ehli. olani binbir dereden su getirip binbir tat dil dökerek beni oradan uzaklaştır- dı. ». Lâkırdı arasmda bu dört be ii birer buçuk lira kıyme- tile olduğunu söylemeği de el madı. Fakat ben oradan çıkıp da zu işten anlayan birisine bu çengellerin fiyatını sorunca o da ban “ — Ya beşer kuruştur, buçuk! Dedi. İşte azizim, si ü ğzımdaki altlı üstlü dö pk diplerindeki bu dört li teneke renkli çengel — dibek ve senin gibi de bunla 5 irçok kimseler bana: p gin kime lehimlettin? iy aktadır. >, idare herif seni kandırmış — Yalnız o kadar olsa ne 198.. — Dahası da mı var? a: ya yedişer o gün bugüm — Var yane sandın? yeri ğızla biz ağızlarımıın içinde gi ması lâzım gelen ne kadar ap işi varsa hepsini birden e Zİ Ya pazarlık etmiştik. Fakat ye sarılı, beyazlı dişler takıldıktan Ş ra sira doldurulacak iki çürük ağ gelince bay dişçi bu sefer demesi mi ki; , —Doldurma işi ayrı hesaba pe İki diş dolacağına göre dört lira vereceksin! — Aman deme! i — Amanı, zamanı yok, Malâm ya, bugünlerde çimen! yatları Erlaktır! — Ne çimentosu birader, Tünel böyledir! | to fi Cemal Kaygılı şında k deği” ba apartıman yaptıracak liz, diş dolduracağız! : 5 Diş de çimento ile dolar. Fa- ii to, apartıman çimento” eri "iş çimentosu ki kilosunu on kâğıda alıyoruz! YA > İrvererek: a kilosu on kâğıt da olsa iki toplu iğne başı kadar iğ kaç santigram çimento gider? del 1S iz sizinle dolgusunu, dolgu. Hem bep birlikte pazarlık etmiştik. sunu Yağma yok, yapı işlerinde bile isi bir kalfa yalnız binayı kurmasını Üzerine alır, sonra onun camlarını, çer: çevelerini ayrı hesapla başkası takar! İşinin ebli adam, yine binbir de- reden su getirip binbir tatlı dil dö- kerek yine bizi yola yatırdı ve bu dolgu işinden kâr almayıp “serma- yesine!,, yapacağmı söyliyerek he- saba bir miktar alacak daha yüklet- ti. N — Ne ise geçmiş olsun! — Dur, daha geçmedi azizim! Dahası var: Derken dolguları dol | duracağı 8 bana yeni bir hesap yapıp ilk pazarlıkta kararlaştırdığı" miZ gksnilay göz göre göre sek- «e çıkarmasın mı? pal de vazgeçeydin birader, gidip dolgunu başka bir dişçiye yap tıra idin? .— İyi ama, ben ona paranın alt- irasmı vermiştim! my bir kere! — Yanan... — Sonra? — Sonrası, yine işinin ehli ada mn bin dereden su getirip binbir tatlı dili karşısında biz onu da kabul | ik! Mesele de böylelikle bitti değil > yy Daha dur bakalım, mesele hiç kolay kolay biter mi? — Bitmedi de ne oldu ya? — Ne olacak bu sefer de tuttu, bizim bayanın dişlerini onartırken önce tamirlerini tesbit ettiğimiz diş- lerden fazla bir iki dişi daha bozar, kırar, onları da yeniden tamir için hem kendine, bem ie pe iş ar. Yani pazarlık fiyatına ye- erit bir hayli miktar daha ekler! — Sonra? — En sonra da tutar, geçen gün bana haber gönderir ki “bayanın dişlerini tamamile yapmak için ye- niden on beş lira daha vermeniz lâ- İLİ Oi? çiğ ye — Altı terli? miş! Adamcağız j! iş yapamazmış! 722 Vah, vah! —— Vah, vah ki vah, vah! — Şimdi ne yapacaksmız? ; -— Ne yapacağız? Şeytan diyor ki kendi ağzımdakileri de, bayanm kileri de git bir beşka dişçiye, ker- tenle çatır çatır söktür ve götür, Naeraddin hocanın dediği gibi: Al aptestini, am pi Diye kafasma fırlat Şi dari atki tekrar hiddet- “ Nasihatlar Çilek ve yüz İ Meyva mevsimi geliyor. Cildinizin eğer biraz tedaviye ihtiyacı varsa, si- ze çilek lapası ile yüzünüze kompres yapmanızı tavsiye ederim Şunu iyi bilmeniz lâzımdır ki birçok güzellik kremlerinin içinde çielk suyu bulunur... Çilek mevsimi geldiği vakit bundan istifade etmeli... ğer mümkünse Mendi bahçenizden 'elinizle iriliğine on beş çilek koparmız abağa koyunuz... En iy le bu çilekler çatalla eğilir... Bunların içine bir limon iz... Bu lâpa gibi olur. Buji. kat tillbendin içine yerleş. din üstüne kompres gi- bir ge sıkarak tirerek bi koyunuz. On on beş dakika kadar uzanarak bu kompresi yüzünüzde mu, hafaza ediniz... Çilek mevsimi geçin. ceye kadar üç kere bunu yapsanız, | cildinizde büyük faydasmı göreceksi- Hiz, Iç çamaşırları Zarif bir kadın elbisesinin süsüne İ zarafetine ettiği Ihtimamdan daha faz la iç çamaşırlarına, gömleklerine, ge. celik pijamalarına itina “göstermeli, dir. Bunun için de her kadın adetâ el. bise modası kadar #ık sık değişen ça- maşır modası da tükip etmelidir. Bu sene çamaşır modasımdaki yeni, lik nedir biliyor musunuz”... Fistonun, evet artık tarihe karıştı. ğını zannettiğimiz fistonun, büyük an. nelerimizin, annelerimizin çamaşırla - rı yeniden hayata svdet etmiş olma- sidir, İpekli çamaşırlarımızı, pijama, Jarımızı, geceliklerimizi şimdi yeniden fisto, eski emektar fisto süsliyecektir. Siz de şimdiden faaliyete geçerek ni. nelerimiz gibi fisto işlemeğe başlayı. rIZ, pudra kullanmalı? Çok esmer renkli bir kadının açık renk pudra kullanması hatadır, Beyaz ve bir numara Raşel pudra- ları ancak beyaz ve buğday tenli ka- dınlara mahsustur. Solgun esmer bir kadmın evvelâ yanaklarma hafifçe mandarin rengi bİF Tuj sürmesi ve bu. nun Üstüne de dore bir püdra kullan. ması lâzımgelir, izâ Orijinal iki kuvaf lenmişti, adeta burnundan soluyor- le olmasına rağmen kulağı na eğildim: — Sen o işi onunla hallettikten sonra, dedim, bir gün kuyumculara kadar uzanıver de şu ağzıridaki sari kuronların diplerinde teneke lehimi Çok esmerler ne renk! | | gü | dan biri alında üst üste könulmu Erkeğin sevdiği kadın Erkek nasıl kadın sever? Evet, bilir misiniz bayanım erkek nasıl kadın sever.. Diyeceksiniz ki: — Bilmez olur mıyım?.. İnsan dünyaya kadın olarak doğar da bunu bilmez, bunu öğrenmez, zekâsı kıt öl- sa 'bile hiç olmazsa bunu insiyakı İle keşfetmez olur mu? Erkek her kadını sever, güzeli se. ver, çirkini sever, vefalıyı #ever, ve. fasızı sever. Müsrifi sever, hasisi se- ver. Şirreti sever, tatli dilliyi sever, esmeri sever, Kumralı ever, «Zayifı sever, tombulu sever. Dünyadaki ka- dmların hepsinin bir erkek hattâ bir. kaç erkek tarafından sevilebilmesine imkân vardır. Erkekler alçak gönül lüdürler, Onların kalbi bizim gibi de- ğiL Biz bir erkeği sevmeden evvel kılı kırk yararız.. Halbuki onlarm höğuna gitmek için lâalettayin bir ka- dınm herhangi bir sözü #arfetmesi rken dudağının kenarında - ufak bir kıvrım oluşu, bakarken kaşmın birinin ucunun hafifçe kalkması. Saç. larını bir rüzgürm dağıtması, Veya o gün bilmem ne lâvantaaı sürünmüş olması kifayet eder. Bence bu dünya, | da erkeğn - eşref saati çalınca . sevmi yeceği hiçbir kadın yoktur. Evet, siz böyle söylerseniz baya. nım, ben de size şu cevabı veririm, Sizinle ben de hemfikirim, Erkekler | alçak gönüllüdürler. Her kadma bu gönlü kaptırabilirler. Buna rağmen erkeğin sevmiyeceğ' bir kadın vardır. Kendisinde bir hastalık olduğunu veh- meden kadm, Evet, maalesef böyle kadmlar bil- hassa bizim Türk kadınlarımızın ara. sında pek çoktur. Nice bayanlar tanı. rım. Aslan gibi sapasağlam oldukları balde, başlarınm ağrıdığını, böbrek - lerinin bozulduğunu, kendilerine müt- hiş bir fakrüddem âriz olduğunu, göz. lerinin görmemeğe başladığını, kulak. larında bir uğultu duydukları vehme- derler, Veyahut bunu ona şımarmak, onün tarafından ihti. mam ve alâka görmek ihtiyaciyle böy leymiş gibi görünürler. Ve herhangi bir rahatsızlıkları olduğunu söylerler, gibi duran beyaz nikel çengelleri de hiç olmazsa altın yaldızma batırt da ikisi bir örnek olsun! Yoksa böyle zerde pilâv yemiş de sanlı beyazlı pirinç taneleri dişleri. nin arasında kalmış gibi ağzının manzarası bir tuhaf duruyor, vehmetmezler | de akşam eşleri eve döndüğü zaman | 1$ iki uzun bukledir ya doğru taranarak yine içine kıvrılıp ensede bir V şeklini âlmaktadır. İkincisi daha fazla gece tuvaletleriyle yapılacak bir saçtır. "Tepedeki ve ensedeki buklelerle nışı arasmdaki tezat bu saç biçiminin bütün orijinalitesini vermektedir. Kendilerine acındırmak, kendilerine merhamet ettirmek bir takım kadın. lar için adetâ marazi bir ihtiyaçtır. İşte erkek bu kadını sevmez. Her gece karşısına bir inilti ile çıkan, şikâyet eden, tuvalet masasının üstü ruhlarla ve komodunun üstü envar haplarla do. Ju olan kadın erkeğin en nefret etti- ği en tiksindiği mahlüktur, Kadm erkeğinin muhabbetini ka- zanmak istiyorsa, evvelâ böyle hasta ve solgun görünmekten çekinmelidir. Hakikaten hasta olmadan evvel erke- ğine hastalıktan bahsetmemeliğir. Erkekle kadın ü#rasındaki sevgi ve rabıta, anne ile evlât veya iki kardeş arasmda olduğu gibi gefkele istinat etmez. Erkeğin sevgisi manevi değil, daha maddiğir, Muhakkak kadının. fiziğinden de tiksinmemesi, hoşlanması lâzımdır. Halbuki sıhhatli insan dalma hasta insandan çekinir ve bir nevi iğrenmek hisseder, Bu, hayatm ölüm karşısında. hisset. tiği tabii bir kaçıştır. , Erkeğin sevgisini muhafaza etmek istiyen her kadın, ona hastayım diye nazlanmaktan vazgeçmelidir. H.B, “Ev kadını köşesi: een kemnkmikndinizeinnli Bulaşık kokuları Birkaç gün evvel bir ziyafete git- tik, Alâ, güzel yemekler vardı. Fakat oradan çıkınca -geyezenin bi “— İyi, hoş ama, dedi; Tabaklar ya» ğımsı kokuyordu. Eğer bu ahbabımız bunişik suyuna bir parça limon kabuğu atıp suyu kay. natsaydı bulaşıklar güzel kokulu bir suyla yıkanmış olacaktı, Kumaşlardaki pas lekeleri Bazan terden, bazan da yıkanırken bir blüzun, bir elbisenin veya bir ça. maşırın üzerinde kopça, f(ermjop veya unutulmuş bir iğneden çıkan pas İeke- leri bulunur. Bu lekeleri çıkarmak için yarim domates almalı, bunun suyuna üstüne sıktıktan sonra bunları yıka malıdır. Bu lekeler bu suretle hemen çıkar, Saç şakaklardan itibaren arka. şakaklatın düz tara. Adamcağız, cebindeğ çıkardığı aynasına bakarak: ,— Tüü Allah müstahakını ver sin! Dedi, söylenerek yürüdü. Osman Cemal Kaygılı