2 Sayers — 3 Agat 6. Henri Ved — X. Çeviren: fa. Bunları söylerken, papazın gözlerin | bir parıltı olmuştu. Müfettiş gör- başladı.| de sliğe geldi ve gülmeğe Sonra: — Sizden, dedi, bir şey soracaktım. Hattâ iki, Birisi şu: Amiral yürümesini sever ve çok y müydü? — Hayır. Hiç yürümesini sevmezdi, Harpte bir Eğer hatırımda kalmışsa, bir öbüs tane. Pek topallamıyordu “ama, biraz yünce ayağı ağrıyordu. Bu itibarla ek istemezdi, ya otomobille çı-| kar, yahut sandalına binerdi. Bu izahat müfettişin bütün hesapla. rm: altüst ediyor, onu tekrar o hareket noktasina irca ediyordu. Papaza sordu: | — Sizin odanız nehir (tarafında mx dır? — Hayır. Çocukların ve hizmetçile- tin odaları o taraftadır. defa ayağından yaralanmış. Benim odam | nehrin aksi tarafındadır. Yola (o bakar. Bazan gece hastalar vey bulunan, kimseler için gelip arayanlar oluyor, bütün ev halkını uyandır; Jar diye o tarafta oturuyorum, benim ©- ölmek üzere | Asiri. dama bir çıngırak vardır, dışardan onu çekerler, yalnız ben u — Pencereden yol — Evet yol iki yüz metr tededir. — Dün akşam, Vinmuta doğru giden bir otomobil gördünüz mü? — Bilmiyorum. Mühim bir sual, Sa- at kaç raddelerinde? doğru, O saatte herhalde odanızda idiniz zannedersem. — Görmedim. Hem o saatte - belki banyo odasında idim. Zira, onu yirmi geçe yukarı çıktım, Soyundum. Banyo- kadar ö- emiyeceğim n ben de muhakkak gör meniz lâzımdı demedim, Belki tesadü- fen... Londraya varınca eder, misiniz? — Hay hi Rac papazın yanımdan ve sonra ev- den çıktı. B: yavaş yavaş, etra- fına bakarak ilerliyordu. Peter kayıkha. nenin yanında idi. Rac çalınan sandalın bağlı olduğu kazığa yaklaştı. K. ucund k ipin bir parçası sarkıy du. cesedin başka bir sandal- dan papazın sandala atıldığı ihtima- lini pek çabuk ve'kontrol etmeden ka. | tiğini düşündü. Ya doğrudan doğ | ruya sahilden sandala atıldı ise. H. de sandalın. bağlı olduğu kazığın etra fınr tetkik etmek, ayak izi olup & — Peki, esaıc bana telefon öze olma- t anlamak lâzımdı. Fakat buna da imkân yoktu. Çünkü, tetkik © edeceği | yerde sürü ile ayak izleri vardı ve bu iz | lerin papaza, çocuklarma, Bizmetçilere | falan İmâsı gayet tabiiydi. Rac tek rar kazığın olduğu yere döndü. Şimdi, nehrin suları alçalmıştı, ve Neddi Va- rın söylediği doğruydu. Sular alçak i, ken, ipi kazıktan çözmenin imkân: yok gibiydi. İtsanın pek uzun boylu olma- sı lâzımdr. Kazığın Utundan suyun sât- hına kadar olan mesafe (sekiz kadem vardı. Bu esnada ipi çözmek istiyen ve sandalda bulunan bir kimsenin muhak- kak surette ipi kesmesi lâzımdı. Herhal de bu ipin boyu oldukça uzundi ki... Müfettiş birdenbire döndü ve kayık. hanenin olduğu tarafa seslendi; — Hey... Orada kimse yok mu? Peter kayıkhaneden çıktı, koşa koşa na geldi. Müfettiş sordu: — Sandalın ipi nekadar vardı? — On sekiz kadem kadar, Malim ya, sular indiği zaman... — Evet. Anladim, ç kazığm ucunda sarkan İp parça- sma baktı. Sonfa, sandalın o ucundaki parçayı düşündü. Acaba nekadar vardı! Beş kadem kadar olaca'ktı. Fakat müfets ıdan emin olmak istedi, sandala eşya geçti. Kayıkhanede ni en polise, eve nezaret telefondan ar, bet etmesini, an olursa cevap verme l k etemebiline bindi ve Luigham köyüne gitti ralin o cesedi biz köylü arabası | iş olan papazın sandelr, ki mahsus salonünda dar etmiyor » olan iple — 3 Ağuta Kristi — 6 G.D.H, ve M Köl — 8 Milvard Kennedi — 9, Con Roy Amioks — 11. Edgar Japson — 12. Klemens Dan — 13. Amtomi Berkel Vils Kirofu — & Vaytçörç — — 10 Ronald e; Tefrika numarası — 24 — mak izlerinin fotoğraflarımı (o slıyordu, Rac ona, işinde devam etmesini rek cebinder çü çık En ipini ölçtü Tüm dört kadem dokuz rdı ve sar irdikten son» mobiline i parmak geliyordu: İşini k ra tekrar 8 papazın döndü, Bahçeye nd ipin k üzerindeki düğümler. Her oğ hiz kâdem geliyordu. Bi alın ucundakini ilâve (edine mecmuy on beş kadem dokuz parmak kadem, üç İmuştu. #diyordi. Demek ipin iki parmak miktari k Rac düşündü. Mevcut meçhi: nokta- Tara bir tanesi daha ilâve edilmiş oluyor du. Acaba bu'geri kalan © kısım nerede idi. Aramağa kalkışmak lüzumsuz bir zahmet olurdu. Koca nehrin işinde üç kadem İpi bulmak imkânsız bie şeydi Rac ami döndü. Orada, muavin hâlâ telefonla, Bahriys n evine nezart- tinden malümat almağa çalışıyordu. Mü fettişin canı sıkıldı, telefonu aldı ve a. bir sesle: dedi, Vinmut polis mü istonun hayatı hak- t almak istiyoruz. Müsta- riyeti, Amir, kında ma celdir, Bana bu hususta malfimat vere. bilecek salâhiyeti niz.? — İsterseniz ben şi mevcut raporu okuyabilirim, (Devamı var) HABER — Alişaiın poatasr Tarihi macera ve aşk romanı — 47 — (Vâ - Nü) Yazan: Sünbül ağa... Sen benim aşk ilâcımın aşk ilâcısın... Onun yanına git ki, o da benim derdime, deva bulsun ! Geçen kısımların hülâsası him henüz vellahttır. An- nce meclisine sorla giri. | Kösem sultan, eclişine . « dediler, senin gibi b şehzadeye Bir daha k İbrahim şaşkın g âdi ile büsbütün u di, Ağ dudaklarından aşağ gaşkın etrafına bak. tr. Ters armuğ dile miş çel — Peki, nedir cak gibi değli ki — Ah, ne yap Sünbül — Kim? —0o. — O kim? ayım anne... İstiyor, ağayı.. — Allah allah, Büsbütün mü saprt- tm yoksa? Kimi gönderdim Ney. miş, ne olmuş?” — Bana bir kız göndermiştin ya | Adı Ayşe... — 4) Ben de artık can kulağı ile dinle. meğe başladım. — O istiyor işte... — Sünbül ağayı mi bet?... l Artık, hepimizi bir hayrettir almış. | | * Ne münage. | tu Deli İbrahim, devam etti: — O kız, benim çok hoşuma gitti anne... Allah razı olsun senden Ki ladın bana onu... Hemen yanıma © tum... Sevmeğe, okşamağa başladım. İçimden: “. Vah Ayşeciğim... Nedir bü senin başma gelen?... - dedim. - Kimden k me geçtin... Nihayet bumütereddi şeh- zadı mi zevk ve ihtiras âleti olu. Yörsun...,, Tarzan bu sözleri biraz gülümsi- yerek dinlemişti; elini kocar müthiş pars Şitanın güçlü ve tüş başına koydu, Gastin korkak Şüzü- ne bakarak, karşılık verdi: — Yanılıyorsun arkadağ! Şimdi biz, beş kişi'değil, altı kişiyiz!.. Hem altı kişi de kalmayacağız. Yarım sa- at sonra daha bazı arkadaşlarımız da gelmiş bulunacak; Sonra Tarzan, Şitanın kısık kulaklarından . birini tutup sevgi ile çekerek sözüne de vam etti: — Anladın mı yeni arkadaş! Bi- zim bu tombul Şitanın tek başma yirmi silâhlı adama değer. Şimdi birkaç yoldaş daha çağıracağım. Bunlar da yüz kişilik, tam silâhlı bir bölük asker demektir. Sen bu yoldaşlarımızı tanımadığın için ge- mideki çapkınlardan kormana hak veriyorum. Bekle, simdi göreceksin. Maymunların oğlu sözünü bitirir bitirmez, arkalarındaki koyu renkli ormana doğru döndü; bir aslan ba- şma benziyen başını yıldızlı göğe doğru kaldırdı. Demir dudakları açı İarak aralarından korkunç bir nara çıktı. Sanki birdenbire canlanmış gibi oldu. “Bu nara, dört köşesini çınlattı, Bu ses, büyük maymunla- rın sıkıştıkları zamanlarda arkadaş- larını yardıma çağırmak için kullan- dıkları uğultulu bağırış idi. Tarzan ancak üç defa bağndı. Derin ormanın ta bağrından yine o kadar korkunç bir haykırış, delikan- | ya 'karşılık' verdi ; sonra -iki nara daha duyuldu. Tarzanın nasıl bir adam olduğu- nu bilmiyen gemici Grit bi rbirini kovalayan naraları, Ğ de bir tayfun fırtması g ve dört yanı çınlatan bu sesi işitin- ce korkusundan tirtir ttremeğe baş lamıştı. Ormandan da buna korkunç seslerle karşılık verilmesi herifin dizlerinde, ayakta duracak daha kuvvet bile birakmamıştı. Bu bay. * Yazan: Eleme Rice Burroughs şımlık içinde düşünmeğe çalışıyor, kendi kendine: — Hay allahın belâsı! damlar, ne korkunç bir yere düş - tüm! nasıl a» iye RE ıldanıyordu. Çinli Kay Şenk ile yeni Zelandalı Momulla kötü kanlı herif- lerdi. Fakat sol eliyle azgın bir kap- lanı okşiyan, haykırışiyle Afrika or manındaki canavarları yanına ça ran bu dev gibi adamın yanında bu- İunmaktansa o eski arkadaşlarının arasında olmak daha iyi değil miy « di?.. Üç dört dakika sonra maymunlar başbuğu dev gövdeli Akut arkadaş- lariyle beraber sık ağaçları çatırde- tarak, dallarını kırarak ortaya çık- tılar, deniz kıyısına doğru gelmeğe başladlar. Bu sırada beş kişi de, teknesi - nin alt yanları biten sandalın başma koşmuşlar, onu denize indirmeğe uğraşıyorlardı. Gast Obu uğraşma sirasında gözlerini Tarzandan ayır. mıyor, onu beş değil on kişiden de daha kuvvetli buluyordu. Bu bir a- dam değil eski Yunanlıların masal. larındaki Herkül gibi bir mahlüktu, Nihayet sandal suya atıldı. Kin. | kayt vapurunun sandallarından kal - miş nenin isine kondu. Maymunlar başbuğu Akut ile yoldaşları, esk arkadaşları Târzanm yanına geldikleri sırada san dalın her şeyi bitmiş, denize açıl - mağa hazır bulunuyordu. Bu issiz adacığın kıysndan bu ca maymunlarla azgn kaplan-ikin. ci olarak insan arkadaşlariyle bizli te deniz yolculuğu için sandala gir « aş diler Bu canavarlar uslu ve alışı) halde sandala girip eskiden nerelerde oturmuşlarsa, oralara (yerleşmeleri .Sol eliyle azgın bir kaplanı - yan haykırışlariyie ormanliardaki canavarları çağıran bu adam... ve çadırlara direk olarak kulla” | nılan dört beş kürek de tuhaf tek- okşi- gerçekten görülecek ve gülünecek bir işti. Fakat yeni (arkadaşlarını henüz tanımamış olan gemici Gast. m ödü kopuyor, göğsünü, | parçalıyacakmış gibi çarpıyor hemen oracıkta bayılma haline geliyordu . Kendisine kalsa bu canavarların ol duğu sandala girmeğe, o kocaman keskin dişli maymunların (yanma edemiyecekti. ine saldırıp ken- yüreği cesaret Gri hemen i disini parça parça edeceklerini sanı- hele Parst n sapsarı ateşler a AL, Nihayet herifin bu halini sezen Tarzan, : kol ve dedi ki: > Git erbudeş giri saki yeksBir parça rüzgâr çıkarsa allahın bu iyili- ndan tutt ğni de ka "ırırız. Hayvanlardan kork- ma, Onlar ben söylemedikçe kimsc- ye ilişmezler. Gast titriyerek sandala girmeğe davrandı, Fakat, titremiye başlad, — Yok.. Yok.. Ben bu işi yapa- mıyacağım, » dedi. Beni adada bıra» kmız. Beni sonra alırsınız birdenbire gene | yor, saçan deri Gözlerim gözdübee aklı Gastm bu sözü üzerine Tarzan, canavar ve insan arkad. dala girmi: sarparak İ büyük bir süratle tekneyi kıyıdan | açmışlardı. | Tarzan kuvvetli kollariyle tut» | tuğu kü «7i kumlara doyıyarak san" dalı derin söya inerken yüreğinde bir korku vardı, Her dakika kuvvetli bir rüzgür esmesi ihtimalli vardı, sona Rüzgâr esince de bütün yelken- leri asık olan Kovri gemisi karadan uzaklaşmağa ( başlıyacaktı. Tarzan ile arkadaşlarını bindikleri ve tahta | ları arasından bir bâyli ön giren kö: | ba ve | ri gemisine yetişmek ümidi büsbü - |ı tün kaybolacaktı. (Devamı var) amamlanmamış tekne ile Kov. İbrahim dertli anlatıyordu. ah vay.. . dediler. Ne O da kim oluyormus pek büyük bir m tarafından koğu!l- Sultar, inler allah... Bu kız, ne garip him, bir kahk mağını Sünbüle doğru uzattı. Uz zun güldükten sonra: — Hah, işte bak... Nasi anladı. ğ . Onun yanından koğdurm Bana yollat bu yüzden dert içindej da Sünbül ağa... İlle onu istermiş. Dedi ki: m Yanıma Sünbülü getirirsen, ben de gin tuttüruyor... I istemezmiş.. ser ber iy .. Anladınız ya gime ıda fikrimde he Benim de hasta bu Ayşe var. ma o ilâç Ama,o- dye te KTPAPAYAN” Sünbül İri. ilâcımn i- — Sünbüle İlâcimin lâcısır şkımın Kalfalar biri itiraz ediyo Kalfalı'rdan biri itiraz ediyor olur mu? Hemoda kimmiş sanki? Saraya daha yen! gir. di... Hemen böyle adeleri, tanm . ük rütbeli ağaları emrine e etmek ne demek” Kamcı ile, anım... Ne em. kla yaptırsınlar... De- güm. seri benim m! ilâcı, ardı: ce emretmesi rediyorran gil m Ki d em sultan bir küfür savurdu: Bundan cesaret alan ikinci kalfa da: — Gebertmeli dayaktan... Döğe dö- ğe... Bu öözler üzerine, İbrahimin sinir. ien tuttu <amçı bana vurulmuş demek. dokunun... rüm... hele « Hükümdar sü lesi ev'âtsız. Bitün ümitler sende... Mütereddi şshz»de, mağrurane: — B-nde ya devletin men- bar bende?... İntihar ettim mi tamam, Hsniniz hapı yuttunuz... Sülâle gi Hem galiba annesin'b karnında i aylık bir çocuğum var, Vali da bir tekmede man tamamaımız. ehditkâr bir tavir pebs Sülâ züne gülecek. dan sonra, Ayse de bana iltifat edecekmi rum. Hem n göreceğim... an son derece Zev. Manidar bir işaret yaparak: — Demin gördüm... Sünbül ağa bü. Yadınları çileden çıkaracak bir erkek... tün (Devum: var)