i ; 44 NİSAN — 1937 Bay Ahmet, kaşlarmı çatarak — Timur, oğlum! fena kızıyorum! "Timur, sekiz yaşımda bir oğlandı. Önünde duran fasulye tabağına küs. kün küskün bakıyor, elini uzatıp ye. meğe bir türlü cesaret edemiyordu. Baba, tekrar öfkeyle; — Sana şunu tat diyorum! Çatalın ucuyla bir parçasını al, ağzına götür. Fazla bir şey istemiyorum. Çocuk, iştihasız bir şekilde dudağı- nı büktü, başını salladı. > Ekteriya sakin ve muvazeneli olan Ahmet beyi çılgınca bir öfke kapladı. — İnat mr ediyorsun? Bak sayıyo- rum: Bir, iki, İiç.. Sana peşinen ha. ber verdim: benimle alay edilmez... Hepsini ye demiyorum... Tad diyorum. Yoksa... Yerinden fırladı, Çocuğun üstüne yürümek istedi, Çocuk koşarak kapıyı boylamıştı. Baba yetişti. Yüzüne iki tokat yerleştirerek giddetli bir tekme attı. Çok şüklir ki ayağında terilk vardı. Zira tekme, çocuğun kaba etine değil, belkemiğine çarptı. Erkeğin içine derhal bir act çöktü. Kendi kendine: “m Fena yaptım... Sekiz yaşmda... Ya incecik kemiği çatladıysa. ., Çocuk, ağlıyarak, annesinin kolları arasma atılmıştı. O akşam, bay Ah - met hep üzüntü içindeydi. Viodan & zahı çekiyordu. Tekme atarken ayağı. nm Sert kemiğe raslamış olması ozu düşündürüyordu. “— Çok hızlı attım. İyi ki ayakka bım yoktu... Gözünü uyku tutmuyordu. —— Xa damara bir sey olduvma Ertesi gün, vakayı unutup neşeli! neşeli oynıyan çocuğu gözetleği, Istr- rap çekseydi topallardı. Halbuki ha. linde bir şey yoktu. Bir hafta sonra Timur'un İskemle. de yan oturduğunu gördü. — Evlâdm. Niçin doğru oturmu. İREM Eğme bel Elâ gözlüler çok yaşamazmış! Bir Alman doktoru- nun garip iddiası Alman sigorta gazetelerinden birisi bütün sigorta kumpanyalarının dikkat etmesi İâzrmgelen bir doktor tetkikini neşretmiştir. Otuz senedir sigorta doktorluğu yap- makta olan bu zatelâ gözlü (insanları siğorta etmekte kumpanyaların pek ib- tiyatlr davranması: tavsiye etmektedir. Doktor diyor ki: “— Otuz senedir el ( gözlüleri çok Yaşayanlar arasında hiç görmedim. Elâ Bözlü insanlar ümümiyetle elli ile elli bet yağ arasında ölmektedirler., Bu makaleden sonra diğer bir doktor meydana çıkarak bu iddinnm yalan ol m söylemiştir. Bakın olda ne di- iv “— Ben de uzun siren meslek haya- tamda hep gözlerin rengine dikkat et- tim. 60 yaşından yukarı ölen hastaları" Min yüzde inrkı elâ ve yüzde altmış avi yahut gök elâ gözlüdür., ! yorsun ? , diye sordu. Anne, cevap verdi: — Arkası ağrıyormuş. Ahmedin tüyleri diken diken oldu. Fakat çocuk hemen ilâve etti: — Düştüm de ondan... — Nerede düştün? — Mektebin avlusunda. Bir arkada- şım kazala beni itti, — Vay haydut vay.. Cok mu ağrı- yor, yavrucuğum. Teme — Fazla değil. Anne ilâve etti: — *Melhem,, sürüyorum. * Bu dilşüşün bir netice vermemesi icap ederdi. Lâkin maateessif verdi. Timur çalışkan bir çocuktu. Gayret. iiydi. Acısına rağmen mektebine de. vam ediyor, derslerine çalışıyordu. Fakat ağrısının devam ettiği yan o. turmasından belliydi. İskemelden her kalkışta ıstırap çekiyordu. Komştinun çocuğu Celâl, bilya oynamak için onu ığı saman Timur: © Kakil değil, gelemem... İğilip kal kamıyorum... Ağrıyor! - dedi, ; Ahmet, telâşia karısma: — Çocuk rahatsız galiba. — Evet! Kuyruksokumu ağrıyor, Bir doktor getirtmeli. me Hekim, radyografi yap ini tav. siye etti, Resimler Çıktıktan sonra ha. fit bir çatlak olduğunu söyledi. Ehem- bir şey. Fakat alçıya konup hastanede birkaç hafta yatmasılâ, ZUMİŞ , sapsarı kesilmşti. Çocuğa sor du: p — Seni düşüren yumurcağın adr ne? Her halde görenler de vardır. Allesi. ne haber vermeli. “— Hayır, söylememi! dedi — Niçin söylemiyormuşsun ? — Çünkü mahsus yapmadı, — Mahsus yapmadığı tabil... Yarat senin hastalığına sebep oldu... İstiye- rek veya istemiyerek... Akrabası zârar ziyan versin... Çocuk suratını astı. İnatçı halini takındı. Ona bir şey söyletmenin im. kânı olmıyacağını adam anlaymea: — Pek Al8! - dedi. . Öyleyse bende gider, müdürü görür, talebeleri istin. tak e “ Kadın lâfa karıştı, — Ahret! - dedi. - Sana söylemek , Fakat İşin içinde öcü. ğun düşmesine sebebiyet veren bir ar. kada filân yok. Baba, sapsarı kesildi, — Ne diyorsun? - diye kekeleği. ilâve etti: — günlerdenberi bu ağrıyı çekiyor, Nereden olduğunu bilmiyor. İhtimal senin geçenlerde attığım tek. raedendir. Erkek koltuğa yığılrverdi. Helecan içindeydi. Anne izahat ve- riyordu: - Yavrucak sönin üzüldüğünü İste- miyor, Opun için uydurmuş. İyi ço - cüktur. Sen de belli etme... İnanmış gibi dür. Ve annenin yegâne şikâyeti, ağlar sesle: ye ur, küçük yaşındanberi bır. palanmağa lâyık olmiyan bir çocuk tur! , demek oldu. Nakleden: (Hatice Süreyya) | vediler arasında İ Tikasında bu zattan sitayişle Bahse. | SERA YAR OLA, 64 Yazan: Niyazi Anmet sene evvel bugün Istanbulda ilk | belediye Alyon gibi zengin sözü nereden teşkilâtı kaldı ? — Gayri müslimlerden ilk memuriyet alan adam — Ayvansaray ile Hasköy arasında yapılan üçüncü köprü — Bugünkü yazımda, “bir taşla bir kaç kuş,, vurmak istedim. 14 nisan 1873 yılında, 64 sene evvel bugün ölen Avram Kamanto- dan bahsederken onun bazı arka daşları ve ilk belediye teşkilitma işaret edeceğim. Avram Kamanto, mühim bir şahsiyettir. Onu İstanbul şehremin- leri kitabında Bay Osman Ergin göyle anlatıyor: “Galatanm maruf müsevi ban - gerlerindendir. Bankalarm ihdasın- dan evvel devlet bu gibi: sarraflar- dan istikrazatta bulunur ve alacak- “larma mukabil aşar ve saire üzerine .İl kilâyata havale verirdi. Avram Ka- “manto, büyük Reşit paşanın. sarra- fıydı. Kamanto, Reşit paşaya inti. sabı dolayısiyle hem şahsma, e de mensup olduğu milleti musevi- «yeye pek büyük hizmetler etmiştir. -Altmcı daire azalığında bulunduğu ; sırada Galatanın âtiyen kesbedeceği « ehemmiyeti takdir ederek bilhassa o İl. zivarda birçok arazi mübayaa ile İ üzerlerine cesim binalar o yaptırmış- “İlm, İstanbul cihetinde ve Mahmut ui ların belediye teşkilâtını — Avrupa Altıncı dairenin kuruluşu den büyük makamlara tayin edilmiş ilk zattır. Şark lisanlarını çok. iyi bilirdi. Maliye nezareti muhasabat müfettişi, eshamı umumiye işi, icra- at meclisi azası, şürayı devlet azası, ticaret nazırı ve ilâveten nafıa veki- li, nafta nazırı, ıslahat maliye “ko” misyonu reisi, divanı mubasebat Te- isliği yapmıştı. Cezayirli oğlu Mığırdıç, Ayvan. sarayla Hasköy arasında kazıklar ü- zerinde Karaköy ve Unkapanı köp- rületinden' maada bir üçüncü köprü Yaptıran zattır. “Yahudi köprüsü, diye adlandırılan Mığırdıçın köprü- sü 1279 yılında ateş alarak yandı. ».. Bu ilk mütehassıs heyet beledi” ye teşkilâtında bir canlılık göstere mediler, Bunun üzerine gene Av- Tupa görmüş vukuf erbabından ikin” ci-bir komisyon teşkil edildi. Bu komisyon kaldırımların, su ve lâğım yollarının inşasını, sokakla” rn süpürülmesini, kandil asılması- nr, sokakların kenişletilmesini iste- mekte, masraflar (için deicap eden vergilerin tarbedilmesini teklif et paşa yokuşunun alt başında bir ha- mekteydi. m —>— ş o ha —— Or Bunun üzerine İstanbul on dört .— Bakitiyar da belediye dairesine ayrıldı. İlk önce “namma mensup bir banka mevcut o | ise Galata ve Beyoğlundan başlan. e tarafından idare edilmek | dı. Bunun'da sebebi burada oturan ... m | pa iyii göfmüş olduklarmdan — daha iyi vram Kamanto, belediyenin ine “a ” le ear örme. fakat anlamaları mümkün olduğu mülâha. bu memleketin parası ile zengin ol. | 7a edilmesiydi... lari muş, milyonlar kazanmış Antuvan ı İlk belediye başi e Ti Alyon, Revolaki, Cezayirli oğlu | Jata ve Beyoğluna, 'altmer dairei Mışırdıç, Ohanes Çamiğ, Savanın lediye,, dendi. Bu isim, hâlâ “dsire,, oğlu Harmanos ve tbbiyenin ilk diye yaşamaktadır. mezunlarmdan Mehmet Salih efen. | ,, , Şehrin ıslahı için yapılan mec- di ile beraber “intizamı şehir komis- İisi tanzimat mazbatası,, gok entere yonu,, na seçilmişti. pe Buraya birkaç cümlesini a bir taşla birkaç kuştan mak | yorum: mn lkleşkiğir. “İstanbul şehri sahihan dünyada dan da bahsetmektir. yegâne olarak tabit güzellikleri“ Antuvan Alyon İstanbulun ye- ; güne zenginlerindendi. “Alyon gibi Tar üç kardeştiler. Babaları Fransız Epi darbı mesel olmuştu. Bun” | “İl #akalâbında, dünkü tarihimizde bah settiğimiz Terör başladığı vakit ka- çarak İstanbula gelerek yerleşmişti. Alyon ailesi yazın Büyükderede £ kışm mi otururlar, bazan “Karadenizde Demirci karyesine gi“ derlerdi. Jak Alyon, İstanbulda bir de banka kurmuştu. Babaları Antu” van Alyon Fransada ölmüş, fakat naşi İstanbula getirilerek Pangaltı- da gömülmüştür. | Revalaki bir rumdu. Reşit paşa | devrindenberi vükelâ ile düşüp kalk | mış mühim şahsiyetlerdendir. Ebüz- ziya Tevfik, "yeni Osmanlılar,, tef | der ve onun bir Türk muhibbi oldu- ğunu yazar. Ohanes Çamiç, gayri müslimler ne biraz da smai tezyinat ilâve olun” sa Avrupâda meşhur olan en güzel şehirlerin güzeli olacağına şüphe yok iken doğrusu şu matluba muva* fik ve lâyik bir halde değildir. Ez- cümle kaldırımları pek fena bir su - rette olduğundan bu madde * daima düşünülmekte ve arasıra hayli akçe" ler sarfolunmakta ise de ıslahı kabil olamayıp çünkü kaldırımları yapmak ve güzel bir halde tutmak için yalniz sokaklara muntazam taş döşemek ki. fayet etmeyip bununla beraber ls gımlarınt ve su yolları dahi tanzim etmek lâzım geldiği misillu bir şeyler bir kere yapılıp da bırakılırsa gene az vakit içinde hal sabıkına avdet ede» ceğinden daima iyi muhafazası se beplerinin istihsaline bakmak ve bir şehrin intizam hali yalnız kaldırıma münhasır olmayıp daha pek çok şey» ler yapmak elzemdir. NE'EVİMDE NEDE; MERKEZDE Ela