Zanaatın namusu! Apartmandaki bütün ışıklar çok tandır sönmüğtü, Hadiye, her ak- şamki gibi, küçük dairesinin tekmil odalarını dolaştı. Mutfakta uğraş. maktan eskimiş olan tüylü terlikleri- ni çıplak ayaklarma rmişti. Ban: vo odasına doğru Yüri Musluğun önünde duran Vaporizatörü aldı. O. dasmın kapısını açtı, çikti. Hafif bir losyon kokusu ortalığa yayıldı. Merdiven başında bir tıkırtı işit şi, Acaba Kadri gelmiş miydi? Sa. ate baktı: On bir! Yok, olamaz. Çünkü o, geç geleceğini söylemişti. Sinemadan çıktıkları zaman, gan kadın ona yalvarmıştı: e. değil mi, Kadri? sima Yeni görür gibi la baktığı delikanlınm il nün önündeydi. Boynunda kendişi- nin hediye ettiği çizgili bir kaşkol sa rılı duruyordu vermişti: ee gelmemi istiyorsan pek âlâ. Fakat. Bence çılgmlık.. Sende iken ir im hiç rahat etmiyor. ki se Aman, Kadri! Niçin böyle söylüyorsun?... Sekiz günlüğüne gittiğini bilimyor musun ?,. Birden: Emi Memenin imkânı yok. en seni böyle çağırdığım 2a- man ne kadar söyledin; blanyliansı yor musun? m Bekir eczahane levazımı ko- a mak ydu. Ekseriya vilâyetleri e) için, böyle sık sik evinden in ga mecbur olurdu. İşte o 2x Si genç kadın, sevinç içinde, Kad- a, eğirır, az bir müddet için olsa . e onu evinde görmeğe, rabatini emin etmeğe can atardı. Kadriyi nazlandırmak için neler icat etmiz- di? Sevdiği yemekleri, hoşlandığı iç- » Sakin sesiyle cevap kileri, tercih gittiği cigaraları hep G- uüme getirir Delikanlı esasen, annesinin, ba“ mn tek oğluydu. Son derece şr marık büyümüştü, Kadının göster- bu ihtimamı gayet tabii olarak arşılıyordu. Zaten Hadiyenin ti- pini de beğenirdi. Tam hayalindeki kadındı bız! Uzun boylu, beyaz, tom be” münis, her zaman misk gibi “kar... Fakat günün birinde Kadri artık bu yeknasak hayattan bıktı. Genç kadın âşkımın bütün kuvvetiy- * delikanlıya sarılmış, bu bezginliği ir türlü anlamak istemiyordu. Bu akşam da gene yalvarır gözlerle ona Mütemadiyen ısrar etmiştir — Kadri! Seni bekliyeceğim! Allah aşkına gel! İrkek bezginlikle: — Pek âlâ... Fakat on ikiden ev: vel imkânı yok... Hadiye şimdi onu bekliyor.. Da- ha da beklerdi.. Sabaha kadar. Tek gelsin de... Üzaktan bir saat, gece yarısmı çaldı. Genç kadın, bir koltuğa otur müş, çarpmtı ile ayak seslerini din- liyordu, Kimyager Hüsameddin Tam idrar tablili 100 kuruştur. Bi $i umum tablilât Eminönü Emlâk ve ği Eytam Bankası (karşısında İzzet Bey Hanı. YALNIZ BiZE OR” BOLPUĞUNUZU LAR SÜN FiLEN GÖSTE - N İPEK ALA YAL TADAN NASIL KAYĞAIZ LAMBA Ez Böylece, derin bir sükün içinde, i daha geçti- y Hadiye kendi kendine konuşu- İşte o sıradaydı ki merdiven ba. şındaki ufak şikirteyi tekrar işitti. “ Kadri mi? Apartmanın anahtarı da onda yok.. v iyük bir sevins dı. salli çaipi çarpa kapıyı açtı. Fa- kat birdenbire geri çekildi. Bütün vücudunu derin bir ürperme sardı. O an icinde sevgilisinin bir daha ar- tık katiyen gelmiyeceğini anladı. Hıckıra hıçkıra oğlamağa başla- di Karşısında duran yabancı a erke. ğin mevcudiyetini farketmemiş gibi, kendi derdiyle meşguldü. , Gelen adam, elinde ufak bir cep lâmbası, hayretle ona bakıyordu. Bir adım attı, İçeri girdi. Müs. tehzi bir sesle: z > — Küçük hanım, ağlama.. Kork ma,.. Bana Merd Ahmet vi ömdiye kadar kimseyi yemedim.. mii elden gel.. Sana el ü iderim... Mim e bir nazarla hursızı süzdü. Bu, zayıf, genç, mariz bir a- damdı. İnledi: ğü Ah. Paramı?... Bana vız ge i al. Her şeyi al... İs- çim , Bir şeyde gözüm Je, dışarı fırla- lir. j tersen evi boşalt. az hıçkırarak duvara dayan. ; Bu sefer, Ahmet hayretle ona bakıyordu. Bu güzel ve genç kadının kendisinden korkmayıp bambaşka bir dert içten böyle ağlayışı merakı. nı uyandırdı. Gayri ihtiyari, sordu: “eee Heba mira? Hadiye, acı bir sesle: — Daha beter.. O hiç gelmiye- cek... Gelmiyecek.. Demin onu san- maştirm... Fakat şimdi anlıyorüm.. O beni artık hiç sevmiyor... Soğudu.. ölmek istiyorum... İstersen bütün ©- vi boşalt, götür! İki elini yüzüne kapadı. Tekrar- dan hıçkırmağa başladı. Ahmet, yerinde durmuş afal afal etrafına bakıyordu. Bu kadar bü- yük bir kederle karşılaşmak, doğrusu onu şaşırtmışir. Bütün hayatmda böyle bir işe rastlamamıştı. Hırsız ok masma rağmen İçi acıdı. Kadmı te selliye kalktı. gir Haydi. haydi! Kendine gel, küçük hanım! Ne oluyorsun. Biri gi: derse öteki gelir.. Gönül işleri içten bu kadar üzülmeğe değmez. İşte meselâ ben bak... Bir macera anlatmağa başladı. Fakat kadın onu dinlemiyor, bo yuna ağlıyordu. 3 Ahmet, boşuna çe ne yorduğunu hisedince lâmbasını cebine soktu. Yavaşçacık kapıdan dışarı çıktı. Bu sergüzeşt hiç de ho- şuna gitmemişti. Ağlıyan bir kadı- nın karşısında hırsızlık yapmak, Ahır medin mertliğine sığmazdı. Hem merdivenlerden iniyor, hem de © muzunu silkerek: —— Zanaatin namusu var be! Diyordu. Nakleden: (Hatice Süreyya) : .KAYBOL KA #9 GİYDİĞİMİZ ELER Fo KARANLI GLYUGUN DAN A MC AĞIMIZ VA. Yumurta arasında -—-3-— FORLU AG5- “Yazan: Niyazi Anmet Bugün Büyük Türk Mimarı Sinanın 35Onci yıldönümüdür Sinan 69 yaşında Süleymaniyeyi, 80 yaşında Selimiyeyi yapmıştı Bugün, dahi Türk sanatkârı | Edirnekapıdaki Mihrimah camii, mimar Sinanın ölümünün yıldönü” müdür. Sinan için söylenecek şeyler sütunlara s1 Süleymaniyenin 100 sene cu ırılamıyor. Onun yıl ( yük çekmece köprüsü, Edirnede Se Rüstempaşa camii, Kırkçeşme su yolları, Eyüpte Sultan camii, Anka- radaki cenup Ahmetpaşa camii, b” vvel yapılmış bir resmi dönümü günü için “Sinan. günü,, | İlmiye camii, Eyüpte Sokullu med* değil, “Türk mimarlığı günü,, ya- palım dediler, Evet, Sinan, Türk mimarisine sanatin (o şaheserlerini verdi. Harikalar yarattı ki, bugün bile karşısında içimiz ürpererek eği" liyoruz. Üstat Vâlâ O Nurettin, dünkü görüşlerinde büyük mimarın yarat. tığı eserlere verdiği küdreti tebarüz ettirdi. Sinanın bal tercümesi çok yazıldı. O 1490 yılında Kayserinin Kesi nahiyesine tâbi Ayırnas köyün de doğdu. Babasının adı Abdülmen- nan'dır. Sinan yeniçeri ocağına asker o- larak alındı. Acemi oğlanlar kışla" sında talim ve terbiye edildi. Orada, kafasma işlemiş bulunan sanat aşkı- “nı dülger sanatına geçerek göster meğe başladı. Türk ordusiyle İran, (Mısır seferlerine iştirak eden. dük Ne Sinan eski medeniyetin yarattı Sr eserleri seyrediyor, gözleriyle © “eserlerin inşa tarzına nüfuz ediyor. kafasında plânlar kuruyordu. Hassa baş mimarlığına tayin e- dildi. Sinan artık sahasını bulmuş" tu. Durmadan çalıştı ve eser verdi. 'Sinan 81 cami, 30 mescit, 5 medre- se, 26 darülkura, 14 imaret, 3 darüş- şifa, 5 su kemeri, 8 köprü, 17 ker- van saray, 6 mahzen, 33 saray, 32 hamam 17 türbe ve birçok çeşme yaptırdı. 1553 yılında başlıyarak yaptırdı ğı eserler sırasiyle şunlardır: Ayas- paşa türbesi, Haseki camii, Şehzade camii, Şehzade türbesi, Hüsrevpaşa türbesi, Şehzade medresesi, Süley- maniye camii, Rüstempaşa medrese si, Silivrikapdaki İbrahimpaşa camii, Eyüpte Mahmut paşa camii, TE a N , “ Süleymaniyenin bir iç görünüşü resesi, Siyavuşpaşa türbesi, Kadırga- da Mehmetpaşa camii, Ayasofya kub yi besinin ihtiyat payaları ve iki mina- resi, Topkapıda Sultan hamamı, Ayasofyada o ikinci Selim türbesi, Unkapanmda Şehit Mehmetpaşa camii, Sokullu Mehmetpaşa türbesi, Üsküdarda Şemsipaşa camii, Kılıç alipaşa camii, Üsküdarda Atik vak de camii, Hırkaişerif civarında Me sihpaşa camii, Hüsrev Çelebi camii, Nişancr Mehmetpaşa camii. Sinan Ayaspaşa türbesini yaptı- ğı vakit 40, Şehzade camiini yaptığı vakit 60. Süleymaniye camiini ta- mamladığı vekit 69, Edirnedeki Se- limiye camiini yaptığı vakit 80 yaşm daydı..