“Hayat kazanı,, niş başladı! Yazan: Osman Cemal Kaygılı nlar mallanıyor: yllar #u yürümeğe başladı; ü- Keği devetüyü renkli çubuklar, Mi İnce ve yer yer kalkık kabuk. Şekiniz; göreceksiniz ki çubu- Ni demircinin demire su ver- Bibi toprak boyuna, boyuna usa- der, ne gün sonra çubuk. İl daha arkasından da 80. dar perdeden, her tondan: na Yüprak, filiz yaprak! başlar. Mübareğin taze ve Mam yapılan halis zeytinyağlı e İçinde tek tük çakal eriği de LA Akşamları ne çekilir hasbam! ONU saran bayan, yahut bayan- 4 ima Bârmakta usta olup onlara köşe ve küçücük birer bohça k olursa! su yürüyor, yürüyor de- m rüdü bile, asmalar yapraklanı. Kala mallanıyor! il onam eği ra müjde, kamışlar can. Kara kurbağaları feryadı e beş gün oldu, Köftehorlar, bes akşamdır, so zamanlarm Onlarda, radyolarda makara e okuyucularına taş çıka» ağ içlilikle bize bahar türkü- *n kıvraklarını söylüyorlar. Su i 1 ise henüz, iki gündür ılk- başlıyan suların içinde, geli. 2, erinin iyi ve pürüzsüz çıkma. Mem sırtlarmın da ılklanıp ; İn yumuşamasını bekliyor- ha ne bu? Hayvancıklar, altı ye SELE; VE tr. RE bi, 2öl, deniz sularıda ısmmıya 5 baktim, sirklaşan bir su başm- öbür gün buralardaki su da bahriye çiftetellisine deliksiz bir uykuda, iş Muvakkat bir ölümde geçirmiş Yay, İlbak şimdi pembe, beyaz, Kay er Çiçeklerin üzerlerine kurul. Kağgncak sallanıyor. Pullan, münimdni oğlan! ! Fakat kelebek oğlanm sembolüdür. 'Tabil onun İbi 2 vardır. Vardır ama Elebek ml inicik bir kıza benzer. Ün bulları minicik kız, Se biricik hz! zavallılar daha doyasıya Vidar Detesi alamadan bizim ara- İn Sarman, dün bulardan iki İğ dala ı. Birini, bir çiçeğin ta kanatlarını açıp kaparken Öke yere yuvarladı; birini de Yar ve bir metro yüksek» a havada bir perende ata- hap edip yuttu. ballarıyı or: ” bozumundanberi tatlı ? a ve onlarm kendileri ,» hazırlamış oldukları ce. Mi, A1 biz, bu kış, ağizlarımızı N Sapırdata yerken kendileri yele ağızlarmı sçmış Yine ballanıyor. Kaç gün. iki, bahçelerdeki mor çi- iv aa bol şekerli sütle- doya emmeğe başlıyan ari- a 8ize ki İstanbulda üstün Deli en halisini sizden başka Yok gibi... Sizin şimdi kalım Hazer çiçekli, bodur ve tıknaz Ke doya doya emdiğiniz ne terkos var, ne kuyu ta sütçüler tarafından ne Je bağı Alınmaz, ne de kreması! Un. hp may tarafından şekeri de câ. Ym, otları boyuna emin ve Sa emdiğiniz ballıbabaların Ka bembeyaz sütlerinden sansarı ballar yapın! zi menkibelerindeki: , Kasapbaşı,, “denin, Ayvaz benim!,, buz gibi suların içinde kimbi- | e boronşit, enfluenza, grip | Fakat onlara da müjdeler | evdeki küpün suyu da | Üzere bütün kuyu, dere, | | | miyor..* Sözünü bilirsiniz. Onun gibi ben de şimdi arılara derim ki: “Hey arılar, arılar, A “Çiçek sizin, ballar bicim!,, Fidanlar dallanıyor: Körpe fidanlar, henüz dal budak, çiçek, yaprak nedir bilmiyen, henüz onları etraflarındn gören körpe, genç fidanlar; yer yer kabarıyor, serpili- yor, genişliyor, açılıyor, saçılıyor yarı bellerinden yukarılara doğru tomur- cuklanıyor... Ve bu yer yer kabarış- lar serpilişler, genişleyişler, açılışlar, saçılışlar, tomurcuklanışlarla yavaş yavaş (yapraklanıyor, dallaniyor.. Sonra bir gün gelecek budaklanacak. tırda! Gelincik allanıyor:; Lâkin, o henüz meydanda değil, ye. ni ısınmıya başlıyan toprağm sitin- daki tabiat lâboratuvarmda 'allani- yor. Henüz allanıyor da değil, topra- ğın üzerine çıkıp küçük bir al şemsi. ye gibi açılmak için şimdi toprak al. tında, sonradan yüzüne süreceği allr- ğın terkiplerini hazırlıyor. Yani ge- lincik de şimdi bu genel bahar cünbi- şüne toprak altmda hazırlanıyor! Eşekler nallanıyor: Bazıları kırpıldı, bazılarının nalbant dükkânalrmda baharlık O tuvaletleri | yapıldı, bazıları kırpılıyor ve tuvalet. leri yapılıyor; bazılarının da büyü, yen, çenelerinden, karınlarınım altla- rından çirkin çirkin sarkan tüyleri bu günlerde kırpılmıya, tuvaletleri de bu günlerde yapılmıya başlanacak! Bu yıl bahar tez geldiği için böyle oldu ve böyle oluyor. Yoksa başka yıllar on. larm, bu baharlık traş ve tuvaletleri Hidrelleze yakm yapılırdı, Neyse, bu yıl böyle oldu ve böyle oluyor işte! O- nun İçin bu Kalender külhanilerin şimdi baharlık, çayırirk. seyranlık pa. buçları da Seelerkipe Haşkler malla. “ # « e e ER a Boru değil bu, bahar bu! Buna adla sanla bahar demişler! Kânunlarda, zemherilerde buz ke- silmiş olan hayat kazanı yeniden f- kırdamıya başladı. İçi, dünya azikla- rıyla dolu olan bu kazandan bakalım bu yaz, kısmetimize neler çıkacak? Eğer, her yaz olduğu gibi bu yaz da bana, yine bir balkabağı! çıkacak. sa artık benden paso, İstemem, bahar da sizin olsun, yaz da.. Şeftali de kiraz da! Osman Cemal KAYGILI iş hayatında kadınlar Londradan yazılıyor: Kadınlar tramvay sürmeğe bas- layınca erkekler bu hale gülümse- mişlerdi. Fakat ka'lınlar en iyi ko” şu atlarına binerek jokeylik yapma» ğa, kanalizasyon işçiliğine, sokak- larda havagazı fenerlerini yakmağa, bir tek koyun bile kaybetmeksizin çobanlığa koyulunca erkekleri bir derin düşüncedir aldr. İngiliz kadm işçileri federasyon reisi madam Ray Straçey'in gecen hafta neşrettiği bir beyanname ha- yatta kadmların yapmadıkları bir iş kalmadığını göstermektedir. Son yıl içinde işe yerleştirilmiş olan kadınlar arasmda Afrika prenseslerinden bi- rine sekreter olarak gönderilen bir kadınla, şimal kutbu mıntakalarında sağlık müfettişliğine tayin edilmiş birisi vardır. Kadınların kazanclarıma dair ve- rilen bir statistikte de senede 5 bin İngiliz Tirası kazananları pek çok görülmektedir. Yılan Istilâsı Dünyanım meşhur elmas şehri olan cenubi Afrikada Kimberley şeh rini yılanlar istilâ etmiştir. Kırlarda son günlerde müthiş sı- cak ve kuraklığı yılanları şehirlere doğru göçettirmiştir. “okaklarda bir buçuk metre boyunda sarı kobralar öldürülmektedir. Halk büyük telâş içindedir. a ğ Söz söylemek sanatı İL aramama sasareeee EEE EMARE BA EArE MEAN BamAAMAA, Herkes hatip olabilir, Takat... Esaslı ve metot dahilinde ciddi çalışmak şartile Başlangıçta çok acemi olan o çı- rak birdenbire ustalaşır, yavaş ya vaş güzel söz söylemenin zevkini ve şuurlu bir hâkimiyetin sevincini duy maya başlar. Şimdi artık ne yapa- cağını, nasıl hareket edeceğini -öğ- renmiş ve çıraklıkla ustalık arasında” ki farkı da görmüştür, Korku ve heyecanı bundan baş- miştir, Eğer bu yoldan gitmeyip de böyle bir mucizeyi bulamıyacaksr nız. Sizi bu korku hastalığından kur- taracak böyle bir çare vardır diyen olursa o şarlatan üfürükçünün biri- dir. Korku, heyecan, sıkılganlık si- zin henüz iyi söz söyleme sanatini öğrenmediğinizin birer delili, birer İ aspatıdır. Ve tabiat; dinleyicileri traştan korumak için acemi hatiplere işte bu korkuyu vermiştir. İyi söz söyliyemiyenleri her yerde ağızları. nı açmadan meneden işte bu korku, bu heyecandır. Nokta 3 — Heyecan, diğer ta- raftan da, ruhi bir meseledir : Başlangıçta ruhumuz da vücu- dümüz kadar iyi söz söyleme bahsin. de acemi olduğu için bu mesele biraz da ruhidir. Ruhidir diyoruz, çünkü her yeni şeyi tecrübe az veya çok insanı müteheyyiç eder. Ve ilk za- manlarda dimağ: söz söylerken en küçük teferrüatına kadar, her cüm- leyle ve her kelimeyle ayrı ayrı uğ- raşir. Küsurları görür, duyâr. Yüzlerce çift göz sizin üzerinize dikilmiştir. Sesiniz ne kadar yüksek ve ne kadar gayri tabii!,. Cümleleri- niz arasında ölüm sükütu var. Çün- kü o cümleleri söylerken mühim bir kavait hatası yaptığınızın farkına vardmız. Pek tabii olarak da dimağı: nız bu yaptığınız hatadan sıkıldı... Altı ay mütemadiyen çalıştıktan ve tecrübeler o yaptıktan sonra bu tarzda heyecanları hiç duymayacak smız. Çünkü halk karşısında dur. mak ve konuşmak, onların üzerin” de müessir olmak sizin için adâta ir- siyaki olacak. O zaman artık bütün bunlar tahteşşuur ve tabii sevkle ida re edilecek. Her sanatte ve zanaat- te buböyledir. İyi söz söylemek sanati de bunların bir istisnası değil dir. (*) Elde edilecek her ustalığı ve tekniğin gayesi; bizdeki istidadı İ adeta otomatikleşecek kadar inkişaf ettirebilmektir. BİRİNCİ TECRÜBE: Evvelâ bir arkadaşınızın veya evde ailenizin önünde yüksek sesle okumayı tecrübe ediniz.. Okuyaca- ğınız şey bir gazete, bir mecmua ve- ya bir kitap olabilir. Bunun hiç « hemmiyeti yoktur. Hayatta konuştu ğumuzdan biraz daha yüksek sesle, dikkatli, kati ve manalı okuyunuz . Eğer şimdiye kadar hiç halk önünde söz söylemedinizse bundan > daha iyi bir başlangıç olamaz. Çünkü böy. le yüksek sesle okuyarak kendi sesi- nizin tinnetie, nasıl çıktığına alışır ve aralarındaki sükütun sizde bıraktı. Şt sinirlendirici korkudan kurtulmuş olursunuz. Nokta 4: — Dinleyicileri mem- nün etmek güç bir iş değildir. Her genç hatip; “dinleyicilerini sıkıcı bulur. Ve kendisini tenkit e- deceklerini umar. Dinliyenleri san- ki onün düşmanıymış gibi görür, er kılır, korkar. Fakat en basit hakikattir ki se yircileri oalâkalandırmak gayet kolaydır. Çünkü bizzat kendileri alâkadar olmak isterler, dayanılmı. yacak kadar yorucu, acemi bir ha- | #bömüütlerde Sabırla dnlyoğ” bali, başka çare arıyor ve bekliyorsanız ' ka izale edecek bir ilâç keşfedilme- | Yazan: elbette alâkadar oldukları için gel müiştir.. Eğero hatip bu müddet zar fında bir tek iyi ve mânalı cümle söylese bile alkışlar ve memnun evi- ne döner. İnsanlar iyi nutukları severler. Çünkü bir nutuk onlar üzerinde ga- yet büyük tesir yapar. Ve iyi hatibi göklere çıkarırlar. Birçok memleketlerin devlet a- damları ekseri i halkın teveccühünü ve nazarı dik* Fransız ihtilâl hatiplerinden Mirabo devrinin meşhur katini yalnız iyi ve güzel söz söyle- yerek kazanmışlardır. Dinleyicilerinizden hiç bir zaman özür dilemeyiniz. Hiç bir zaman kendi kendinizi küçük görerek, lü- zumsuz tevazula söze başlamayı: niz. Sakın böyle (sayın dinleyicile. rim!.. Sizi sözlerimle uzun müddet sıkmıyacağım.) veya (sözlerimi s0- nuna kadar sabırla dinliyeceğinizi ü- mit ederim) gibi yahut'da buna ben” zer cümleler söylemeyiniz.. Sakın (hazırlıklı değilim) diye söze başlamayınız. Hatta sahiden hazırlıksız olduğunuz zamanlar bi- le.. Çünkü hazırlıksız olatak söz söy: lemeye kimsenin hakkı yoktur, Mu- hakkak olan bir şey varsa oda dai- ma irticalen söyleniyormuş süsü ve" rilen nutuklar bile, evvelden çok dik katle ve cok çalışılarak hazırlanmış» tır. Halkın sizi'daima zevkle dinle. diğini ummalısmız ve bunu gayet tas bii bulmalısınız. Nokta 5: — Dinleyiciler münek- kit değildir. Hemen her hatip başlangıçta din leyicilerden korkar. Gelenlerin: o- rada bulunup nüt;k haz duyan bir halk kütlesi olduğunu unutur. Dinleyiciler gayet kolaylık. lamemnun olduktan başka hiç bir zaman da münekkit değildirler. Halk hatibi tiyatrodâ yeni bir piyes sey- reden tiyatro münekkidinin şözivle görmez. Bilâkis kukla seyrelen bir ! çocuk safiyetiyle ona bakar. Essen, dinleyiciler hemen daima her hatibi yüksek ve iyi görmeye meyyaldir. Halk, hatibi, anlamadığı mesele: lerden bâhsetmiş olsa bile, hürmetle | dinler. Hatta bazan saçma ve ma: nasız fikirler ortaya atan hatibi bile sözlerini kesmeden sonuna okadar dinlemeye tahammül eder. ğu kadar meydan vermek lâzım gel diğini zanneder, Görüyorsunuz yal Halkın sizi nasıl karşılıyacağından korkup da sinirlenmeniz için hiç bir sebep yok. Bilâkis halk-ekseriya hatibi lâyik ol. duğundan daha iyi karşılar ve biraz iyi ve makul söz söylemişse ondan öyle kimselerdir ! dinlemekten | Çünkü | hatibin noktai nazarını açıkça ifade | edebilmesi için ona mümkün oklu. | ERTUĞRUL MUHSİN memnun bile kalır. Hatip nutkiyle bir şey öğretmeyip de sadece güzel konuşarak dinleyicilerini işgal etse bile kâfidir. Onlar bundanda zevk duyarlar. İKİNCİ TECRÜBE: Eğer bu kitapta yazılanlar bir st- nıfta (**) tatbik edilecek olursa ta- lebelerin yarısı bir tarafa, yarısı dr ğer tarafa oturacak tarzda (sıraları tanzim etmelidir. - Bu suretle smıf biribirlerine karşılıklı oturan iki kıs- ma ayrılmış olacaktır. Böylelikle her | talebe kendisini bir dinleyici kitlesi karşısında hissedecek ve buna alışa. caktır. Bu oturma tarzı iyi söz söyleme öğreninceye kadar tatbik edilmeli ve böyle kalmalıdır. Bu karşılıklı o- turan iki talebe kümesi arasmda mu allimin geçeceği kadar bir yol birer kılmalıdır. Smıf bu tarzda tanzim edildikten sonra her talebe teker te» ker ayağa kalkarak şu cümleleri söy-' lemelidir: (Eğer halk şikâyette bulunuyor» sa ya haklıdır. yahutta bir hataya düşmüştür. Eğer haklıysa ait oldu ğu makamın tahkikat yapmasını is. temek ve kabahatliyi cezalandırmak borcumuzdur. Eğer yanılmışsa bu- nu da halka bildirmeğe ve ona hata» sini göstermeye mecburuz... ) “Lord Chatham,, m nutlcundan, (Devamı sahya) * (9) İlik makale geçen salı günkü. (*) Muharrir bunu iyi söz söy- lemeyi öğrenmek istiyen veda Asılırken ülen haydut Cinayetlerile dar ağacında da iftihar etti Aşağı Avusturyada Kems şehrin. de birçok insanları öldürmekten suçlu Pritz isimli bir haydut geçen İ hafta idama mahküm edilmiş ve hükümden üç saat sonra darağacına çekilmiştir. Haydut idam sehpasmın altında” ki masaya çıktığı zaman şeytani bir kahkaha dakikalarca müddetle vü- cudunu sarsmıştır. İlmiği kendi e- liyle boynuna geçirirken gene güle- rek şöyle söylemiştir: * — Ben birçek kişileri öldürdüm, fakat beni kanun ancak bir defa asa” bilecektir! Pritz bir kadınla bir sikek öldür- müş, karısının kafasını balta ile uçur muş, övey annesini zebirlemiştir. Bundan başka birçok soygunculuk- ları da vardı. İdam kararını divanı İ harp vermiş olduğu için temyiz veis- İ tinafı yoktu. | Tesiihat yarışı ve demir fiatleri Avrupa memleketleri teslihat yas rışina “irdi gireli ham demir ihti* yaca kâfi gelmediğinden hurda de mirin fiyatları yükselmeğe başladı, İki üç sene evvel hurda demirin to. İ nu beynelmilel | piyasada 10 şiling İ (bizim paramızla 325 kuruş) eder. | ken son haftalarda İngiliz “piyasala. İ enda hurda demirin tonu 3 ingiliz lirasına (bizim paramızla 18 lira yet miş bes kurus) fırlamıştır. Bundan baska ham demir fiyat ları da yüzde elli nisbetinde artmış bulunmaktadır. — ©