MM rn Se Şen Fıkralar ha, Kürü Üğcan ogün öğ Balan oynamak için ar- Gir | Yelman'ın evine gitti ola, “en de annesi ona âdet Çesitleri verdi Dap Y Yakti gelince Yelman" i Ozcana kremalı kos tan “alay Pasta verdi. Öz- Ya Çek teşekkür ederim ba- Deği >eciğim! Yanda Bunun üzerine ba - — sl Ölem <ici bir çocuksun Van'ı #örüyor musun Yel - tig, “e ben böyle nazik , e, şocukları severim! de - ” a nindenberi Bize ie demindenberi İsmeemekte olduğu şeker - <p Sösterdi ve dana, bu şekerlemeler- hi, eniz, size daha büyük Bin, etle teşekkür ede - Mez mi), Mine Meri tavukçunun dük- <A Birerek ; ği tavuğunuz var? A sordu, Ma yle tavuğum kaldı bar <A p/»İNİ mi istiyorsunuz? Wir üç tane satın ala- En sert etli olanları READ WE We, ayır ben eözümü iyi iy En kartları hangileri" e diy en kartları şunlar - e de etleri serttir | vse ötekilerini alı - & iyi l, X be $ — Gözlerini gö özle, trpkı annesinin bi haftaki polis Bar, “€tesinin halli iş Afiyesinin hakkı var , tar! ui İekeleri sağda oldu. Sin kiran, mumu sağ Balay tuğu besbelli. Birar Bk agi bekciye indirdiği br ay edi. Eğerki ine ai bıçağı muhakkak Ardı, Kulakları N OYanan vkesiciler Konyada bir yankesici Pa; elleriyle kulak- a x MY bir boya ile boya” ii boya ne kadar Yıkansın tam dört hap Sikimaz. Dördüncü “Ci eğ 2 Sonunda ise yanke- hiç me Doğan Kulaklarını tek - Meba in polise git yi bir sene müd- ini ÖR haftada bir ğin «> lece boyatır, eğer nt yapımında hiç bir kam “böy e Madığı görülürse haktan affederler. ik ğine Amcası: — Ya burnu? tıp kı babasmınki.. Çocuk:'— Ayağımdaki pantalon da ağabeğimin. Doktor: —Eğer iyi olmak istiyöran- nız, aklınıza geldikçe bir ka- deh konyak içeceğinize bir * elma yeyiniz. Hasta: — Ama da yaptınız bay doktor; günde yirmi beş el. ma yenir mi?.. KA. EK Lokantada: Müşteri — Garson bu çor bayı içemiyorum. Garson — Durun baş gar- sonu çağırayım da ona şikâ- yet edin. Müşteri — Baş garson bu çorbayı içemiyorum. Baş garson — Ya? “du- Tun aşçıyı çağırayım da baka- rm bu çorba niçin yenmiyor? Müşteri — Aşçı bu çorba” Yı içemiyorum. Aşçı başı — Müşteri — Kaşık getirmedi. *#* * Birisi mektup yazar fakat tam o anda arkadaşının arka - dan yaklaşarak gizlice mektu- bu okuduğunun farkına va - rr ve mektuba şöyle devam eder: “ sx Sana daha yazacak - tm fakat arkadaşım arkamdan mektubu okumak küstahlığın- da bulunduğu için vaz geçiyo rum. ,, Ötekisi şaşırarak bağırır: — Aaa.. Kardeşim, valla - hi okumıyordum | — Hesap Bilmecesi Kaç yumurta Alay bir köyde kamp kur- du. İaşe yüzbaşısı, bölük emini onbaşıyı yanına çağırarak de- di ki — Alayın yiyeceğinde de gişiklik olması için bügün yur murta vereceğiz. Şiradi bir a- raba al, civardaki bütün çift likleri gez. Fakat çiftçilerin biribirini kıskanmaması için her bir çiftlikten ayni sayıda yumurta alacaksın. Dedikten sonra eline kâğıt kalem alarak çiftliklerin adı- nt yazdı ve onbaşıy'a verdi. Onbaşı saat dokuzda yola çıktı ve tam öğle vakti geri- ye gelerek 1079 yumurta ge- tirdi. Onbaşı kaç çiftliğe uğradı ve her birisinden kaçar yu: urmta satın aldı? Haftaya kadar bunu kendi kendinize bulamazsanız, ce* vabmı belki ben size veririm. — Nebatlar nereden nefes alırlar? — Siyatlar diktadki de likten! TURLU BEL YA ÇArTIK yi ğini ÜMİT. SIZKELAN Yazın KENDİSİ İL8 EVLENMEM, İME<BU RİYEN İ KARŞISINDA İ LUNDAN KURT MAKIĞIN ÇAR” iŞMAYA" BAŞ. Kimya tecrübeleri Elegim Segma Bir bardağı ağzıma kadar su ile doldurunuz ve su hiç kıpırdamaz oluncaya kadar bı rakınız. Sonra suyun sathına ga - yet yavaşça iki üç damla kol- lodyon damlatınız. Bu erze- nın tesirini yıpması için bir iki dakika bekleyiniz. Suyun sathını parlatacak o- lan elegim segma sizi şaşırta” caktır. Bu hâdisenin izahma gelin- ce: Keğlodyon'un içinde olan nitro - sellüloz cisimleri suda erimediği için suyun yüzüne yayılarak incecik bir kasuk ücuda getirir. bu kabul. ise ğın akislerini kırar. Tecrübe: yi gündüz yapmak daha iyi- dir, Tayyarecilik haberleri Gerek askeri gereken sivil tayyarecilikte artık çifte sa” tıhlı yani üstüste iki kanatlı âyyarenin #'odası gecmis ve bunların yerini tek satılı tip kat'i bir surette almış bu" lunmaktadır. Tek kanatir tayyarelerle havada şimdiye kadar imkân- siz gibi görünen her türlü manevra ve canbazlıklar ya- pahabilmektedir. ,, Bundan sonra çift kanatlı ft tayyareler, yelken taşıyan va" purlar kadar nadir olacaktır. PA KALA AARLA EVLEN» MEK HİÇDE DEĞMEZ, NEDEN ALIKOYALIM Lİ SEN MİNERYANIN, İ HOŞUNA GiDECEKSİN, BURPAN BUWİ UN GİDELİM: TABI'i PEĞİLMİYA.. NIN ADETİ BAY Bu ADETİN ÇANI Ç SIN J AŞ İŞİN <AN yiyin ig KAŞIMI TARA CAGIMIM! SANDIN » KURTAR MA işi-) NİN TEHLİKELİ OLDUGUMU ŞİMDİ BU ŞATOYA a Len Çocuk hikâye LAR EN vöksgw 5! Yiğitlik dediğin böyle olur İhsan hiç bir şeyden kork” mıyan bir yaramazdır. Korkmadığımı kendisi söy lemekte ve buna inanmakta * dır. Yiğitliğinin sebebi arana- cak olsa, görülür ki şimdiye kadar hiç bir tehlike ile karşı- aşmadığı için, korku nedir bilmemektedir. İşte bu yüz - den, yer yüzünde tehlikenin bulunmadığına inanır. Fakat günün birinde başma gelen bir iş, ona düşüncesini değiştirtti . Kurban bayramı tetilini Pendikte teyzesinin €- vinde geçiriyordu. Sak ge cesi fırtına koptu. Ortalık al- tak bullak oldu. Ertesi sabah İhsan gök yüzünün kapkara, denizin de pek bulanık oldu- ğunu gördü. Dışarıda kimse- cikler yoktu. Böyle havada, kim sokağa çikar ki). Bizim çocuk böyle bir gün- de evde kapalı kalmak isteme- di. Deniz kıyısına kadar git ti. Lodos rüzgârları, koca ko- ca dalgaları getirip sahile çar- pıyordu. e İhsan dalgaları gözetlerken, arkadan gelen bir ses üzerine döndü. Kendisine daima arka" daşlık yapan, süt kardeşi Ah- medi tanıdı. Bu çocuk gemiler. de muçoluk yaparak ekmek parasını kazanıyordu. — Ne berbad bir hâva bay İhsan! Bu saatte denizde olan” ları düşünüyorum. — Berbat hava mı dedin? Ben hiç de böyle düşünmüyo” rum, Kimbilir ne eğlencelidir. Düşün hele: “İnsan bir asma salıncakta gibi sallanır. — Ben de asma salıncak - tan hoşlanırım ama, deniz üs- tünde sallanmak hiç işime gel mez! — Hele şu gemiciye de ba” kın! Yoksa korkuyor musun? — Evet, böyle bir. havada deniz üstünde olsaydım, hem de çok korkardım. İhsan bu sözlere gümbürtü- lü bir kahkaha attı: — Ben de, seni yiğit bir ço- cuk sanırdım. — Herhalde cesaretim var- dır, — Ama da cesaret ha! Dal galar Mile yüreğini titretiyor sen gâlba tatlı su gemicisinden başka bir şey değilsin. Ben ise, seni burada görünce kayığınla küçük bir deniz gezintisi ya- pocağımızı sanıyordum. Pu sefer de Ahmet gülüm- sedi: — Peki ama siz korkmuyor musunuz? — Korku da neymiş? Eğer kayık kullanmasını bilseydim, burada bir dakika durmaz de- nize azılırdım. Ahmet omuzlarını silkti ve hiç ses çıkarmadı. İhsan ise sözlerinde ediyordu: asrar — Anlaşıldı; korkuyorsun! Bir kayık gezintisinin beni ne kadar eğlendireceğini bilemez sin? — Boş yere niçin çenenizi yoruyorsunuz? Bunun imkân- sız olduğunu benim kadar siz de bilirsiniz. İhsan onu alaylı bakışlarla tepeden tırnağa kadar süzdü: — Haydi öyle olsun! Senin kaç'para ettiğini şimdi - anlar dım. Küçük bir kız kadar br le yüreğin yokmus! Ben azgın bir denizin nasıl olduğunu an lamak istiyorum. Tek başıma açılacağım. Senin gibi taban cız bir arkadaşa yalvarmak - tansa, tek başma gitmek bin kere daha iyidir. (Devamı var? BULMACA Dokuz harfli büyük mem- lekelerden birinin adıyım: Baştan 1,2, 3, 4, ve 5 inci harflerim bir kümes hayva» nm İ, 8, 9 harfim kervan. İarm konakladıkları bir ye- rin adıdır. Yine 3, 5, 6 har- fim de tanmmış büyük eğ. lönce şehirlerinden birinin iğ» mini ifade eder. Bilenler arasında birinci, bir saat, ikinciye bir bere ve üçüncüye de iki küçük şişe esans verilecek. Ayrica 200 kişide muhtelif hediyeler alacaklardır.