Vicdan azabı m e çok bozuk, çok bo- > vx Pek sarsıldı... Onun ablikmı iniz. O, bu vakadan, bu fe a kendini mes'ul addediyor. — Cinayet mi? ka bilir... Herhalde! e İrili bu sözleri konuşanların yan- Yaklaşarak sordu vana ye çekilmiş ne fısıldaşıyor- Zi Bedi, iğaret ederek: na Yaraş ol! den bahsediyo. via salondaki adamlara bir göz - sahibi Bay Âli gayet zarif, Kene bir y Âli gayı Birka, kadınla besik O; kişi, pe dizilm Yle bahçeye çıkmış. Ayal, ço- » Cemal de ne bozulmuş yahu... keki onu söylüyorduk... Yemek Ağzını bile açmadı. — gen âçmaması heri Bm al 2 sen li in haberi yok mu? ), hay Olup Cemalle Vecihenin Ha”. yek Canım, araların Rin Yaln Mk l Orad “Eh İna re ün, a Bone? sey! . dedi, boş Sumızda bana da bir yer aç üyım... Hava da nekadar gü. “İğylis gibi bahar kokuyor... Veci- is gibi kökuyor.. Lâvantası lr kir geliyor... Demek Cenal £ ? Sk Msi; Ne cesaret7., iç ÖX zarif kadındır... Çok hassas, Sok im .G iy ilâve etti: Mey, amafih, Cemal ona ilânı aşk — Vecihe onu öyle bir 86- Bağ »- Zaten hiçbir erkeğe o mü- kağ 22... O, kocasını seven Daha doğrusu Veci. yeti... Rştuğunuza bana alatsa- Paz. çe Dak et, felâket.. Neymiş onlar Mi ayas kadına bakarak: dhç k tah aşkma yavaş konuş... Ve- Mütej, Müştuklarımızı işitebilir. Bu iz ya âdeti hasta etmişti... Bi- Man: m Yok Sanım... O bizi işitmiyor.. N: > dalmış... Baksana yü. #nl dikkatle oynuyor. Ee aitmiş k Tiz, — « Haydi şöyle yaklaş. Yâvaş yavaş söesizce, beş | İki hemşire gibi biribirlerini j Uslu, sı e bsta- | nin yanında 0. | altı sene evvel Uludağda cereyan 6. den vakayı anlatayım.. Birkaç aile toplanmış, kış mevsiminde eğlence yapmak üzere Uludağa gitmiştik. On i kişi kadar vardık, Bu meyanda Veci, he ve arkadaşı zavallıcık Semiha... Bu iki kadını seyretmek bizim için cidden zevkti... Ne güzel tezat teşkil ediyorlardı. İkisi de sön derece zarif, Bütün kanfo a, vesaltaizliğe rağmen daima İyl giyinmiş ve iyi ta- ranmış olarak meydana çıkarlardı. sever» Terdi Ahlâken de zıd oldukları halde çok iyi anlaşırlardı. Vecihe malüm: re ciddi bir kadın! Semi- gapkınlıklarını he. Zavalltcık yalnız ha ise, koc pimiz biliyor kalmıştı... hinde epeyce dedikodular da çıkmıştı, Ne derece doğru olduğunu tayin ede. mem... Fakat her halde hayli oynak. lardan sayıkyordu. Velhasıl bu iki kadın » bi iddi, biri deli - biribirle- rinden hiç ayrılmazlardı ve çok iyi anlaş rdı. Baş başa kaldıkları 22. man çocuk gibi şakalaşıp güldükleri igitilirdi. Ceraslle be: kadan bir gün ev- vel uzun bir gezint vermiştik, Kimseyi iz, dağın meçhul ve tenhâ taraflarını dolaşmıya karar verdik. Pek uzaklara, 1a3ız ve kimsesiz yer. lere doğru yürü ye kararmıştı. Orma; ve kayalık erden geçyorduk. İn cin yoktu Birden, Cemsi, parmağı ile bir şey- ler işaret ederek: - Baksana $u delilere... Vallahi ip insanlar... ş nişler, vi 'erimizde durduk. Onları seyredi. t hızlı bize doğ- Yaklaştıkları ordu: geçti mi? ru geldiler... ri, nefes nefese Cemale “ema basla di açıktı, Üstleri başları yr Bir tanesi kayalara tırmanırken lanmış olacak, eli. nin üzerinde büyük bir kan ekesi vardr. Sert bakışlı, garip balli adam- lardı. Merakin sordum: “— Nereden geliyorsunuz? “Biraz daha munis halli olan genç güldü: “.- Üç gündür dağdan dağa dola. efes aldılar. Terlerini - sildiler. Biribirine bakışarak: “Cemal, A onalrı süze- rek: “ Güle güle... “Herifler gözden kaybolduktan son- ra arkadaşıma “döndüm: “— Ne diyo güle güle diyorsun”. Bunları halinde bir gariplik sezme. din mi? Ya kaçakçı olacaklar, ya eş Kiya... Kimbilir'ne hajt ettiler ki jan. darmadan korkuyoralr... m vazi, femiz hemen gidip bunları karakola haber vermek. fArknst yarın) EVET, AMA Bu YANTİILATORU BURAYA Kim O sırada genç kadın aley- | yapmıya Zarsr | yanımıza sima. | Ne | vakit, bi- | HER HALDE Dugi RIN İŞİNDE âzZığ Mı$ HAYALLER. DEN BİRSİ OLA, Tonton amca Tavşan avlıyor Bugün büyük yecimiz Ömer Seyfettinin ölümünün 17 inci yık dönümüdür. On yedi yıl önce e diyen gözlerini hayata kapayan Ömer Seyfettinin bugün bile yerini dolduran olmadı. Bu boş yer doldu— de ve Türk dilinde devr kayıtlarından sıyrılmış bir sima Bunu Sadri Ertem bir yazısında şi İ Je anlatıyor: edebiyata hakim olan zebanilerin elinden Türkçeyi kurtarmak her halde üstün bir sanatkâr olmak ileri bir şeydi. Eğer müptezel bir kelime olmasaydı oha dahi diyecektim. Fa- kat edebiyatta dahi ve üstat kelime- leri artık tamamen kiymetini kayb- etmiş olduğu için ona ben bu işte büyük üstat diyeceğim. Çünkü bu büyük üstadın elinde bugün istik- lâlini istediğimiz, inkılâbı yolunda çalıştığımız güzel Türkçe edebiyat örneğini verdi.,, Burada Ömer Seyfettinin yarat: tığı çığır tahlilini yapacak değiliz. Miki vediler arasında ye ANLAŞILAN UYAN yy LARIM BİZİMLE E NİYOR LAR LA İümünün on yedinci yılmda tam yirmi iki yıl önce “Türk Sözü,, mecmuasında “Türk Sözü,, başlık'ı yazısını iktibas ediyoruz. Bu yazı, merhumun Türkçülüğünü en bariz hatları ile aydınlatıyor. İşte makale: Şimdiye kadar birçok kita; du. Muharrirler: — Ah bizim Türkler. Diye başlarını sallıyorlar ve: — Ah, hiç okumayı sevmiyorlar, bu hal ile sonumuz ne olacak?. Diyorlardı. E lalbuki Bir'kere kendisinin konlştüğü ile yazılımıyordu. Her milletin old ğu gibi Türk milletinin de kendine mahsus bir dili vardı. Çoluk çocuk, büyük küçük, kadın erkek, herkes bu güzel dil ile konuşuyordu. Hiç birbirile konuşurken anlaşamayan Türk dünyada var mıydı? Hayır. Okumağa gelince hemen Türkle- rin hiçbirisi okuyup anlamıyordu. Türklerin biraz okumuş olanları el- lerine kalemi alınca Arapça, Acem- | ce lügat paralamağa, Arapça, Acem ce, terkipler yapmağa kalkıyorlar ve | | illerin birleşmesinden milletler çıkar, “bir marifet yapıyoruz... zannedi- yorlardı. Türkler Osrsanlı hükür geçti. “Edebiyat ve ilim, Türkçe bir satır yazı yazılmadı. nadolu Türkleri 'saz şairlerile, milli destanlarile, yaruk türkülerile yine kendi dillerini kaybetmemeğe çalış- tılar. Son asırda Arapça, Acemce lügatlar, terkipler yavaş yavaş terk | olunmağa başladı. Bugün milli Türk sarfı istikl, kazanmağa yüz | tuttu, Yarm ümit ediyoruz ki Türk halkının manastnı bilmediği ölü ve ecnebi kelimeler. kitaplarımızdan güzetelerimizden kaybolacai , Çünkü lisan göz için değil, kulak an İisan- KONU$ kı Sv. YU YORLAR VE GLE- R/ 17 sene evvel Eşsiz hikâyecimiz . Ömer Seyfeddin öldü rı Ömer 22 sene evvel “Osmanlı diye bir millet yok, Osmanlıca diye de bir lisan kabui olunmaz, diyordu rulsa bile Ömer, Türk hik çe ğin- ! plar ve | risaleler çıktı. Kimse alıp okumuyor. | bugün dı. Yoksa uydurma bir yazı lisanı değil, Türkler konuşurken hep milli ve tabii sarfile, kaidelerile konuşuyor- ler, hiç Aripçi, Mesmce cemi edat larını kullanmıyorlardı. Konuşulan hakiki Türk dilinde en ziyade göze İ çarpan bu saflık, bu tebüilik idi. Ko- nuşurken olduğu gibi yazarken de Acemce terkipler yapma- “Muhammedin yaşadığı devirde | Ömer Seyfeddin mak, Türk halkının manasını bil mediği Arapça kelimeleri, cemi ka- idelerini kullanmamak bugün hangi millete mensup olduklarını anlamış genç ediplerimizin ve şairlerinmizin başlıca meslekleridir. Hatta içlerinde çokları Arapça, Acemce terkip kai- deleri gibi aruz veznini terk ile şiir- lerini milli aruzumuz olan hece ve- : iyorlar. Madem ç ürk çeye bir ehenimiyet verdiler, yakm- da herkesin okuyup anlayacağı gibi şeyler yazılacak, Türklerin de 'bir edebiyatı ola dillerile iftihar edeceklerdir. Ömer Seyfettin, bomba, felaka, diyet, Efruzbey gibi hikâyeler ye- zarken dili ve Türklüğü ilim yolun- aydmlatmağa çalışıyordu. » kimler Osmanlıca ders hı bir yazısında * şunları yazıyor: Kabilelerin birleşmesinden iller, Lisanı bir olan halka “ millet, de nir, Milletler hep lisanla ayrılır. Türkler Turanda oturan bir mil- lettir. Ve Ksanları asil ve esas itiba- rile birdir . F her milletin olduğu gibi Türklerin de muhtelif lehçelere ay- rılmıştır. Buharanın, Semerkandın, Orenburgun, Kırımın, Kastamoninin | Adananın, Kerkünün şiyveleri baş. ka boşkadı Fransada bile lehçeler ayrı ayrt- (Devamı 12 incide) (0) Ömer Seyfedilin 836 yık 6 Mart günü san* birde Tıp Fakültesinde göz. İ lerini yumdu. / BİZİM YOLU İ MUZU ŞAŞIRT. Mapte YOR.