6 Mart 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

6 Mart 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bc Kalktım ia Hovs a kamazadan önler geliyordu. Mayer Ve genç kıza tiarrüz ediyor Mi Vertede idim, Kapanmış ölancsmı al bü aralık Sınit kapıdan dışa aza, : Mis Hovet kendi küçük kama Payam. Taarruzdan kurtulmuştu. Rem kadar açırık kamaraya işini oldu. Nerode do Simit düne. ki en kopuyordu. Nihayet açtı. ie itin Mir bileni olduğunu zannet, i tp İyi, Pencereden ntiamndan evvel yn NEVER mzatzmıştım. Bu merdivendi. merdiven Eğer Mis Hovet olmaaaydı İndiremezdin. Eporcu olduğu için dezizetik, Yapımş, o tarif ett, İpleri ü #eniye sonra fllkamızda Btmilen © uzaklaştık. Siste, #ehİM bulduk, büyük bir tasa, takal gördük. Bindik, Miz Ho. ötüreyim diye düşlindüm. Bas olduğumu bilmiyordum. Bize Verdim. Karımın oaünla emindim. Ayrilirken, başka bir sandal # İf g 74 ii g2 / # 7 7 z : *; 7 â bir kayyıkçı olan bir san. miye doğru gidiyordu. Acaba ettik. Yoksa bu Yeşi ha. E Ş #rğ 23 LE Yolumüru sormak hiza cevap vermedi ğin 1 # Z. Savin!, sen o yatmalısm. Hovet yarın sabah, bir ii Tl 7 İN, ii ik ediyorum. Şayet, burdan ir vaziyette #izinla Karşm #mlin olunuz ki, ben bir hi, Mrelket edeceğim. diyar Bellaminin geldiğinden bir Ben İşi, Karısı, bunu, Piter gi. a. hatırinitr. Bavini; i “edi, fakat bunu söylemek 8, er fi bir gey söylüyeceğim. Babam hakkında Oturdu. ve ona, bir İrez Suğu geceyi ve gördüks Mis Hovoti kapıyı açması için | i 'Tülrika numarası ace ÇEVİREN ja — Ben site tuhaf bir şey daha söyliyeyim. Valeri, ona, şatonun bahçesine gittiği gö ce mütfakta duyduğu garip gürüütüleri, k» rılan tabağı, kediyi ve bulduğu > yeşil oku ünlatir. Fiter oku görmek 'stedi, İçeri, eve #irdiler ve Valeri ops okü © gösterdi Cim muayene etli ye: Bu, dedi, ah beş santim fazla, Bu ok, eskiden, ök mtsahakatarındz kullananlar, dan biri Eli İle sivri ucu muayene etti; — Hem de el ile yapılmış. Yari, spor ma. guzularmdan tahkikat yapmak imkfn; yok. *Esâsen bütün ok el fi (yapılmış ve gayet güzel bir iş. Fakat. Daha dikkatli müsyene etti — Sekiz on parmak izl var üzerinde. Beb Ki sizinkilerdir. Bununla beraber musyene etek lâzım. Müssüde eder misiniz oku alar yin? Valari' şideâtle: “- Bayar, Dedi, Bu reddedişte öyle bir. mann verdı ii Fiter daha evvel bunu © düş pişman oldu, Genç kız; Yeşli hayalelin kim olduğunu meydana çikârarak olan izlerin tanyyn stresinden korkuyardı, Cizmi uku genç kıza iade ederiren Mösyö Hoket girdi, Mösyö Hovet: — Yavrum, Diye söze başlarken Yeşil oku gördü ve sert bir nesin Bu re? Diye olu ald. Bosra birşey söylemeden, odadan çıktı, Oku götürdü. İki genç bakıştılar, Valeri o kadar bi. yük, bir iştırap içinde Wi! ki, Fiter büyük bir merhamet duydu ve genç kıza yaklaştı. GECEYARISI SESLER Gar şatosundaki köpekleri, Bellâmi geri gündermişti. Artık hizmetçiler rahat nefes alâbiliyorlnrdr. Bonra Bellami kAtibini ça, Bırarak: — Süvini, dedi, bu köpekler de bir işe yün rTümıyor, Geri gönderdim. Yalnız bana, w vi #isre elek için bir adm İarm, Karı, niz bü işi göremez mi? içeri — Bu akşam soyunmayınız: bat taniyenize sıkıca sarınınız. Ben az sonra gelirim. İri yarı İsveçli şaşkın, şaş kım Serinin herifte Yarın gemideki bütün gemicileri bir iş bularak karaya göndereceğim; gemide bir sen, bir çocuk ile ben ve arkadaşım Pavloviç kalacaktır. O zaman sana son sözünü soracağım; o son söz benim işime gelmezse, küçük çocuğunun, kendi gözlerin önünde parçalanıp öldürüldüğünü Rokoff bu müthiş sözlerden son- Ta, bu kadar münasebetsiz bir zaman da kamaraya girmiş olan şaşkm aşçıya, bir kere bile bakmaksızm güverteye çıkıp gitti. Aşı İsveçli Andersen de yüzünü Ceyme çevirmişti. Şimdi bu yüzden ve bu gözlerden bütün şaşkınlık, sersemlik izleri bir maske gibi dü- şüp-yok, olmuştu, O saşkmlık ve ünce ve bir e UGG RUNA Beş gün sürecek kısa bir roman: | Onu ilk defa kasabanın çarşısında gördüm. İki keçi almak için pazarlığa girişmişti. Ben de karımis çilek alı. yordum. Fakat bize meyveyi satan kadın iki dakikada bir başmı çeviri- yor, başka bir şeyle meşgul oluyordu: Dikkat edince keçi pazarlık eden kü- dma baktığın: gördüm ve sinirleştim. — Kuzum, ne diye göziln hep onda? O karıda ne var?... Ne demeye bizim- le meşgul olmuyorsun? . diye çıkış” tım, — Affedersiniz efendim... Onu az buz sanmayn.. “Karı” dediğiniz Hamdi'paşanın hanrmefendidir. İşte beyim... Sepetiniz hazır.. iz Parasmı verdim. İlerledik, Hamdi paşanın hanımı da, keğile. “rini almış, iplerini iki eliyle tutmuğ, yürüyordu. Kır saçları, baş örtüsü- bir kadındı. Derisi kemiklerine yapış- mış denecek derecede zayıftı. Yaşma göre gayet sağlamdı, Sert adımlarla ilerliyordu. Halk ona merakla bakı- yor ve kendisini hürmetle selâmlı yordu. Biri şöyle söyledi: . — Bu tarafa kırk yılda bir gelir. On fersah ilerde, dağdaki evinden, yetmiş beş yaşında inip çıkmak kolay değil... Yokuş da diktir ha... Muharrirlik merakı bu ya... Hemen fa karıştım: » — Arabayla gelmiştir. — Yok canım... Ne münasebet! Hem. arabası yok, hem de oraya kağnı bi. le tırmanmaz! Onun evinden başka orada ev yoktur. — Yalnız mı oturuyor? Yazan: Edgar Rice Burrowghs Kak Ser AS yor, beni bir şey anlamaz zannedi- yor, ben ise değil yalnız İngilizceyi Fransızcayı da konuşabilirim. züne şaşkınlıkla baktı, sordu: — Peki ama, bana nasıl yardım edebileceksiniz? İri yarı adam: — Rüzgâr esecek, hem çok hızlı esecekl.. Dedi ve başmı sallaya, sallaya ka» maradan çıkıp gitti. Akşam olunca, İsveçli aşçı ak- şam yemeği getirdi. Alçak sesle kadma dedi ki: — Bu akşam soyunmayınız; bat- taniyenize sıkıca sarmınız. Ben az sonra gelirim. İsveçli bunu söyler söylemez ka- pıdan “çikmak. istedi. Fakat Ceyn onu kolundan tuttu, * srvişmasına meydan vermiyerek srdu: Ya, mini mini yavrucuğum ne olacak? Ben onsuz bir yere gi- dememt!.. — Size ne dersem, onu yapmız! Size elimden gelen yardımı yâpıyo- nIZ. Aşçı çıkıp gidince Ceyn, şaşkm- lik içinde, yatağının üstüne kapan- dı. İsveçliye inanmamalı mıydı? Ne olursa olsun bu aşçı Rusyalı Rokof canavarından, daha kötü bir adam olamazdı. Ceyn böyle düşünürken, “belki on defa segili çocuğunu ele geçir. medikçe, içinde bulunduğu bu Kin- ar vapurundan çıkmayacağına tmişti. Bununla beraber içinde bir türlü vazgeçmediği bir ümit vardı. Aşçı m AŞUT. N TAE a 6 MART — 1937. Nakleden: o Hatice Süreyya — Öyle gibi... İki kızı var ama. Tam akıllı değil. Bizim tabirimizle “karışmışlardan".. Güldüm. i — Karışmış mi? — İşte efendim... Sizlerin aptal de. diği... Konuşmasını"bile bilmiyorlar... Görmedik ya: öyle diyorlar... Annele. ri gene senede İki üç kere ortaya çı- kar. Fakat kızları kimsenin gördüğü Karım bana seslendi: . “ « Haydi sen de... Alay ediyorlar... Yürü... Evimize dönelim. Sepette çi- Tekler bozulacak. Gülerek, konuşarak döndük. On onbeş gün sonra sevdiğimiz ahbaplardan bir karı koca bize misa- fir gelmişlerdi. Birlikte gezintiye çık- tık, Dağ, bayır, tırmandık. Nihayet yolumuzu kaybettik. Kadmlar hem gülüyor, hem de yorgunluktan şikâ. yet ediyorlardı. Arkadaşım Fahri: — Nerede olduğumuzu bir bilsek a. .na yolu bulmak Kolay olurdu! . dedi. Görünürde de hiç ev yok. Karm eliyle uzaktan bir dumanı şaret etti: V — Bak, bir şey tütüyor. ç — Yok canım! duman. o“ — Belki bir çobanm yaktığı ateş. — Deli mi oldunuz? Bu havada &- nm kendisine dediği gibi soyunma | dr. Ve ne olacağını beklemeğe baş- ladı. Ceyn tam gece yarısında ve dışa- ndan kamara kapısma tırmanıldığı: nı duyar gibi oldu, Kapr yarı açıldı ve Andersen göründü. Adamın sağ kolunda bir bohça vardı, :sol elini ağzına doğru kaldırarak, baş parma» ğını dudaklarına koydu, Ceyne: — Susl.. Bu bohçayı da al ve be- raber götür. İçinde ne olduğunu gö- rünce sakın gürültü edeyim : deme. İçindeki senin çocuğundur! Genç anhe bohçayı: İsveçlinin elinden kaptı, ve maşıl mışıl uyuyan çcuğu, çarpan anhe yüreğinin - üs- tüne, sıcak sna koynuna yerleştir. di. İsveçli tekrar fısıldadı: — Haydi geliniz; boşuna geçiri- lecek bir saniyemiz bile kalmadı.! Gürültü. çıkarmamaya o dikkat ederek Ceynle beraber vapurun öte- ki ucuna gitti. Çocuğu kadınım elin den alarak, onu. iskeleden aşağıda hazırlanıp bağlanmış sandala indir. di. Belinden çıkardığı bıçakla san- dalı bağlayan halatı kesti, küreklere oturdu. Sandal gecenin derin karanlığı içinde Mugambi çaymın pürüzsüz İ suları üstünde ilerlemeğe başladı. Andersen sessizce fakat çok kuv- vetle kürek çekerken buralarmı pek iyi bildiği anleşilryordu. Vapurdan ayrıldıktan yarım son- ra ay göğü kaplayan bulutlarm ara- sından kurtuldu ve ortalığı aydın latmıştı. Ara sira sulara dalan tim- sahların yaptığı gürültü, bir su ay- | gırının işitiliyordu. fını sarmış, adeta hapishane hissini veren bir ev. Ağaçalr biribirine girift olmuş, Adetâ bir çalılık. Karım, inli, yordu: — Ah, bir su bulsak... Bir su bul. sak... İnişli, çıkışlı taşlıklardan geçerek evin kapısma vardık. İtmek istedik, Kapalıydı. Bir zil, bir tokmak aradık. Yok. Eskimiş tahtaların ârasından bahçeyi seyrettik, Her şey kurumuş, harap olmuş. Çalı çırpı ortalığı bürü. gibi tekrar etti: — Su?... Su7... Su?.. Karım, eliyle içme işareti yaparak; — Evet... Su, içeceğiz... - dedi, Fakat öteki kapımın arkasında, ge. ne o menhus kahkahasma başladı. Sonra, birdenbire türkerek: —Anne!.. . diye mırıldandı ve kaç- mıya başladı. Arkasından beyaz örgüsü belini kamçılıyordu, Karşımıza kasabada keçileri alan İhtiyar kadm dikildi. O da bize bakı- yordu. Fakat gözlerinde hiçbir deli- lik yoktu. Soğuk, sert ve mütehakkim bir bakış, İnce dudakları seyrek diş- leri üzerinde büzüldü. Sordu: — Ne istiyorsunuz? Gayriihtiyari, hürmetle selimladık, — Yolumuzu kaybettik. Nerede ol, duğumuzu bilmiyoruz. Lütfen bize ka. saba şösesini tarif ederseniz pek mü- teşekkir kalırız. Karım tekrar yalvardı: — Aman kuzum... Biraz su. Fena halde hararet bastı. — İçilebilecek gibi suyum yok. Ya. rı yolda köy vardır, oradan $stersiniz. Arkasını çevirdi ve gitti. Karım fena halde bozulmuştu. Bir geyler söylemek istedi. Fakat sustu. Seniha asabiyetle: — Aman gidelim... Buralarda kal- mıyalım f- diyordu. Henüz birkaç adım atmıştık ki;da- yak yiyen çocuk ağlamalarını andirai feryatlar işittik. Bizim beyanlar he. lecanla: — Bunlar, olgun kadın seselri! . de- diler, . Kocakarı, beyaz saçlı aptalı döğüyor... Ne dehşet! Yorgunluğumuza Yağmen hızlı hızlı yürüyor, buradan bir an evvel uzak. Taşmak istiyorduk. Xola çıkmea, karım tekrar lâfı ağ- tı: Geçen gün çarşıda söylenenleri ha- tırlıyordu. — Bir kızı daha varmış! . dedi, (Devamı var) — al imdi ” :

Bu sayıdan diğer sayfalar: