Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
'Tefrika numarası: — 36 — YAZAN: Edgar Wallace ÇEVİREN: fa FAY BİR MEKTUP ALIYOR Kapt çalmdı. Fay gecelik elbisesi ile kapı ya gitt. Bir adam bir mektup getirmişti. Aldı. Fakat adam: — Bana, dedi, para vereceksiniz. — Neden? — Bilmem, bu mektubu bana mösyö Sa vini verdi ve öyle dedi, Fay mektübu kaptı, içeri girdi. Para bus- lup adama verdi. Mektup kurşun kalemle kargacık burgacık bir şekilde — yazılmıştı. Bir hayli uğraştıktan sonra şunları okuya bildi: “Lasi Mis Hoveti kaçırdı. Şıtonım önün den otomobille geçerken gördlhu. Otomobi Un arkasına atladım. Gölden İste — gittik. Mis Haovet tekrar çıktı. Vapura götürüldü. Takip ediyorum. Fitere haber ver.,, Fay derhal telefona atıldı. Birkaç — yere telefon etti. Fiter yoktu. Bizzat polis mü " düriyetine gitmek üzere — hazırlanırken bu aralık telefon çaldı. Fiter yorgun bir sesle: — Beni aramışsın, Fay, Dedi, Fay aldığı mektubu okudu. — Fiter derhal geleceğini cevap vererek telefonu ka padı. On dakika sonra, Fiter, yorgun, üÜstü başı berbattı. Traş olmamıştı: — Bir vâpuru, dedi, aradık. Bir şey bu lamadık. Acaba Savini nerede? Fay, onu orada brrakarak — mutpağa git miş bir kahve yapmıştı. Tam bu arada tele fon çaldı. Fay koştu, ve derhal Bellaminin Şesini tanıdı. Bellami sorüuyordu: — BSavini orada mı? — Hayır. Şatoda değil mi? — Burada olsa sorar raryrm? Dün akşam Çıktı, daha gelmedi. Kendisini görürseniz onu kovduğumu artık buraya gelmemesini söylersiniz, Fay hiddetinden titriyordu. P'akat sakin | bir sesle şöyle cevap verdi: — Sakm Lasi ile olmasım? Zira, Lasi, dün akşam Mis Hoveti alıp Gölden İste götür müştü. 'Telefonda uzun bir süküt oldu. 'Sonra Bel lami cevap verdi: — Ben Lasi falan tanrmıyorum. Mis Ho vet ile de alâkam yok, Söylediğinizi bir tür lü anlayamıyorum. Polisin bü işten haberi var mı? — Var. — O halde ne yapryor?? Ne netlice aldıs lar? Fay eli ile telefnu kapryarak suali Fitere sordu. Fakat Bellami şüphelenmişti, sordu: — Yanmızda birisi mi var? Fay bu suali de tekrar edince — Fiter eli ile “evet,, dedi, F'ay cevap verdi: ; — Evet. Mösyö Fiter var. Bellami hiddetle telafonu kapadı. Fiter ayağa kalkmıştı: — Şimdi, dedi, Saviniyi bulmak — lâzım, Önun bu tarzda hareket etmiş — olmasma pek memnun oldum. Doğrusu üÜmit etmez dim, Fay mağtrur bir eda ile: — Şey, dedi, onu iyi tanrmıyorsunuz. Çok iyidir. Fiter polis müdüriyetine döndü. — Orada mösyö Hovet kendisini bekliyordu. Adamca Brz gayet metin davranıyordu. Fakat: — Mösyö Fiter, dedi, kızımı bu tehlikeden kurtarmak için elinizden geleni yapmız, Fiter sinirli idi: — Eğer,dedi, yapılacak bir şey olsa, ya pilmiış olurdu. Affedersiniz mösyö — Hovet, pek sinirliyim. Mis Hovet gittiği vakit siz evde değil miydiniz ? — Hayır, esasen evde de olsam, — sizin gönderdiğiniz bir adamla gitmesine mani olmazdım. Bari bir iz elde edebildiniz mi? -— Evet. Ve bildiklerini anlattı. Sonra zile basarak bir kâtip çağırdı ve şu emirleri verdi: — Dosyaya bakmız. Lasl isminde bir as dam var. Henri Fransi Lasi... Eğer aldanmı yorsam “Old Balley,,de Üç sene evyvel, hırsız Iktan dolayı mahpus yatmıştı. Eşkâlini her tarafa bildirin, nerede görürlerse tevkif et sinler. Herhalde Goölden İst civarımda bulu nur, Fakat aradığımızdan şilphelenirse, müu hakkak bir tarafa saklanacaktır. r Möayö Hovet sordu: — Savininin ortadan kayboluşura ne der sİniz? — Şimdilik bir şey diyemem. Yalnız, Sa vininin karısma haber göndermiş olmasma memnüun oldum. Hayatımda onun yardımma ihtiyacım olacağını hiç düşünmemiştim. Fiter bir banyo yaptı. Giyindi ve Jiman polisile beraber limanda ne kadar gemi var sa hepsini aradılar, Bir akşam evvel aradık ları "La Kontessa,nın önünden geçerlerken geminin bacasından hafif bir duman çıktığı £I gördüler. Güvertede, bir gemici — dolaşı yordu. Fiter dedi ki: — Tekrar aramağa lüzum var mr bilmem ? Komiser cevap verdi: — Zannetmem. Dün akşam aradık hem hareket niyetinde bile olmayan bir vapura saklanmış olmalarına ihtimal vermiyorum, Fiter derhal Gölden İst — klübüne gitti. Barnett yeminler ederek: — Eğer, diyordu, size yalan — söyledimse şu anda Allah canmmnt alsın. — Bir şey var. Belkl 'Smit konuşstuklarınıt duyduğumu gö rerek mahsuüs yanlış malümat vermiş olabi lir. , Pa | — Siz La Kontessaya pttlklnrhıden baş ka birşey duymadınız mı? i — Duydum. Smit, gemiye gittikten sonra genç kızla evlenecekti. İspanyalı kaptana, kızın pek güzel olduğunu, gemiye geleceği zaman Üzerindekilerden başka bir elbise ol mıyacağı için ona bir sandık dolusu tuvalet aldığını söylüyordu. Emin — olunuz mösyö Fiter ben bütün servetimi bu klübü almak için sarfettim. Smit denilen herifi — zaten sevmem. Size bütün hakikati anlatryorum. Fiter, herifin doğru söylediğine —kanidi. Bu aralık gazeteci Holland — geldi. — Mis Hoveti getiren otomobil hakkında tahkikat yapmıştı. Otomobilin arkasmma bir adamm asılmış olduğu, iki üç yerde polis tarafından görülmüştü. Bu adamm Savini — olduğuna şüphe yoktu. Fiter: — Acaba, dedi, şimdi nerededir! Onu bul sak, Mis Hoveti kurtarmak kolaylaşır. Spik Holland izahat verdi: — Bellami bu sabah Londraya indi, Kapı cısmdan Ööğrendiğime göre, birkaç — gün şa toya dönmiyecekmiş. İşin tuhafı, Bellami sekiz senedir bir geceyi olsun — dışarda ge çİrmemiş, SAVİNİ SAHNEDE Savini için vapur, ve vapura — müteallik herşey tamamen yabancı bir şeydi. Vakla deniz seyahati etmişti. Fakat “La Kontes sa,, gibi bir şilebin tertibatmı hiç bilmiyor du. Savini, rıhtirma gelince, otomobilden at lamış, biraz ilerde beklemişti. —Mis Hovet şilebe gittikten sonra, boş bir sandal bülmuş onunla ve Smit daha gelmeden gemiye gel mişti. Orada güvertede boöş bir sandal gö rünce de, hemen içine girip — saklanmıştı. Savini orada, bir müddet düşündü. Şimdi ne yapacaktı? Şatonun önünde otomobilin geç tiğini görünce içerde Mis — Hoveti ve ayni zamanda polis kryafetine — girmiş olan La seyi derhal tanrmıştı. (Devamı var) Macera ve aşk romanı —103 — Asabiyetle haykırdı : “Seni şimdi baş kadınIrı odasına götüreceğim ve orada bir erkek olduğunu göreceksin !,, Geçen tefrikaların hülâsası: Üçüncü Muradın başkadım Safiye Sultan aslen Venediklidir, bütün ömrünce millettaşlarına müzaheret ettiği bütün tâarihlerde yazılır. Şim di, padişahin gözdesi bir rekabet * * * — BSenin kadınının erkeği... Hem de ne erkek! Kontes kendi ihtiyarı haricinde o. larak ağzından fırlıyan bu sözlerden kendi de ürküyordu; fakat, kendini tutamıyordu. Zira, birkaç saat evvel, Sünbülle konuştukları aklma geliyordu. Bu kurnaz küçük zenci, onu tenha bir yerde bularak demişti ki: — Gördün ya başıma gelenleri gü. zelim... Beni ıslattı... Beni rezil etti... Az dahâ ele de verecekti.., Fakat, ka. nımda nekadar kaynama hassası ol. duğunu biliyorsun... Bana, o kadar ya. baner kadımnm yanmda, bahusus, öyle hikâyeler anlatıldığı bir srrada, diz oğdurmak, bacak sıktırmak kabil mi- dir?... Olacağı buydu işte,, Netekim oldu.., Mehcemal ona yalvarmıştı: — Fakat, beni seviyorsun, değil mi? Yalnız beni düşünüyorsun, değil mi? Çünkü, bu sözleri bin kere tekrarla. dın. Sünbül, teminat vermişti: — Tabil yalnız seni seviyorum... Yalnız seni düşünüyorum... — Öyleyse, bundan sonra? — Bundan sonra... — Bundan sönra... — Söylesene... Habeş delikanlısı mahcup olmuş gi. bi önüne bakıyordu. İçini çekti, — Ah bilmezsin, sultanım başıma gelenleri. — Nedir başına gelen? — Safiye sultana sen, benim erkek olduğumu kendi ağzınla söyledin ya... Sen o yedi kişinin öldüğü gün, padi. şahmm yanına gittiğin zaman, başka- dın, bana tasallüt etti... Tam manasi. le tasallüt etti, evet... Ve o günden sonra da peşimi bırakmıyor... Aklım fikrim, daima sende olarak, işi idare ediyordum. Fakat şimdi mesele bu ka darla da kalmiyor... Ben, kendimi ta, mamiyle sana hasretmek . istememe rağmen o bunun tamamiyle aksi e. | melde... — Ne gibi? — Yani beni, kendine hasretmek is- da olduğu gibi, Yazan: Edgar Rice Burroughs Kövün hilekâr gözlu. yamyamlar- törpülenmişsş dişli şefi, Tarzanı dostça karşıladı Tarzan, işin böyle yürümiyece- ğini anladı ve kendisi yalnız başıma sahilden yürümeğe başladı. Kayı- ğın da az geride gelmesini bildirmiş- ti. Mogambiye lâzım olan talimatı verdi Akuta da kendisine itaat ettiği gibi siyahım sözünü dinlemesini söy- ledi. — Birkaç gün sonra sizinle bir- leşirim. Düşmanmm kötü beyazm hangı yolu takip ettiğini öğrenmeğe mo doğru, etrafı sağlam çıtleı-le çev rilmiş birkaç kulübe gördü. Bir ağaç tepesindeki daldan, ka- dımların konuştuklarmı ve ayni za - manda akşam yemeği için hazırlık » lar yaptıklarımı gördü. Ağaçtan ar şağıya inerek çitin kapısma vardı ve misafir edilmesini istedi. Vahşiler, yarı çıplak bulunan, bu beyaz adamı, şüphe ile karşıladılar. Köyün ele başısı, bundan bir hafta evvel Rokoff'un büyük bir davar sü- rüsü ve binlerce savaşçı ile buradan geçtiğini bildirdi. Az sonra da Ro- koff'un bu köyde bir ay kaldığını ve yanında yalnız on muharip ol - duğunu gene ayni safiyetle söyle - di! Vahşilerin böyle abuk, sabuk konuşmalarına, biribirini tutmryan sözlerine alışık olan Tarzan, aldırış etmedi ve düşmanının izini buldu - ğuna inandı. Uzun uzun soruşturduktan son- ra öğrenebildi ki “Rokoff'dan az ön- ce, bir erkek, bir kadm ve bir beyaz çocukla birçok hamallar buradan geç mişler ve ormanın yabani hayvanla- rmdan korunmak için köyde misa- fir edilmek de istemişlerdir. Bunun üzerine Tarzan biraz is-. tirahat etti, biraz da yiyecek aldı, sonra köyden çıkıp, yoluna devam etti. Daima Ugamli ırmağının kıyr- sından giderek iki gün sonra daha büyük bir köye vardı. Köyün hi- lekâr gözlü, yamyamlarda olduğu gibi, törpülenmiş dişli şefi, Tarzanı dostça karşıladı. Çok yorgun olan Tarzan, her halde buralardan pek de uzakta bu lunmadığına inandığı Rokoffu taki- be devyamden evvel biraz - istirahat etmek istedi. Köyün ihtiyar - şefi, kara sakallt yolcunun daha bir gün evvel buradan ayrılıp gitmiş oldu- ğunu söyledi; fakat başka bir gru- pun Rustan evvel buralardan geç miş olduğunu bilmez gibi görünü- yordu. Tarzan bu adamın bicimine ve hareketlerine pek de dikkat etmi- yordu. Yanında hıç bir hediye ge- tirmemiş olduğu için yerli şef bu yarı çıplak beyaza ehemmiyet ver- mez gibi davranıyordu. Tarzan ©o kadar yorgundu ki kendisine göste- rilen kulübeye girer girmez, hemen derin bir uykuya daldı. Halbuki bu sırada şef iki delikanIıyı yanma al- mış hafif bir sesle mırıldanarak on- lara bir takım emirler vermişti. İki siyah delikanlı derhal ormanım yo- lunu tutmuşlar gözden kaybolmuş- lardı, * * * Şimdi köyde tam vederin bir sessizlik hüküm sürüyordu. Şef hiç gürültü yapılmaması için emir ver- miş, Tarzanım uyumakta olduğu kulübeye yaklaşılmasını menetmiş- ti. Misafirin istirahati için, dikkatli ve itinalr davranıyormuş gibi bir ha li vardı. —Aradan iki saat geçti. Ugambi ırmağınım üstünde birçok , e vi ' p a y K A e K b ._---_f.—daaw_“% AM n Dz OY R İ T L e e —— — eee — —. .—. - di d F F OLAN kanolar göründü ve bunlar hızla a- şağıya inerek köyün hizasına — gel- diler. Şef sanki sözleşilmiş gibi sa- hile inmiş ve bir işaret veriyormuş gibi elinde mızrağı ufki olarak tüutu- yor ve gözlerini kanolardan ayırmı- yordu Kanolardaki insanlar, — karaya atlayınca, bunların arasında, yarım düzüne katlar beyaz derili adam da bulunduğu görüldü ki şefin gönder diği iki delikanlı da bunların arasın- da idi ve en önde giden kara sakal- lr bir adamın hepsine kumanda et- tiği anlaşılıyordu. - Kara sakallr adam, boğuk bir! sesle şefe sordu: — Gönderdiğin — habercilerin, köye geldiğini söyledikleri ak derili adam nerede? Sivri dişli yerli cevap verdi: — İşte şurada! Köyde kimseye gürültü ettirmedim, kimseyi - ko - nuşturmadım ki uyanmasın ve ge- lince onu uykuda bulasım.. Ben bu ak derili adamın sana bir kötülük yapmak istediğini hiç de sanmıyo- rum. Fakat bana birçok şeyler sordu; hep seni bulmak istediğini anladım. Adamın kılığı da senin bana anlatmış olduğun gibidir. — Beni çağırdığına çok iyi et- tin. Şimdi onun hesabını görelim de, sonra sana vadettiğim tüfeği veririm.. Köyün baş adamiyle kara sakal- h Avrupalı yanyana yürümeğe baş- ladddar. On iki Avrüupalı ve yirmi yerli savaşçı da kendilerini takip et- tiler. Az sonra Tarzanın uyumak- ta olduğu kulübeye yaklaşmışlardı. “Rokoff, derin uykuda olan çıplak, yakışıklı ve çok iri gövdeli Tarzanı | gördü. (Devama var) tiyor... Senin semtine bile M mı emretti. — Sünbül... Zenci, önüne bakryordu. — Sen bunu bana — Ne yapayım, elimde değil- ı-”“' rediyor... Onun yalnız benim W üzerindeki değil, bütün saray deki, padişah üzerindeki BM ,, biliyorsun... Bu sebeple söylerse onu yapmıya... — Sünbül..: Fakat, ben... ne ki, padişah üzerindeki günden güne a.rtryor... | — İnşallah... . dedı Zaten ,ı- de ülmidim bunda.. İnâl—u'h VA ha fuz büyür, Sa.fıye M Ve sen de o zaman beni Omm kurtarırsın! Hakıkathe ise şöyle düâünm: w '— Bu, bir hayali hamdır.. w imkânı yok... Çünkü, şimdiye sarayda bin bir tane nafiz kadın hür etmiş... Bunların 1:ı431)i5113i ıd" ı sultan mağlüp etmiş... | edecektir..., Zeki Habeşh saray haw“n" kadınlarının nüfuzunu ve kendi resi olan Safiye sultanm Kü anlamıştı. Mehcemal'i teselli .â beraber, maksadını açık olarak " lüyordu. ) .. 3' Kontes, deli gibi: — Demek beni bırakryorsün : * ye sordu. M — Maalesef, muvakkaten & d;h mecbur kalryorum... Ama, emin aklım hep sende kalarak... çrk dişahm hemşireleri!... “Bir mutlaka kendine hasretmelidir ıo,u— rini şu kadımnm aklma nereden lar... Büna çok müteessifim .. MJ İşte Sünbül, belki bu son fünde samimf olabilirdi. m';îı yalnız Safiyeye inhisar etmek, başka kadmlarla alâkadar Ol onun hiç işine gelmiyordu- J.' '— Bu, bir zaman böyle d tikten sonra, Havvayı atlattl I ,9' bi, onu da atlatırım... Zira, ha Safiye de Havva ahlakt& M onun saray mikyasmdası!.. € Ğ şünüyordu. 4 yordu. Sünbülün boynuna ; du. AU — Demek artık bu sonuncü w,,ffı? ; mamız.... Beni senden Demek onun olacaksın ?.. Hep aklım sende kalacak-. wı,ıf hın yanındayken bile seni Ğ ğim... Sünbül!... Sünbül... M' Kucaklaşıp öpüşürlerken, — Geeelen daima berabef ruyorsunuz? Sünbül: Jl“ — Bvet! - deği, . Beni Y""’ gağt smdan ayırmıyor.., Bu sırrımır başkalfa biliyor... Hani Saîi?;,,d’ nm meşhur fedaisi ve sadik V O, kapmın önünde bekliyor 4 bütün geceyi sultanınm odasınd ' meye meebur kalmakla çok rüm... * D & . İşte, şimdi, üçüncü Su:::: afyon dumanları başını ; vaziyetteyken ve ona esrarın | vi minı kaçırmış bulunürkem, —— Öği aklında hep bu yatak odas$! Padişaha birdenbire dedi — Seni, şimdi başkadmmng götüreceğim ve orada bir &© ğunu göreceksin!.