Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Dir & B ! '. Tefrika Bumarası — 27 — YAZAN: Edgar Wallac& Bellami ne yapacağınt şaşırmış. Köpekleri biraz dolaştırdı, Sonra kâpattı. Kâtibini Ça ' #rrarak sordu — Iî*îllp nerede? — Hizmetçi kız hâlâ kendine gelmedi. O« nun yanında . Herife söyle defolsun. Ben önü buraya zanparalık etmeğe almadım.. Söyle büraya gelsin. Filip gelince, ihtiyar dedi ki: — Pilmt pırtmı topla, dostunu da yanmâ al ve defol. Filip gülümsedi. — Benim dedi, bu kız döostum — değildir. Fakat eğer dünyada kendisinden mes'ul ola- bileceğim bir kadın mevcut olsaydı, sizi te- min öoderim ki bu şatodan içeri bir adım bile atmazdı. Bellami hiddetinden yerinden LâÂkin Filip: — Bükin olunuz mösyö Bellami, dedi, şü dâkikâda karşmızda, bulunan Vâüâleri Hovet veyâa ânnüsi değildir. Onları korkuttuğunuz Egİbİ beni de körkutamazamız. Bellâminin Yengi sapsarr kesilmişti. Keke Ir Bir âdamamız, Size fenalirk etmek, Bir yeri nizi kırmak istemöm. Hem bu vüğifem meya nında değil. — Vazife mi? — Tivet, Bön polis — müdünüğünden Fite- -Fi Gâr şatostlinda tâharriyat yapmada Ve tö&bmdü, Elen Held ishmli bir kadinı bürüda Korla tutmaktan dölayı sizi tevkife memuür edildim. Beltami anlamaâmiş gibi dürüyorduü. Nikâ- Yet anlâdı. Ve HâFikülâde Bir soğük kâhir Irkla: — Ha,. dedi, demek pelissiniz. — Evimde «taharriyat yapıp yapmamanız hakkında bir emir var mt bilmiyorum, Fakât öltün veya *olmâasım, bü hareket bize pkhaliya Mal ölü. venktir. Bön Amerika tebaasıyimi. - Aradığımız kadım da Amerika tebet. aıdır. | We Fiter gidip kâpiyi açtı. Koflidördâ se- kiz on polls düruüuyoördü. Bellami: — Evet, dedi, anlıyorum. Baskım! —— Anahtârlarmızt vereceksiniz mösyö Bel — Fâüakat:.. — Anahtarlarmızı vereceksini, miösyö Bel lami, Mükavemete lüzüm Vok. Nâasil ölda âlırız, Bellami ahahtârlarını çıkardı. Masanm İk zerine fırlattı. Fiter: — Şimdi de, dedi, ucunda bir zificir olan anahtarı istiyorüz. İntiyar dev, birat titredi. Soöhra köefidisini toparlıyarâk boynundaân anahtart çıkarıp ver di. — Bu nerenin anahtarı? — Masamiın . İstörseniz onün göstereyim ? — Zahmet etmeyin, biliyorum. Fiter ocağım yanına gitti. — Kabartma bir Otahtayı çekti, kapt gibi bir şey âçıddı. İğine de siyâh böyült bir kâğâ, düvâra gömülü o" Jarak dütüyördü. Fiter kasayı açtı. İçinde| birgok gözler vardi. Bunlardan birini çekti. Bir sürü evrak güördü. Getirdi, masanin üze- rine boşalttı. — Mösyö Bellami, dedi, bunları tetkik İçin bir İki saate ihtiyacım vaf. O zamana kadar İtendinizi mevkuf telâkiki edersiniz ve böni o danızda beklersiniz. Bellami sesini çıkarmadı. Yalnız giderken — Bitirince, dedi, baha habet — verirsiniz. Başhademelikten 'dâha İlyakatli bir pöliğ öle mahnizı tömenni ederim. Fiter bütün gözleri muayene etti. İçlerin den birine sıra gelince, Fiter müuavinini çâ“ Şrrdt ve: — Cöksön, dödi, bak, şuna ne dersin? Büu udunda parğda pârça ipler Barkan ve kab zatt Iplerden' dahaktsa olân bir kamçı idi. Ceaksoön aldı, muayene etti: — Bu dedi, hapishanelerde kullanılan bir kamçıdiır. Esasen üzerinde bir de damga vâardı. Fi- tar: — Eminim ki, dedi, bu Krigerin bir hedi yesidir. Kamçınm üzerinde kan lekeleri vardı. Bu lekeler eski idi. Yalnız biraz dikkatli bâktı" ca, kamgının bir, nihayet iki defa kullanıl- miş olduğu anlaşılıyordu. Çünkü yeniydi Fiter böyle bir kanlı hatıra saklayan aâdüs ram nec amansız bir kine sahip olması icap ettiğini düşünüyordu. Kamçıyı yetine koy" du. Diğer bütün evrakr muâyene etti. Arâdı ğt göy bilkhassa Eleti Höld'e ait bir izdi. Fa- kât husüsi evrak ölarâk, kasada, sadece Mi fırlamıştı. da yerini - şel imzalr bir deste mektup vardı. Bu mele tüplar Bellamiye Amerikanın muhtelif şehir lerinden günderilmiştir. — İlk mektuplarda, bunu gönderenin bir Ühiversite talebesi o- duğu anlaşılıyordu. Birâz sonra,'Fiter mek- tup sahibinin, Abel Bellaminin kardeşi Mişel Bellami oldufunu anladı. Mektuplardan Mişe lin yavaş yavaş iİletlediği, bankaya geçtiği, soönra, yüksek müuhite girdiği, fakat — yavaş yavaş beTvotim! kaşbetlimi anlaşılıyordu. Sön mektuplara doğru Mişel kardeşinden » para yardımı istiyordu. Fakat en sön mektüp çök manidardı. Misel nihayet, aleyhine hareltet öden adamın bizzat kardesi olduğunu öğren d mişti. Buna havret ediyör ve göyle yımoıı[ “Öğrendiğim hakikatler beni çılgına dön" dürdü. Sana ne yaptım Kİ beni mMahvâdiyoöre sun? Hiç olmazsa çocuğuma acıyarak beni Wliâstah kürtar. Zavalir Mişel! Hâin kardeşinin, düşmânla- rını bilhassa evlâtları tarafmdan vurduğunu bilmiyordu., Madam Helde öyle — yapmamış miydi? Eğer çocüğundan büfketmeseydi, bel ki Abel öonâa yardim öderdi ? . Fiter üç saat araştırma yâplı. Bu — Arâdh adamları, şatonun diğer köşe, bucağını Git üst etmişlerdi, Bir şey bülamAmışlardı. Fiter kâtip Sâviniyi çağırttıi. Biçare sâp sarı idi: — Mahvoöldum, diyördu, şimdi beni kövü" cak. Senin burada bâşhademe olduğunu İhüs ber vermedim diye.. — Aldırma, Kendisine seni tehdit ettiğimi söylersin. Olur bite, Hâydi git, efendini Çâk ğir, önü bir hüsnühâal Varakası vereceğimizi söyle, -Bellâmi geldi. Gözlerinde bir zafer parllı — B dedi, akadığınız madamı buldünüz mü ? — Hayır. Burada düğii. Veyahküd şatönün bütün plânları sahtedir ve bir tarafta — gizli — Demek böyle bit kadın varmiş! Herhalt de Mösğyö Fitef, vazifeniz icabr birçok polis römanı okumuşsunuzdur; onuün için öyle sar nıyorsunuz. Bu, sizin için fenâ. — Yakında avukatlarım gelip sizi bulacaklar. — Böyle Şayanı hürmet kimselörle ğörüş- mekle memfün ölâtağım anahtarlarınızı alr" Riz. Fitar elini uZatmışti. Tâm bü Gönüâda, güt rip bir ses duyuldu. Ve herkes dona — kaldi. Bü bir çocuk fefyüdı gibi ve hiçkırıkla biten bir sesti. Herkes Fiter, Coksön, Polisler, kâ tip Ve Bellâmi bu sesi düymüşlardı. — Fiter Sört bir Sesle gördü — Bü Ho? TüriE Belami bakıyördü. Fitera dönerek. Maceara ve a$ğk romanı - Dü “|ç bu esrar çubuğunu ğöre ğgüzeldir... ,, diye israr ediyordu (Geçen tefrikalarm hülâsası) | Üçüncü Murad, yeni gözdeğine üf- ” yon içmeği öğretiyor. * * * Canfeda, kapıda, birtakım işaretlef yapıyor, ağzanı gösteriyor, duman çek- mek manasiyle dudaklarını büzüyor - du. Fakat Mehcemal, bunun içmek mi,; içmemek mi olduğunu farkedemedi. Padizah, üzerine yürüyüp de: — Çek! Çek... Hele bir kerecik çek, ne fevkalâde olacağını anliyacak, sen, de behim gibi neşeleneceksin! - deyin- ce dayanamadı. Çekti. O zaman, kâinatın, firrl döndüğünü gördü. Bir şey köpârmak, kıtmak, bağır - mak, çağırmak ihtiyaclarını duyuyor- du. Kahkahâyla güldü. Bağırdı. Üçüncü Murad: — Nasıl.. fevkâlâde değil mi?s| Bütuü bilhassa İrandan getirttim... Ö- bür afyonlara benzemez... Bir kere çe kinte insahım içi ferahlar... Ben de işte bağırıyorsun... Halbuki demin kızlârı kamçı ile koğalarken yüzüme acaâip a- câip bakiyordun... Hah hah hah... Şim di anlâdın t bü âafzünün heden doğ- düğünü... İşte bunü Geken böyle olürİ: dedi. —- Hâkikaten... Hâkikâten... Pek gü- etrafında fırı! Bu &shâüda, dişarda biratkıim gürül- tüler oluyordu. Kapmin önünde heye-; canlı heyetahlı könuşüyorlardı. : Kontes sordu: — Bu ne?.. Ne oluyor? Padişah: ! — Hiç.., aldırma.. - dödi. - Ben, kız- Tata ferman ettim de onün İçin... ©y-| naşıyorlar... | Pakat, bu oynasmıya benzemiyordu. Zira, kaprdaki Canfedanım heyecanır| arttı. Kapının aralığından dışardaki-' lerle konuşuyor, sonra asabiyetle dö B nerek, pâdişâhâ bir Şöyler söylemek istiyordu. — Rfendimiz, efendimiz... Sultan Murad, çubuğu üst üste bir- kaç kere cektiği için: J — Eh'. diye hâaykırdı... - Keyfimi- zi bözmayın... — Lâkin efehdim, yehiçeriler... — Fermâhn ettim ya... Onlârın vazi- felerinden (maaslarmndan) getirilsin... Onlara tediyat geciksin Varsm.. Ya - hut, Saraflara başvurun... ; — Me&ete © değil... dinleyin.. — Dinliyemem... Eğer Saraflardan olmuyötsa gümüşün iiNe başka ŞöY - ler kafıştirp karışık akte bağsinlar... Fakât bu kiza mütlaka yürmi bin 'dü- ka... O da kâfi değil... Otuz bin ©lBun... Kırk bin, elli bin olsun... Ferman edi- — Herhâtde, dedi, kâlörifer — öl rek, : ş bavıeıî::ıer çıkardıği vhııidırr. ACLaN el Yorum... Fermanım hâs hükmünde de- (Devamı var) — Bir daha çek... gil midir?.. Camüğ gibi niçin Süratrma / ha 4 Minimini çocu Yazan: Edğat Rice Burröughs Çeviren! A. E. za İl — ğu, ağzına insan kanı bulaşmış, burnu yarılıp ağır halkalar geçirilmiş olarak | gözlerinin önüne geliyordul!. Çök geçmeden Aküt'un mümkün öoldüğü kadar kendisine soküldüğü * nu ve ufacık kanlı gözlerinde okü - nan hayranlık ifadesiyle boyuna ken disitte baktığımı gördü. Hattâ bit de- fasında önün kendisine ağaçtan ko- pardığı güzel parçayı uzattığını da göretek şaştı. Tarzan, otman hal- kı arasında yaşadiğı üzün yıllar için: de böyle bir şeye hiç tesadüf etme- mişti. z i - Tarzan bitkaç gün bu yeni arka- daşlariyle yaşadı. Ağaçların meyve - sini Yiyerek vakit geçirdi. Sanki on- lardan biri imiş gibiydi. Hayatlarmma örtak oldu. Sırf yalnız kâlmamak ihtiyaciyle önlardan — ayrılmiyordu . Bundan bâşkâ da mâymünların ha - fızasına yüzünün iyice htakşedebil - mesini temin içindi. Maymunların beyinlerinde kendi yüz hatlarinın iyite yer ettiğine ka - naat getirdikten Sönra, ormandaki araştırmalarını tamamılamak. için ay- rıldı. Günün birinde yüzünü şimale çevirdi ve daima sahile müvazi yü - rüyerek , karanlık basıncaya kadar yoluna devam etti. Ertesi sabah taânyeri ağarırken u - yandı. Yürüyüşünün kendisini garp istikametine sürüklediğini gördü. Er- tesi günü de yol aldı ve bunu takip e-| den şafak vaktinde, güneşin bu se- fer ormanın üstündeti yükseldiğini gördü.. Birkaç zamandır içini heye- canlandırmakta olan hissikablelvu - kuun pek de boş olmadığını anladı. Rokoff kendisini boş bir adaya bırak- miriştı. Tarzan anladı ki alçak Rus ken - disini kurtulmıya imkân olmıyan bu adaya bırakmıştı. Dünyanm bir ucunda, insan 'a - şamtyan yabani bir adacıkta bırakı- lan Terzan için, kurtulmak, düşman- lar elindeki çocuğunun yardımına | koşmak, zavallı karısı Jeyne kavu: şabilmek artık ümit edilebilir. miy- di? Anlaşıldığına göre Rokoöff önu bur raya bıraktıktan sönra, kitalarm yabani kıyılarından birine gitmişti. orada âzgın yamyam bir kabile bu * İup çöcuğunu, bir yamyam yabanisi gibi büyütmek Üüzere onlara teslim edetekti. Bu, Rokoöff ayarında bir al- çak için pek kolay bir işti. Zavalli Tarzan, mini mini oğlu « nun böyle bir hayat içinde çekeceği eziyetleri düşününce söğuk bir titre- meye tutuldu; Yüreğine keskin bit bıçak saplandı. Böyle vahşilerin na- sıl yaşadıklarımı o, pek güzel biliyor- du. Bunların içinde en yumuşak yü:- rekli anne ve babaların çocukları bi- İe hayvanlıktan hemen bir basamak yukarıda, ardı arası olmıyan güç - lükler, bulaşık hastalıklar, daha bin türlü körkunç işler arasında yuvarla- nir giderlerdi. Aralarından erkeklik çağına ancak yüzde biri yetişebilir- lerdi. Bundan başka, çocuğunun bir de yamyam olarak büyümesi felâketi karşısında bulunuyordu. İnsan eti yiyerek büyüyen yarı hayvan bir mahlükun artık insanlar arasmna gire | cek bir istidadı kalabilir miydi? sivriltilmiş, yüzü çirkin boyamalarla boyanmış, ağzına insan kanı bulaş- mış, burnu yarılıp A Za 1 S ağır halkalar gel * çitilmiş olatak gözlerinin önüne geli- yordu!. Yabani delikanlinm ağzından de * rin inilti yükseldi. Ah ne olurdü. Bu alçak Rokoff'un pis boğazımı, bir kes recik demir parmakları arasına alabil- seydi. Ya sevgilisi, sevgili karısı Jeyn? Simdi zavallı kadın kimbilir ne haldeydi. Nasil ölüyor, nasil korku- lar geçiriyor, ne düşüncelerle uğra - şıyor, ne kâdar yaşlat döküyordu? Tarzan $ü körkune, ve netede oldüğü Methul ada üstündeki halini karısıninkinden daha iyi buluyordü. Tarzan hiç olmazsa sevdiklerin" den birinin, yahi karısının, Londia* da rahat ve düşmanlardan uüzak oöl- duğunu düşünerek kendisini avut- mıya çalışıyordu. Halbuki talisiz karısı dünyadaki iki sevginin, mini mini oğlu ile kö- casının ne olduklarından büsbütün habersiz, acı göz yaşları döküyor- dü. ğ Tarzan kârısmım da o alçak Ro- kofun pençesinde esir olduğunu, her 'gün, her saat ölümden daha kötü fe- lâketlere uğramak üzere bulunduğu-| - nu bilseydi ne yapacaktı? Yavaş yavaş ormanda ilerlerken beyni karanlık düşünceler ve acılar la karışık bir haldeydi. Bu halinde bile, birdenbire ne olduğunu anlıya: madığı tuhaf bir çatırtı ve tırmanma seslerinin farkına vardı. Bu tırman- ma sesinin geldiği tarafa ılerledi. Yr kılıp devrilen kocaman bir ağacın al- tmma sıkışm kalmış heybetli bir pars gördü. latârak: (Devamı var) — 17 $ bakıyorsun?... Çabuk, git getir.ç : — Yehiteriler... g” — Evet... “Yeniçerilerin ı)fl"'l'rııı dân... ZifA, bâk bu kıza... O Büha Vereceğim... Benimle Te £ KAdağlIk ediyör.. Berbest yor.:. Tüh Köfadür ordük-. ÖYE Damarlarında genilik tdevi | yaldı ş Dbi Mehceemal, örtaya Cikmis, larıma benzer kıvrımlarla Kavrlk mi büküyor, bacaklarını havayâ Tıyordu: — Görüyor musün, Câfa'.!“i:; can şey:. Aferin sana İi, % num... Fakât, gente venin taVR'? - zere, onu Meminün tenteliyima ge ihsahimı ğetirsinler... Gözümün de teslim etsinler... Canfeda: ” w — Anlâtamadım, a%?aü!g;üw eriler isyan Etmiş, Saraym ) ga sarmışlar.:. Bize maaş diye Ve':i'r M talar hep züyüf akçe... ParalârM | ı ve tadavülü hep Yahudilöriü M#, &... Bir kiyye Şümüşten beş VÜM Va gıkarılması icap ettiği 'halâ*î bu;j.nf dıkarıyorlar... diye bağır bâSTT yorlarmış.. 4 : Padişahım Sarhöşlüğü epeye* e Mişti: ü — Sussunlar... Bağırmasınlar e ğimr ağırtmasınlar! - diye hayk dü. — Fakat efendim... ALER — İşte o kâdar... Defol H"h_ y ğ; âör. Dişatda gürültü - olMaST . yal burada, bu Mehtemâalimle bas Ş Mak istiyörül, —— —— — —f Rahlenin üzerinde n Wdüyu latarak: yER < İtahlenin üzerinde ne buldu ö a BDedol. Hayai., Yallah' * Ü "” haykırdı. Canfeda, gitmek kaldı. Padişahla gözdesi ba$ başa Bü &öhada, Köntes, pek YAtf barhoştağtığı - için, : hale — A muhtelif humaralarına devam du. Hör bir uğYu âykı âyri tatır alıyordu. Padişah, DU ti haz içinde seyrediyordu-- SUU M Mehit” — Pek beğeniyorum Benie ÖL gör mla... Güzelim, gel, gel YAT 6ö kul, o İâtif kolunu boynüma ?;ıll' giğe Yanaklarını dudaklarima z Murıldandı. üzrl Koöntes yaklaşırken devani Kipl — Deminki kızlar yok mü7 4 beşi bir araya ğelip vücufwwy pil çıplak töşhir ettikleri YİM derece tahrik edemediler-.. y g Ben... Daha elbiğeletin sifti çenkü ç derece hoğuma gidiyoörsun: kli“ıâ. turmasını, kalkmasını hel© masını biliyorsun... — Uzat dudaklarını... N Kız, padişaha böyle emfe_“" Üçüncü Murad, itaat etti- M Bunün üzerine, kontes, © yumdu. Dudâklarını — P: ı yapıştırdı. w l?,“ Hükümdaâr, uzutı bif öP' râ, hayretle gözlerini ağti” — Bu tt? DU < Osman Osmanlı hanM z bir. papâs Bu merakli mevtu de bir yazi hıghyor . —