- &Çıldı la Dün u?t on dörtte Tarabya yolun- Yölda, Vâhid Günseli'nin otomabili A çıkmış, ağaca çarparak parça- %'"İ"f'- Fakat Bay Vüâhid, bir mu- teriiye Vitden, mukakkak olan - ölüm İbesini atlatmıştır.., lağ'? Ahmed Nuri Karakuş, bu satır- & göğürken, gözleri faltaşı gibi açıl- Betti tün vücudunda bir ürperme his- bir zama_nlardınheri içinde uyanan kânqüpheyı. bu suretle halletmek im- İni, tesadlif ona vermişti. 5“6'1 kendine söylendi: G— Bu fırsatı kaçırmamalı!” he âzeteyi yüzüne doğru kaldırdı ve Yü M verdiği garip bir sesle: ah zavallr Vâhid! - dedi. hem, — SInda, koltukta oturan karısı n seslendi: © olmuş, ne var? Etkek göz ucuyla bakarak onun sa- gördü. Ge'aDını bir an tehir etti. Ö ”0 adın, tekrar helecanla sor « K tye Susuyorsun? ne var? a IM Üzerinde duraklıyarak: q:' Otomobil kazası! töerey FAdin yerinden fırladı. Feryat Bazeteye saldırdı: tı.:'* Nuri Karakuş, mâni olmak 'u:' Müddet didindiler. helecanla satırları okumağa W Ve dı:;klm mütemadi- %Wu. &:' Hü? Öldü mü? &Nu omuzlarından tutup zap S ““Rîml'- ölmedi... Ufacık bir bere- Kai Yökmus. Şeı;fğğ—üüı- koltuğa yığıldı. Sinirleri öç _':ŞE.F"*"“ hickıra ağlamağa Ârtk T 3?? hll!uîâîf%n mi? kocasına. kap$ı SINI konaı SüNdan mı?.. Neden ağla- şiş büş » | de bilmiyordu. Erkek, oda Sinde yekEl beş yukarı dolasıyordu. Vahim, " Pit ümit vardı: SObet oyı üide arasımda bir müna - huı“’ U goktan anlamıştı. Onu İamap . “den mesele bu değildi. An- %nmı:ldiğıı Mmerak ettiği şey, bu adınla neden münasebet Va %kti Ydi. O, bir ten cazibesini " Yapa, et ya başka bir gey Hayıy hı% ya fikir?... ıvi ayn'ı.. Bu olamazdı... Bu k“—*!;qqı__ *dan azabıydı... Sıhhatli bir Run &a :2:;”# &rtık ağlama... Dostu- t“ bir yarası yok!... Bu göz t Hap h:ı'aydaaı var?.. Beni din- üller . Su dakikada sana bazı T eg %!n K hakkım olduğunu iti- hlîr N uai Bu Meselenin beni alâ - İhza İle B KA aa öçn H Yormuş ÇASt keseceği aldı: Yeni DA Eibİ, evirdi, cevirdi, bale ide, Ahm#hıqkı-m' hıckıra ağlıyordu. S Birak g ÇTt bir tavırla: kapı Yünde Ün FSIsında genç kadın göz * hayretle kocasına bak- iniz kaç zamandır de - S Rı% emindim... Pakmmlıkla irkildi: Bakat SEyYİN farkımdayım. -— i Bir uçurum | rar etmeye mecalim yok. İleri geldiğini bir doktor | İNi iddia edemezsin.. | Nerede buluşuyordunuz? Bir garson - yer mi?... Bir otel mi?.. — ÖOtel. — Pek âlâ... Adresini soracak deği- lim. Zaten Vâhid zengindir... Her hal- de râhat bir yer intihap etmiştir... Sık sık gidiyor muydunuz? Kadm, inledi: — Nuri'! Nuri! Allah aşkına merha- met et! — Ne, merhamet mi? Bu kadarcı- ğını öğrenmek de hakkım değil mi? Söyle bakalım. Saide, büyük bir gayretle kendini topladı. Kocası odada beş aşağı, beş yukarı dolasıyordu. Biraz sükün bul- muştu. Önüne bakarak; — Mademki her şeyi bilmek istiyor- sun, dinle! Sana olduğu gibi anlata - yım. Fakat sakın sözümü kesme. Tek- — Peki, dinliyorum. — Nuri! emin ol ki kendimi mazur min ederim, Beni çok seviyordun. Ben de seni seviyordum. Erkeğin bir hareketine karşı, elini kaldırarak: -— Sus! Vaadettin, sükünla dinliye- nun için bu işin harikulâde bir sergü- zeşt olduğunu tasavvur etme.. Evet, o benim dosştumdur. Bunu inkâr etmi- miz de yoktu... Hattâ bazan haftalar- a. Anlıyorsun ya... Kardeş gibi otu- ruyorduk... Bu, bir çılgmca aşktan zi- yade bir şefkatti.. Affedersin, bunları sana söylememeliyim ama, mademki istiyorsun, izahat veriyorum... Bizi bi- ribirimize bağlıyan en ziyade ayni fi- kirde, aygi histe, ayni görüşte oluşu- muzdur. Kadımm herbir sözü erkeğin kalbine bir kıskançlık bıçağı — saplıyordu. El- leri, cebinde, tırnaklariyle avuçlarını paralıyordu. Kadım, doğruyu söyledi - ğine emin olarak, rahat rahat içini bo- şalttıkça ve bundan dolayı da kendini mazur göstereceğine emin oldukça, er- kek hüsbütün büzülüyor, sararıyor, sarsılıyordu. Kadın, devam ediyordu: — İşte, ikimiz de sazı severdik, ede- biyatı severdik... Feani ve tıbbi konfe- ransları dinlemekten zevk duyardık... Ne bileyim, yazları tenha ve yeşil kör şelerde tabiatı seyretmeye bayılırdık. Uzun uzun konuşur, ve münakasa eder dik... Emin ol ki o anda da aramızda| olup bizi dinlemene de hiçbir mâni yok tu... Hep sözlerimiz kitap, tiyatro hak- kında, yahut musiki etrafında cereyan ederdi... Evet bizi birteştiren hayvani bir histen ziyade, fikir, ruh arkadaş- hığıydı. — Namussuz! Artık bütün muvazenesini kaybet -|- miş, karısının karsısında savurmadığı küfür kalmıyardu. Genç kadın,- başı- nr kaldırdı ve o anda şimsek gibi, va- ziyetin fecaatini anladı. : O, bu sözlerile, icap edenin tamami- le aksini itiraf etmişti. Aralarında dol- mak bilmiyen bir ucurumun açılması- na sebep olmustu. M Sizler ilğ Sefa olarak işittiği bu|” Si (Hatice Süreyya) Aylık Tisan dersleri pPprogramı Pazartesi ve Perşembe. İngilizce Salı ve Cuma: Almanca Çarşamba ve Cumartesi: — Fransızca ve Her aym birinçi pazarı» — Fransızca e0 Üçüncü- » Almanca HABER Tenton Amca Sukutu hayale uğruyor e- eç AKSAM ROSTASI iDARE EvVi .l Istanbul Ankara Caddesi | Posta kutusu ! İstanbul 214 Telgraf adresi ; Istânbul HABER Yazı işteri telofonu : 2287? idare ve ilân : 24370 ABOÖNE ŞARTLARI Türkiye — Ecrebi Senelik 1400Kr. 2700 Kr. 6 aylık aa » 1450 », 3 aylık 400 » 800 &« * avylı —a « 23200 . : — Sahibi ve Neşriyat Müdürü; — Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası HABER'in Güzellik PDPa"toru Kuponu: TRYEA T y % eee Yazan: Niyazi Anmet 76 sene evvei burgün Somaltrada en korkunç bir zelzele her şeyi toprağa gömdü Seng Gül kasahasını arayanlar bir türlü bulamadılar çünkü burası denizdi iki ihtiyar Somatralı aha .liyi ikiye ayırdı. Duadan sonra ölüme razı olanlar kurtuldu ve kurtulmak istiyenler Üenize gömüldü:er 1861 yılı 16 şubat günü 76 sene evvel bugün Somatra adasında müt- hiş bir zelzele oldu. — Zelzele çok siddetli idi. Orada bulunan bir Fran sız gazetesi muhabiri gazetesine zel- zeleden sonra yazdığı makalede şöy- le diyordu: — Seomatra zelzelesi, Paris sokak- larında ve bu yazımı okuyacak me- deni şehirlerde yaşıyanları belki hiç alâkadar etmiyecektir, Fakat İnsanın tabiat karşısımdaki mevkiini göz ö- nünde eanlandıran bu zelzele, diye- bilirim ki yer yüzünün en korkuncç sarsıntılarından biridir. Hareket iki dakika kadar sürdü. Bir saniyede toprağı alt üst eden gizli kudret iki dakikada ne yapar maz? Ben kendimi ilk önce müthiş surette yalpa vuran ve nerede İşe dal galar arasına gömülecek bir gemide sandım. Ondan sonrasını bilmiyor rum. Bildiğim bir şey varsa, kendi: mi topraklar arasından gene kendim çıkardıktan sonra sayısız Ölü insan: lar ve sayısız inliyen insanlar arasın- da bulunduğumu gördüm. Holan- dezlerin müstemlekelerinin hududu üzerinde bulunan ve Aşali hükümeti ile civar bulunan Seng Gül kasabası kaybolmuştu. Bu kasabayı arryan- lar, yerinde deniz buldular.., Fransız gazetecisi yazısında zek zelenin uzun — uzadıya edebiyatını yapmakta ve insanm aczini canlan: dırmaktadır. Sarsıntıdan sonra bir tek evin ye- rinde kalmamış, her şeyin topraklara karışmış alduğu görüldü. Deniz ke> narında bulunan bir kale dalgaların hücumu ile denizde kayboldu. Tek insan kurtulamamıştı. Zelzeleden bir ay sonra halk topr raktan çıkarabildiği enkazı tekrar kulübeler haline getirerek yaşamağa başladı. Ölüler gömüldü. Sağ ka- lanlar, geçim çaresini aramağa kor yuldular. ; En büyük facia da bundan sanra yer sansıntısı hissedildi. Kulaklarını topraktan ayırmıyan Somatralılar ne yapacaklarmı şaşırdılar. — İhtiyar bir yerli: — Bu iyiye alâmet değildir. Biz de bizden evvelkilere katılacağız. O: nun için herkes duasını yapsın ve ö lüme hazırlansın... dedi. Bu söz Somatralıları büsbütün çileden çıkardı. Ahali: — Ne yapalım? Canımızı kurtarr mak için nereye gidelim? diye sızla- nıyordu, Başka bir ihtiyar: -— Canını seven arkamdan gel sin.. diye bağırdı, Yüzlerce yaralı bereli insan ikinci ihtiyarın arkasından koşmağa başlar dılar, Bunların gittikleri yer deniz kenarı idi. sağlam kalan kayık ve matörlere dolarak açıldılar, Nereye gidiyorlardı? Kimse bil- miyordu. İhtiyara itimat etmekten başka care yoktu. Neticeyi uzatmağa lüzum yok, Deniz sanki yutacak insan bekliyor: muş gibi bir müddet sükünete dal- mıştı. Birden sular yükseldi ve Sar matralrlardan canını kurtarmak istir yenler bu suretle sulaya gömüldüler. Birinçi ihtiyarın sözünü dinliye- rek duadan sonra ölüme razı olanlar se uzun korkulu günler geçirdikten sonra kurtuldular. u eee Yemek içinde - servet | Amerikanın Boston şehrinde Harry B, Paul hayatında ilk defa olmak Üüzere geçenlerde İstiridye satım alırken dük « kânçıya: — Haoşça gideceklerini hiç sanmıya - * rum ama , hele bir tadına bakalım! BDemişti. O gece sofrada istiridyesini çiğnerken dişleri katı bir şeye çarpmış ve ertesi günü kocaman bir inçci olan 6 sert şeyi, bir mücevherciye 500 dalara satmıstır. İstiridye yerken iyice çiğnemek hiç de fena olmuyacak! ' L vukua geldi. Bir gün gene hafif bir Gürbüz müsabakşmız Soldan itibaren: Bay Ferit kızı T yaşında Melike (No 638 Çocuk » Bay Turhan Şimşek kızı 8 yaşında Nurhan Şimşek (No 104). Bay Mustafa kızı $ ya- şında Sabghat (No 126). Soldan itibaren: Bay Eâtfi tazı $ yaşında Nurten ÇNo 21). Bay Kemal oğ- hu 4 yaşında Burhan (No 110). Bay Sırrı kızı on yaşında Neclâ (No 41) ti B l B ik b 'a ah Dü K NN BF — GAS Y1 eli eĞ ddi Hi e — - egi GA A e A