“YLOkLDA Vs OkıpoX TT *.2fpoy Kopma Sollağ YT, *AOĞJA TUTU “ozye,, SA zakıyıKvs yoğur usuez (ped va NG ş İ i İ ; ; i70yo e Frey np YUUOp APT YEM youo eği — sduyo :aaduo90 you uypıyu — opumemd soyup Yuztays Bir nd UepuLreyeuz0z ÇE ULrujumg "Epuspavyupsuuz uu “n akopyex Yytasey o4 ug ör 49 zpumauDun3 Furzoyresyuz BUŞo,, EPEVZİMNBAZ ua xnacinlor) (£ MAZ VON PE BpEANŞI BiZ nd BA eyip heng Oşsap zig TpAA0 VE OAJaş od yp (umu of zuyod np ağusu of ığıpu1de  yowya 'dunuu “ZN âL£ you “ui pp volum *OMLOĞLİ YOULA :, 971oMyI UM 0, a anad4) yoğ OA 4 AIIP,, “ENG Okağ “Toy “ayak YYPE Urusu UUpUUNLU DA 1 0ğNağ Yussu vu yak, GO VŞSI OP OpzTUMTp Yurzıg SA AOĞITUYMA TP ŞezefO Yüysf TUFAN OYP, EE Znlo£pzo$ vpung “umaodıpe Taarp ağamei 5 tpnoli vensolişpo Dp 45i5 “2g, smpusığg Opolumo prupguynk Suşe İD O yade Na Op 'Uyp Ne oyrAUŞ smOA or “amuokık era Wp Ol :vuyp of :aypağ vursvu MDA İWSYUYUL Y7JS Ep ,NOA,, 'd0âyeğ vsuusuz youn vw , yamak yomak,, TA ZLE YULA İN vey youK 1ğoumk ure$ye,, “esseyia NU DA mg vwelo patara eximg Yrez is9mler #M0A,, “p1 you ok eütreren , yaUk Ko8 aya, :, oğuvun,, sopreu O Yaep i,anpanır,, 2691d sid yomiya yorup — ONAN SAYAÇ yook yook — oup :40UKT iuyep? urtadp adaylesru ZUIĞIpIY UOp29JUN PUNŞ e — OLMA mü yomak — ofumu :a0ğueue youya — wd 'uyed yügu; — jofi4ed :() OyEsE yemek yek — Sp :1oup izaxokyuaJp Liz paak Pp ya opzrunsuap ng VOZISNYUL NJAvY > ŞİİR (4) ona youLmBoynk « dopumezp dajoLujlıdy (USA ımansuga ağ sw Trupek anes up Ö yoyunğ “ea nunzj unung “Gnl -10X 9 1g PAS ep 8W0 py zOknLo3 epnma ŞEV yomak — 4#$UUN saokıpe yo 1gi3 Toyuiz LAğIP VA MRJOKYK oğan ör Oj da uning tunuos öpuytusuş tey “NI ÇAOĞUUN., (Z “MEDEON 9 11g t2u0s up Ö VOZIBNVUA “upöş umuğ “uzyı ısvuunyo £ ZNAOĞL <- suo9ğrei ERON ZAOKTYE ,,Su0,, TP UPUISÇEĞ KULUN Yü) ıddnsuza Ulen paper “pala Vee İ vyrey 8 1pfeslo #rur *1g13 zpnğıpuaığp voğaA 162 HORTLIYAN FAUSTA seveceğim, Ben sizin için herşey olaca- ğım. Sizin benim için herşey olduğu. nuz gibi. Jiralda gözyaşlarile dolu (gözlerini, kendisine bu kadar tatlılık ve sevgiyle) hitap eden sevgilisine doğru kaldırdı ve saadetle gülümsedi. Don Sezar devam etti: — Bundan emin misiniz, Jiralda, sai Tun sizi gene kandırmış olmasınlar. — Hayır Sezar, bu defa öğrendikle. rim doğrudur. Bana deliller gösterdi. ler. Jizalda bir müddet daldı, sonra göz yaşlarını silerek; devam etti? — Bu meselede ettiğim yegâne kâr, vaktiyle vaftiz edilmiş olduğumu öğ- renmemdir. Görüyorsunuz ki bu büyük! bir kâr değildir. — Böyle söylemeyiniz — Jiralda, bu gok büyük bir kârdır. Siz | böylelikle, size mütemadiyen atfedilen dinsizliğe başmıza açtığı tehlikeden kurtulmuş o. luyorsunuz..... Bana, bu meçhâl prense- sin emrile kaçırılmış olduğunuzu süyle- miştiniz değil mi? — Tamamile değil, kendimi Kristoba fin adamlarının ellerinde görünce deh. şetli bir ümitsizlik işinde — kalmıştım. Çünkü beni bu canavar Barba Rojaya teslim edeceklerini zannetmiştim. Kar- şımdâ, çok iyi kalbli ve sevimli bir ka- dm görünce çok sevindim. Bu güzel prenses istediğim anda, serbestçe çıkıp gidebileceğimi bana vaadetti. — Buna rağmen siz orada kaldınız! Niçin? Bu prenses sizi niçin kaçırtmayı Yizumlu görmüş? O ne diye işlerinize karışıyor? Yoksa sizi tanıyor mu? Ne. reden? Nasıl? “Den Sezar gitgide artan bir hiddetle bu şusileri sıralamıştı. Jiralda, o onun ——— ———— kıskandığını ve üzüldüğünü anlayarak, son öcrece tatlı bir sesle: — Ne çok ve ne garip şualler Mon- senyör! Evet prenses beni tanıyordu. Nereden? Nasıl? Senelerce, bütün Sevil hâlkmın önünde, meydanlarda danse- den Jiraldayı herkes tanımıyor mu? Don Sezar yavaşça mırıldandı: — Doğru! — Doğrusunu söylemek icap ederse, prenses beni kaçırtınadı bilâkis kurtar. dı. Biliyorsunuz ki, Kristobal beni çok- tanberi kolluyordu ve biliyorsunuz ki, birkaç gün evvel, beni yakalamak iste- di fakat bereket ki mösyö dö Pardayan beni kurtardı. Halbuki, bu o Kristobal Barba Rojadan ziyade, prensesin adamı, dır ve ona çok sadıktır. Bu halde, Kris- tobal, beni yakalamak emrini aldığım prensese söylemiş o olacak, o da beni Barba Rojaya değil, doğrudan doğruya kendisine getirmesini emretmiş olacak. O da tabii prensesin emrinden çıkama» dığı için öyle hareket etmek mecburiye. tinde kalmıştır. — Fakat niçin? o Tanımadığnuz bir prenses ne diye sizinle bu kadar meş“ gul oluyor? — Tesadüf! Prenses beni görmüş ve söylediğine bakılırsa, danslarımın gü- zelliği onun nazarı dikkatini celbetmiş, Bunun üzetrine hakkımda malâmat top. Jamuş ve işte bu defaki veşileden istifa- ide ederek benimle görüşmüş. İsabet, çünkü bu esyede ben de mühim bir teh- Tike atlatmış oldum. — Demek ki prensese, bize göstermiş olduğu iyilikten dolayı, ona şükran borç Tarımı ödemem lâzım. — Hattâ zannettiğizden daha fazla Sezar. Niçin kaçmağa teşebbils etmedi. ime gelince; ptenses, yirmi dört sent zarfında sizinle karşı karşıya geldiğimiz 5 ii DERSLERİ Kendi kendine 1000 kelime ile FRANSIZCA DERSİ DERS: 15 (5 numaralı bir yemek resmile takip edilecektir.) — (Her hakkı Haber Gazetesine aittir) Yalnız, bundan evvel size geçen de FRANSIZCA IYACAĞIZ. Bu dersimizle beşinci resim üzerindeki çalışmalarımız sonunda tercüme için verdiğimiz parçanın Tüfkçesini gö. za başlı relim: FRANSIZCA DERSLERİ Davetlilerin herbiri masanın yanlarından birini işgal Masanm beyaz örtüsünün üzerinde bıçaklar, çatallar, kaşıklar, bardaklar, havlular, tabaklar ve ekmek var. Sür lâ nap blanşdöldtablil yadelmdo,de furşst, “Üzerinde beyaz örfü masanın var bıçaklar, çatallar, başıklar, bardaklar, havlular, tabaklar, ve ekmekten.” Sur la napps bianehe de la table il y a des couteaux, de khiyer, de ver, de serviyet, de sasiyet e dü pen. des foyrehettes, des cuillöres, des verres, des gervicttes, des asslettes et du pain. edi; Geçen dersin tercümesi Türkçeye çevirin 1) — Guez mangeiwvous? “ — Ateşin önünde, bir parmaklık, maşa, bir ocak miri ve bir kürek var. 1 — Bu salon çok güzeldir. 2 — Madam Düran'ın salonundan daha güzeldir. 3 — Gözden geçirelim. 6 — Daha uzakta kitap dolu bir kütüphane bulunuyor. 4 — Solda, ocağın üstünde büyük bir ayna, bir si 7 — Gene nihayette, fakat sağ tarafta, kapıyı ve bir bit resim, bir limba görüyoruz. Fransızcaya çevirin 1) — Masanın Üzerinde ne görüyorsunuz? — Ws sont plac&s â Tun des bouts de la table. 4) — Ove font les guntre porsonnes? — Elles sont en train de diner. — Je munge du pain. 2) — Oü sont leş invitös7 — Ts sontâ table. 8) — Oü sont plac&s Ihöte et "hotesse? | — 'Tabaklar, bıçaklar, kaşıklar, çatallar, havlular HORTLIYAN FAUSTA takdirde sizin hayatınızın tehlikeye gi- receğini bana söyledi ve size rastlama- mak için, orada kalmamı (tavsiye etti. Diğer taraltan, tehlike bertaraf olunca sizin buraya celbedileteğinize (dair de söz verdi. — Demek ki prenses beni de tanıyor, öyle mi? Ben onü ne diye alâkadar edi. yorum? Naş:l bir tehlikeye maruz kala» bilirdim? Bunların hepsi doğrusu pek garip! — Zannettiğiniz kadar garip (değil Sezâr. Prensesin çok iyi kalbli bir ka- dın olduğunu size söylemiştim. Sırf bu nun için size yardım etmek istemiş, fa. kat başka bir #ebep daha var! © Sizin kim olduğunuzu biliyor ve ailenizi ta- ruyor. J — Kim olduğumu biliyor mu? Baba mm ismini de mi biliyor? — Evet Sezar. — Size bu ismi söyledi mi? — Hayır? Bunu sizden başka kimse. * ye söylemiyecektir. Don Sezar büyük bir ümidin verdiği heyecanla sordu: — Benim doğuşumun estannı söyli- yeceğini vaadetti mi? — Evetl İstediğiniz zaman bunu size söyliyecektir, El Torero! o — Ah! Jirslda, diye bağırdı. Emin ol ki, yarına kadar nasıl bekliyeceğimi bil- miyorum.. Biran evvel şu prehsesi gö. rebilsem. Oh yarabbim, nihayet kim ol- duğumu öğrenecek, ailemin mahiyetini öğreneceğim. İki âşık konuşurlarken, Servantes de Şöyle düşünüyordu: — Bu da ne? Bu kadar adam tanıyan ve bunca Sirra vâkıf olan bu prenses de kim oluyor? Ve bu zavallı prense, kim olduğunu söylemekten ne istifadesi ola- bilir? Herhalde böyle bir veri lı gencin hayatıma mal © > beri yok! Bu kadını nasl Böylece otele gelmişler, k buçuk olduğu için ber si ve herkes derin bir uyku” Nedense büyük bir “iğ lünan El Şiko, drş kapıy* yi Otelcinin genç ve sanki kendilerini bekliyor“ şe ve heyecan içinde Kal EL Şiko genç kızı görür e mz Fakat, bu ufacık müs e e ne son derece hâkim ol disini derhal toplayarak" lemeğe çalıştı. Güzel “© tebessimle kıza baktı 9 tebessümle mukabele © halde küçüklükten beri © Servantes, genç kiz” gına, oldukça hayret eti” şeylerle uğraşacak vakti içeriye girdi. Diğerleri #* Y tiler. Tuana kapıyı İzapsmndei gar niye tereddüt etti, sonrâ dışarıya baktı. Yi ir dişe okunuyordu. Başk? madığına emin olunca. VE ye yen bir nefes aldı ve yüzük. f le kapıyı kapadı. M geçirerek salona ald ye i endişe bir türlü sil ge” y Hiç kimsenin farkına hali, mütemadiyen keniğisir? Şikonun gözünden kaç Korkunç ve acıklı pir gibi duran Juanayı, uyandırdı: : , — Mösyö dö Pardsya" di mi? : , Güzel Jsana ürperdi “94. sesle cevap verdi? 5 2