. De BAYJIŞSAN EOS PARÇ) ELE BUENOS MİPAİŞ PPİ “(puvg Ve gPAYDŞ op ?P340L, “GPEmlL PU Sav m öp av Ep uaös ad) ği ipl Lİ “i i ETE TAEŞERİ EŞ ŞİŞ AAIPYD z i i i i : z i i ; $ ; “Sepung puv Avpanyuş “fupyag “Kepsml, “Kupsoupoak “Supson, 'KEpuojN :oJu IOM Oy JO SAYPp UDA98 OUZ, mezarlıkta değil, bir farkında, bile unduğu O çuku- 18 öldürmek istiyen) idirmek oldu, İçinde © yanan ba-! j ZN JE o TÜ gril, | Tüman, bütü > biraz fe | nr be adımlarla karşıdaki! af # ii 2 Z etle kılıcını çek- Pi: açarak içeriye ir fir ir tarafından işgal ardayan hiç te. İlk karşılaştığı bit kendisini gö- 7 1 gi 'an! Böyle nere- ip Ki # -i İz ğe a 4 mu, duymadı anlayamadı. varmıştı: Za. hiç de niyeti La il başka suale muka « VAP verdiğini zan) İkatte tehditkâr! $ekil yoksa yaka.| i mle savurmuştu. Selişi güzel sağa ş *4 başladı, N eş # İRİ DAP Dir; zip: Bİ 8 ji: 3 EE SN ei g HORTLIYAN FAUSTA şen ——— ko-g ei Giiş kalın, miER O HEPEŞ BEJ) ç çErez 5 ARAF u FES; < BERİ OF gök X İSİ ir : Miiğii 3 Pp bike i ela YAL ipaşeşiğ Ee ii ii Hi. ti) zi ç - tı pi Hi z Bind hşpi gi ğ SEE 3 i 3 5) irieiaii ili gis il Bİ çap — Mösyö dö Pardayan!. o Oradan değil! Fakat şövalyenin aldırmadığını gö rünce arkasmdan koştu (ve kolundan i tutarak nazil bir sesle? — Yanılıyorsunuz, mösyö dö Parida- yan, oradan değil, şuradan çıklıır. Dedi ve parmağile aksi o istikameti gösterdi. Pardayan, şaşkın bir vaziyette, rüya, sından henüz uyanıp © uyanmadığınn farkında olmadan sordu: — Bir şey mi söylediniz mösyö, Zabit ayni nazik sesle cedap verdi! — Bana nereden çıkılacağını sordu- nuz. Size, yanlış istikamete gittiğinizi söyledim.. Çıkış sağda değil soldadır. Pardayan hiçbir şeyin (o farkında ok madan deli gibi bağrdı: — Beni tevkif (o etmiyeceksiniz ya? Beni öldürmek için emir mi aldınız? Zabit gülerek: — Alay mı ediyorsunuz mösyö? Fil, hakika buraya girecek olan herkesi- tevkif etmek için emir aldım. Fakat bü emir mösyö dö Pardayanı alâkadar et- mez, bilâkis, Majeste Hanri dö Nava, rm elçisine Jâyık bir muamele yapma- mız emredildi. Şövalye, zabitin gözleri içine dikkat- le baktı ve ciddi konuştuğunu anladı. Derhal kılıcını kmına yerleştirerek se. lâm verdi ve! — AHledersiniz mösyö, dedi. Su ko- ridorlarda... Biraz üşüdüm de.. Hararet bastı, Zabit gene mütebessim ve nazik bir şekilde: — Belki mösyü, Diye cevap verdi $8 samimi bir ses- le ilâve etti: — Majestenin doktorlarından birisi, ni çağrıtayım mı? EŞ z 3 z : si u s a £ İş MAİ 2 öyeişdığ!$2)i “kal AĞA RE BE pelılağpi ilkeli li işi ii i içi bla : eş ill Aİ mişi Reş ii; i, ssk b T w. im (Der iz & Bİ kal in de karner). thursday: farzdö — perşembe “Var bir küçilk çocuk yatağı içinde köşe”, Köşede küçük bir çocuk yatağı var. “yatağa gitmek” yani y v Ğ. TU < & izi ş VU < , yi NN” z li 0 2 213 Gi id ŞE? laeiçali © ğı? Selitp — a2 Biligygi b Şi SN a iş Eşe dEşedbiğ Sie İRİBEEE d:2 “Çocuklar giderler yatağa sekizde saat içinde akşam”, The children go to bed at 8 (cight) o'clock in the eve. Çocuklar akşam saat sekizde yatarlar, ning. (De çildrn go tu bed et eyt öklok in di ivninğ). That's where the baby ölecpa, “Dır orada ki küçük çocuk uyur”, Küçilk çocuğun uyuduğu yer orasıdır. (Detz husr de bEbi slips). LR HORTLIYAN FAUSTA 109 mükemmel çıkıp giderim. Gelsin de be. ni bulsun! Pardayan bir iki dakika içinde işini bitirmiş ve çılgın bir sevinçle kışarıya fırlamıştı. Geniş bir nefes aldı. Kurtul- duğunda artık şüphe etmiyordu. Çünkü Espinozanın bütün düşünce- si onu işkence odasına sokmaktı ve ora, da her şey bitecekti. Halbuki işte kim- se oraya girmemiş ve Pardayan nihayet kaşmanın yolunu bulmuştu. Vakia henüz her şey bitmiş değildi. Pakat mademki bu esrarengiz ve meç- hül yerlerden çıkmıştı. Bütün mesele kendisi gibi insanlarla (o çarpışmaktan| ibaretti. Böyle şeylerse onu korkutmaz dr. — Neyse, şimdi artık kurtulabilece. ğime inanmağa başladım. Diye mırıldanarak etrafına bakınma" ğa başladı. Bulunduğu yer küçük ve kapıları ar- dına kadar açık bir odaydı. o Pardayan süzatle dışarıya çıktı. Şimdi, (o hafifçe aydınlanmış, taraça gibi bir yerde bu. lunuyordu. Semayı görünce, yüzü son derece mes'ut bir hal aldı ve sevinçle söylendi: — İşte nihayet gökyüzünü de göre- bildik?1.. Doğrusu bir daha onu görece- dimi hiç de zannetmiyordum. Pakat şövalyenin bu sevinci o uzun sürmedi ve birdenbire getiliyerek mı. rıldandı: — Hay Allah belâsını versin!.. Hiç de hoş bir yerde değilmişiz. Hakikaten de burası hoş bir yer de- gil, bir cezane deposuydu. (o Solunda, kursundan tabutları ( ihtiva eden üç- sandık duruyordu. Sağında da iki san. dık vardı. Fakat bunlardan ancak biri-| , sinde tabut vardı. Diğer ikisi boğtu. Fakat işin en garip ciketi, bu sandık. geçtiğini gördü Bunu, üzerine kapanan pi Am lar mutat olduğu (o veçhile taştan de gil, ağır ve sağlam tahtadan yapılmış» tr, Pardâyan derhal vaziyeti anladı. Bu taraçadan çıkmak için, önüne (dikilen bu sandıklarm üzerinde sürünerek geç- tikten sonra, iki sandık arasındaki boş. luktan dışarıya sıyrılacaktı. Hiç tereddüt etmeden sandığa basa- rak, oradan da Üst tarafta duran ikinci sandığa çıkarak, başının o tavana çarp. mamast için boylu boyuna uzandı. Ve boynunu uzatarak dışarısmı (o seyretti. Burası sarayın bahçesiydi. Pardayan aşağıya baktı ve: — Ehemmiyetsiz bir (o mesafe, diye mırıldandı, bir sıçrayışta bahçeye in. mek kabil, Önünde tahta bir parmaklıktan baş- ka bir mani kalmamıştı. Bunu kırmak Pardayan için çocuk oyuncağından baş- ka bir şey değildi. Artık kurtulacağına katiyyen emindi: — Ölümü bü kadar yakından gördük *en sonra, hayat insana ne güzel gö. züküyor, diye güldü. Artık bütün cesaret ve kudretini ye- niden toplamıştı. Bu müthiş sergüzeş- ti, arkadaşı Servantese anlatınca, gene meşhur Don Kişotunu savuracağını dü. şündükçe memnun luyordu. Ve Parda- yan parmaklığa sarılarak bütün kuvve. tile saramağa başladı. Parmaklık çıtırda yarak kırıldı. Fakat tam bu anda, bir cismin, yavaş yacaş sırtının Üzerinden kayarak, boğazına doğru çıktığını his. setti ve boğuk bir sesle: — Ahi. diye inledi, ne oluyor?.. Bos guluyorum. Pardayan başını geri o çekti. O anda bir şeyin süratle yüzünün O yanından İL N ha m iv yatmak! They get up at about 7 (seven) in the morning. (Dey get ap et ebâvt sö in de morning). Bu fiiller. bundan evvel gördüğümüz kaideye göre tas“ to get up: tu get ap — kalkmak rif edilir. Meselâ; “Onlar kalkarlar da doğru vodi içinde sabah”, Sabah yediye doğru kalkarlar,