Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
vi a | Yami rah ediyorsunuz, bir daha böyle bir M %pmm Fvimde külmiz, soframi Garip bir erkek Ne garip adam bu.. Bir türlü anlamı- yorum.. Üç senedenberi, geceleri hiç so kağfa çıkmıyor... Yazıhanesinde kitap - larını okur. Gazetelerine bir göz atar, radyo çalmak için benden müsaade is- ter. Bir kere bile “hatırım için şarkı söyle!” demez.. Eğer söylersem, kita- bmı da, gazetesini de bırakır, dinler... — Bir istediğiniz olursa kalfaya söy- leyiniz, aldırtır! - derdi. Hakikaten de ne istedimse aldırt- tım, hiçbir şeyin yokluğunu çekme-| dim... Fakat erkek yokluğu?. Aşk Yokluğu müstesna,. Çünkü o, ıhtiyarı olmakla beraber soğuk, çekingen, res—[ mi,.. Bense, bir şarkrcı kızdım.. Şen Ça,ğ-ı İryan barında her gece alaturka şarkı| söylerdim... Ne yalan söyliyeyim, bir göz kırpan, bıyık buran olursa güzel (yahut paralı) bir şeyse hemen alâ- kalanırdım... Bu Etem bey de beni ga- liba bir kere yolda görmüş.. Bara gel- di, 'Bir masada oturdu. Ha seyreder, ha seyreder... Ama, hiçbir işaret ver- mez, haber gündermez.. ÜOranın müda- vimi oldu gayri... Sinirime dokunuyor O put gibi ciddi haliyle.. Lâkin zengin bir şey, farkmdayım... | Nihayet,, işte, kısmetmiş... Bana bir mMmektup yazdı: “Sizi evimin hanrmı yap Mmak istiyorum!,, dedi. Tahkikatta bulunup ne zengin şey olduğunu öğrenince kim durur? He- Men taşındım... Daha ilk geceden itiba- ren resmi, nazik vaziyetleriyle benim halimi, tavrrmı defistirdi. Onu taklit ederek ben de resmileşmeye mecbur kaldm... Fakat, ihtiyar, biçimsiz bir şey...Be- ni öpmeğe kalkınca, yüz buruşturdum; ekseriya zengin âşıklarıma yaptığım gibi: — ÖT - dedim.. — Rahatsız etmiyeyim! Mademki ik da yemek yeyiniz, elverir! - dedi. İşte, o gündenberi, üç seneye yakm | bir zamandır, yatak odalarımız ayrı ve | aramızda hiçbir şey olmamak şartiyle | biz sözüm ona karı koca hayatı yaşıyo Truz. O, soğuk, ciddi, hürmetkâr ve tek- lifli... Akşam üzerleri misafirlife gider gi- bi givinip sofraya tertemiz ve gayet , hemen daima baszka bir elbiseyle hzmemi istediğini kalfadan öğrendim. O da cicek gibi givinivor... Odada elek! trik olmasma rağmen üzerinde gümüş şamdanlar vanan bir masada, en zarif takrmlarla, örtülerle, en nefis yemekle- Ti vivor, şaranları iciyoruz. Odaya girdiğim vakit, ayafa kalkar, elimi tutarak, parmaklarrmın ucundan Öper: — Gündüntüüzü nasıl gerirdiniz?., Bir âArzunuz, emriniz var mt? - der, Ben, teşekkür ederim: — Kalfa, her ihtiyacrmı temin edi- Yor! - derim. Sonra., sofraya oturımız. Biribiri- Yeni saç tuvaletleri " Alm üstüne dökülen istifham işarc- #eklinde bukleler Paris'n 1937 için ;i';&nlslp zördügh" yen.i saç tuvaleti- aa Ça K Öe- ! HABI&R — Akşam postası ne misafir gitmiş sıkılgan adamlar gi- bi havadan sudan konuşarak yemek ye riz... Muhaverelerimizde kendi düşün- celerimiz, hislerimiz asla mevzubahs O da, ben de, o ilk öpücük mesele- sinin sSoğuk tesirini hâlâ üzerimizden atamadık... Nihayet karşılıklı bir pas- yans açarız. Sonra, o kitap okur, ben radyo dinlerim, yahut canım ister, bir şarkı söylerim... O zaman, gayet hür- metkâr bir tavır takmır, Viyanada konser dinliyor sanki.. Para, refah, güzel ev, güzel yemek, her istediğini hazır bulmak âlâ... Lâkin insan bir gün oluyor gık diyor. Hepsin den bikrtyor... Biraz istedifi gibi yaşa- mak, bahusus erkek istiyor... Aşk isti- yor. Ben de of dedim.. Kaçtım . Bara git- tim. Orada Emced'i buldum. Fski ana- nım.. Oh, artık istediğim gibi vaşıya - cağım . * * * Fakat olmadı, olamadı.. Yüzükleri- mi, küpelerimi satarak har vurmam, harman savurmam, birkaç aylık salta- natmış... Sonra, Emced, gene eski ka- ba herif oldu... Küfürler, tokatlar, tek- meler.. Bini bir para., Bunlara dayan- mak, gene neyse, cünkü diyelim ki hoy rat erkekten hoşlanırım... Fakat kon- forsuzluk beni harap ediyordu.. Eski. den gözüme batmryan şeyler artık bat- mağa başladı.. Sabahleyin kahvaltı - mımn tepsiyle yatağrma gelmesinden gü müş şamdanlı sofradaki kristal sala- talrğa ve alafranza hususi apteshane- me kadar her geyi arryorum, her şeyi., Değil bunlar, bir gün, kara sefaletle de karşılaştım: Emced kaçtı hımzır, kimbilir hangi orospunun jiğololuğuna gitti... Ve ben, ortada kaldım.. Alatur- kanm da barlarda tavsadığı zamana tesadüf ediyordu. Sokak orospuluğu yapmak mı? Buna. kail olamadım... Aklrma kalfa geldi. “Mutfak kapısın dan girersem, bana yemek verir, belki | de başka cihetlerde yardım eder!,, de- dim, Gittim Etem beyin evine .. Mutfak kapısından girdim.. Ahcı- dan hizmetcilere kadar henpsi yerlerin- den sıcradrlar.. Hensinde bir nesşe. Bir hürmet.. Eski hanrmımız pgeldi diye.. Ah bilseniz nacar vazivetimi., Üstüme basrma da mrı dikkat etmivorlar?.. Kalfa, hemen if#ildi, eteğimi öptü... | Beni icerlere alryor... Sikılryorum.. Fakat, üşümüş bir a - damın sıcağa kavuşması kabilinden bu evin derilnliklerine dalryorum... Mu- gambalarm, parkelerin cilâ kokusu.. Yüze gülen o konfor.. — Geldiniz en nihavet demek ki ha- nrmerötm... Ah, ne iyi ettiniz.. * Biraz sıcak yemek.” demek isti- yorum.. Fakat, o, buna firsat vermeden, tep- silerle ikramlarda bulunuyor... — Beyefendi ne memnun olacaktır kimbilir?!. - diyor. — Onun yanma çıkabilecek miyim tekrar? — Niçin corkmryasmız!.. Elbette... İşte elbiselerinizden bircokları dolap - larda.. İşte hamamınız, bütün tuvale- tinizi vaparsmız.. Gene eskisi gibi.. — Peki, beninı hakkımda ne düşünü- Yor?.. Fikrini söyledi mi? O, fikrini hic söylemez.. Fakat ben anlarırm... Sizi görünce memnun ola- caktır. — Fakat evvelden de seldiğimi ha- ber verin... Şayet istemezse bileyim ki yanma girmiyeyim.. Bu evden kaçalı altı. ay | olmuştu.. Fakat, hiçbir şey değişmedi.. Sanki ha Yatrmızın bu müddetlik sayfaları kop- muş, ömrümüzün kitabı yeniden cilt- lenmiş gibi, fütursuz, salona girdim. Gazetesini bıraktı. Hürmetkâr, na - zik, sakin, yanıma yaklaştı. Parmak- larrmınm ucundan öptü. — Gününüzü nasıl geçirdiniz? - diye sordu... Bu altı avm bahsi bir kere bile acıl- madan eski hayatrmız devam etti.. Ga liba, ölünceye kadar da sürün ridecek. (Hatice Süreyya) | Tonton Amca çok açıkgözdür! r DETL | HABER İ AKŞAM POSTASI JDARE Evi Istanbul ÂAnkara Caddesi Posta kutüsu * Istanbul 214 Telgraf adrESİ ; Istarıbul HABER Yazı işleri telofonu : 24872 - —- -— idare ve İlân : 24370 ABONE ŞARTLAR! Türkiye Eenehbi Senelik 800 Kr. 2700 K, 6 aylık 730 , 1450 « 2 aylık 800 ,, BOO « * aylık 150 » 300 » Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası HABE&E&'in Güzellik Do toru Kupcnu: Yazan: Niyazi Ahfnet 333 seze evve bugün Sipahilerln arzuları için padışab mühim bir tedbir aldı Kızlar ağası Osman ile Kapı ağası celladın satırı altında yuvarlandı z İstanbul gene korkulu günlerden bi. rini yaşıyordu. Sipahiler ayaklanmışlar, padişaha birkaç başın daha vücuddan koparılmasını teklif ediyorlardı. İsteğin yerine gelmesi lâz:mdı. Aksi takldirde isyan büyüyecekti. — Günlerce düşünüldükten sonra sipahileri yatıştır mak için bir çare bulundu ve bazı ted- birler alındı. 3 ikincikânun 1603 yılında 333 sene evvel bugün alınan tedbir şu idi: Kay- makam saatçi Hüsnü paşa Yedikulede hapsedilmiş yerine Güzelce Mahmut pa şa getirilmiş, Müftü hoca Sadettin efen di zade Mehmet efendi de azledilerek Sem'ullah efendi ikinci defa hizmeti il. miyeye alınmıştır. Fakat bu günlerce düşünülerek veri- len kararın tatbiki sipahileri yatıştırma- dı. Gürültü ve patırdı gittikçe artıyor. du. Padişah Mehmet, sarayın harem ka- pıst önüne bir taht kurdurduktan sonra tplepleri dinlendi.Söz söyliyenler sipahi! lerin reislerinden Hüseyin kalfa, Poy- raz Osman, ve Namik Kemalin Cezmi. sinde yaşattığı kâtip Cezmi idi. Bunlar,| sadrıâzam vasıtasile istediklerini bildiri yor bizzat her şeyi padişahın kendisine söylemek istiyorlardı. Çünkü — istenen şeyler alelâde şahsi menfaat için değil, , memleket içindi. Yurt davası çarpışıyorlardı. Padişahınm dinlediği sözlerin hülâsası şudur: — Etzurüm eyaleti Gazanfer paşanın Sekban ve leventleri ellerinde kalmıştır. Sıvas, Alaca atlının asi Ahmedin elin- dedir. Karamanda Deli Hasan tuğyan bayrağını kaldırmıştır. Merzifon ve Kas tomonu sancaklarını kara Sait ve Uzun Hasan zaptetmiştir. Bu-- karışıklıklara nihayet verilmek için biddefat gönderi- len serdarlar mütevaliyen mağlüp oldu. lar. Bu hallere sebep ancak sipahi ve ak hadımlar ağalarile kapı ağası — Ga- zanfer ağa, vezirler, hususi — dördüncü vezir Tırnakçı Hasan paşa, — hakikati uğruna Gzzantear'in başları; —— —— padişıha arzetmemiş olan kaymakam Hasan paşadır. Binaenaleyh cezaen bun — ların başları kesilmelidir.,, , Padişah bu haklı istekler Larş.smdı cevap veremedi. Gürültüyü — bastırm için Yedikuleye hapsettirdiği saatçi F san paşayı getirtti. Kendisinden şıkâye M çi olanlarla karşılaştırarak isticvaba baı_ Ve ladı. Hasan paşa, paldişaha bizzat vere- —— £ rek imza ettirmiş olduğu arz tezkerela B le Anadolu ahvalini tamamile bildirmiş B olduğunu isbat ederek başını kurtama. ga muyvaffak oldu. D Tırnakçı Hasan paşa mes'ul bulunu- r O yordu. Kendisini müdafaa edemedi. Ets — | raftan: Biğr, — Urun, Urun sesleri yüksehyordu. : Paşayı iki yakasından — yakalıyarak — meydana getirdiler. Keskin satırını hı- , zırlamış bulunan cellât:; h — Diz çök emrini verdi, a !’; Hasan paşanın bütün vücudu — titri- — 4 j yordu. Medet ummanın faydasız oldu. — ğuna kanidi. Buna rağmen yeniçerilere — n doğru döndü ve: ;L ' — Medet kardeşler.. Diye bağırdı. "' Yeniçeriler, birkaç saniye sonra can. sız bir ceset haline gelecek olan pıgıyl'- . şefaatleri ile kurtardılar. İki baş kurtulmuştu. Fakat mansıp- larr harem vasıtasile satmış olmakla it- tiham edilen kızlar ağası Osman ağa ile — Anadoluya gönderilen askerin serdarlı. ğına Hüsrev paşayı nasbettirmiş oldu !'İ' ğundan kapıağası Gazanfer bı;!ım ha kurtaramadılar. Tarihten birkaç satır: “Padişah, na« zarül iltifatındaki sultanların — (hanrm sultanlar) — ve koca valde — sultanım gizli müşavirlerini kendi selâmeti içi feda etmeğe mecburiyet gördü; iki h i dım ağasının başları cellâdın satırı als — tında yuvarlarıdı. Askerin bu — suretle " arzusu is'af olunduktan sonra zatı şa- — hane divan erkânını selâmlayıp hareme — çekildi.,, v 'u,_* Ülks 4 (K_,__/—_. Fakat sal kıpırdanmadı bile; yolu. muz tıkanmıştı. Bizim kıyıda bulunmakta olan herkes sanki nüzül isabet etmiş gibi — kâaskatı kesilmişti. Öteki kıyida ise mesele baş- ka idi. Orada Hog Hampşayr ne yapa- cağını biliyordu. Salın takıkdığını görünce hemen aya. ğa fırladı. İrmağın karşıya yüzülemiye- cek kadar şiddetle akmakta olduğunu gördü; bunun için kıyıdan yukarıya doğ ru koştu. Az ilerde durdu; cebinden ça kısını çıkararak potin bağlarını kesti ve bunları ayaklarından çıkardı; kaldırıp kendisini suya attı. — Hampşayra bakın! Yüzbaşım Ha- ga bakın! gidiyor! Bunu bağıran, emirneferim Benson. du. Fakat bağırmasına — lüzum yoktu. Ben bakıyordum. Hem de soluk alma- macasına.. Onun iyi yüzdüğünü biliyor dum Fakat ömrümde ben böyle bir şey görmemiştim, Bir yuünuz balığı kadar mükemmel yüzdü ve bir torpito hızıyla sala yaklaşıyordu; fakat kurşunlar bun dan da daha hızlı giderler. Suya daldığından bir saniye geçme- mişti ki Türkler ateş açtı. Bir — düzüne kadar makineli tüfek başka hedeflerden vazgeçerek ateşlerini onun Üüstüne kü. melendirdiler. Mermiler suyu fışkırttı ve orasını bir dolu fırtimasına — benzetti. Bunlar bizim kahramanı nasıl olsa vu- racaktı. İnsan böyle bir ateşten kurtula maz. Benson bağırdı: — Haydi Hog dişini sık! Ha gayreti| |Jap, vesair eşya 5.1.937 Ben de bağırmağa başladım. Benim-| le birlikte herkes bağırıp çağırdı, ğırıp çağırmak galiba bulaşık bir haâ lık gibi ll:idn'. ; & Ohlısa lib îm uharebele'i _ Yazanlar: İngiliz ordusu hava zabitlerinden Kenneth Brovn Colline Meşhur seyyah ve muharrir Lovell Thomas / , İ Dilimize çeviren: A. E. — Ha gayret Hogl.. Bi Sözleri yüzlerce ağızdan çıkıyordu. — Hog sala, üstüne yağdırılan bmkrcn; Ğ mermi ile birlikte gelldi. NL Hemen de salım burnu — dibinde idi. Belki de işi başaracaktı Hoga fırsat ver — mek için bütün toplarımızı — Türklerin — üstüne çevirdik. Onları acaba susturabi 'î lecek miydik? Bazılarını ıuıturduk a:ı "* ma bu kâfi değildi. p Hog sala vardı ve üstüne çıktı. Kolı.ı— nu uzatarak İpi yakaladı. Yalnız bir sa. niyecik için, sabit bir hedefti. Sala ay_- j ni zamanda o kadar çok mermi hep bir den isabet etti ki onu yerinden sıçrattı. — f Belki de bu sıçrayıştır ki Hogun ya- pacağı ikinci işe yardım etti. Dugümlüî ipe bütün gücüyle sarıldığı gibi şöyl S bir silkindi; arada bir şeyler yerlerınd r oynadı ve sal tekrar kıpırdandı. Yalı biran tereddüt ettikten sonra gene ıuyı " atladı ve bizim bulunduğumuz — kıyıya — doğru yüzmeğe başladı. En çok ıuyun altından 'dalgıçlama yüzüyor, bby!e:e , yağmur gibi yağmakta olan Türk merm lerinden kendini koruyordu. B Bu hareket eşine az tesadüf — ediler bir kahramanlık harikasıdır. (Devamı var). İstanbul yedinci icra memurluğun Bir borçtan dolayı paraya çevrilme! karar verilen oda takımı, koltuk, n kel keçesi, yazı masası, ltütüphınc.. günü & du u re kadar Bebek Nırhyıı__ i önünde hazır bulunacak h mdan ıçı!ı: arttırma ıüteti'le