18 Aralık 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

18 Aralık 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

. — Kü aT ”n ÂAltı ay içinde Lorans — Arabistanın tı kıyılarındaki Hicaz kabilelerini bir ı'lrneğe kandırdı. “Türklerden — kurtu- P hürriyetlerini kazanmak için önleri te serilmekte olan fırsattan istifadeye kışmazlar, böyle bulunmaz bir nime- “Tü kaçıracak olurlarsa, Allahın gazabı- ta uğrayacaklarınr onlara, tam anlaya- âlan ve inanacakları bir lisanla söyle- Emir Faysal da bu esnada yavaş ya- $ ilerliyerek Yenbuu vuracak mesafe- Ye yaklaşmıştı. Lorans onun — yardımı- ta kabilelerden birkaç bin kişi gönder- 'Elşn. chbudakı Türk garnizonu Arap Yazanlar ; ingiliz ordusu hava zabillerinden Kenneth Brovn Collins, Meşhur seyyah ve muharrir Lovveli Thomas * Çhlisalib muha 'ıebel e'ti EOIE4 — E 9D E S pT gl Ingılızler bombardımana başladı Lâvrens de Türklere karşı isyan etmezlerse Allahın gazabına uğrayacaklarını Araplara söyledi ! öğrenince şehri tahliye ederek çekilmiş ti. Emir Faysal sırtında devlet entarile- ri olduğu halde şehre debdebe ile girdi; solunda da bembeyaz bir bedevi entari- si giymiş olan yeni Şerif Lorans yürü- yordu. Arkadan büyük gürültü ve şa- matalarla, hecin develerine binmiş çöl oğulları yürüyor, ellerindeki tüfekleri havaya sıkıyordu. Bunlar sahili takip e- derek Yenbudan yukarıya doğru yürü- düler. El - Vejh'de bin Türk askeri var dı. İngiliz gemileri burasını bombardı- man ederek Araplara yardiımda bulun- du. Loransın aşiretleri de şehre çullan- dılar. Harp ancak birkaç dakika sürüp bitti. LORANS TÜRKLERİ ALDATTI Türkler Mekkeyi tekrar — almak için yola çıktılar. Faysalın El-Vejhi zaptet- tiğini işitmişlerdi. Ayni — zamanda da kardeşi Ali, ilerlemekte olan Türklere karşı çölde çıkıverdi, Alinin muharipleri pek azdı; fakat çok çabuk hareket ediyorlardı. —Ayni Araplar o kadar çok ve muhtelif yerler- de Türklerin karşısma o kadar — çabuk çıktılar ki, zaten cehennemi sıcaktan bunalmış olan zavallr Anadolu çocük- ları karmakarışık bir halde — Medineye döndüler, Bundan sonra Lorans, Akabeyi ken- dine hedef ittihaz etti; Akabe, Arabista nın en mühim sevkulceyş — noktasıdır. Sina yarım adasının kaidesinde olduğu için, Sinadaki İngiliz — ordularının da sağ cenahı idi. Ayni zamanda Arapla- rın Suriyeyi istilâsı için ideal bir üssül- hareke idi. Dillmize çeviren: ÂA. E. oO TF T Lorans bütün bu yaptıklarının sadece demiryoluna karşı bir akınm olduğu kana atini vererek Medinedeki Türk kuman- danını aldattı. Demiryolundan — bir iki kilometrelik yeri dinamitle parçaladı ve bir köprüyü kundaklıyarak harap etti. Türkler hemen hücum ettiler. Lorans da Araplarla birlekte develerinin sırt- larına atlıyarak çöllerin içinde sırra ka- dem bastı. : (Devamı var) yB Bizim göfüsümüze göre Filisti — 26 — | Çardakta Çin fenerlerinin ışığı al- tında geceyarısına kadar soğuk şam- panyalarla kuru böğazımızı ıslattık ve beyinlerimizi buğulandırdık. Hiç u- nutmam; geceyarısından sonra tam saat birde müthiş ve hiç kesilmiyen bir gök gürültüsü hepimizi çadırdan dışarıya fırlattı. Gözlerimizi göke dik tik. Orada gök gürültüsüne sebep ola- bilecek bir şey yoktu; fakat kulağı - mısa çarpmakta olan derin uğultu ve gürlemeler hiç de eksilmiyor, gittik - çe artıyordu. Sağımıza baktık ve gör- düğümüz manzara yüreklerimizi yer- lerinden kopararak, boğazlarımıza tı- kadı. _ Nohrüfalıkteu basşlıyarak ta Celeu- Tiye istasyonuna kadr dayanmakta o- n zerine, yirmi iki kilometrelik bir sa- haya sanki üç yerden gaz dökülmüş, ve kibrit çakılarak yakılmıştı. Aşağı - da vadide hiç susmadan patlıyan toz mermileri bir şehrayin yapar gibi hiç sönmiyen üç ateş hattı teşkil elmiş lerdi. Ortadaki ateş tam siperlerimi- zin üstündeydi. Buna , tahrip, yahut imha ateşi deniyordu. Siperlerimizin önündeki ateş hattına da münia ateşi üdı veriliyordu Bu da ateş altında ü- mitsizliğe kapılan Türk piyadesinin siperlerden - fırlayıp İngiliz hatlarına saldırmamaları içndi. — Siperlerimizi» arkasındaki üçüncü ateş hattı da ge- ne manla ateşiydi ve ileri hatla bütün muvasalayı kesmek, geriden ileriy” yardım imkânınt Hirakmamak içindi. Beş yüzden fazla top tam tam üç sa muharebeleri kürdü. Top mermileri bütün muvasa- la hatlarımızı harap etmişti. Bağ ce- nahımızla telefon muhüberesine im - kân bulamadık. Kaç tane irtibat zabi- ti gönderdikse hiçbirisi geri gelmedi. Bağlı olduğumuz sekizinci orduya ne oluyoruz diye sormıya hiç lüzum yok- tu, Çünkü sağ cenahiyle daha bombar- dımanın başlangıcında muhabere ve muvasalası kesilmiş olan ordu boyuna bizden malümat istiyordu. Beş yüzden fazla top — tam üç sa- saatlerce müddetle idame ettirdiği trampet ateşi şampanyadan aldığımız zevki pek kısa kesti. Osmanlı impara- torluğunu, değil yalnız Filstinden, hat tâ Suriyeden bile çıkaracı© olan bil- yük ve son taarruz başlamıştı. d gf a & çe NÇ —- G GG 252 GÜZEL PRENSES Ççük Elzayı sımsıkı tutuyordu. Gözlerin- den yaşlar boşanarak Annaya bakıyor- du. ÂAnna, çingene kızının kucağındaki çocuğu görünce onu sevmeğe başladı. Bunu gören Lâlenka, çocuğu ona doğru uzatarak: — Sevilmeğe çok lâyik bir çocuktur, dedi. Fakat ne fayda ki beni de bu hay- dutlar öldürürlerse dünyada bu çocuğu himaye edecek kimse kalmayacaktır. Siz merhametli bir kıza benziyorsunuz. Ona acıyınız. Ben ölürsem ona siz an- ne olunuz. Anna, küçüğün yanaklarından öptü. Haydüutlar tarafından mutiaka öldürü- leceğine kanaat getirmiş olan Lâlenkayı teselli etti ve ona Ümit vermeğe ça lıştı. * * * Bulgar şakileri ile çingeneler çarpı- gşırlarken Düşes Dorotenin evinde de başka bir hadise cereyan ediyordu, Bulgar prensinin şereflerine verdiği balodan dönen Dük Jorj ile karısı daire- lerine çekilmişlerdi. Dük Jorj, baloda Kont Adolar ile arasında geçen hadise- den dolayı çok müteeessirdi. Bu teessürünü azaltır ümidile zevce- sinin odasında kalmıştı. Düşes Vera bir taraftan soyunurken bir taraftan da ko- tasına şöyle diyordu: — Böyle güzel bir gecenin fena bir hadise ile neticeleneceğini kim tahmin ederdi? Ne güzel de eğleniyorduk. O sefil adam Aağzımızın tadını - kaçırdı. Jorj beni dinle, sana bir itirafta buluna. cağım. Biz buraya gelirken Kont Ado- lara birkaç kere yolda rastgeldim. Fa. kat canmı sıkmamak için onu gördü. ğümden sana bahsetmedim. Fakat bu tesadüflerden de memnun olmamıştım. Şimdi sırası geldi de söyliyorum. Dük Jorj, canı ıılıılarık . ” — Vera, dedi, onun bizi takip ettiği- ni bana haber vermeliydin? Bunu yap- mış olsaydın bu geceki çirkin hadise olmazdı. — Fakat benim sizin oyun oynadığı- nızdan ve birbirinize karşı bazı taahhüt- lere giriştiğinizden haberim yoktu ki.. — Evet, ben oyunu kazandım. Doğ- rusunu istersen şu anda vicdan azabı hissediyorum. — Vicdan azabı mı? — Evet Vera, O adam benim bir kar- deşten fazla sevdiğim bir dostumdu. Maddeten değilse bile manen biçareyi öldürdüm. Ona çok ağır hakarette bü- lundum. — İyi ama Jorj, o yaptığın bu mua- meleye müstahak değil mi idi? Sen ne yaptın? Zevceni ve şerefini müuhafaza etmekten başka ne günahın var ki?. Dansederken o çapkın bana neler fısıl- dıyordu biliyor musun? Seni bırakıp kendisile kaçmamı istiyordu. Bu yolda o kadar ısrar etti ki nihayet bağırmak, etraftan yardım istemek derecesine gel- dim. Bana kalırsa onun düello teklifini kabul etmemekle hiç de iyi etmedin. Dü- ello edip onu öldürmeliydin. — Hayır Vera. Emin ol ki sözlerim ona kurşundan fazla tesir etmiştir. Za- vallı balmumu gibi sararmıştı, görme- miş miydin? Eğer bu adam kabahatsiz- se yaptığım pek fena bir harekettir, adeta bir cinayettir. — Hayır, hayır Jorj Sen namuslu bir adamın yapmağa mecbur olduğu şeyi yaptın. Dük, teessürle başını salladı. O, Kont Adolarla şatranç oynayarak bu eski dostunu on sene müddetle memleketi terk edip kendisini ve karısını görme- mek taahhüdüne soktuğu gündenberi $ müthiş asabi bir adam olmuştu. Karı- m'muı;ı ai !—ğ; "i K KA lan yirminci kolordumuzun cephesi ül- P *Eçİ —ı_.<' .Wıa Lakâ eaij AT Smez a "V!,*ı"'*'l:ı"*'t'.'u’ Gt hıç durmaksızın qürlım*rek ateş püz GÜZEL PRENSES 249 — Evet, seninle geleceğim, Edvar, edeceği yeminin — kıymetini şimdi daha iyi anlıyordu. Fakat ne olur sa olsun her şeyden evvel Annayı kur- tarmak lâzımdı. Bunun üzerine Lâlenka, ayağa kalk- tı. Edvara; — Haydi beni takip et dedi. Delikanlı hemen itaat etti, — Ocağın arka tarafına geçtiler. Buraya — gelince Lâlenka; — Arkadaşlar, burada diye etrafa seşlendi. Biraz sonra, erkek kadın, genç ihti- yar hirçok çingeneler, çadırlarından çı- karak ocağın etrafında toplanmağa baş ladrlar. Genç çingene kızının bu adam- lar üzerinde büyük bir nüfuzu olduğu anlaşılıyordu. Nihayet bütün kabile ef- radı orada toplandıktan sonra Lâlenka, Edvara dönerek dedi ki: — Elini ateşin üzerine uzat ve benim söylediklerimi tekrar et. Lâkin evvelâ düşün ki yemin, bir defa — edildikten sonra bir daha bozulamaz. Ben de ye- minimde duracağım. Edvar, cevap verdi: — Asla yalan söylemem ve yeminimi bozmam Lâlenka. Sözümü herhalde ye- rine getireceğim, Genç çingene kızı mukabele etti: — Öyle ise benim sözlerimi — tekrar “Çingenelerin kraliçesi — Lâlenka şayet Anna Paskalı Bulgar eşkiyasının elinden kurtararak serbest bırakmağa muvaffak olursa ben Edvar da arık bu kızın izini takipten — vazgeçeceğime ve müddeti hayatımda bir daha ayrılma- mak üzere Lâlenkaya sadık kalacağıma yemin ediyorum.,, Edvar, kızın bu sözlerini aynen tek- rar etti. Çingene kızı elinde — tuttuğu hançeri ateşe soktu, Bıçağın demmıu. toplanımız, T S a u,v_.ı.u kıpkırmızı oluncaya kadar kızdırdıktan sonra: — Ben dedi, çingenelerin kraliçesi Lâlenka, Ânna Paskalı eşkiyaların elin- den kurtarıp serbest bırakmağa yemin ediyorum. Bu maksat uğrunda kendi- min ve arkadaşlarımın hayatını tehlike« ye koyacağım, Muvaffak olduğum za- man, Edvar seni aydan ve güneşten bile kıskanacağım, Yeminimden dönersem kalbimi şu hançerle deleceksin. Fakat sen beni aldatırsan ben de seni — gene bu silâhla öldüreceğim. Görüyorsun ya, hançer kıpkırmızı öldü bü — kırmızılık aşkımızın, yeminimizin kuvvet ve şidde tine delâlet ediyor. Çingeneler hep bir ağızdan dindarane bir huşu içinde iki kelimeyi tekrarladı lar: — Hançer kıpkrımızı.. Lâlenka, hançeri ateşten — çıkararak bir ağaç kütüğüne sapladı. Sonra Edva- rı kolları arasına alarak onu — göğsüne bastırdı. Yemin merasimi böylece bit- mişti. Lâlenka, adamlarına dönerek, — Kraliçenizin ettiği yemini işitti- niz. Şimdi bunu yerine getreceğiz. Ha- zır trrsınız? İhtiyar bir çingene ilerleyip — cevap verdi: — Kraliçemiz, hepimiz — seninleyiz. Emrin ne ise, ne yapılmak lâzım ise söy le, biz her şeye hazırız. Senin için hepi- miz ölürüz bile., — O hâlde' muharebeye hazırlanmız. Şu civarda bir eşkiya karargâhı varmış. Esir ettikleri genç bir kızı kurtarmak için üzerlerine ansızın hücum edeceğiz, İçimizden bazıları şüphesi- ki ölecek, fakat her şeye rağmen yemin yerine gel melidir, h İhtiyar ii.ngenq h.:;ıhk verdiz. YK A A BE bi

Bu sayıdan diğer sayfalar: