Altı ay içinde Lorans © (Arabisfanm te kıyılarındaki Hicaz kabilelerini bir ğe kandırdı. “Türklerden kurtu- p hürriyetlerini kazanmak için önleri Ve serilmekte olan fırsattan istifadeye kalkışmaz'ar, böyle bulunmaz bir nime- Nİ kaçıracak olurlarsa, Allahım gazabı- Ma uğrayacaklarını onlara, tam anlaya- a ve inanacakları bir lisanla söyle- Emir Faysal da bu esnada yavaş ya- Yaş ilerliyerek Yenbuu vuracak mesafe- Ye yaklaşmıştı. Lorans önün yardımı- ıı 97 — E Yazanlar ; ingiliz ordusu hava zebitlerinden Kenneth Brown Collins, Meşhur seyyah ve muharrir Lovveli Thomas İngilizler bombardımana başladı Lâvrens de Türklere karşı isyan etmezlerse Allahın # Shlisalik muh ratebele'i b ag— gazabına uğrayacaklarını Araplara söyledi | öğrenince şehri tahliye ederek çekilmişl LORANS TÜRKLERİ ALDATTI ti. Türkler Mekkeyi tekrar © almak için Emir Faysal sırtında devlet entarile-| yola çıktılar. Faysalın B)-Vejhi zaptet. ci olduğu halde şehre debdebe ile girdi;| tiğini işitmişlerdi. Ayni Oozamanda da solunda da bembeyaz bir bedevi entari-| kardeşi Ali, ilerlemekte olan Türklere si giymiş olan yeni Şerif Lorans yürü-| karşı çölde çıkıverdi. yordu. Arkadan büyük gürülü ve şa © Alinin muharipleri pek | azdı; fakat matalarla, hecin develerine binmiş çöl çok çabuk hareket ediyorlardı. e Ayni oğulları yürüyor, ellerindeki tüfekleri Araplar o kadar çok ve muhtelif yerler havaya sıkıyordu. Bunlar sahili takip € de Türklerin karşısma o kadar | çabuk derek Yenbudan yukarıya doğru yürü-| oıkçlar ki, zaten cehennemi sıcaktan düler, El « Vejb'de bin Türk askeri var dı. İngiliz gemileri burasını bombardı. man ederek Araplara yardimda bulun- bunalmış olan zavallı Anadolu çocuk- ları karmakarışık bir halde (Medineye döndüler, Bundan sonra Lorans, Akabeyi ken- dine hedef ittihaz etti; Akabe, Arabista nın en wühim sevkulceyş O moktasıdır. Sina yarım adasının kaidesinde olduğu için, Sinadaki İngiliz & ordularının da sağ cenahı idi. Ayni zamanda Arapla- rın Suriyeyi istilâsı için ideal bir üssül- hareke idi. Dilimize çeviren: A. E, A e Ma pe Lorans bütün bu yaptıkların sadece demiryoluna karşı bir akın olduğu kana atini vererek Medinedeki Türk kuman- danını aldattı. Demiryolundan — bir iki kilometrelik yeri dinamitle parçaladı ve bir köprüyü kundaklıyarak Barap etti. Türkler hemen hücum ettiler. Lorans da Araplarla birlekte develerinin sırt- larına atlıyarak çöllerin içinde sırra kas dem bastı, ğ * (Devamıvar) Bizim görüşümüze göre Filistin muharebeleri 8 kabilelerden birkaç bin kişi gönder-| du. Loransın aşiretleri de şehre çullan- ğ ie Yenbudaki Türk garnizonu Arap| dılar. Harp ancak birkaç dakika sürüp “ük kütleler Halinde. ilerled'#ini 252 doğru uzatarak; ne olunuz. liştı. den dolayı çok müteessizdi. Casına şöyle diyordu: sefil adam ağzımızın tadını e EREN pa kat canmı sıkmamak için onu Dük Jorj, cam sıkılarak: GÜZEL. PRENSES çük Elzayı sımsıkı tutuyordu, Gözlerin- den yaşlar boşanarak Annaya bakıyor- du. Anna, çingene kızının kucağındaki çocuğu görünce onu sevmeğe başladı. Bunu gören Lâlenka, çocuğu ona — Sevilmeğe çok lâyik bir çocuktur, dedi. Fakat ne fayda ki beni de bu hay- dutlar öldürürlerse dünyada bu çocuğu himaye edecek kimse kalmayacaktır Siz merhametli bir kıza benziyorsunuz. Ona acıyınız. Ben ölürsem ona siz an- Anna, küçüğün yanaklarından öptü. Haydutlar taralından mutlaka öldürü- İeceğine kanaat getirmiş olan Lâlenkayı teselli etti ve ona Ümit vermeğe ça Bulgar şakileri ile çingeneler çarpı- şgırlarken Düşes Dorotenin evinde de başka bir hadise cereyan ediyordu. Bulgar prensinin şereflerine verdiği balodan dönen Dük Jorj ile karısı daire- derine çekilmişlerdi.. Dük Jorj, baloda Kont Adolar ile arasında geçen hadise- Bu teessürünü azaltır ümidile zevce- sinin odasında kalmıştı. Düşes Vera bir taraftan soyunurken bir taraftan da ko: — Böyle güzel bir gecenin fena bir hadise ile neticeleneceğini kim tehmin ederdi? Ne güzel de eğleniyorduk. O Jorj beni dinle, sana bir itirafta buluna cağıra, Biz buraya gelirken Kont Ade- lara birkaç kere yolda rastgeldim. Fa. ğllmden sana bahsetmedim. Fakat bu tesadliflerden de memnun olmamıştım. Şimdi sırası geldi de söyliyorumu —26 — Çârdakta Çin fenerlerinin ışığı al tında geceyarımna kadar soğuk şam- panyalarla kuru boğazımızı slattık ve beyinlerimizi buğulandırdık. Hiç w nutmam; geceyarısından sohra tam saat birde müthiş ve hiç kesilmiyen bir gök gürültüsü hepimizi çadırdan dışarıya fsrlattı. Gözlerimizi göke dik tik, Orada gök gürültüsüne sebep ola- bilecek bir şey yoktu; fakat kulağı - mıza çarpmakta olan derin uğultu ve gürlemeler hiç de eksilmiyor, gittik - çe artıyordu. Sağımıza baktık ve gör lerinden kopararak, boğazlarımza tı- kadı, Nehrilfaliklen başlıyarak ta Celcu- Hye istasyonuna kadr dayanmakta o- lan yirminci kolordumuzun cephesi ü- — Vera, dedi, onun bizi takip ettiği- ni bana haber vermeliydin? Bunu yap- m:ş olsaydın bu geceki çirkin hadise olmazdı. — Fakat benim sizin oyun oynadığı- tarmak lâzımdı. İ muzdan ve birbirinize karşı bazı taahhtt- Bunun üzerine Lölenka, ayağa kalk- lere giriştiğinizden haberim yoktu ki.. tr. Edvara; — Evet, ben oyunu kazandım. Doğ- rusunu İstersen şu anda vicdan azabı hissediyorum, — Vicdan azabı mı? — Evet Vera. O adam benim bir kar- deşten fazla sevdiğim bir dostumdu. Mzddeten değilse bile manen biçareyi öldürdüm. Ona çok ağır hakarette bu- lundum. — İyi ama Jorj, o yaptığın bu mua- meleye müstahak değil mi idi? Sen ne yaptın? Zevceni ve şerefini muhalaza etmekten başka ne günahın var ki?. Dans*derken o çapkm bana neler fısıl. dıyordu biliyor musun? Seni bırakıp kendisile kaçmam: istiyordu. Bu yolda o kadar ısrar etti ki nihayet bağırmak, etraftan yardım istemek derecesine gek dim. Bana kalırsa onun düello teklifini kabul etmemekle hiç de iyi etmedin. Dü- ello edip onu öldürmeliydin. — Hayır Vera, Emin o) ki sözlerim ona kurşundan fazla tesir etmiştir. Za- valh balmumu gibi sararmıştı. görme miş miydin? Eğer bu adam kabahatsiz- s8 yaptığım pek fena bir harekettir, adeta bir cinayettir. — Hayır, hayır Jorj Sen namuslu bir adamın yapmağa mecbur olduğu şeyi yaptın. Dük, teessürle başını salladı. O, Kont Adolarla şatranç oynayarak bu eski dostunu on sene müddetle memleketi terk edip kendisini ve karısını görme- mek taahhüdüne soktuğu gündenberi müthiş asabi bir adam olmuştu, Kar Lölenka; kaçırdı. gördü — Evet, seninle geleceğim, Edvar, edeceği yeminin şimdi daha İyi anlıyordu. Fakat ne olur sa olsun her şeyden evvel Annayı kur- — Haydi beni takip et dedi. Delikanlı hemen itaat etti. o Ocağın arka tarafına geçtiler. Buraya — Arkadaşlar, burada diye etrafa seslendi. Bizaz sonra, erkek kadın, genç ihti- yar birçok çingeneler, çadırlarından çı- karak ocağın etrafında toplanmağa baş Jadilar. Genç çingene kızının bu adam: İsr üzerinde büyük bir nüfuzu olduğu anlaşılıyordu. Nihayet bütün kabile ef- Tadı orada toplandıktan sonra Lâlenka, Edvara dönerek dedi ki; — Elini ateşin üzerine uzat ve benim söylediklerimi tekrar et Lâkin evvelâ düşün ki yemin, bir defa sonra bir daha bozulamaz. Ben de ye- minimde duracağım, , Edvar, cevap verdi: — Asla yalan söylemem ve yeminimi bozmam Lâlenka. Sözümü herhalde ye rine getireceğim, Genç çingene kızı mukabele etti: — Öyle ise benim sözlerimi ( tekrar) “Çingenelerin kraliçesi (o Lâlenka şaye* Anna Paskalı Bulgar eşkiyasının elinden kurtararak serbest muvaflak olursa ben Edvar da arık bu kızın İzini takipten © vazgeçeceğime ve müddeti hayatımda bir daha ayrılma- mak üzere Lâlenkaya sadık kalacağıma yemin ediyorum.,, Edvar, kızın bu sözlerini aynen tek- rar etti. Çingene kızı elinde (o tuttuğu bançeri year soktu, iyii da İbtiyâr ge yy verdi. yi kl Yİ gerine, yirmi iki kilometrelik bir sa- haya sanki ilç yerden gaz dökülmüş, ve kibrit çalalarak yakılmıştı. Aşağı da vadide hiç susmadan patlıyan top mermileri bir şehrayin yapar gibi hıç sönmiyen üç ateş hattı teşkil etmiş lerdi. Ortadaki ateş tam siperlerimi- zin üstündeydi. Buna , tahrip, yahut imha ateşi deniyordu. Siperlerimizin önündeki ateş hattıma da mânia ateşi adı veriliyordu Bu da ateş altında ü- mitsizliğe kaplan Türk piyadesinin #iperlerden fırlayıp İngiliz hatlarına saldırmamaları içndi. — Siperlerimizi» arkasındaki üçüncü ateş hattı da ge ne mania ateşindi ve ileri hatla bütün muvasalayı kesmek, geriden ileriy” yardım imkânını bırakmamak içindi. Beş yüzden fazla top tam tam üç sa at hiç durmaksızın gürlinerek ateş püa GÜZEL PRENSES kıymetini sonras gelince toplanmız, lar: edildikten işti, verdi: birakmağa melidir. kıpkırmızı oluncaya kadar kızdırdıktan — Ben dedi, çingenelerin kraliçesi Lâlenka, Anna Paskal eşkiyaların elin- den kurtarıp serbest bırakmağa yemin ediyorum. Bu maksat uğrunda kendi- min ve arkadaşlarınım hayatını tehlike ye koyacağım, Muvaffak olduğum za- man, Edvar seni aydan ve güneşten bile kıskanacağım, Yeminimden dönersem kalbimi şu hançerle deleceksin. Fakat sen beni aldatırsan ben de seni bu silâhla öldüreceğim. Görüyorsun ya, hançer kıpkırmızı oldu bu (o kırmızılık aşkımızm. yeminimizin kuvvet ve şidde tine delâlet ediyor. Çingeneler kep bir ağızdan dindarane bir huşu içinde iki kelimeyi tekrarladı — Hançer kıpkrımızı.. Lâlenka, hançeri ateşten (o çıkararak bir ağaç kütüğüne sapladı. Sonra Edva- rı kolları arasına alarak onu bastırdı. Yemin merasimi böylece bit- Lâlenka, adamlarma dönerek; — Kraliçenizin ettiği yemini işitti. niz. Şimdi bunu yerine getreceğiz. Ha» zır musıriz? İbtiyar bir çingene ilerleyip (ocevap — Kraliçemiz, hepimiz (seninleyiz. Emrin ne ise, ne yapılmak lâzım ise söy le, biz her şeye hazırız. Senin için hepi- miz ölürüz bile.. — O halde muharebeye hazırlanmız, Şu civarda bir eşkiya karargâhı varmış. Esir ettikleri genç bir kızı kurtarmak için Üzerlerine ansızın hilcum edeceğiz; İçimizden bazıları şüphesi: ki ölecek, fakar her şeye rağmen yemin yerine gel kürdü. Top mermileri bütün muvasü- la hatlarımızı harap etmişti. Bağ ce nahımızla telefon muhaberesine im - İkân bulamadık. Kaç tane irtibat sabi- ti gönderdikse hiçbirisi geri gelmedi. Bağlı olduğumuz sekizinci orduya ne oluyoruz diye sormtya hiç lüzum yok- tu, Çünkü sağ cenahiyle daha bombar- dımanın başlangıcında muhabere ve muvasalası kesilmiş olm ordu boyuna bizden malümat istiyordu. Baş yüzden fazla top tam üçsa saatlerce milddetle idame ettirdiği trampet ateşi şampanyadan aldığımız zevki pek kısa kesti, Osmanl impara- torluğunu, değil yalmz Füstinden. hat tâ Suriyeden bile çıkarac* olan bir yük ve son taarruz başlamıştı. 249 gene göğsüne