— Allo! Samiye! Sen misin? Bu ak- şam sekizde mi buluşacağız?.. Hayır mı? Niçin? Annenle babanla beraber mi çıkacaksın? Of, bu ailen de, ne be- lâ... Eğer benimkiler, seninle rande - vumuz varken beni meşgul etmeye kalkışsalar mutlaka bir behanesini bu lur, ellerinden kurtulurum... Sana kız- dığımı mı sanıyorsun?.. Yok canım!.. Maamafih bir şey vermek istiyordum da onun için üzülüyorum... Tabif, ta - bil... Yarım da olur... Sen her şeyin ça- resini bulursun... Vermek istediğim ne mi?.. Bir piyanko bileti... Yarımn sabah çekilecek.. Yok, hayır.. Bütün seri de- gil, bir seferlik... Eh, ne yaparsın” Elden o kadar geliyor.. Numarası mı? Vallahi farkında değilim.. Bilet cebim de.. Düur arıyayım... Pek âlâ, madem ki acele etmiyorsun, yarın söylerim.. Altıda inşallah birleşiriz. Beraber ve- mek yeriz, sonra da sinemaya gideriz Yok canırm, kızmadım, üzülme.. Seni görmediğim için müteessirim... İşte o kadar.: * G € Pertev, Samiyeyi muztarip bir aşk- la seviyordu. Genç kız, bir bankada| daktiloydu. Çoktan evleneceklerdi. Fa kat oğlanın ailesi bu izdivaca bir tür- lü razı olmuyordu. Son derece eski ka falr, muhafazakâr oldukları için “bu derece gerbest,, hayatını kazanan bir kızım kendilerine gelin olmasına. rıza gösteremiyorlardı. ' Delikanlının çalıştığı dairede mü- dürler de sertti. Onun böyle bir metre-| si olduğunu farketmişler, kendisini hı_fîf meşrepli saymışlardı. Aklı ba- şında, iyi aileden bir kız almasını, ba- O lbaca nasihat ediyorlardı. Samiye ise, Pertevi sakin ve. esaslı bir aşkla seviyordu.-o gayet munta- zam Ve makul bir kızdı. Kalbinin ve hayatının bütün işleri bir tasnife tâ- bi tutulmuş gibyidi. Delikanlmm ken- disi)f_îıüev%tâneıgiygceğî;ü ssürtık anla - d' " Faküt, buna Hizumuntarı Tazla & üzülmüyördu. Şimdilik beraber ya- Şamaları, onu sık sık görmesi kendi- Sini teselli ediyordu. Bir insan, ölü- münü bildiği halde nasıl mütemadi- Şyen bu akıbetten ürküp durmazsa, genç kız da ayrılacaklarını bilmesine r%ıgmen bu münasebetin kısır netice- sini her gtin düşünerek kendini üz- mllyordu. v K Ertesi sabah öğleye doğru kalkmış- t'ı._ Giyindi. Odasma yemeğini getiren hizmetçi, gazeteyi de kendisine uzattı. Pertev, lâkayt gözlerle birinci sayfa- nın Şerlevhasımı oökürken, ansızm ân nümaralarm iç sayfalarda,, olduğuna dair ilâna rasladı. jMihaniki bir hareketle kalktı. Dün- kü elbiselerinden cüzdanını çıkardı. Samiyeye aldığı biletin numarasına baktı. Ve sonra, gazetenin iç sayfası- ni cevirerek rakamları gözden geçir - mek Üüzere oturdu. İste o zaman, bir- denbire hayretle irkildi. Çünkü, numa- ra Samiyenin biletine aitti... __Yanlış' mı görüyorum diye ön kere Yıldızların hepsi hoppa değildir Film yıldızlarınm hepsi de “öğie sa- hıldığı gibi hoppa, züppe ve şımarık kızlar değildir. İçlerinde hanrm hanım- ğ cık olan aile kadımları da vardır. Ho- Hvut sitema aktrislerinden resmini |— ,Bördüğünüz Mis Helen Burgess yoksu! akrabalarından tam 14 kişiye bakmak- tadır. Bunların arasında iki tane bü - Oo yük anne, bir dede, . hiç evlenmiyerek kız kalmış bir tane hala ve bir teyze delikanlıya ! i z ; m T e Ş L ei Ki A aa — Ânşaiü Pustasil — rakamı kontrol etti. Hiğbir yanlışlık yok... Büyük ikramiye çıkmıştı! Kızın namına Tfevkalâde sevindi. Kendi kendine söylendi: “— Yavrucak nekadar memnun ola- cak!,, Akabinde düşündü: “— Acaba bu parayla ne yapar?... Annesi babası rahat vermezler ki.. Herif sarhoş, kadın kumarbaz.. Ben Hayır! kendilerini tanımıyorum ya... Onua, söylediklerini tekrarlıyorum. Paramı iki günde yutacaklar..,, Kalktı, ıslık çalarak aynanın karşı- sında traş olurken düşünüyordu. “— 5000 lira da az para değil... E- peyce işime yarardı... Samiye de be - nim sayemde rahat ederdi... Kendime bir otomobil alırım.. Beraber gezme- ye gideriz... Plâjlar, yapılıyor... Kil - yos, Altınkum... Florya.. dolaşıp du - ruruz. Boynuna bir rönar istiyordu. Hemen onü alırım... İşin kısası, bilet benim elimde... Dün akşam gelseydi, o na verirdim... Mademki gelmedi, ka- bahat onda... Ben onu severim. Fakat 5000 lira da az para değil.. Durup du- rurken kim kime bu kadar para hedi- ye eder?.. Âlem duysa, güler bana...., Bileti cebine soktu. Dairede herkes piyankodan bahse- diyordu. Arkadaşlardan birine beş yüz lira çıkmıştı. Adam, gülerek: — Bir raki içeriz! - diyordu. İkindiye doğru, Samiye, her zaman- ki âdeti üzere, Perteve telefon etti. Muhavere esnasmda sordu: — Acaba piyankoda kazandım mı”? — Bir şey çıkmadı yavrucuğum. Beş para bile yok... — Geng kız kahkaha attı: — EKabahat sende... Beni fazla sevi- yorsun da ondan!... Akşama görüşü- Fakat o akşam Pertev, gene kızls buluşmaktan hiçbir zevk duymadi!... dr. Bu aldatma işini karşısındakinin İRreze farkettiği vehmine kapılıyordu. Birkaç gün sonra, genç kız, sevgili- sinin halindeki değişikliği farketti; — Nen var? Bir seye mi canım sıkı- lryor? — Yok canım... Nem olacak?, Delikanlı parayı bir bankaya yatır mıştı. Bir an şöyel düşündü;: Samiye- ye diyecekti ki: “— Sana müjdem var. Annem ba- na para verdi, bir otomobil alacağım!,, Fakat hayır! Beklemesi daha doğruy- du., Çünkü piyankonun üzerinden pek az gün geçmişti. Ya Samiye işin far- kma varırsa?... Daha sonra.. Daha sonra.. Kürk mürk de daha sonra... Asabi hali hâlâ devam ediyordu. Samiyeyi her görüşte suratı asılıyor, tavrı değişylordu. Genç kız, bu tahav vülü bir türlü anlıyamıyor, boyuna soruyordu: — Nen var? Artık beni sevmiyor musun ? — Yok güzelim... Ne demek?.. — Aman ne soğuk cevap veriyor- sun? Baştan savar gihi.. — — Niçin efendim,.. Hayır.. Hayır. Nihayet bir gün genç kız artık ta- hammül edemedi. Apartımanın kapı- sını vurarak dışarı fırladı. — Biktım artık... Sanki bir kabahat işlemişim gibi mütemadiyen bana su- rat asıyorsun! Nemrutluğunu çeke- mem.., Ne yaparsan yap... Ben gidiyo- rum... Delikanlı, mâni olmadı. Samiye, gün lerce bir haber, bir telefon, bir mek- tup gelir diye umdu. Biraz ağladı, bir az inledi. Ve kendi kendine, mütema- diyen: “— Ne oldu? dedi, Onu en üzen mesele de buydu: An- lâmayışı! ' ,Pertev, otomobil almadı. Bir müd - det sonra, annesinin intihap, ettiği komşu küçük hanımlardan biriyle ev- lendi. Âile içinde onu herkes nümüne ola- rak gösteriyor, başka gençlere: — Bakın Perteve! Bu genç yaşımda azıcık maaşiyle birkaç sene- zarfında beş bin lira para biriktirdi. Aferin de likanlıya! Nakleden: Hatice Süreyya Anlamıyorum ki...,, Tonton Amca sesinin pek güzel olduğuna kanidir HABE? AKŞSŞAM POSTAS,|i IDARE EvVi İstanbul Ankara Caddesi Posta kutusu * İstanbul 214 Telgraf adresi : Iİstanbul HABER Yazı işleri telofomnu : 22472 İdare ve llân 124370 ABONE ŞARTLARI Türliye Eenebi Senelik 1400 Kr. 2700 Kr. 6 aylik 720 . 1450 , 3 aylık 400 , a800 ,, * aytlık 50 , 300 , Suhibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us k&usıldığı yer (VAKIT) matbaası Yazan : Niyazi Ahmet 385 sene evval bugün Kardinal altmış yerinden yaralanaraK öldürüldü öldürenlerin yedisi de Kendisini cezalarını buldular Ulame paşa bin beş yüz kişi ilej dinal, kâtinnir, verdisi kâğ dı imzala - Lippa kalesine kapatıimış, etrafı sarıl- m ştı. Paşanın vaziyeti gçok çetindi. Ku: tulma imkânı yoktü. Etraftan hiç bir erzak — gelmiyordu. Kedi ve köpek yemek mecburiyetinde — kalmışlardı. Ulame raşa, Martinociye 2ir mektup yazarak, 20 günlük bir mütareke ve kaleden — serbest olarak çık:p — gitmesi- ne —müsaade etmesini istedi. Osmanlı paşasının sözü yerine getirildi Ulame'nin , kalsden çıktığını ha- ber alan lüşmanları, yol1. pusu kur- du ve şiddetli bir hütuma geçtiler. Fa- kat canlarını dişlerine takmış bulunan Ulame adamları, karl: bir tarbe tutuş- tular. Düşman kumandanlarından birı öldürüldü. Diğeri yatalandı ve Ulamc bin üç yüz kişiden ancak üç yüz kişi ile kurtulabildi. &£ & * Kumandan Kastaldo, Martinoçi nin Osmanlı kumandanları ile gizli- den gizliye — görüşmekte olduğunu ha- ber almış — ve bunun önünü almak için ne gibi tedbir almak lâzım geldiğini Kral Ferdinand'a sormuştu. Aldığı ce- vap: — Cezasmmı veriniz, dedi. 1551 yılı 18 ilkkâunun günü, 385 sene evvel bugün, Kastaldo'nun kâtibi Arntonyo Feraryo bir kâğıt vermek Üüz: re Kardinâalım odasına girdi. Martino- çi, yalnız bir gömlek ile kürklü bir hırka giymiş olduğu halde — bir masa- nın — önünde idi. Masanın üzerinde bir dua kitabı. bir hokka , biz çalar saat bir de hatıra defteri bulhunuyerdu. Kar- mak Üzere eğ.İdiği sırada 1 4tıp süratle L diğeri — hançerini çıkâıdı biri #öfğslne uvoğazına olmak üzere :Fi defa salladı. Kardinal - — Amaan. Meryerta ara. ğırdı.. Kapıdaa pgirerken bir uşağın manı olmasından dolayı geç kalmış bulunan — Pallaviçini tam bu esnada odadan içeri İ girdi Kılıcını çekmişti. Kardmalın başı na vurdu ve yardı.Sopez de maiyetinde ki İspanyollarla cdaya girdi.Kardinal he nüz —ayak üzerinde duruyordu. — Yeni girenler, tüfenklerini üzerine boşalttı. lar, Lâtince: — Ne yapıyorsunuz, kardeşlerim..Di ye yüzlerine bir daha, fakat son defa bak —— tr. Sonra: — İsa, Meryem.. Diye mırıldana- — rak yere yığıldı. ; İhtiyar Kardinal tam altmış yerin- den yara alarak can vermişti. Çü y eee Hayatta pek az cinayet cezasız ka- — Kardinalr yedi kişi öldürmüştü. | Paloyiçini — lır. Yediside cezasını buldu . o sene Türklerin eline düştü. öldürül- dü. — Kâtip Antuvan Feraryo katil ol duğu hakkında verilen hükümden sonra Piyemonte de idam edildi. Monito'nun | Senjermen'de başı kesildi. Skara Moça |© parçalanarak öldürüldii. Kardinalin kulağımı kesmiş - olanı diğer biri bir kavgada sağ elini kaybet- ti. Kampeçyo, kral Ferdinand ile _ıw!ı—-ş+ nırken azgın bir yaban domuzunun e- line düştü ve parçalandı. Ferdinand'ın gözü önünde.., | Eseri hazırlıyan : Nüzhet Abbas b HÇY | PENALTI VURUŞLARI: Top vuruluncıya kadar yerinder. kımıldamamak mecburiyetinde olar kaleci — için penaltıları kurtarmak hakikaten çok zordur. Penaltıdan gol olmaması, kalecinin müdafaa - sından ziyade, penaltıyı çeken o - yuncunun hatasına bağlıdır. ÂAyı' zamanda penaltıdan gol yiyen kale - ciye de kabahat bulmamak icap © der. ! Bazı kalecilerin penaltryı çeke cek oyuncuyu sinirlendirmek için topu muayene, — onunla konuşmak veya gol direkleri arasında yer alma. dan türlü türlü — antikalıklara mü- racaat — ettikleri görülür. Bunlar sportmenlik ruhuna — mugayir ha: reketlerden olduğu için hiç bir zaman şayanı — tavsiye değildir. Penaltı çekilirken kaleci top tamı bir cephe almalıdır. Bazıları tar da — sağ yahut sol etoinağeşzestdan kale direklerinin ortasında, bazıları da sağ yahut sol direkle aralarındeı daha çok — mesafe bırakırlar. Bun J dan maksat penaltıyı çeken oyurn cuyu mutlak surette bu .. açıklıktar.| şüt çekmeğe icbar etmektir. Bizce en doğrusu kalecinin direk. lerin tam merkezinde bir yer almas: dır. Şütün cekileceğini tahmin etti: ğiniz tarafa dikkat ve ihtimamla plor jon yaparak bundan ötesini talie ter- ketmekten baska çare yok. Meselz- nin ruhu süitü ceken oyuncu ile topr âzami dikkatle bakarak tarz harek- tini cvvelden kestirmeğe “uğraşmalş- tır. Şütü hangi ayakla çekeceğit! hilmek'de favdalıdır. Ru takdirde büyük avantaj kazanabilir. Kaleci penaltı rekilirken ne son derece gevsşek ne de kaskatı durma- malıdır. Şüt herhangi tarafa çekilirse o tarafa doğru İlâstikli bir zıplayış ya- hut plonjon yapabilmek — üzere çak N tetik davranmak lâzımdır. t | Adaleyi yumuşak tutarak elden gelen bütün gayreti sarfettikten son- | ra yapılacak iş ümidi kesmemeğe kal- | mıştır. Top ağlara takıldığı - taktir de, asabr bozmadan oradan gıkara rak vakayı unutmak lâzımdır. Boy-! lu boyunta bir plonjonla topu kaçırdıktan sonra şütü çeken oyun- cu tarafından tekrar ağlara takılaca. ğmımn da muhakkak olduğunu d nerek ilk vuruşta gel lüzumundan fazla düşündürme! dir. den SA ) | SERBEST VURUŞLAR: İyi şüt çeken muhacimleri karşı- sımda kaleci serbest vuruşların en zi- yade rüyeti setredilmesinden şikâ- yetçidir. Ayni zamanda hasım oyun- | cularmm demarke vaziyetinde pas alarak serbestçe güt çekmeleri de leciyi avantajsız bir mevkie sokar. Serbest vuruşu alan hasmın önü zincir gibi dizilerek topu görmesine mâni olmak cok yanlış £ tabiyedir. Hasma sütünü çekmek. zere bir delik brrakmak ve onu şü! nü bu delikten çekmeğe mecbur mek çok iyi bir tabiyedir. Mukabil kımda şüitlerini çok iyi plâse edebilen bir hasım hafı yanut muhacimi bu. lunduğu takdirde bilhassa kalecinin topu görmesine mâni olmak yüzde sekeen bir gole sebebiyet vermek de- mektir. l (Devamı var) HABER'in GBiüzellik Portoru Kunonu: Diye ba- | olusu kaleciyi | kaı ı'—.*_ FÜi A aa zile l ef T i Li