e Shlisalik muharebe ıı 94 — 1918 Yazanlar ; vaaz ordusu hava zabitlerinden Kenneth Brovn Collins, Meşhur seyyah ve muharrir Lovvali Tnomas Türklerin mukavemeti mükemmeldi Galip mağlüp yoktu. Şurada biz kazandık, O manzara, mal olduğu bütün zah. Met, güçlük ve ıstıraplara değerdi. Gör İğümüz yer ruhlarımızı yerinden oy- Sattı; Pon Falkenhayn bunu biliyordu. Nebi Samtlelde bizi bırakmağa hiç de tiyeti yoktu. Bütün (o büyük topların İkpeye çevirdi. Bize bir mukabil taarruz Malgası gönderdi. Bunu bir ikincisi ta- P etti; arkasından Üçüncü bir taarru- tun gelmesi (o gecikmedi. £ Fakat üç defa da muvaffak olamadı. Maklinin çocukları (o mükemmel İn- Banlardı. Türklerin taarruzunu geri çe Yirdıler; biz de Nebi Samtlel dağını eli- Mizden kaçırmadık. Fakat bundan son- ta olan bitenler kalp kırıcı, (o çıldırtıcı teylerdi. Bunlardan kaçınmanın imkânı yok- İN Çünkü Allenby Kudüs şehrini ku- htarak mukaddes yerleri bombardıman #meksizin teslim olmağa (mecbur et- Mek istiyordu. Falkenhayn bu düşün- “eyi biliyordu ve bundan istifade etme- # koyuldu. Bütün ordusunu bizim gol Senahımıza tahşit etti, Türklerin mukavemeti şaşılacak bir Üerecede" mükemmeldi, Hele on ikiden azla dağ ile yirmi kadar | geçitte hep İrden yapılan harp tarif edilemiyecek dar şiddetli oldu, Bu barplerde galip mağlöp (yoktu. rada biz kazandık. orada ise Türkler tn mükemmel bir dayak (yedik. Biz wvetii bir noktayı ele geçirir (o geçir- Mez Türk de ikinci noktada karşımıza diğer ve'bizi püskürtüyordu. İzak hafif süvarileri o cehennemin ta kendisine yakalandılar. Atlarm hare- 208 GÜZEL PRE orada ise Türklerden mükemmel bir dayak yedik ket edebileceği yegâne yerler derelerin) ra Hena'anlıları mağlüp etmişti. vadileri idi ve tepelerin üstündeki ateş de onları yere seriyordu. Bu süvariler çapraz ateşe maruzdular, Eğer neferlerden birisi kendisile kar şısmdaki piyadenin tüfeği arasında en- gel olarak bir kaya parçası bulabildiy- sx muhakkak başka (yerden bir tülek onu yakalıyordu. Atlı kıtalar en acı mu harebelerini Beyt Harun civarında yap- tılar; burada Yusuf peygamber çok u- zum süren bir günlük muharebeden son NSES 'Türktin sol cenahımı bir türlü ezeme- dik. Tam or gün orada oyalandık, dur- duk Bu müddet zarfında ise alelâde bir şehir tekvar tekrar zaptedilebilirdi. iyi retleştirilmiş birkaç mermi bu i Dilimize ceviren: A. E. şi kolayca halledebilirdi. e Fakat insan Kudüsü bombardıman edemez ki! (Devamı var) Bizim görüşümüze göre Filistin muharebeleri EY Kilisenin anahtarı evlâttan evlâda intikal etmek üzere bir müslüman mü- tevelliye verilmişti. Başında sarığı, a- yağında şalvarı ve sırtında kidsik cüb- —— — besi olan bu mütevellinin sabahleyin gelip, belirdeki Trablus kuşağı ara- sından kocaman anahtarı çıkardıktan sonra besmele çekerek kapıyı açması görülecek bir manzaraydı. GUZEL PRENSES Müslüman mütevelli, hıristiyan din darların içeriye girip dua etmeleri v8 geceleyin içerde kalmış olanların dışa rıya çıkmaları için börWce her sabah gelerek, hıristiyanların an GN kilisesini açardı. Kamame kilisesi, ayni zamanda dün yanın en ziktymet eşyasiyle dolu çoğ zengin bir mabettir. Burada hangi Küs kümdarın göndermediği kıymetli he « diyeler yoktur ki! Hepsi altınlı, mü- cevherli, ve murassa.. Bunlar adım başındadır. Dünyanın en kibar adamı olan Türk, Kudilsü tahliye ederken ki» Hsenin zenginliklerinden en küçük bir çöpü bile beraberinde götürmeyi ak- ından geçirmemiş, her şeyi yerli ye « rinde bırakmıştır. Böyle bir civanmert Tiği, hattd dünyanın en medeni sayılan orduları bile yapmaz. Kamame kilisesinden başka bir de İsa peygamberin doğduğu yere bir ma bet yapılmıştır hi, buna da Kudüsten beş kilometro kadar cenupta olan Bet tüllâhim köwü dolayısiyle ayi demi vermektedirler. Boytilllâhim kilisesinde de hıristiyan, ların “Burası benimdi, şurası senindi, diue biribirlerini öldürmemeleri için. celi gündüzlü iki müslüman jandarmâ- sı nöbet beklerdi. (Devamı var) 205 gene karısı da buraya getirilsin, Ayni zamanda bir de araba hâzırlansın. Dük Jorj ile Vera biribirlerine bakış tılar. Kralın ne yapmak istediğini bil I miyorlardı. Birkaç dakika sonramüşavir Zello ve arkasından da iki zabitin arasmda ihti- yar Sosel içeri girdiler. Vera,, bir kedi gibi kocasma sokul- muştu. O anda onun himayesine muhtaç olduğunu hissediyordu. Kral Kristiyan, ayağa (o kalktı.Derin bir heyscan içinde bulunduğu anlaşılı- yordu. Vakur bir sesle şunları söyledi: — Mösyö Zello sizi buraya o çağır- maktan maksadım şu kadın ile oğlu hak kındaki meseleye bir nihayet vermek i- çindir. Zello, bu sözler üzerine hayretle hü- kümdarın yüzüne baktı. (Fakat bu iş için dinlenmeleri lâzımgelen bir çok a- damların ifadeleri alınmadan meseleye nihayet verilemiyeceğini söylemeğe bir türlü cesaret edemedi. Sadece: — Ben, dedi, Zingara işile (meşgul oldum. Mühim bir şahadet sayesinde mesele oldukça meydana çıkmıştır. Fil hakika Zingara karakalede bir zindana bapsedilmiştir.. Kral müşavirin sözünü kesti: — Bu adamın şahsını hereks unutma İr. İsmi ebediyyen ortadan kaybolma. hıdır. Kralın bu sözlerini işiten Sosel dehşet i bir feryat kopararak iki zabitin ara sından fıriryarak Veraya hücum etti: — Ah mel'un kan. Oo Biliyorum sen buraya bu iş için geldin. Hükümdarm huzurunda kimbilir nasıl yemin ederek şehitlikte bulundun. Senin gibi yalan yere yemin eden (alçak bir kadına kere lânet olsun. Elbet senin de bir gü son saatin gelecek. O zaman biçare oj İumla masum Anna (gözlerinin önüne dikilerek senden hesap soracaklar. Ba- kınız, muhterem hükümdarım. Şu kadı nın yüzüne bakiniz. Nasıl sapsarı oldu, Şahadetile hüküm verdiğiniz omahlük işte bu. O halde sizede... İhtiyar kadın cümlesini tamamlaya- madı Göğsüne inen şiddetli bir darbe- nin tesirile yere yuvarlandı. Vera, kocasının kulağına birkaç söz söylemiş, esasen itidalini zor zapteden Dük Jorj hiddetle kılıcını çekerek ihti- yar kadının Üzerine yürümüştü. Maksas dı, onu susturmak olduğu için (o kılıcın kapzasile göğsüne vurarak onu yere yu varlamıştı. Çünkü çingene karısı yak nız Verayı değil, hükümdarı da tahkir etmişti, Sosel, yere yuvarlandıktan sonra inli- yerek mırıldandı: — Lânet, hepinize linet olsunt. Dük Jorjun elinden kılıç o düşmüş, dehşetle yerde ölü gibi yatan kadına bakımağa başlamıştı. Faltı kadının öl- müş olmasından korkuyordu. Yaptığı harsketten büyük bir utanç ve azap duy muştu, Şimdi bu düşüncelerin tesiri al- tında renkten renge giriyordu. Kralın bu hâdiselerden çok can: sr- kılmıştı. Damad:na doğru ilerleyip hid- detle çıkıştı: — Bedbaht, ne yaptınız? Siz kendini ze sahip değil misiniz? Fakat buna Ve- ra sebep oldu. Sizin kulağınıza fısılda. dığı birkaç söz sizi bu harekete sevket- ti. Eğer bu kadın burada ölecek olursa doğrusu pek çirkin bir şey olacak. Bu sırada Soselin üzerine eğilip mu- ayene eden Zello lâfa karıştı: — Haşmetmaab, Bu kadın henüz ök memiş, Ölmez zannederim. Müsaade ederseniz doktora tedavi ettirelim. — Durunuz, babacığım. Size masum; olduğuma dair yemin ettim. Aynı zaman da o ihtiyar kadının doğru söylediğini de itiraf etmeliyim. Kral, kızının bu sözlerinden yıldırım. la vurulmuşa döndü. Dük Jorjun yüzü- ne baktı, o da hayret ve debşetle karı- sına bakıyordu. Vera, sözletine devam etti; Matemini tuttuğum bir (o biçareden, kardeşin Anfadan mı bahsetmek (o İsti- yorsun? Kral böyle söyliyerek ağlamağa baş- ladı. Kızı Annayı batırlamıştı. Vera, babasının yanma yaklaşarak: — Bahacığım, dedi. o Ağlamayınız. Mütcessir olduğunuzu istemem. Onu hatırlayınca ben de ağladım. Bu dök- tüğüm yaşlar onun içindir. Onun için- dir iki şu dakikaya kadar herkesin önün- de şüpheli bir & vaziyette görünmeğe katlandım. Yoksa bütün hakikati söyli- yerek o mel'un kocakarmın suratına çarpabilirdim. Kral, yaşlı gözlerile biraz düşündü. Sonra; — Kızım, dedi. Sözlerinden kardeşin Annanın günahkâr olduğu anlaşılıyor. Fakat henüz anlaşılmayan noktalar var. Hsmşiren Anna ile bu kocakarınm itti- hamları arasında one münasebet var? Sonra bara damat olduğu gündenberi Dük Jorj da senin gibi evlâdımdır. On- dan saklayacak bir şeyim yoktur. Hattâ mşwair Mösyö Zellonun da hazır bulun. ması muvafık olacak. Çünkü o da mese- lenin bir kısmına vâkıfur. o Anmayı ne kadar sevdiğimi ve onun nasıl bir kız olduğunu pek iyi bilir. Vera, hafifçe titriyerek telâşla cevap verdi; — Babacığım. Bu yabancıdan niçin bahsediyorsunuz, Siz bu O adamı az za- sözlerini manda büyük bir mevkle çıkardınız. Hal i evvelce âdi bir avukattan (başka bir şey değildi. Çok sevimsiz bir adam Ondan nefret ediyorum. Zannedersem © da benden hoşlanmaz. Bunun için 9 adamı çağırmamanızı rica (edeceğim, Bize ait bir işe bir yabancıyı karıştır. mamuış oluruz. Size ve zevcime (o İzahat vermekliğim kâfidir, sanırım. — Peki evlâdım, çağırmayız. bakalım. — Biliyorsunuz ki Anna benim mai- yetimde bulunuyordu. Bana hem hiz- metçi hem de bir arkadaştı. Kendisine çok itimat ve muhabbetim vardı. Melek gibi bir kızdı. Fakst dışarıdan görünü şe aldanmamalı derler. İşte OAnnada bunlardandı. Göründüğü gibi değildi. Bunu da size isbat edeceğim. Anlat Kral, can sıkıntisile kızının o sözünü kesti: — Sözlerine dikkat et kızım. Onun a- leyhinde söylediğin şeyler bana çok do- kunuyor. — O halde susayım babacığım. Zaten ben Temek istemiyordum. — Hayır, söyle, Bunlar ne kadar acı da olsa tahammül edeceğim. Her şeyl öğrenmek istiyorum. — O halde dinleyiniz babacığım. An- nanın fazileti meğer ne sahte imiş. Bir gin kendisine görünmeden saraydaki odasına girmiştim. İçinde bir takım mek tuplar bulunan bir kutu gözüme ilişti, Bunlar arasmda bir mektup (o buldum, Bu mektubun zarfı Üzerinde benim is- mlm yazılışdı. Annanm bu mektubu ba na nicin vermediğini düsünerek © zarfı açıp okumağa başladım. Bilmezsiniz. ne hale weldim. Ru mektunta Zineara ben- Gen bir randevu istiyordu. o Böyle bir müilâkatın havatınm en kıymetli hatırası olacağını, yalnız beni (seveceğini ve kk iğ en hn İİİ GM MK na