kA AR AA NR. . Siyer a 3 Düncl künun — 1557 Bir tıbbiyeli'nin macerası Mektep arkadaşlarımdan Ferhadı, “Ben, abus, kızgın, yerimde bir müd belki on beş senedir görmemiştim. Yol-| det daha oturduktan sonra, ağır ve dü da raslayınca: şünceli adımlarla mektebe döndüm. — 0000! doktor! Nasılsın bakayım?.| o “— Of! İlâllah.. * diye kolundan “Dimağım artık Şakireyle uğraşmı- Biraz irkildi, Fakat sonra, hasret yıl larını takip eden kavuşmanın sıcak ha» Vası içine girdi. Benimle hasbihale — Evet, doktorcuğum!... Ya, böyle İşte dokter.. - diye konuşuyordum. Fakat her “doktor, sözü, üzerinde maküs bir tesir yapiyordu. Birdenbire: — Bana sadece “Ferhad, de... Dok- tor değilim! - diye asabiyet gösterdi — Niçin?.. Allah Allah.. Benim bil- diğim, tıbbiyenin son senesine kadar gelmiştin... : İstemediği bir mevzu açılmış gibi 80- udu: — Gelmiştim... Fakat olmadı.. Mesle Ğİ terkettim... Şimdi bankacıyım.. — Garip şey... Niçin, canım? O da ben de düşünceye daldık. Onun akimdan geçenleri henüz bilmiyordum. Pakat ben şöyle söyleniyordum: “Fer- had ki, fevkalâde zekiydi, daima 81 - nıfta birinciydi, nasıl olur da mekte- bini bitirmemiş? Yüzmüş yüzmüş de Sonunda mı boğulmuş? — Anlatayım, bak... diye söze baş- ladı. - Gerçi, pek giran gelir, fakat Madem ki açıldı merakta kalma, başka teyler sanma. “Şakirsyi bilirsin... Birdenbire, gözlerimin önünde çok &sii bir âleme ait bir tablo canlanıver- AL. O sıralarda “Salacak güzeli, dediği- Miz, kıvır kıvır sarı saçlı, mavi gözlü İombalak bir mahalle güzeli... “.— İşte, mesleği terketmeme o se- ep oldu.,, » Evlenmişler miydi?.. Bu yüzden hayatmı kazanmak mecburiyetinde ka lan Ferhat, derhal bir işe mi girmişti. Zira, aralarında hayli ilerlemiş bir Münasebet olduğunu biliyordum. i Fakat, şöyle bir, eski zamanm te erhad, daha o zaman, bâna itiraf et- Ni — Münasebetimiz elddi değildir. Kat'iyyen evlenmek niyetini beslemi - Yorum.. Biz Haydarpaşada, o Salacak- » Eh, işte, talebelik zamanımı ida YE ediyorum... Nasıl olmuştu da, bu Şakire, Ferha- Ün mesleğini terketmesine sebebiyet Yermişti öyleyse? — Sen o sene Rusyaya gitmiştin! . dedi. - Kız. tutturdu “beni alt, diye... “— İmkân yok. Tahsilimi bitir - Medim.. « cevabını verdim. Bitirsem bite, gene kabil değil... Çünkü uzun s6- 7 Yakat, emaslı bir sebep var &7- 1» dedi, —: “— Gebeyim... — Şakire. Şakire. Düşürmelisin. “Büyük bir inkisarla yüzüme baktı: I £ Gu eder gibi susmustun.. Şim- ei ank nekadar kahalaşma “ 40 Kaşlarım çatık, sesim pürüzlü: e Düşür! - diye tekrarladım. M içkırmıya başladı.. Boynuma atıl. ği delikanlıtığın o canavar erkek uçil asabiyetle silkindim.. “endeledi. Az daha düşecekti, i içine, yaralı bir dişi Meb, kinle baktı: pe Ya... #akı, > Yeriden fırladı. Koşa koşa u- yordu bile... Zaten, imtihan siralarıy- dı.. O lâboratuvar senin, bu dershane benim, o teşrihhane senin, bu tatbi - kat benim, dolaşıyorduk. “O gün, derste, hoca bir şeyler an- İatırken, ben de not tutuyordum. “Birdenbire, iki üç arkadaşın bir- den: — Hilih! - dediklerini, ve Ferhat, Ferhat! diye bana seslendiklerini duy- dum. “Hoca; “— Ne oluyorsunuz? --diye homur- dandı. efendileri Süküt... “Süküt mu? Hayır! Bir çığlık... Ren kopardım o çığlığı! Kopardıktan sonra da bayılmışım.. Beni kaldırdılar, smıf- tan çıkardılar... İşte çıkış O çikiş...., Başımı iğdi. Sustu. — Sebep? - dedim. — Teşrih masasında Şakire yatıyor- du. Hoca, bize, çocuk düşürürken ölen bir kadının misalini göstermek için, t- zerindeki beyaz örtüyü çekince, zaval- cik Wile lüle sarı saçlarile, tombul pembe beyaz vücudiyle ortaya çıktı.. 'va-Naı “Cürüm para getirmez!, Şeytan adası firarisi nihayet bu hakikate erdi Londradan yazılıyor: Son yarım asrın en ele avuca sığmaz sabıkalılarından olan ve o Fransızların meşhur “Şeytan adasından o kağmak| * suretile adını bütün dünyaya duyuran Eddi Guerin son haftalarda gene ken- dinden bahsettirdi. Şimdi yetmiş beş yaşmda (bulunan Eddinin sergüzeştlerle dolu hayatında ilk defadır ki polis hafiyeleri onu bul mak için İngiltereyi alan taran etmiş lerdir; lâkin bu sefer tevkif etmek için değil, güzel haberler vermek için. Altmış beş yaşında iken “cürüm in- sana para getirmez,, diye itiraf eden bu meşhur dolandırıcı şimdi Amerikada ö- len bir kız kardeşinden bizim paramız- la 85,000 liraya tevarüs etmiştir. Şika- go hukuk mahkemesi de miras meselesi halledilinceye kadar kendisine istediği 4500 liralık avansın tediyesine (karar Vermiş bulunmaktadır. Guerin havadisi işittiği zaman mete- liksizdi. Çünkü ömrünün son senelerin de işi dolandırıcığa döken bir O adamm eninde sonunda ziyan edeceğini pek ac: bir surette anlamıştı. Guerin keskin zekâsı sayesinde yüz binleres lira Okazanmışbir Oadamdır. Fakat bütün diğer hırsızlarda olduğu gibi “haydan gelen buya gider|, haki- kati bu adam içinde vardı Oda cina- yetlerinin meyvelerinden hiçbir zaman uzun miiddet istifade edememiştir. Tu- haf değilmidir ki Güerinin adr meşhur hırsız ve dolandırıcı olarak hiçbir vakit yayumamıştır da, “Şeytan © adasından kaçan adem,, lfkabile bütün dünyada şöhret kazanmıştır. Meşhur firarin: Fransızların Güyan müstemlekesinde- ki ceza müesseselerinin ana toprağı © lan Moroniden yapmıştır. Guerin Şeytan adasına sevkedildiği zaman, Moroniye taşınmadıkça firarın imkânsz olacağın: takdir etmişti. İşte bunun için daha ilk gününden itibaren fevkalâde uslu davranmış, çok geçme- den temiz ahlâkı ile bütün gardiyan ve hapishane memurlarının gözüne girmiş ve kumandanın bahçevanliğı vazifesine seçilmişti. Nihayett kendisini istediği hapishane ye raklettirmeğe o muvaffak olmuş ve buradan az sonra Stoup adı bir Relçi- kalı mahküm ile birlikte balta görmemiş! ormanlar içine kaçmıştı. İ İli mahkümla hürriyet arasında 400! kilometrelik izsiz patikasız bir bataklık Tonton Amca Table yapıyor ——— )bilen santrhaf yerini boş bırakmamalı AKSAM POSTASI İDARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu! Istanbul 214 Telgraf adresi; istanbul HABER Yazı işleri telofonu : 272 idareyveliân » 124370 ABONE ŞARTLARI Türkişe © Ecrehi 1400 Kr. 2700 ir. 720 30 ,. Senem G ayni 3 ovik v aylk Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı ver (VAKİT) matbaası vardı. Hürriyetlerine o kavuşmak için bu iki adam bataklığın bütün dehşet ve teblikelerine göğüs gerdiler, Giterin nihayet cebinde on (o kuruşla Nevyorka varmış ve arkadaşları saye sinde kendini derleyip toplayabilmişti, Şimdi de mirasa konduğu için hayatının | bırakmıyan modern tabiyeyi zanne: sonuna kadar rahat edebilecektir. Yazan : Niyazi Anmet 130 sene evvel buyün 20,000 Avusturya askeri Fransız kuvvetleri karşısında mahvedildi Şose ceset, yaralı, başı boş hayvanat, kırık arabalar, terkedilmis toplarla doldu 150.000 kişilik Avusturya ordu-| detli harplere devam ederek cı su ile 120.000 kişilik Fransız ordusu| ken, birden, hiç umulmıyan arkadan karşı karşıya harp edeceklerdi. Avusturya ordusunun o başku- mandanı on dokuz yaşında genç Arşidük idi. Fransız Oo ordusunun başında ise “Cumhuriyete sadakatin- den ve vatan severliğinden başka as- keri inzıbata riayeti ile temayüz et miş Moro bulunuyordu. Moro, mütareke devam ederken ordusunun talimi ile meşgul oluyor, manevralar yaptırıyordu. ».. 1800 yılı 3 ilkkânun günü, 136 seve evvel bugün, Avusturya ordu- sunun asli kuvvetleri başta piyade, ortada topçu ve arkada süvari olmak üzere Maten Boe şosesi üzerinde ve gayet uzun bir kol halinde hareket etmişti. Fransız kum.ardanları, cep- hede Avusturyalılarm şiddetli hü- cumlarıma mukavemet ediyorlardı. Moro, buhali görünce: — Avusturyalılar artık mahvol“ dular. Bu onlarm son yürüyüşleri o-. lacak.. dedi. Sonra iki kumandanın: yanma çağırdı: — Siz, dedi. Dar yollardan aske- rinizi sevkederek A-rusturya ordusu. na geriden hücum edeceksiniz. sas Avusturya ordusu cephede şid” taarruza uğrayınca w:üthiş bir panik başladı. Ftansız kumandanı Dekan, Avus turya ordusu kumandanı Riş'e hücum. ederek asli kuvvetlere yardım et: ne mâni oldu. Moro, arkadan hücuma memur © lan fırkaları vazifelerine başladık larmı o taraftan gelen top seslerin- den anladı ve derhal bir fırkayı mua- venete gönderdi. 7 Avusturya alayları karışmış, sa harp bozulmuştu. Askerler, i rini kurtarmak için ormanlara kaçı yor, tepelere tırmanıyorlardı. Büyük şosenin tasvirini tarihe bt rakalım, “Şose ceset, yaralı, başı boş hay» van, kırık arabalar, terkedilmiş top larla doldu. 20.000 Avusturyalı te* lef veya esir oldu. Yüz kadar top, mühimmat ve sair eşya tamamiyle Fransızların eline düştü. o A i ya ordusunun Bakiyetüssüyufu cak gecenin ve şiddetle yağan yardımiyle kurtulabildi. 3 birincikâ- nun 1800.. 4 Eseri hazırlıyan Köşe -- ışlarında hasım merke muhacimini tutacak oyuncu santr- haftır. Bu umumi ka'deye rağme, hasım merkez muhacımi kısa boylu! bilhassa kafa vuruşları tehlikeli mıyan bir oyuncu ise uzun (boylu santrhafı bu gaye uğrunda muhak- kak surette merkez muhacimini tu” tacak diye ziyan etmek doğru ola: maz. Bu noktayı akılda tutarak köşe vuruşlarda hasım oyuncuları- nın evsafını nazarı itibara alarak san trhafı ona göre kullanmak en doğr! barekettir. Köşe vuruşlarında santrhafm ha sım kalesinin önlerine doğru ve şayet uzun boylu ise çok yakmma kadar ilerlemesini tavsiye etmek © isteriz. İsabetli kafa vuruşları ve boyundan kazanacağı avantajı burada göstere / ve bunu muhacim bir arkadaşa terket melidir. Maamafih hasım kalesinin ağzında yer alacak santrhaf bunu ev- velden deği, tam korner çekildiği an” da bu noktaya koşmak ve basımları gafil avlamak suretiyle yaparsa daha muvafık hareket etmiş olur. Hasma tedbir almak icin evvelden fırsat ve- rilmemiş olmakla burada büyük a- vantaj vardır. Köşe vurusu çektikter sonra topa müessir surette müdahale edemiyen santrhaf süratle tekrar ye- rine avdet etmelidir. * ÜCÜNCÜ BEK OYUNU: Üçüncü bek oyunu, tabirden an” lasılacağı üzere santrhafm O beklerle! âdeta bir hizada oyun oynaması ve müdafaaya cok vakmdan yardım et- mesi demektir. Modern futbolda ha- sım merkez muhacimlerinin beklerin hemen birkac metre önünde yer ala- rak fırsat kollamast tarzmdaki oyun #çincü bek sisteminin o doğmasını başlıca sebentir. Eskidenberi santehafın © başlıcal" vazifesi tabiri marufça hasım merke muhacimine sakız gibi yapışmaktı Fakat üçüncü bek oyunu sistemi ile , hasım merkez muhaciminin arkasını diyoruz ki Arsenal meneçeri Herbert : Nüzhet Abbas Chapman icat etmiştir. Santrhafın ve iki iç muhacimin geri oynaması ile hasıl olan W sistemi hücum © tarzı muhakak ki iç oyunculara çok faz yük bindirmektedir. Fakat buna kabil bu hücum tarzının muvaffak yeti de hiç bir vakit inkâr olunamı: yacak bir dereceyi bulmuştur. Bugünkü futbolda ilerilere çıkan hir santrahaf ve | eş muhacimin. de ayni çizgi üzerinde bir kütle h zi Tinde hücumla muvaffakıyet elde et». mek çok güçtür. Buna mukabil W sistemini de hakkiyle tatbik edecek zeki ve nefes kabiliyeti yüksek | iç oyuncu bulmak hakiksten zordur. Fa kat ne de olsa cüsse itibariyle iri bir santrhaf karşısındaki hasım merkez muhacimini ona adım attı acak şekilde iyi marke ederse üçüncü bek oyun tarzı bir takım icin son derece faydalı neticeler verir. Bu tarzda yun belki seyirciler içir enteresan ©- lamaz. Çünkü esas vazifesi sadece bir hasmı faaliyetten iskat olduğuna göre ne şahsi oyun re de şahsi kab liyetini göstermiyen bir santrhafı sev vetmek herhalde çok enteresan olm sa gerektir. Ayni zamanda marke ede ceği hasım merkez muhaciminin de ona mevkii icabı çok yakın bulunacı ğına göre merkez muhacimini tutan santrhafım fazla nefes kaybetmiyece. ği de muhakkaktır. Ücnücü bek temi oyun tarzmı — iyi tatbik eden santrhaf hasım merkez muhacimin çok az fırsat verir. Mütemadiyen beşimizi bırakmıyan bir insandan de- #l futbolda, her cünkü hayatta bile brkarak sinirlendiğimizi şü nlursak, hir heruk sna'lik bir maç et nasmda daimi suretie bizi kolly santrhafen merkez muhacimini ne recelere dar sıkacağımı kolayca tah min edebiliriz. n . y (Devamı var) HABER'in Güzellik Do“toru Kunonu: