Riçart Evelyn Byrd , Yazan: Müteksit Amerikan Amiral Cenup Kutbuna seyahat Teknemiz Nuhun gemisi gibiydi; 90 yolcudan başka bir sürü tavuk, inek, kedi . ve köpek vaıdı Karmakarışık bi: hamülemiz var dı. 95 insan, tavuk, kedi, köpek yav- rusu, 135 köpek, üç inek (Bünlardan birisi çok geçmeden &na oldu). An- barlarımız da, küçük bir köy kurmak ve köylüleri bir buçuk sene geçindir- mek için türlü türlü malzemeile dolu idi. Arkadaşım Will Hap sayesinde sesli filmlerimiz bile vardı. Bu Gilmle rin idaresini, Paramunt kumpanyası- nm istikşaf heyetimize tayin etmiş oi duğu tofoğraf muhabiri John Her- manna vermiştik. Geride bıraktığımız Birleşmiş A- merikanın bazı çiftçileri bize Güers ney cinsinden üç ineği ödünç vermiş- lerdi. Bunları oraya diri diri ulaştı. rabileceğimizi sanıyorduk. Cenubun hudutsuz buzlar ülkesinde taze süt bize sağlık ve yeni kuvvet verecekti. BÜYÜK BİR SERGÜZEŞTE DOĞRU işinin ehli olduğunu ispat etti, Yolda giderken yeni doğurmuş bir köpeğin hastalanarak yavrusunu emzireme diğini hatırlarım: bizim Corey nere. den bulduysa buldu, bir de baktım ki yavnı köpekler ağızlarmda ileri taze sütle dolu birer eruzik keyifli keyifli emip duruyorlar! Jakop Ruppert doğrudan doğru- ya büyük sergüzeşte gidiyordu. Biz ise doğruca “Balina,, körfezine gide- ceğimize küçük Amerika ile cenubi Amerika arasında meçhul bir sahaya dümen kırmıştık. Ba sahanın şims' sınırı tam da cenup kutbunun mede” niçinde idi, şark ve garp sınmları ise mütekabilen Herst ülkesiyle garp tulünün 170 inci dairesinde bulunu- yordu. Cenup kutbunun bu dairesinin yapılan bütün teşebbüsler muvaffak olamamıştı. Çünkü (O müteşebbisle buz kütlelerinden ibaret engeller ara- sma gemilerini zorlamak istemişler di ki bundan başka da oçare yoktu Halbuki sahilleri muhafaza etmekte olan buz tarlaları o kadar kesiftir ki, herhangi bir geminin bunların arasını dan aşması imkânı yoktur. Fakat bu- zun dış civarında muhafazalı koylar: dan birine demirliyecsk vapurdan iş- leteceğimiz deniz tayyaresiyle en ke sif buz kütlelerinin bile bize engel o- lamıyacağma inanıyorduk. İşte bu nun için birinci yaz mevsimimizi |. Ruppert gemisinde bu meçhul sahilr havadan istikşaflar yapmak kararm: vermiştik. Ross denizinin simnnli şarkisinde şok büyük bir buz kütlesi bulunmak- tadır ki bu da oralarda bir takım ada” ların yahut asıl kıtadan denize doğru uzanmakta olan © bir yarım adanın Harita üstünde boş bırakılmış her hangi bir nokta beni teshir eder. Göz- lerinizle görüp o müsyene etmedikçe etin olamazsınız. Amerika donanmasından müte- kait yüzbaşı Vilyam Verleger'i Jak Ruppert gemisine kaptan tayin ettim ve Norveç donanmasından binbaşı Hijalmar Gjertsen'i geybubetimde ba na vekâlet etmek üzere komudor ün- vanile kıdemli zabit yaptım Bu zat Rawsonun yardimile deniz seferleri ve buz klavuzluğunu idare ettiği gihi geminin harekât kumandası kendisi- ne verilmişti. Gijertsen dünyada madeni bir ge- mi ile Ross denizinin buzunda tecrü- besi olan yegâne adamdı. O Norveç- Klerin Baline avma mahsus büyük bir madeni gemisine klavuzluk yapmış- tr. Bu zat gerek adamlarım, gerekse gemimin selâmeti için bir sigorta idi V.K. Kuvini de sermakinistliğe te yin ettim. i N Hedefimize doğru cünde 230 mii vol yanarak hiç durmaksızın boyuna ilerledik. Daima fırtınalı olduğu için T9E GÜZEL PRPNSES Adolar, mırıldanarak arkadaşlarına dedi ki; İ — Galiba kan dökmeğe Itizum kalmı- Iyacak. Şu baremağalarmı tutup birer birer bağlamak ve ağızlarmı (tıkamak mümkün gibi görünüyor. siper alarak ilerledi. Aslan heykelinin Önünde uyunan haremağasının kalası- Da muşta İle mütiş bir darbe indirdi. Haremağast neye uğradığnın farlana bile varmadan yere yuvarlanıverdi. Son Ya haremağasını yerde bırakarak diğer- lerine yaklaştılar ve hiç birine gık deme 'fe meydan vermeden üçünü de bağla- yıp ağızlarmı tıkadılar. Bu srada köşkün içinden müthiş bir kadın çığlığı duyuldu. Adolar bu sesi işitince sapsarı kesildi ve hemen arka- daşlatıma: — Bu Annanm sesidir, dedi. Ne du- Tuyoruz? Yol açıldı. Cana can, hâyata hayat istiyeceğiz. Üçün birden köşkün içine saldırdılar. Evvelâ kırmızı bir lâmba ile aydınlatıl- mış bir salona girdiler. Durup (o etraf: dinlediler. Hiç bir tarafta ses sada yok- tu. i Adelar: — Tubaf şer, dedi. Bu (o sükütu iyi bulmuyorum, Annanm #etini duyduk. Fakat acaba geç mi kaldık? Ahmet İ5- yahim netede? Ah o mel'unu tutunca parmaklarımla boğacağım. Bu rada kulakları kirişte olan rahip) © salona açılan bir oda kapısmmı arka Undan öoğrü bir hirtlte işitti, Kont A- dolar biraz dinledikten sonra: — Bu, deği, can çekişen bir adamın; hırıltısına benziyor. Ne olursa olsun| &eri girelim, Kapıya koştular. Kilitti idi. Üçü bir den yüklenerek kapıyı kırdılar. Adelar telâşla seslendi: — Anna, Anna neredesin? Odanm ortasmdaki (o karyolada ipek yatak ve yorganlar karma karışık ol muştu, Edvar mırıldandı; — Anna nerde? O herif de meydan- da yok? — Acaba neredeler? Bu herif yoksa Annayı başka bir yere mi götürdü. Ya- tak niçin karmakarışık?... Bu sırada birden üç arkadaş da derin bir hayret içinde apışıp kaldılar. Odanın içini ataştırınağa başladıkla. yı zaman bir kenarda halımın üzerinde upuzun yatan Ahmet İbrahim paşanm cesedile karşılaşmışlardır. Rahip Daguber: — Ölmüş, dedi ve bir İstavroz çıkar- dı. Edvar hemen eğilerek cesedi muaye- me etti; — ölmüş... Fakat kendiliğinden de- gil, Boğmuşlar. Paşanın cesedinin boynunda ipekten kalın bir ip takılı duruyordu. Cesedin gözleri cam gibi parlıyor, ağzı da açık kalmıştı, Püpüz Daguber bir istavroz daha çi- kararak: — Silstire muhafız! artık mevcut de- gil! dedi. Adolar, endişe içinde idi. Arkadaşlar rma sordu: — Bunun canı cehetineme. Fakat An- na nerede? Birsz evvel işitiğimiz onun sesi idi, Herhalde burada bulunuyordu. Şimdi yok. Nereye gidebilir? (Paşa ile boğustu mu? Üç arkadaş, odanın her tarafımı ars- dılar, inceden inceye her şeyi ogözden A GÜZEL PRENSES geçirdiler. Fakat Annaya ait bir | şeye! rast gelmedikleri gibi onun nereye git- miş olabileceğini de bir türlü kestireme diler. i Hepsi de onun gösterdiği yere baktı “lar. Papaz, Ahmet İbrahimin kürkünün kıvrımı arasında, kürke iğnelenmiş bir küğrt parçasını gösteriyordu, Kâğıdın üzerinde türkçe bir kaç Satır yazılmış- tu. Rahip Daguber türkçe © okumak ve yazmak bilirdi. Hemen kâğrdı iğnesini sökerek aldı. Baştan başa kulak kesilen iri arkadaşma şu satırları okudu: “Silstire muhafız Ahmet paşa, sadakatsizliğinden dolayı İstan- buldan gelen irade üzerine (öldürül müştür!,, —29— KRALIN SARAYINDA Kra) Kristiyan'ın sarayında fevkzlâde merasim tertip edilmişti. Her taraf bay- raklarla donatılmış, kiliseleirn çanları durmadan çalıyordu. Şehirde bir yortu! günü imiş gibi fevkalâde faaliyet var- dı Bu şenlik kral Kristiyanm geçirdiği büyük bir hastalıktan kurtulması şere- fihe yapılıyordu. Bütün balk, hüküm- darın iyileşmiş olmasından çok sevinç duyuyor, halk grup grup saraya gidi- yordu. Sarayın kapıları (o herkese açıl muştı, Kral tebaasın: sevdiği gibi balk da bu ihtiyar ve faziletli adamı çok se- viyorda. Onun tebaasına bir (kraldan ziyade bir baba muamelesi yapması ve memleketi yükaclimek için durup dim ROSS SEDDİ BOYUNCA SAYISIZ BUZ TEPELERİ HER YANI KAPLAMIŞTIR Heyetimiz azasından birçokları kamp yakınında buz tepelerinin çati larını işitmişlerdir. Hatta birçok defalar, altımızdaki buzun kırılarak 199 lenmeden çalışması kendisini (herkese sevdirmişti. ğ Sarayın bütün salonları (açılmış ve hükümdar, etralmda ailesi efradı, mü- Resmi elbisesini giymiş olan hüküm. darın sağ tarafında düşes Vera İle ko- cası Dük Jorj, sol taralında (İse husut müşaviri avukat Zello bulunuyordu. Kral, bir saatten fazla tebrikleri ka- bul etmekle uğraşmış, gelenlerin hatr- Tanımı sormuş, herkesi memnun etmeğe çalışmıştı. Fakat yorulmuştu. Ziyaretlerin arkası alındığı hiz sırada büyük salonun kapı önünde bir gürül- tü işitildi. Hükümdar (o müşaviri Zello ya sordü: — Bu gürültü nedir? Ne oluyor? Avukat cevap vereceği sırada ihtiyar iki zabit onu dışarı çıkarmak İsteğilef« Bu vaziyeti gören kral müdahale etti! — Bu kadına (dokunmayınız Ban bir şey söylemek istiyor. Bugün bilâ is* “sna herkes bana derdini anlatabilir. Vera, atıldı; ğ ii SEFEKEİ. MEREZE EİN Fr Le siz ".w 5955 SEYE in İİ