Yazan; &. Jonn vw Guatemalayı HABER — Akşam postam surhçeyeçeviren: A. E. gezelim © Seyyah trenlerindeki seyyahlara bedava kahve verilen bir memleket varsa o da burasıdır 6000 kişisi yabancı olan 120.009; nüfusu, iyi kaldırımlanmış caddeleri. büyük mağazaları, lüks dükkânları. kahvehaneleri, klüpleri, işlek fabrika. ları, garaiları ve gayet asri otelleri. le zengin bir şehirdir. Devlet merkezinin kapalı çarşısı memleketin en büyük alış veriş yeri - dir. Burada kuş sütünden başka heri şeyi bulabilirsiniz. ACAYIP MANZARALAR VE KOKULAR Kokular, acayip baharlı ve gayet ağır kokular! sebzelerin taze, yerli çiçeklerin güzel ve yağlı yemekle. em ağır kokuları burada hep bi: rine karışır. Her tarafta kahve kav- ralur. Kahve kokusu boyuna genzi. nize kaçar. Mideleri zayıf olanlar he- nüz kesilmiş etin manzara ve koku . suna tahammül edemezler; Hele ka . buklariyle kızartılan Armatillaları gö| rünce büsbütün © tiksinirler (Arma-| Ula orta ve cenubi Amerikaya malı. sus sırtı diken diken kabuklu bir nevi büyük kertenkeledir), Fakat seyyah. lar, gayet sanatkârane örülmüş se - petlerin içinde teşhir edilen yerli mey velerini görünce yufkunmaktan ken - dilerini alamazlar. Guatemalalılar yüksek yaylala . rmda yetişmekte olan kahveleri ile hem de haklı olarak övünmektedir - ler. Bütün sokakların köşelerine asılı.ve İngilizee ile İspanyol dillerin. de yazılmıs şu plâkaları okursunnz:! “Dünyanın en iyi kahvesi Guatemala h trenlerinin geldiği gün . İlerde ziraat nezareti şehirde açık ser- giler bulundurur. Burada her seyya. ha gayet süslü mika kâğrtlarına sart. U tazetaze kavrulmuş küçük bir paket kahve Dünya kahve yetiştiricileri arasında allıncı sırayı tutmakta olan bir milletin bu arma - Zanları vermesi en münasip bir iştir. En büyük (kahve yetiştirici olan B. rezilya, Kolombiya, Holandanın Hint! müstemlekâtı, Venezuella ve El al. vator'dan sonra Guatemala gelir. Kahveden sonra en mühim ihra - cat maddesi muzdur, Muz Honduras körfezi ile Pasifik okyanusu kıyıla . rındaki ovalarda yetişmektedir. Orta Amerikanm bu en işlek mer kezinde en işlek noktalardan birisi La Aurora hava istasyonudur. Bura. da Amerikanın Teksas vilâyetindeki Brownsvil'den kalkarak Panamaya giden Pan Amerikan hava hatları bir leşir ve Cumhuriyetin uzak köşelerine sefer yapmakta olan diğer tayyare servislerine aktarma verir. Guatemala şehri çok cazip bir yer olmakla beraber Irk kültür ve an'ane bakımmdan çok daha eskidir. Der. let merkezinin garp ve şimalinde. ki yüksek (Sierra Madre dağlarında halis kanlı Hintliler hâlâ atalarınm giydikleri elbiseleri taşırlar, eski ve yeni tanrılarına taparlar ve medeni - yetin hemen hemen hiç nüfuz ve tesi. ri altma girmemiş bir hayat yaşarlar (Kristof Katemh'ın Amerikada gör ./ verir, 122 GÜZEL PRENSES ne güzel parlıyor. Bana su getrdiniz.| Bunun için Helmano kilisesinin: çanı âğü yerlilere Hintli adını unutmıyalım.) Hükümet ancak bundan birkaç gene evvel memleket dahiline munta- zam yol ve şoseler yapmıştır. Eski . den Guatemala'da ve bilhassa dağlık bölgede seyahat hem çok yavaş, hem de oldukça tehlikeli idi. Şimdi ise in. san devlet merkezinden batıda Mek - sikaya kadar ve doğuda El Salvador sınırlarına kadar otomobille gidebil. mektedir, Bir mayıs sabahı erkenden, en son moda bir Amerikan otomobiline bine- rek Guatemala şehrinden çıktık. Şeh- rin eteğindeki asker karakolu önünde durduk. Şoförümüz bir şeyler söyledi ve şoförle askerler saatlerini karşı Uıklı ayar ettiler, biz de yolumuza ko- yulduk. Yanımızda bulunan ve bizi yaylada misafir edecek olan Don Alfredo Klarka dönerek karakolun önünde ni- çin durduğumuzu sordum; — Dağlarda seyrüsefer polisleri- miz yok. Fakat, otomobillerin sürat- lerini tahdit eden bir mizamnamemiz var. Burada saatler ayar edildi ve kaçta yola çıkmış olduğumuz karar.) laştırıldı. Karakol tesbit edilen saati! yoldaki ikinci karakola telefonla bi- dirdi. Eğer oraya çok çabuk varacak olursak, para cezasına çarpılırız. Otomobilimiz vadinin yatağından geçerken, akın halinde Hintlilerin arabalarile karşılaştık. Hepsi Guate- mala şehrinin çarşılarına gidiyordu. Sırtlarında ağır yükler taşıyan er kekler, adeta koşar adımlarla yüryor taktığını KADIN GERDANINI ESKİ İSPANYOL PARALARİYLE SÜSLEMİŞ”! Büyük gümüş sikkeleri Orta Amerik anın dağlık bölgelerindeki kadi #üs olarak kullanırlar. Sikkeler renkli boncuktan yapılan gerdini geçirilir. Fakat kadının sırtındaki işlemeli bhiz boynunda taşıdığı lerden de daha iymetlidir. Başındaki kumaş da sofra örtüsü, peçete, çargı s€peli ve yük taşımak için yastık gibi bin bir türlü işe lardı. Bunlar her gün böyle kilomet- relerce uzak yerlerden şehre erzak götürüyorlar. Yanlarında yahut geri-| lerinde de yükleri başlarında taşıyan kadmlar koşuşuyordu. Bunların kimi-| si bir sepet dolusu canlı tavuk, bir) top bez, yahut bir iki demet odun gö türüyordu. Hemen her kadının arka srmda da bir atkıya sarılmış yahut da saz sepet İçine oturtulmuş bir çocuk sallanıp duruyordu. Yan Alfredo birdenbire bir kalabalığı! mağile gösterek: — Bakm.. Bu Hintliler, bu çok uzak olan Totos Santosdan yorlar. Herhalde cumhur reisini mek için yola çıkmışlardır. alış veriş için buraya gelmezler. Dedi, — Peki ama bunların Totos dan geldiklerini mereden anl / Devami kat cemiyet şimdilik fakir kızlar arasın Güz EL çok davetli PRENSES 123 e Anmayı kiliseye götü- Bu hizmetinizden dolayı bu tarağı size hediye edeceğim. Sırma gibi saçlarınıza n6 de güzel yakışacak... Alırız para fa- Jan istemem. Anna, itiraz etti: — Hayır, hediye kabul edemem, Pa- rasmı verip alırım, Bakayım şu tarağa. Anna, tarağı alıp İyice muayene etti. Bu sırada bohçacı kadın sepetini topla- mış, yürümeğe başlamıştı. Bu (serada Annaya: — Allahasmarladık kızım, düğünün mübarek olsun. Gençliğin gibi mes'ut ol, dedi ve uzaklaştı. undaki bohçasının ve elindeki se-| petinin hayli ağır olmasına rağmen bu bohçacı kadın şaşılacak bir çeviklikle yürüyordu. Köyden görünmiyecek ka.| uzaklaştıktan sonra (daha ldu, Biraz sonra durdu, ğunu köye doğru sallayarak; — Jan iyi öğrenmiş. Ah Zingara, beni aldatmanın ne demek (olduğunu ben sana öğretirim. Ya o Anna kahpesi..! Sanki mezardan çıkmış.. Ne çıkmaz ca-| fazla Yumru-| nı varmış,. Ama ben size göstereceğim. Demek bu sefer de sevdiğim adamla ev- İeniyorsun ha.. Vay başına felâkete Anna... gelecek Düşes Veranm gözlerinden © #teşler ıyordu, Uşağı Janın çalgıcılık ya di pârak Helmano köyünde gördüklerinin doğru olup olmadığını £ anlamak için yüzünü gözünü boyamış, bohçacı ka- öm kılığına girmiş ve nihayet sevgilisi Bingaranm evleneceğini böylece öğren- #nişti. Köyde düğün büyük bir hâdise idi. durmadan çalıyordu. Köylüler bir yor- tu günü gibi giyinmişler, süslenmişler» di. Damadın şehrin zengin tüccarların- dan olduğuna bütün köylüler inanmış- lardı. Çünkü düğün için yapılan hazır- uklar ve masraflar bunu isbat ediyor- du. Davetliler için birçok sıralar ve ye- mek masaları yaptırılmıştı. o Güzel bir mlzika çalıyordu. Nefis o 'yemekler ve en âlâ şaraplar yenilip içiliyordu. Kö- yün kilisesi de yeşilliklerle donatılmış- v. Bu «rada köyün kilisesi papazın odasına yüzünü bir © peçe ile örtmüş olarak ince ve uzun o boylu bir kadın girdi. Odaya girer girmez kapıyı kapadı. Papaz bu genç kadının günah şikartmak için gelmiş olduğunu nettiz — Kapıyı niçin kaptyorsunuz. Günah gıkartacaksanız kiliseye gidelim. Peçeli kadın: — Günah çıkartmak için gelmedim. Diyerek “peçesini kaldırdı. Papaz ka- dinm yüzüne dikkatle © bakınca onun hükümdarın kızr Düşes Vera olduğu- Du tanıdı. Hürmetle selâmladı, sordu: — Safa geldiniz, bir emriniz mi var? Vera, izah etti : — Hayırlı bir arzum var, Burada bir az sonra bir nikâh acak. Bunun me- rasimini de siz yapacaksınız zânnede- rim. — Evet düş niyor, — Ben de bunun için geldim. Fakir ve bikes evlenecek genç kızlara çeyiz tedarik etmek gibi hayırlı bir maksatla kurulmuş bir cemiyet vardır. Bu cemk yet benim himayemde bulunuyor. Fa- yanındaki zan- » Fakir bir kız evle- da en ziyade Faziletkâr olanları araştı- Tarak onlara mükâfat veriyor. Öğren diğime göre bügün evlenecek kız fakir olmakla beraber çök ağır başlı ve fazi- letkâr imiş, — Evet, doğrudur düşes. Cenabıhak sizin gibi insanları takdis etsin. — İşte bu fakir kızın çeyizine küçük bir parada ben eklemek istiyorum. Fa- kat kimsenin beni görmemesini istiyo- rum. Malüm ya? İyilik gizli tutulmalı-! dır. Bunun için kilisenin elbise odasına girmek istiyorum. Nikâhı © kıymazdan! evvel siz bir vesile ile © kızcağız: bana| . Ben de hediyeyi kendi-| sine veririm, Kiliseye dönüşünde hiçbir Şey olmamış gibi nikâhı kıyarsınız olmaz mı? gönderi — Hay hay düşes. Kırk senedir bu! vazifede bulunuyorum. Hiç bir böyle bir Jötfa uğradığını © görmedim. Siz elbise odasına girersiniz, Perdeleri de indirirseniz sizi kimse görmez Kim- genin rahatsız etmemesine ben de dik-| kat ederim, Bu talili kızı dini merasim-| den evvel size gönderirim. Bundan sonra papaz kilisenin elbise odasının anahtarın; düşes Veraya ver- di. Vera, teşekkür ederek; — Rahip efendi, dedi. Bu (hizmet Ve yardımınızı babama da söyliyeceğim. Sonra rahibin teşekkürüne meydan bırakmadan hemen dışarı çıktı. Hızk a- ktzın drmlarla bahçeyi geçerek kilisenin el- bise odasma girdi. Bu esnada tüfek sesleri işitildi. Me- zasim başlamıştı. Zingara yanında bir rüyordu. Baştan başa beyazlar giyinmiş olan genç kırlar bir alay teşkil ediyor- sar ve elledindeki sepetlerden ara sıra gelin ve güveyin üzerine (çiçekler at- yorlardı. Zingara, çök memnun ve o mes'uttu Nihayet emeline kavuşuyordu. o Artık ömrü zenginlik, saadet ve relah içinde geçecekti. Kolundaki Arnaya, bakarak zihnen onunla Vera arasında bir mükas yapıyordu. Verayı kokusuz,Anna» 2 güzel ve kokulu bir çiçeğe benzetiyordu. Anna ise sakin ve müteessirdi. Yüzü hafifçe sararmıştı. Biraz sonra evlene cekti, Fakat bir canbazın karısı o olabis les hıç de ihtimal vermiyordu. O, zont Adola.. ve onun vaf''*rini düşünüyordu Nikâhı müteakip hemen arabaya binerek hududa yollanacaklar. dı. Hududa vardıklara sırada ise Kont Adoların kendisini herhalde Zingaranın | elinden kurtaracağına emin bulunuyor. du. Böylece biraz sonra ( kıyılacak ni- kâh nihayet bir komedyadan başka bir şey olamıyacaktı. Nihayet kilisenin önüne geldiler. Pas paz bu alayı kapının önünde karşıladı. Köylüler etrafında bir hall” teşkil et- nişlerdi, Bunlar arasında ihtiyar çinge- ne Sose' “> vardı. Papaz gelin ile güveyi kilisenin içine görürük. Bittabi davetliler de peşlerin» Sin nin içi hmcahmç o halkile Bu aralık papaz yavaşça: — Günahımızı çıkarmak lâzım, dedi. — Ben büyük bir günah işlemedim. Günah çıkarmağa lüzum yok zanneğe- rim. Annaya eğilerek