İl | m k 0 ? ahi isalib muhatebeleti Yazanlar : Ingiliz ordusu hava zabitlerinden Kenneth Brovn Gollirs, Meşhur seyyah ve muharrir Lovveli Thomas “ Dilimize çeviren: A. E. ( 11 tayyarelik bir filo teşkil ediyorduk | Akdeniz kıyısından havaya yükseldik” Boml!lBem!.. Iki bomba Türk hangarının çatısını delerek içeride patladı leceğini anlamak güç değildir. Kum| gibi oluyordum. Bu “Büyük taarruz, Türklerin E| Ariş'deki büyük bir Seçen kısımların bulâsası; yani şafakla böraber havalanârk.. Kir İzer, Türklere hücuma geçmeye rlairr'arken, Türkler de ilerlemeye « Gilneyi, general geriye tepelerinin arkasında saklanan Türk topları, bizi parça parça edeceklerdi. değildi. Sadece bizi şurada burada yok lamışlardı. Şefime cevap verdim: tayyare meydanını görmek İstiyor- dum. Önce sade bir istikşaf uçuşu yap 'Tayyarelerimize yüklediğimiz bomba» larla müthiş bir şekilde ağırlaşmıştık. mayı tasarlamıştım. Fakat Türkler ye- On bir tayyarelik bir filo teşkil edi- Bineecirian Hakikaten de böyle oldu. Mimar e ek eee Gİ ik mermi üstümüzden uçarak, geri) o — Hayır, vak'a henüz olmadı. Fa.) Di Albatroslarıyle gelip Portsaldi bom.) yorduk. Akdeniz kıyısmdan yukarıya İİ dkandan ayrilıyoruza inkizyle lerimize düştü.. İkinci mermi kısa gel| kat bütün emareler çok yakmda ola.) balayınca iş değişti! doğru uzandık, Ballmüşta. Fakat arnizcca gelince İN iyele ben. Denk eta) Üyündünü unuusikak bizi kucaklamak | Yadaki Hizir kuvetlerini * dağıttıktar di. Bu tam ve mükemmel) bir çataldı. İçin tepemizde patlıyacaktı. Fakat bu cağını göstermektedir. Türk hatları gerisinde birkaç uçuş yapmanın tam sırasıdır. Fazla bir zarar vermediler. Yalnız 20 sivili öldürdüler, İngiliz tayyare za- bitleri bunu pek de hazmetmek taraf- El Arişin ta karşısında dümenimizi içeriye doğru kırarak motörlerimizi kestik. ara otun bulunduğu mevkle kadar da *, b çi ilmedi 350 olmadı. Takviye kıt'alarımız koşarak) © Bizim koca oğlanm yüzü sırıttı ve:| tarı değildiler. Böylece istikşaf uçu | (o Türkler geldiğimizi işilmeden Me adak kereeie tamı, | imdadımıza yetişti; Türkler de rie'at| © — Sen insanların düşüncelerini oku.) sum bir akımcılık vazifesine dönüyer.| metroya kadar alçalmıştık. Tam bu st- Budan haberleri yoktu. Türk kuveye) ettiler masını biliyor musun? di rada bir Türk nöbetçisinin haber ver- Tin kendilerine yuklaştıklarını da Pi) Biyoriardı. Bir sabah Gilneyi acele yüz Duedir cehenneminden sağ kurtul - duğum için sevinç içindeydim. Eı Dedi. Şarkta İlk ışık görünür görünmez, mesiyle herkes çadırlarından dışarı fırladı. Makinelitüfeklerle ateş açtılar. amm wi EE Ere Biz de makinelitMeklerimizi işlettik. | Pilot Elton teyyaresine aşağıya dalar gibi bir vaziyet aldırdı. En yakm han- gara doğru iniyordu. Elton, iki bomba- sevincimi hecin devesinden kurtulma mın doğurduğu sevinç gölgede bıraktı Şef beni, yeni umumi karargâhımız olan Kantara'da derhal görmek iste - Yumaçta “Tür! güneşin doğası! di bildirmişti. yı bir arada bırakmıya savaşırken bi- M bekliyorlardı. ei geçeceklerdi var zim sağ kanadımız: bir ateş huzmesi Baka Mz dg Kantaraya gittim. Elime bir telgraf delikdeşik etti e meyi ya iri Bom, bom! İki bomba hangarm çatı- — Oku ve bana söyle: Bu vak'a ol du mu, yoksa olmak üzere mi? Diye sordu. Telgraf Londradan geliyordu. Bir| Alman casusu yakalanmıştı. Ele geçi- rilen vesikaları arasında Fon Kress'in Süveyş kanalıma yapacağı yeni taar- Tuzdan bahseden bir kâğıt da çıkmış: kâğıtta bu taarruza “Eine grosse Ex pedition,, deniyordu. $ını delerek içerde patladı. Az sonra alevler göğe yükseldi. Arkadaşlardan birisi de bombasını ikinci bir hangara isabet ettirmiş ve o da tutuşturmuştu. Bunu takip eden hava muharebe - sinde tayyarelerimizin ikisi yandı. Bi. risinin pilotu olan Tipton yere inme ye mecbur kaldı. Türkler yetişmeden tayyaresini yaktı. İnip onu kurtara - orsda Verdi. Böyle ola. Hücuma geçtiler iş, nbele gördüler. Devam etaelerdi Aly bale. Türkler de çek raylat ver İçin biras durmak meeburiyetin Rp çi üylerdı. Pukat bu harpte yaran imge Yüzbaymm yatakla beraber bim; SİR geriye haberci gönderdiğin! bilmek ihtimali var mı diye yangınm İŞ olanlardı herbalde bu arayı ver Türklerin Katya ve Duedirde muha- çevresindö bir müddet daireler çizdik. Mesan, rebeyi kolayca terkedivermeleri bana Fakat bunun imkânı yoktu. Türk ke- tuhaf görünmüştü. Hattâ takviye kit- Sekize doğru sisin en son par-| alarımız gelip yetiştikten “sönra b Kafir, bunun ne demek olahi- Aş yenİlmemişlerdi. Şimdi meseleyi anlar 14 GÜZEL PRENSES Fakat papaz, ısrar etti; GÜZEL PRENSE: 21 telâşla Nihayet büyük bir hiddetle taraği ya- Maryanka'nm canı sıkılmıştı: kesilmişti, Bunü gören Anna, $if kolları her yandan koşuşup duru « © İT iş er YE askörlerini teftiş ederken Aren (Devami var) ' — Böyle düşünmeniz bile günahtır. Haydi kızım. o Kaybedecek vaktimiz yok. Günah çıkarmadıkça nikâhı kıya- Mam. Nişanlmız biraz beklesin. Siz şu) kapıdan elbise odasına gidiniz. Cenabı hakka dua ediniz, Bir iki dakika sonra — de günahmızı çıkartmaya (gelece- im, Zingara, bu teklifi biç hoş görmedi. Pakat çaresiz razı olmak lâzımdı. An- İnaya: hi Mademki, dedi, Rahip efendi bu mu mutlaka arzu ediyor. Haydi gidiniz “e biraz dua ediniz. Bunun zararı değil faydası vardır. Ben burada beklerim. Velev birkaç dakika olsun evlenme- »inin gecikmesinden memnun olan An- Da bunu fırsat bilerek kaçırmak İste medi. Ve kiliseye bitişik © olan elbise Odasının kapısını açarak içeri girdi. Ka- Piyi kapadıktan sonra etrafına bir göz Bezdirdi. Yalnız olduğunu görünce diz Söküp dua etmeğe başladı. Elbise odasının kapıya yakın bir kö- #*sinde büyük bir dolap vardı. Bu dola- içinde papazlarm elbiseleri vardı. Ananın dua ettiği esnada bu dolabın Yavaşca kapağı açıldı. Vera dısarı çik- * Ayaklarımın ucuna basarak Annaya ,Yaklaştı, Anna, arkasında olan bitenler deh bihaber, derin bir huşü içinde dua “diyordu, Vera, gürültü yapmamağa çok itina “dlyor, âdeta nefes bile almıyordu. Annanın başındaki portakal çiçeklerin- den Yapılmış olan taç saçlarma bir taş- k tarak bile tutturulmuştu. Vera, dik kat edince bunun, bohçacı kadın kılı- Binda Annaya hediye ettiği tarak oldu- Bunu anladı. Gözlerini tarağı dikmiş, ondan bir şeyler bekler gibi bakıyordu. kalıyarak bastırdı ve dişleri kızın ende sine batacak şekilde geriye çekti. Tara ğın dişleri Annanın ensesine (o hafifçe batmıştı. Ayni zamanda arkadan gelen bu tazyik neticesinde yüzü tavana dön müş, başı geriye yatmıştı. o Bağırmak istedi. Fakat Vera ansızın bir eliyle o nun ağzını sik: sıkı kapamıştı, Anna, tepesinde gözlerinden (o ateşler saçan Verayı gördü. Vera boğuk bir sesle ona şunları söyledi: — Br benim düğün bediyemdir An- na.. Yalnız bu hediyem yaşadığın : “". detçe vücudunda kalazak, nden hiç ayrılmıyızak. Şimdi çıldıracak ve artık “ünceye kadar çılgm Kkalıcaksın. T:v. diğim bir adamla evlenmek İstersin ha, İste intikamımı alıyorum... Anna, bu sözleri uykuda (İmiş gibi dinledi. Çünkü müthiş bir dermansıslık bütün vücudunu kaplamış, göz kapakla rı ağırlaşmış ve biraz sonra da gözleri kapanarak kendinden geçmişti. Bunu gören Düşes Vera, hemen ka pıyı aralık ederek kapının dışmda bek iyen sadık uşağı Janı çağır4. Uşak Jan kapının karşısındaki ağacım arkasından süratle çıkarak odaya girdi. Elinde bir paket vardı. Vera, uşağına talimat verdi; — Bana yardım et de elbisesini çıka ralım. Biraz sonra kızgın bir del ola cak... O zaman soymak ve zaptetmek” müşkül olur. Bir kere ormana götürül se. Sonra istediği kadar bağırsn. Düşes, hemen Annanın başındaki tacı çıkardı. Sonra gelinlik elbiselerini söy dular. Bütün bunlar yapılırken Anna, her şeyden habersiz baygın bir o halde yatıyordu. iğ. — Öteberi alacak paramız yok, dedi, Hem nişanlın bu gibi kadınlara ve di- lensilere aldanmamaklığını tenbih et- medi mi? Anna, gene ısrar etti: — Zararı yok. Ben ufak bir şey satın almadan bu kadının gitmesine razı de ğilim. Mademki buraya gelmiş, yorul- muş... Bakalım neleri var? Bohçacı kadın bu sözleri işitince ye- rinden kalkıp Annaya yaklaştı. o Garip bir ışıkla yanan siyah (o gözlerini genç kıza dikti, Fakat birden irkilerek bir a- dem geri çeklidi ve şaşkınlıktan elinde- ki sepeti yere düşürdü. Anna, hemen onu tuttu ve sordu: — Ne oldunuz, hasta mısınız? Bohçacı kadın şiddetle soluduğu hal de müşkülâtla cevap verdi: — Bir şey değil... Geçti. Benim gibi eğir yükler taşıyanların her zaman baş- larına gelebilecek hafif bir baygınlık... Varol kızım... Bohçacı kadın Annanın kolundân kur tulduktan sonra ona tekrar ve şüpheli bir gözle baktı. Gizlice yukarıdan aşağı! süzdü. Sonra elindeki sepeti açarak; — Ne almak isterseniz (bende var, dedi. Sattığım şeyler genç kızları çok memnun edecek mallardır. Şu yüzükler! *re, küpelere bakınız, ne kadar da gü- ,3€ şeyler... Bu sırada Haryanka da sepetin için- deki güzel eşyaya imrenen gözlerle bak mağa başladı. Anna, sepetin İçinden bir yüzük seçerek Maryankaya verdi ve; — Alınız, dedi. Zingara bu kabil mas raflarım için bana para vermişti. Ziyanı ,yok yüzüğün parasını ben veririm. Be- inim bir yadigârım olur, Bu esnada bohçacı kadın o mosmor) kadına sordu: — Ne oldunuz? Gene hastalanıyorsu nuz galiba. Renginiz morarmış. Bohçacı kadın, hakikaten sıtmaya tutulmuş gibi titriyordu. o Kadın, tam Anna Zingarânın ismini söylediği sıra- da birdenbire bu hale gelmişti, Mırtlda- narak Annadan bir bardak su istedi, An- na, su getirmek Üzere içeriye (o girdiği sırada bohçacı kadın Maryankaya $or- du: — Bu kız sizin mi? — Hayır, yeğenimdir. Yarın düğünü var, — Evinizi niçin donatmış olduğunuru şimdi anladım. Anlaşılıyor ki epey mas raftan çıkacaksınız. N — Ne zararı var? Hepsini güvey ve riyor. Bizden para çıkmıyacak ki... — Güvey zengin mi? — Şehirde tüccardır, zengindir. — O halde belki ben kendisini tanr- rım. İsmi nedir? — Zingara, Maryanka, boşboğazlık ederek tanı- madığı bir kadına © Zingaranın ismini söylediğine pişman olmuştu. o Çünkü Zingara, adınm hiçbir yabancıya söy- lenmemesini sıkı «kr < tenbih etmişti Fakat bir bohçacı kadına bunu (söyle mekten ne çıkacaktı. Bohçacı kadın Maryankayı yeğenine böyle bir koca bulduğundan dolayı teb- rik etti ve nişanlısının kızı sevip sevme» diğini sordu. Maryanka, (o delikanlınm kırı çok sevdiğini ve kabil olsa hergün onu görmeden duramadığını: söyledi. Bu sırada Anna bardakla su getirdi. Bechçacı kadn suyu içtikten sonra se petten bir taşlı tarak çıkararak: — Matmazel, dedi. Bakınız şu tarak