© Entellicens Servis'e karşı “Bir Türk ——————— —— Hatıralarını anlatan : EFDAYW TALAT — SB — Yazan; IHSAN ARİF Ren üç senedir sırf memleketime hizmet için sizin yanınızda çalıştım — Sen sözlerimi dinle! Buradan isti- fa et. Adada ailenin yanında sakin b hayat yaşamağa başla! — Ya sen? — Ben seni yakın bir zamanda tek- rar gelerek evinde bulacağım. “ Oo Bu'hazin veda bitti. Onunla masum © aşkımızın ebedi ahit namesini dudakla- rımla mübürledikten sonra ayrıldık. Ha- yatımda bir perde daha kapanmıştı. Odama dönerek düşünmeğe başladım. Artık son mühlet de bitiyordu. Yarın Kolonel beni çağıracak, hareket emrini verecekti. Henüz Esat beyden buradan ayrılmak hususunda bir emir de almış değildim. Velhasıl iki cami arasında bi» Derhal ilk İş olarak Krokerde işlerimi tasfiyeye başladım. Bu beni akşam geç vakte kadar meşgul etti, O geceyi buh- rank düşünceler içinde hayli : rahatsız geçirdim. Ve gözlerimi kırpmadım. Sa- bah olunca şakaklarım zonkluyor, kal- bim garip bir heyecan içinde çarpıyor- du, Mukaddetat saatinin çalacağı daki- kayı tehalükle bekliyordum. Kaderin beni attığı yolu bitirmek üzere bulunuyordum. Bakalım tali önü- me he çıkaracaktı. Büyük tehlikeler, mus! bataralarla dolu idi Her adımda bir ölüm pususuna düşebilirdim. Ve birçok zamanlar bu çukurun kenarına kadar gelmişken biraz da şansımın sayesinde kurtulmuştum, Üç senelik casusluk ha- yatımda muvaffak oluşum zekâm ve tecrübemden ziyade şansımın eseri ol- muştu. Çok genç olduğum için birçok kimselerin tereddüt edecekleri macera- lara gözü kapalı atılmıştım. Bu işi bir amatör gibi hamiyet hislerimin tahrikile yapmıştım. Casuslukta birinci plâna ge- çen rollerim azdı. Daha ziyade maskeli! olarak çalışmış ve ideale sadık kalarak hizmet etmiştim. Benim aldığım neticelerden başkaları istilade etmişti. Fakat ben bunu düşün müyordum bile.. Bir idealist için menfa at mevzuu bahs olmıyacağını bildiğim işin yaptığım işlerin maddi mükâfatını! da biran için beklememiştim, Benim > çin en büyük mükâfat memleketin kur- © tulduğu günü görmekti. Onu görmüş tüm. Bu muzafferiyet yannda (birkaç « paranın ne hükmü kalırdı ki... Şimdi ar © Wi işim bitmişti. Artık yüzümdeki mas- İyi çıkarmak, üzerime hakiki vaziyeti ilmiyenlerin tevcih ettikleri şüpheler- den kurtulmak ve hakiki (o büviyetimle ortaya çıkmak istiyordum. Ve artık böy le de yapmak lâzımdı. Çok hürmet et- — tiğim ve çok bağlı (o bulunduğum için Esat beyin son emrini de dinlemiştim. JArtık vakit gelmişti, Sabahm ilk saatlerinde odamda, içim- de garip bir meldl ve heyecanla bunları düşünüyordum. Birden yanımdaki oda- da bir gürültü oldu, Ve Ballarn sesini duydum. Pek iyi işitemediğim için neler 3 söylediğini anlayamıyordum. Heyeca. nımdan ayağa kalkarak odada bir aşağı bir yukarı dolaşmağa başladım.Bu sırada ara kpı açıldı ve ihtiyar kumandan ağır adımlarla odama girdi: — Sen burada mısın? — Evet; kumandan emrinizi yorum. — Yaaa... Bugün senin hareket etmen İzm. Benimle berâber gel! Arkasından yürüdüm. Kolonel, oda- sına geçti ve yazıhanesinin başına geçe- rek oturdu. Bir çekmece çekti ve orada bazı kâğrtlar çıkararak bana uzattı: — Efdal! İşte senin ve annenin kâ- ğıtları. Bunlar seyahat vesikalarınız... Bu da Kahiredeki Solter ticarethanesi- ne vereceğin tavsiye mektubu... Herhal de ben de çok yakın bir zamanda İngil- tereye dönmeden Mısıra uğrayacağım ve seni orada göreceğim. Yerimde bir heykel gibi sessiz duru” yordum. Vicdanımda muhtelif hisler ih tilâl halinde idi, Kalbim, küvvetle çar- piyordu. Kolonel Ballar kâğıtları yazihanenin üst tarafına bırakarak ay kalktı. Yü| gömün sapsarr olduğ görmüştü. Ba na doğru yaklaştı. —Heyecanını takdir ederim . Bize © alışmıştın. Ben.de ayrıldığımıza müte- essirim. bekli- Ve elimi tutarak sıktı; — Şimdiye kadar bize (o karşı olan 'edakârane hizmetinden dolayıda, ge rek burada temsil ettiğim Büyük Britan ya hükümeti namına,.gerek şahsım na- mma teşekkür ederim. Kolonel bunları söyledikten (sonra, geri dönerek yerine oturdu. Ben hâlâ ağzımı açmamıştım. Açmamıştım değil açamamıştım. Sinirlerim kaskatı — kesil mişti, Sanki, bütün vücuduma bir inme inmişti, Ballar oturduğu yerden hayret- le yüzüme bakıyordu. Bir aralık sükü- tümün fazla sürdüğünü görünce sordu: — Başka bir arzun mu var? — Hayr! Bana karşı . beslediğiniz hayırhahane hislerden dolayı müteessir ve mahcubum. Daha doğrusu büyük bir vicdan azabı duyuyorum, — Ne demek? — Evet. Artık size hakikati söylemek sırası gelmiştir. Çünkü bana karşı hüs- nü niyet ve muhabbetinizi biliyorum. Bir insan sıfatile her şeyi anlatmak is- terim. — Hakikati söyle! — Ben bir Türküm. Bir Türk vatanr. na ihanet edemez. — Senden böyle bir şey istemedik. — Müsaade buyurun kölonel! Şimdi- ye kadar da memleketime en ufak bir mânada ihanet etmiş değilim, hattâ... Heyecandan nefesim kesildi, Ballar da yerinden doğruldu. < Gözleri garip bir şekilde açılmıştı; — Devam et... — Hattâ memleketim için şimdiye ka dar sizi aldattım. Boğuk bir sesle sordu: — Anlayanıyorum! — Ben iç senedir sırf memleketime hizmet etmek için sizin yanınızda çalış- tım. Başı önüne düştü. Bedbin bir (sesle homurdandı: Zaten bundan şüphelenmişi — Kusuruma bakmayın kolonel! Ben artık Mısıra değil, yeni vazifeme, Re- fet paşanm karargâhma gideceğim . Ellerim arkamda idi. Bu suretle arka cebimdeki tabancayı çekmeğe hazırlan-| (57 mıştem. Gözlerimle İngiliz miralayınn harekâtmı kontrol ediyordum. O, müthiş bir hayret ve şaşkınlık #- çinde yerinde mıhlanmış kalmıştı. A- damcağız ne söyliyeceğini bilmiyordu. Bir saniye içinde kendisi için çok fe ölân hakikati anlamıştı, Senelerce ald. tılmak bir ihtiyar asker için ne acı bir şey... Onlar benim sadakatime İnatımış- Jardı ki bana Entellitens Servis İçinde bir vazife bile hazrrlatmışlardı. Ben onun süratle silâha davranacağın! bekliyor- dum: Öyle bir şey yapmadı. Mağlübiye- tini itiraf etmiş bir vaziyette başmı ağır ağır kaldırdı; sesi titriyordu: — Çok zeki bir (o çocukmuşsun. Bizi mükemmel aldattın. Bir İngiliz çocuğu da senin gibi hareket ederdi. Vâzifem, sana İcarşr çok ağır muamele etmeyi em rediyor. Fakat viçdanım sana (o son bir iyilik yapmamı ihtar ediyor. Binaena- leyh, dikkat et şu arkadaki imdat düğ- esine basmadan buradan kaçıp kur- tulmaya çalış! Arkasında, çalındığı zaman tehlike i- şareti veren ve bütün kapılarm kapan masına, her tarafın tutulmasına işaret olan imdat ziline doğru uzandı. Şimşek gibi yerimden fırladım. Kapıdan çıktım, Merdivenlere atıldım. Daha aşağı inme. den müthiş zil çalmağa başladı. İlk ö. nüme çıkan böşçavuş Rayt oldu. Müt- hiş bir heyecanla bağırdım: — Rayt! Yukarı koş tehlike var? — Sen neteye? —Doktora, doktor! Herif inandı, yukarı koştu. Ben de kapanmak üzere olan sokak (kapısına saldırdım ve son saniyede kendimi s0- kağa atarık bütün kuyvetimle kaçmağa başladım. Kurtulmüştum. Bundan sonfa, ilk işim Refet Paşanın; karargâhmna giderek yeni vazifeme baş-| lamak oldu. —SON— Hatırat sahibinin bir mektubu Bu yazıyı yazmnda ve müciz hayatımı arı Istmağa hazlamadın evvel, bu işte bana çök kıymetli kalemile yardım eden İhsan Arifo| Zamane kızları Karısına sordu: — “Genç kızlar neler bilmelidir? kitabını bizim kız okudu mu acaba? Bu zamanda gözü kapalı doğru değil, okuyup istifade etsin di-| ye vermiştik ama... — Okudu, okudü, Hatta bir iki bahsi yanlış bularak düzeltti; bir ten- kit yaptı; kitaba ilâve edilmesi lâzım gelen iki mevzuun hulâsasını çizdi ve hepsini müellife gönderdi! Dalgın ahçı jambon kesiyor! Rezalet Kadın dert yandı: — Olur rezalet değil; kocam bizim küçüğün kumbarasını boşaltıp içinde ne varsa alıp götürmüş. — Ayıp şey! | — Ya! İçinde bana bir şapka alma- | ğa yetecek kadar da para vardı! — Bir de bana deli derler. Deli olsam elime dolu silâh verirler miydi? şu vallte bulunmuştura: — Beh yalnız yaptıklarımı ve (obaşımdar göğenleri shlatacağım, Çök simimi olan bu O kararımdan biran olsun dörmedim ve hatıratımın devamı müd detince bu prehsipe riayetkâr kaldım. Ben yalniz geçmiş vakaları ve bu vakalardaki ey bâsın rollerini yazdım. Yapılan işlerin mahi yetini tshill etmediğim gibi iyilik veyn kötü Mükleri Üzerinde de mülâhazalarda bulunma dım. Aradan çok zaman geçti. Belki baz: vaka ların teferrüatmda hata etmiş olabilirim, Bu yazıyı yaptıklarımla övünmek maksan dile yazmadım. Sırf, geçen O heyecanlı gün leri bir vezile ile tekrar yaşamak O Setedim. Hatıratımın çıktığı günlerde Açık Söz ga zotsinde (Aziz Hüdai) imzalı bir mektup gördüm. Münakaşadan kaçınmak © ve yazı mn kiymetini düşürmemek için © © saman bu, mektuba cevap vermemiştim. Fakat şim di, o noktaya biraz tomas etmek İstiyorum. Ecn bu' İşi hiç kimseden teşvik görmeden Yaptım. Eeni harekete getiren hamiyet his ierinden başka bir gey değildir. Ben bazı hizmetler yapmağa çalıştım. o Bunların bir kısmında, muvaffak oldum. Bunlar, yazımda #slinleri geçen ve olan sağ olan bir çok zeva ti şehâdetlerile sabittir. Yalnız. ölülerden bahsetmiş değilim. O mektubun sahibi ölan zat bütün hatınatımı okusaydı böyle bir ze haba düşmezdi. Bay Aziz Hüdui bu vakaların cereyan et Mig olduğunu biçbir zaman İnkâr edemez. Iş kaldı bunların benim tarafımdan yapdıp yapılmadığı işine. Bunu çok İyi küir, Vicda ama bırakırım, Yalnız şunu d& sorarım: — Bu vakalarda benden başka kim Amil olmuştur? Beni tanıdığım! söylediğine göre, hangi vöslle ile hangi tarihte ve nasi tanı miştir? Bunu Intfen efkârı uinümiyeye bil dirsinler, Ona göre bende (o SöYllyeceklerimi söylüyeceğin. terimi bitirirken büyük bir saberla ve Şök güzni bir üslüpta aylardanberi hayatımı muhterem kartlere nakleden kıymeti arka daşım İhsan Arife teşekkür etmeyi bir borç bilirima, EFDAL büyümesi| — Komiser — Niçin komşunu döğdün?! — Karımdan dayak yememe sebep olduğu için! Komiser — Ne münasebet? — Komşum karısına yeni bir man- to almıştı! Kavga Küçük çocuğuna çıkıştı: — Nedir bu yaptıkların? Yemeğe geldiğin zaman üstün başın toz top- rak içinde idi; temizleyinceye kadar canım çıktı. Şimdi gidip gene dövüş. müşsün; halin gene berbat. Çocuk cevap verdi: — Yok anneciğim, dedi, yeniden dövüşmedim. Bu eski dövüş; yeme! vakti geldiği için âralık vermiştik İ — Affedersiniz, bu akşam &isi hiç beklemiyorduk. Artistlerin hepsi sine- maya gitti. Yarın akşam gelseniz ol maz m? (Şehir Tiyatrosu almmasım, Fransız karikatürüdür.) Ana mektebinde Küçücük çocuğu ana mektebine ver- mişlerdi, Hocası sordu; — Yavrum adın ne? — Bilmem! — Peki, annen sabahları seni çağıd- mak için ne der? — Annem beni çağırmaz, yânında yatıyorum zaten! — Yoyvo! — Küzük çok mahcuptur da! Sadık müşteri Hapishane müdürü mahkümiyetini tamamlayan mahpusu serbest bıraka: cağı zaman; — Kusura bakma, dedi, seni yan- lışlıkla bir hafta fazla içeride alıkoy MUŞUZ. Mahpus cevap verdi: — Zararı yok. Gelecek sefer, bu bir haftayı İndirirsiniz! Evet ama... Bir genç, meşhur musikişinas zarta sormuş: — Senfoni nasıl yazılır? — Henüz pek gençsiniz. Şim senfoniden vazgeçin de ufak şarkılarla uğraşın daha iyi. — Fakat siz on yaşında iken foni yazmışsınız. > — Doğru, fakat ben kimseye b nasıl yapacağımı sormamıştım « — Anne bak ti mükâfat aldım. — Aferin yavrum, Nasıl kazandı! — Büya oynıyarak arkadaşlarını kazandım! Gediğinde bir taş Kadın bir moda gazetesi okuyor Bir aralık; — A! dedi. düğmesiz gömlek $9 yorlarmış. Erkek bu haberi mühimsemedi: — O da yeni bir iş mi? Ben sene denberi senin sayende gömlekle! hep düğmesiz giyiyorum! — Eğer bu zatın yardımı olma durmam mümkin değildi! Ispanya isyan — Gnzetelerde çıkan köy ve kâ” isimlerinin yerlerini kestiremiye Coğrafya derslerinde İspanyayı kadar tafsllâtlı okumamıştık. Isi yollar ne tarafa gidiyorlar? — Gayet basit: Soldan sağa dei ati bie Alacakhı — Görüştüğümüze o ” memnun oldum ki... . Borçlu — Her halde benim. sir olduğum kadar değil!