: 10 Entellicens Servis'e karşı Bir Türk Tllıhrılırını anlatan : EFDAtI TALAT —258 — Yazan: İHHSAN ARİF - Ren üç senedir sırf memleketime hizmet için sizin yanınızda çalıştım fa et. Adada ailenin yanında sakin b' — Sen sözlerimi dinle! Buradan isti-l hayat yaşamağa başla! — Ya sen? - — Ben seni yakın bir zamanda tek- rar gelerek evinde bulacağım, Bu hazin veda bitti. Onunla masum —'a;kmuzm ebedi ahit namesini dudakla- — yımla mühürledikten sonra ayrıldık, Ha- — yatımda bir perde daha kapanmıştı. Odama dönerek düşünmeğe başladım. Artık son mühlet -de bitiyordu. Yarın - Kolonel beni çağıracak, hareket emrini | verecekti. Henüz Esat beyden buradan —ayrılmak hususunda bir emaiir de almış — değildim. Velhasıl iki cami arasında bi- namaz vaziyetinde idim. Derhal ilk iş olarak Erokerde işlerimi / tasfiyeye bâşladım. Bu beni akşam geç /— vakte kadar meşgul etti. O geceyi buh- — ranlr düşünceler içinde hayli — geçirdim. Ve gözlerimi kırpmadım. Sa- * rahatsız bah olunca şakaklarım zonkluyor, kal- |— bim garip bir heyecan içinde çarpıyor- du. Mukadderat saatinin çalacağı daki- — kayı tehalükle bekliyordum. Kaderin beni attığı yolu bitirmek üzere bulunuyordum. Bakalım tali önü- — mene çıkaracaktı. Büyük tehlikeler, mu- — hataralarla dolu idi. Her adırmda bir ölüm pususuna düşebilirdim. Ve birçok zamanlar bu çukurun kenarına kadar |- gelmişken biraz da şansımın sayesinde kurtulmuştum. Üç senelik casusluk ha- yatımda müuvaffak oluşüm zekâm ve| tecrübemden ziyade şansımın eseri ol- müuştu. Çok genç olduğum için birçok — kimselerin tereddüt edecekleri macera- | Jlara gözü kapalı atılmıştım. Bu işi bir - amatör gibi hamiyet hislerimin tahrikile yapmıştımı, Casuslukta birinci plâna ge- — gen rollerim azdı. Daha ziyade maskeli olarak çalışmış ve ideale sadık kalarak |- hizmet etmiştim. Bunim ı.ldığmı neticelerden başkaları 4 Fakat ben bunu düşün müyordum bıle Bir idealist için menfa at mevzuu bahs olmıyacağını bildiğim dçin yaptığım işlerin maddi mükâfatını — da biran için beklememiştim. Benim i- — çin en büyük mükâfat memleketin kur- k. paranın ne hükmü kalırdı ki... k tiğim ve çok bağlı tulduğu günü görmekti. Onu görmüş- tüm. Bu muzafferiyet yarımnda — birkaç Şimdi ar tık işim bitmişti. Artık yüzümdeki mas- İayi çıkarmak, üzerime hakiki vaziyeti Dlmiyenlerin tevcih ettikleri şüpheler- den kurtulmak ve hakikt — hüviyetimle ortaya çıkmak istiyordum. Ve artık böy le de yapmak lâzımdı. Çok hürmet et- bulunduğum için Esat beyin son emrini de dinlemiştim. “Artık vakit gelmişti. " Sabahın ilk saatlerinde odamda, içim- de garip bir melâl ve heyecanla bunları düşünüyordum. Birden yanımdaki oda- da bir gürültü oldu. Ve Balların sesini — duydum, Pek iyi işitemediğim için neler : ıöy!edığım anlayamıyordum. Heyeca- “nımdan ayağa kalkarak odada bir aşağı — bir yukarı dolaşmağa başladım.Bu sırada ara kprı açıldı ve ihtiyar jkumandan ağır — adımlarla odama girdi: — Sen burada mism? y Evet; kumandan emrinizi bekli- yorum. — Yaaa... Bugün senin hareket etmen lâzım. Benimle betaber gel! Arkasından yürüdüm. Kolonel, oda- — sma geçti ve yazıhanesinin başına geçe- — gıtları. Bunlar seyahat rek oturdu. Bir çekmece çekti ve orada bazı kâğrıtlar çıkararak bana uzattı: — Efdal! İşte senin ve annenin kâ- vesikalarınız...| ' -Bu da Kahiredeki Solter ticarethanesi- |- Ne vereceğin tavsiye mektubu... Herhal de ben de çok yakın bir zamanda İngil- tereye dönmeden Mısıra uğrayacağım ve seni orada göreceğim. Yerimde bir heykel gibi sessiz duru- yordum. Vicdanımda muhtelif hisler ih — tilâl halinde idi. Kalbim, küvvetle çar- — piyordu. Kolonel Ballar kâğıtları yazırhanenin üst tarafına bırakarak ayağa kalktı. Yü zümün sapsarı olduğunu görmüştü. Ba na doğru yaklaştı. ——-Heyecanını takdir ederim -. Bize alışmıştın. Ben de ayrıldığımıza müte- — essirim, Ne elimi tutarak sıktı; — Şimdiye kadar bize — karşı olan fedakârane hizmetinden dolayı da, ge- rek burada temsil ettiğim Büyük Britan ya hükümeti namına, gerek şahsım na- mına teşekkür ederim. Kolonel bunları söyledikten — sonra, geri dönerek yerine oturdu. Ben — hâlâ ağzımı açmamıştım. Âçmamıştım değil âaçamamıştım, Sinirlerim kaskatı kesil-| mişti. Sanki, bütün vücuduma bir inme inmişti. Ballar oturduğu yerden hayret- le yüzüme bakıyordu.. Bir aralık sükü- tümün fazla sürdüğünü görünce sordu: — Başka bir arzun mu var?. — — Hayır! Bana karşı -— beslediğiniz hayırhahane hislerden dolayı müteessir ve mahcubum. Daha doğrusu büyük bir vicdan azabı duyuyorum, — Ne demek? — Evet. Artık size hakikati söylemek sırası gelmiştir. Çünkü bana karşı hüs- nü niyet ve muhabbetinizi biliyorum. Bir insan sıfatile her şeyi anlatmak is-| * terim. — Hakikati söyle! — Ben bir Türküm. Bir Türk vatanı- | na ihanet edemez. — Senden böyle bir şey istemedik. — Müsaade buyurun kolonel! Şimdi- ye kadar da memleketime en ufak bir manada ihanet etmiş defilim, hattâ... Heyectandan nefesim kesildi. Ballar da yerinden doğruldu. — Gözleri garip bir şekilde açılmıştı: — Devam et... — Hattâ memleketim için şimdiye ka dar sizi aldattım. Boğüuk bir sesle sordu: — Anlayamıyorum! — Ben üç senedir sırf memleketime hizmet etmek için sizin yanınızda çalış- tım. Başı önüne düştü. Bedbin bir — sesle homurdandı: — Zaten bundan şüphelenmiştik. sözüme devam ettim: — Kusuruma bak-maym kolonel! Ben artık Mısıra değil, yeni vazifeme, Re- fet paşanım karargâhma gideceğim . Ellerim arkamda idi. Bu suretle arka cebimdeki tabancayı çekmeğe hazırlan- mıştım. Gözlerimle İngiliz miralayının harekâtını kontrol ediyordum. O, müthiş bir hayret ve şaşkınlık i- çinde yerinde mıhlanmış kalmıştı. A- damcağız ne söyliyeceğini bilmiyordu. Bif saniye içinde kendisi için çok feci olan hakikati anlamıştı. Senelerce alda- tılmak bir ihtiyar asker için ne acı bir şey... Onlar benim sadakatime inanmış- lardrı ki bana Entellicenis Servis içinde bir vazife bile hazırlamışlardı. Ben öonun süratle silâha davranacağını bekliyor- dum. Öyle bir şey yapmadı. Mağlübiye- tini itiraf etmiş bir vaziyette başmı ağır ağır kaldırdı; sesi titriyordu: — Çok zeki bir çocukmuşsun. Bizi mükemmel aldattın. Bir İngiliz çocuğu da senin gibi hareket ederdi. Vazifem, sana karşı çok ağır muamele etmeyi em rediyor. Fakat viçdanım sana — son bir iyilik yapmamı ihtar ediyor. Binaena- leyh, dikkat et şu arkadaki imdat düğ- mesine basmadan buradan kaçıp kur- tulmaya çalış! Arkasında, çalındığı zaman tehlike i- şareti veren ve bütün kapıların kapan- masına, her tarafın tutulmasına işaret olan imdat ziline doğru uzandı. Şimşek gibi yerimden fırladım. Kapıdan çıktım, Merdivenlere atıldım, Daha aşağı inme- den müthiş zil çalmağa başladı. İlk ö-| 't şahadetlerile sabittir. Yalnız — ölülerden nüme çıkan başçavuş Rayt oldu. Müt- 'hiş bir heyecanla bağırdım: — Rayt! Yukarı koş tehlike var? — Sen nereye? —Doktora, doktor! * Herif inandı, yukarı. koştüu. Ben de kapanmak üzere olan sokak — kapısına saldırdım ve son saniyede kendimi so- kağa atarak bütün kuvvetimle kaçmağa başladım. Kurtulmüştüm. Bundan sonra, ilk işim Refet paşanın karargâhma giderek yeni vazıfeme baş- lamak oldu. —SON— Hatırat sahibinin bir mektubu Bu yazıyı yazmağa ve-nüçiz hayatımı an latmağa başlamadan evvel, bu işte bana çök kıymetli kalemile yardım eden_lhgıfn Arife df Zamane kızları Karısına sördu: — “Genç kızlar neler bilmelidir?,, kitabını bizim kız okudu mu acaba? Bu zamanda gözü kapalı büyümesi doğru değil, okuyup istifade etsin di- ye vermiştik ama.. — Okudu, okudü. Hatta bir iki bahsi yanlış bularak düzeltti; bir ten- kit yaptı; kitaba ilâve edilmesi lâzım gelen iki mevzuun hulâsasını çizdi ve hepsini müellife gönderdi! l Dalgın ahçı jambon kesiyor! Rezalet Kadın dert yandı: — Olur rezalet değil; kotâm bizim küçüğün kumbarasını boşaltıp içinde ne varsa alıp götürmüş. — Âyıp şey! — Ya! İçinde bana bir şapka alma- ğa yetecek kadar da para vardı! — Bir de bana deli derler, Deli olsam elime dolu silâh verirler miydi? | 3Inmm kıymetini düşürmemek için | hizmetler yapmağa çalıştım. kısmında muvaffak oldum. Bunlar, yazımda | şu vaitte bulunmuştumi: — Ben yalnız yaptıklarımı ve geçenleri anlatacağım. Çok samim! olan bu — kararımdan biran olsun dönmedim ve hatıratırmın devamı müd detince bu prensipe riayetkâr kaldım. Beti yalnız geçmiş vakaları ve bu vakalardaki eş hasmım röllerini yazdım. Yapılan işlerin mahi başımdan ,yetini tahlil etmediğim gibi iyilik veya kötü 'lükleri Üüzerinde de mülâhazalarda bulunma dım. Aradan çok zaman geçti. Belki bazı vaka lariın teferrüatında hata etmiş olabilirim. Bü yazıyı yaptıklarımla öÖvünmek maksa| dile yazmadım. Sırf, geçen © heyecanlı gün leri bir vesile ile tekrar yaâşamak — istedim. Hatıratımın çıktığı günlerde Açık Söz ga zetesinde (Aziz Hüdai) imzalı bir mektup gördüm. Münakaşadan kaçımmak — ve yazı o zaman bu.mektuba cevap vermemiştim. Fakat şim di, o noktaya biraz temasa etmek istiyorum. Ben bu işi hiç kimseden teşvik görmeden 'yaptım.* Beni harekete getiren hamiyet his lerinden başka bir şey değildir. —Ben bazı Bunların bir isimleri geçen ve elan sağ olan bir çok zeva bahsetmiş değilim. O mektübun sahibi. ölan zat bütün hatıratımı ökusaydı böyle bir ze haba düşmezdi. Bay Aziz Hüdai bu vakaların cereyan et miş olduğunu biçbir zaman iİnkâr edemez. 'İş kaldi bunların benim tarafımdan yapılıp yapılmadığı işine.. Bunu çok iyi bilir, Vicda , nma bırakrerm. Yalnız şunu da gorarım: — Bu vakalarda benden başka kim âmil olmuştur? Beni tanıdığın! söylediğine göre, Ohangi vesile ile hangi tarihte ve nasıl tanit Mıştır? Bunu lütfen efkârı Umümiyeye bil dirsinler, Ona göre bende — söyliyeceklerimi söyliyeceğim. | Sözlerimi bitirirken büyük bir sabırla ve çok güzel bir Üslüpla aylardanberi hayatımı müuhterem karilere nakleden kiymetli arka daşım İhsan Arife teşekkür etmeyi bir borç bilirim. EFDAL Komiser — Niçin komşunu döğdün? — Karımdan dayak yememe sebep olduğu için! Komiser — Ne münasebet? — Komşum karısına yeni bir man- to almıştı! Kavga Küçük çocuğuna çıkıştı: — Nedir bu yaptıkların? Yemeğe geldiğin zaman üstün başın toz top- rak içinde idi; temizleyinceye kadar canım çıktı. Şimdi gidip gene dövüş- müşsün; halin gene berbat. Çocuk cevap verdi: — Yok anneciğim, dedi, yeniden dövüşmedim. Bu eski dövüş; yeme! vakti geldiği için aralık vermiştik' Ş 'h"’ *M Eiîiym'lml! — Affedersiniz, bu akşam sizi hiç beklemiyorduk. Artistlerin hepsi sine- maya gitti. Yarın akşam gelseniz ol- maz mi? (Şehir Tiyatrosu ahnmasm Fransiz karikatürüdür.) Ana mektebinde Küçücük çocuğu ana mektebine ver- mişlerdi. Hocası sordu; — Yavrum adın ne? — Bilmem! -— Peki, annen sabahları seni çağıd- mak için ne der? — Annem beni çağırmaz, yanında yatıyorum zaten! g. ’l * “hera — Amcaya “nasılsınız?,, desene.. — Voyvo! — Küçük çok mahcuptur da! Sadık müşteri Hapishane müdürü mahkümiyetini | tamamlayan mahpusu serbest bıraka- cağı zaman; — Kusura bakma, dedi, seni yan- Irşlıkla bir hafta fazla içeride alıkoy muşuz. Mahpus cevap verdi: — Zararı yok. Gelecek sefer, bu bir haftayı indirirsiniz! - sir olduğum kadar değil! Evet ama Bir genç meşhur musikişinas zarta sormuş: — Senfoni nasıl yazılır? — Henüz pek gençsiniz. Şim senfoniden vazgeçin de ufak | şarkılarla uğraşın daha iyi,. — Fakat siz on yaşında iken foni yazmışsınız. — Doğru, fakat ben klmseye b nasıl yapacağımı sormamıştım , — Anne bak iki mükâfat aldım. — Aferin yavrum. Nasıl kazandı! — Bilya oynıyarak arkadaşlarımıi kazandım! Gediğinde bir taş Kadın bir moda gazetesi okuyor" Bir aralık: — A! dedi. düğmesiz gömlek yâ yorlarmış. Erkek bu haberi mühimsemedi. İ — O da yeni bir iş mi? Ben senel! denberi senin sayende gomleklefl ARaR — Eğer bu zatin yardımı olmasdi durmam mümkün değildi! Ispanyaısyan' — Gazetelerde çıkan köy ve kast İsimlerinin yerlerini kestiremiy Coğrafya derslerinde İspanyayıt kadar tafsilâtlı okumamıştık. İsP' yollar ne tarafa gidiyorlar? — Gayet basit: Soldan sağa doğ” Alacakhı — Görüştüğümüze © Ka memnun oldum ki... Borçlu — Her hülde benim Ş