Seçen kısımların hulâsası; Türkay karşı hücuma geçebilmek için ve demiryolu döşendiği sıra general Barkley çağırmış nan bir Rus kontekinin bir uu olmasından şüphe etti iyilyerek takibini emretmişti. bu kadını görmüştü. Bivil gi Otelinin kârşsma (gitmiş ve © ağını beklemişti. Kasim çıkmış harekete geçmeden o ba miştir. Otelden çıkar çıkmaz e fı E ; ş gi ş 3 af şaşırmıştır. Londradan haki 7 iki kayık da Üstümüze nlardan biri — icindeki iri- 8 Ohlisalikim ı 9D 7 Yazanlar : ingiliz ordusu hava zabitlerinden Kenneth Brovn Collins, son MuUnare Meşhur seyyah ve muharrir Lovveli Thomas yarı bir haydudun bir elinde yalın bı. çak vardı, Öteki eliyle de bizim Kayı | gm burnuna yapıştı. Derhal resmi tabancamı çektim ve| beri'in eline kurşunu bastırdım. Li- man polisinin nazarı dikkatini çekmek için de havaya iki el ateş ettim. Bir hayat ve memat kavgasına giriş miş olduğumu iyice biliyordum. Eline kurşunu yiyen adam, inledi ve kayığı salıverdi. Bu sefer ikincisi atladı. Ode gene bizim kayığın burnuna yapıştı. Onu da zımbaladım; inliyerek yıkıldı. Tabancamı kenki kayıkçımm üstüne çevirince, herif denize atladı. Kürekle- re yapıştığım gibi var kuvvetimle çek- meye başladım. Yaraladığım iki kişi herhalde sevdalarmdan vazgeçmiş bu. Tunuyorlardı, kayıkları uzaklaştı. Fa. kat ikinci kayık peşimi bırakmıyordu. Küreklerde iki kişi vardı. Taban. camda da iki kurşun kalmıştı. Kayık-| taki iğilip kalkan adamlar, karanlık-| lar içinde emniyetli birer hedef değil. diler. Kürekleri bırakarak, mümkün oldu- Eu kadar iyi nişan almak için doğrul dum. Tam bu sırada liman polisinin motör homurtusu işitildi. Beni takip edenler kıyıya bağlı yüzlerce tekne ve kayrkların arasında kayboluverdiler. Fakat kontes uçup gitmişti. Zaten general de galiba bundan başka bir şey İstemiyordu. Raporumu bitirip de wazife verdi mi” Dedi. — Hayır efendim!.. — Öyleyse bineceksin?... Sonra vaziyeti anlatmıya başladr.. Kanalı müdafaa etmekte çektiğimiz! güçlükler meğerse hareket kabiliyet - sizliğindenmiş. Şimdi bu değiştiriliyor. muş. Piyade gene ehemmiyetli kala - cakmış. Fakat süvari ve hecinsüvar kı('alarımızı büyük mikyasta arttıra- cakmışız. Yeni kıt'alara kendimi âlış- tırmalıymışım. General beni — Gilney, ömründe deveye el künk ve demiryolu hatlarmın ucundan otuz iki kilometro' kadar çöl içersine bir istikşaf vazife- siyle gönderdi. teslim eliiğim zaman bana başka hir) Medinede bir Türk alayının sacma, muharebe Gümüş imtiyaz — 10 — Uh ateleleti Dilimize çeviren: A, E, Bir hayat ve memat mücadelesine girdiğimi biliyordum Herifin alici kurşunu yapıştırdıktan sonra liman polisinin de nazarıdikkatini celbetmek için havaya iki el ateş ettim Kontes vapurda uzaklaşırken sandallardan biri de peşimi bırakmıyordu Bikanir deve kolundan aldığım bir| du. Fakat, arabalarin kamyonlar doğ. müfrezeyle yola çıktım. Deve sırtmda oturmanın, sâlmcaklı bir sandalyede oturmaktan hiç farkı olmadığını ya - zan palavracılar burada elime geçse . ler, onları boğuveririm! Daha on kilo- metro yol almamıştım ki, her yanım ağrı vesızıdan kopup dökülecek bir ha- le gelmişti. Ancak ne de olsa kum tepeleri ara- sından yürümeye uğraşan piyadeler - den çok daha iyi idim, Onların ayak. ları her adımda aşık kemiklerine ka- dar kumlara batıyordu; günde on iki kilometro yol alan askerler, çok mü- kemmel bir yürüyüş yapmış sayılırlar. âr, Atlar biraz daha iyi yol alabiliyor. “ ru dürüst gidemiyorlardı. Demiryolu henüz başlamak üzerey- di; onun da yaptığı bütün nakliyat boyuna ilerlemekte olan künk yoluna lâzım malzemeyi taşımaktı. Halbuki tekerlekli nakil vasrtalarma öyle milt- hiş ihtiyacımız vardır ki... Bunu karşı- lyabilmek için mühendis zabitlerden Hemmingway yeni bir tecrübeye giriş- ti. » e. *n Çölün üstünde tel kafes Yolun bir parçasma kazıklar çaka. rak üstüne tel kafes serdi. Kenarlarını kumlara batırdı ve üstünden, ağır yüklenmiş bir kamyon yürüttü. Böyle bir kafesin hiçbir tesiri olamıyacağını sanıyorsanız aldanırsınız. Tekerlek a» Zırlığını, kamyona dayanabilecek dere cede büyük bir sahaya (yapıyordu. Kamyon saatte 40 kilometre hızla gidi yör ve arkasmda hiçbir iz bırakmıyor- du. Bu tecrilbe de piyndelerden birine güzel bir fikir verdi. Bu adam yerden tel artıkları toplıyarak kendine tıpkı kayak dediğimiz kar kunduralarma benziyen ve onlar gibi (faydalı olan kum kunduraları yaptı. Bunlarm #a- yesinde ayaklarmı kuma batmaktan kurtarmıştı. Bu iki tecrilbeden sonra tel kafesten yolla kum kayaklarmı çöl. de bulunduğumuz müddetçe elimizden bırakmadık ve onları Sina çölünün her tarafında kullandık © (Povamı ka GÜZEL PRENSES Ft sevdiğini itiraf eylemiş bulunduğunu! da Anlattı. İhtiyar kadın; — Müsterih ol evlâdım, dedi. Adolar denilen adamı gerçekten senin için bir tehlike teşkil ettiği zaman ortadan kal- dırnveririz, Dünyada her şeyin bir çaresi Vardır. Artık o güzel güvercin senindir. Hem kontun göğsündeki yara (henüz Panmamıştır. O iyi oluncaya kadar sizin düğününüz yapılmış olur. Mesele de kalmaz, Hükümdara damat olacaksın. Bunu kendisine bildirmeden evvel Wraklaşmalısmız. Düğün olur emen Annayr alır, bir araba ile hudu- da gider, oradan Bohemyaya geçersin. Balayları cenasında (o hükümdara bir mektup yazıp meseleyi olduğu gibi an- la & O sizi hemen çağıracak ve sa- Tayda yerleştirecektir. İşte o zaman şa- , Uşakların, at ve arabaların ola- Sak, müs'ut yaşıyacaksın. (Evinin bir Köşesinde ben de sığmabilirim. Fakat İ çok rahatsız edeceğimi © zannetmi- in bir ayağım çukurda., Da aca, tahmin edi- Yaşayamayacağımı Zingara, anasından ayrılırken Pren- Ses Vera ile görüşmek için biran evvel TE inmek mecburiyetinde olduğunu İsti düşesin kendisini bir mektupla Sağırmakta olduğunu söyledi. 7 l, suratını ekşitti: b Oğlum, dedi, ihtiyatlı © davran. Ja ne zaman görüşeceksin? m e tamamen onunla geçirece- Çünkü Dük Jorj arkadaşları tara- ini verilen bir ziyafete davetli imiş de sabaha kadar rahatça eğlenebiş ay Pindan sonra, ihtiyar kadn oğluna duvara dayanıp üstünü © başını ki- kasım döndürdü, Ve elbisesini süpürü- yormuş gibi yaparak (o Zingaranın yan cebinde duran Veranım mektubunu ya- vaşça aşırıp sakladı. Sonra, oğluna dü- gününde bulunacağını söyliyerek onu savdı. e EM Düşes Vera, âşıkı (o Zingaranm son günlerde kendisine karşı takındığı va- ziyetten şüphelenmeğe başlamıştı. O- nun bir başka kadınla alâkadar olduğu- nu zannediyordu. Bu şüphe onun bütün rahatmı kaçırmıştı. Nihâyet harekete geçmek lüzumunu hissetti ve sadık uşa- gt Jarı Zingarayı takibe O memur etti. Jan bu gibi işlerde hayli maharet s8 hibi idi, Kıyafetini değiştirip ak saçlı bir peruke taktı ve ihtiyar bir çalgıcı kılığına girip Zingarayı takibe başladı. Nihayet onun şehirden çıkıp OoOormanı geçerek Helmano köyüne gittiğini ve orada Yakomirin evine girdiğini gördü. İki üç gün tevali eden bu takipler neti- cesinde Jan Zingaranm o evde bulunan genç bir kızla evlenmek üzere olduğu» mü öğrendi. Kızı da gördü. Fakat An- nayı tanımıyordu. Yalnız onu hanımı na çok benzetti. Jan, bütün görüp öğrendiklerini dü- şes Veraya anlattı. Düşes hayret ve hid detinden kudurdu. Jan. Zingaranm bir gün kendisine sadaka bile verdiğini ve bunu müteakip söylediği sevinçli sözle- ri de hanımına anlattı. Vera (o uşağını saydıktan sonra: — Bu sadakayı mes'ut bir adam ver- miş ha.. Mes'ut bir adam öyle mi? Eğer Janm dedikleri doğru ise vay başma ge GÜZEL PRENSES 109 Yakomir, hayretle genci süzerek: — Fena değil, dedi. Hem belki bu sa yede birkaç kuruş da kazanmış oluruz. Haydi hepimiz tutalım da mösyöylü içe- ri götürelim, Kont Adolar, kendini toplamıştı. İçe- ti nakledilmek istendiğini (o anlayınca bunu reddetti: — Ben zannettiğiniz kadar*'derman- 8ız değilim. İçeri girmeğe ( lüzüm yok. Bana yalnız bir bardak su veriniz, bu kâfidir. Yardımınızı karşılıksız bırak- mam, merak etmeyiniz. Adolar, hem bu sözleri söylüyor, hem de karşısındaki genç kızın yüzüne dik- katle bakıyordu. Genç kız, hemen içeri (o koşarak bir bardak soğuk su ve biraz da Şarap ge- tirdi. Kont yerden kalkarak © kapının kenarında bulunan bir $ıra üzerine o- turdu, Sonra genç kızın uzattığı su do- hı bardağı alarak içmeğe başladı. Fa- kat suyu içerken bile hayretle genç kı- za bakıyordu. Kont suyu içerken Yakomir İle karısı gizlice frsıldaşıyorlardı. Karısı kocası- na; —- Yakomir bu adamı ( tânıdın mı? Şu ilerdeki şatonun sahibi olan zengin Kont Adolar, hani bir gün onü şatonun bahçesinde gezerken görmüştük. Kocası cevap verdi: — Şimdi batırladım. Bu bir kont ha.. Çok zengin demek... Maryanka dikkat ediyor musun, kıza ne kadar dikkatli bakıyor. Adeta onu yiyecek gibi... Va- ziyetten istifade etmeliyiz. İçeri çekile- lim. Adam kızla rahatça (o konuşsun. Elbet bizi boş bırakmıyacaktır... Karısı telâş'a fısıldadı: kaçıracak oluzsak bizden müthiş bir in- tikam alacağını o söylemedi mi? Hem kız Zingaranm... Ben o kadından kor- karım. Birkaç kuruş alakin derken bâ- şımıza büyük bir belâ açmıyalım. Karı köca böyle fısıldaşırlarken Kont Adolar bardağı sıranın üzerine bıraka- rak Annaya sordu: — Sizin isminiz nedir? Anna cevap verdi: — Anyella, — Anyelmi? Bu kelime lisanımız daki “Anna,nın mukabilidir galiba.. — Evet mösyö... — Eğer bu memlekette doğmuş olsay dınız sizi mutlaka Anna diye çağını. lardı... Çok garip. Peki sizin alle ismi- niz nedir? ie — Amcamın ismi, Yani Menkadır. Anna, bunları söylerken başını önü- ne eğmiş, yavaş bir sesle konuşuyordu. Könt büyük bir hayret ve dikkatle kızı süzüyordu. Bu kızın her tarafı ve her şeyi Annaya benziyordu. Bu kadar ben- zeyiş görülmemiş şeydi. Kont da inana- madı, tekrar sordu? — Demek sizin adınız Anyella Men- ka öyle mi? Bu adamın (o yeğenisiniz.? Fakat bu çok garip. Siz bu Oadamlara hiç de benzemiyorsunuz. Burada çoktan beri mi bulunuyorsunuz? Anna, sevdiği adama mütemadiyen yalan söyleyip hüviyetini saklamaktan büyük bir azap duyuyordu. Fakat ken- dini buna mecbur görüyordu. Bunun çin konuşmayı kısa kesmek istedi: — Birkaç haftadan beri burada bulu- nüyorum. Affedersiniz, biraz işim var, müsaadenizle gidiyorum. Diyebildi. Diyebildi ama, eğer biraz — Sen deli misin Yokomir... İhtiyar/daha içeri kaçmamış olsaydı kemen orada pm a olduğunu söyliyerek onun ar“ leseklere Zingara.. diye murtldandı. çaktı, Sosel bize ne tenbiki etti. Kiz: eee kendini tutamayıp bıçkırıklarla ağlaya- bir yabancıya gösterecek ve elimizden adi ik diğ e. a İn ki ,