Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
; ıî—îatırıı&rmı anlatatı: Alman korsan gemisi “Deniz kartalı” Hin süvarisi Könt Feliks fon Lukner Hatıralarını anlatan * EFDAHL TALAT -24A3 - Yazı —IHBSALı — 2Ö « ateş açltılar ! ; til. Emrim altındaki tarette her şeyi | gözden geçirdik. Cephane asansörleri — iyi işliyor, hidrolik nişan âletleri mü- — kemmel vaziyette, her şey yerli yerin- — de... Süvariye vaziyeti telefonla bildir- | ":" — Dora tareti harbe hazırdır! Ne öldüğünü hâlâ anlıyamamiştim. yorlardı Güverteye çıktim ve sabah - gisleri arasinda muhteşem bir manza- — ra ile karşılaşttm: B Hodat oldukları İçin “Kara Hüsürs| 4| İar admı âaâln toörpito mühripleri filo- — tillâsı tam yolla Vilhelmshafen lima- — nmdan çıkıyordu. Birinci filotillâyı - bir ikincisi, sön bir üçüncüsü nihayet — bir dördüncüsü takip etti. Beheri onar — Mmühripten ibaret olan filotillâlar şi- ' ' maâle doğru seyrediyorlardı. Muhrip- | lerin arkasmdan küçük — kruvazörler hareket ettiler, İleride Siliz koyunda — buülunan müharebe ktuvazörlerinin ', / demir aldıkları ve etraflarında bir sü- — Trü torpitolar bulunduğu halde yavaş — yavaş, âzamet ve heybetle yola çıktık- | ları görülüyordü. , Nihayet sıra bizim zirhlilara geldi. | ş_- Zırhlılar da ağır ağır iletleyip bir pro- - va hattı teşkil ederek limandan cılttık. î:l?f;ı—.iüo. Alman donanmasımım en mo- dern, en İuvvetli dört gem'îsi olan Köniğ, Kurfurst, Miarkgrâf ve Krom- prinzden teşekkül ediyordu. - Bancak ve iskelemizi törpito müh- ı'îplerl çevirmişlerdi. Bunlar bizi tah- — telbahir ve torpito hücumundati körü- mı.ğa memurdular. Hafif kruvazörler — de muharebe hattımızim diş kabüğü- - nü teşkil ediyorlar ve cenahlarımızla _Şg'ricat hattrmızı koruyorlardı. — Kukshaven önlerinde ikinci filo da r* geîerek dönanmaya iltihak etti. Hep — birlikte &on süratle şimale seyrediyor- — duk. Muharebe kruvazörleri ufukta — kkaybolmuşlardı. Bunlar süratlerinden " üsülfade ederek düşmanm — gırtlağma - garılacaklar ve onları kuvvei külliye î - miiz üzerine çekeceklerdi. Küçük krü- O vazörlerimizin en süratlileri de onlara — Tefakat ediyordu. - Donamada süvarilerden ve amiral- - Gden maada hiç kimse nereye gidildi- İığnden, maksattan haberdar değildi. On besş kilometre uzunlukta olan hatti hırp Alman ve Danimarka sıhillerml İ ; K 7 — Benim gibi diğer arkadaşlar da bilmi-| ÇADINLAR BERNİ ©. T A / Nakleden Hatloe S / Saat dört buçağa doğru bir telsiz geldi: — — Muharebe kruvazörlerimiz ingilizlere takip ederek daima şimale doğru sey- retmekte berdevamdı. Harp esnasında şimdiye kâdar hiçbir zamân bu kadar açılmamıştık. Öğleden Sönra Baât dörtte küçük kruvazörlerimizdeti birisi düşmanın küğük harp gemilerinin göründüğünü haber verdi. Nihayet İngilizlerle boy öldüşecektik. Öyle mi? Fakat bü me- güt habere inanmmak - için müuharebe krüvazörlerinin — telsizle — verecekleri haberleri beklemek lâzimdı. Herkes sevindi, lâkin hepimiz işti- rak etmekle beraber haârbi görecek olanlarımız pek azdı.. Çünkü zırhlıda- ki 1800 kiğiden âncak yrimi beş ötüzü harbr görebilecek Mmevkilerde — bulün- maktadir. Diğerleri geminin iİç kısim- larmda harp mevkilerinde bulünacak: lar ve hiçbir şey görmeden dövlişecek- lerdi. Meselâ teknenin sü kesiminden pek aşağıda çalışan mühimmat müretteba- tımı gözlerinizin önüne bir getiriniz. Büunlarım vazifesi töplâra yalnız mer- mi göndermek değil, aynı zamahda bir yangın çıktığı zaman yangın söndürü- cü makineyi küllanmaâk, itabında böl- meleri kapamak, düşman obüslerinin infilâklarından mütevellit zehirli gaz- larla mücadele etmektir. Trampeteler bir kere haşm.a.! fesini dıjşunur Bırgok sıIâh arkada.ş- larmım yerlere serildikleri bir sırada geminin binbir alâtmdan birisi bozu- lursa ne yapmalı? Bü takdirde evvelâ geminin selâmeti düşünülür, sonra se- diyelere sıra gelir. Yani herkes her ğgeyden evvel gemiyi düşünmek mec- buriyetindedir. Ekseriya zirhlı güvertenin altımda vazife bağında bulunan şuü nefere, o onbaşıya hiğbir emir gelmiyecektir,| Maahaza ö yine tamâmen mesiildiir. O, harbim heyecanlarma feragati, fe- dakârlığı ve her anm müşterek tehlike hissi ile iştirak eder. Saat dört buçuğa doğru göyle bir telsiz geldi: — Muharebe kruüvazörlerimiz İngi- lizlere ateş açtılar! — Muharebe kruvazörlerimiz İngi- lizlere âateğ açtılar! — Gemiyi bir heyecan dalgası kapladı ve bu haber yildirim süratiyle süvari bölkhavzından sintineye kadar yayil- dı. " (Devamı var) Hissi Reman üreyya —5'I |. İsmet, Murada bakıyor: — G Değişmemiş!,, diye düşünüyor. Gözlerinde o eski mavi şimgşek... Gü- Jîmmiyen ağzında o eski beyaz şim- " ;_ıeit! Evvelden olduğu gibi gene zarif.. — Elini öpmek üzere iğilmesi, dudakla- — Fti parmakları ucuna değdirmesi hep " lynl güzel hareketlerle öluyor... - İsmet, hassas cildi üzerinde, Mura- g dm dudaklarıniın titrediğini hissetti. Enis, ilk komplimanları kısa kestir- — — Bak hele! Bak hele! - diye - işi $ şakaya vurdu. Küçük bey, “bizi rahat- 4 Biz etmemek için,, beş aydanberi sem- — timize uğramıyormuş,.. Öyel söylü- '!'Öl' Hey gidi eşki arkadaşlığımız!.. ,' " Cilasela Wnldi vaht.. Tinodi haği n S1 lim.. Sana nefis bir hindi dölmast yap: tirttim, Murad! _ Bir dost ziyafeti.. Emine, SeSSİZ ge- dâsız, pire gibi hizmet edip dürüyoör. Gözü ve kulağı hanımı ile Muradda... Lâkin onlar susuyorlar, hareketsiz du ruyorlar.. Heyecan 1çınde könüşan sade Enis... İsmet düşünüyör: “— Doğrüsu Muradı aramızda gör- düğüm İcin gçok memnunum... Güzel ve üslüplü bir delikanlı... Aradan böş ay geçmesine rağmen, onuü; tamamiyle bı- raktığım gibi buldum..,, Yüreği saadetinden hoplamiyor. Bo- fukkanlılıkla düşünebiliyor. “Eskiden gâayet iyi bir güstösünun oldüğünü, Böürilyear Adktin Uvamin biitirmö n saasst -| | dim,.. Ziyaretçilerin arkası almdıktan son - -â istidaları Koltüğüumün altma alarak miralay Balların odasına gittim. — HEfendim, emriniz üzerine düşün - cemi tatbik ettim, Bunlar da istidalar. — Sen mi müracâat etmelerini tenbih ettin? — Edermiyim! —- Ya nasil müracaat ettiler? — Öyle bir vaziyet ihdas ettim &i on- lâr ketndiliklerinden istida verdiler, Ben de bir memuürünüz &rfatile ve bitaraf kalarak mürataatlarını kabul ettim. — Köendilerine ne söyledin? — Öğleden sonra gelip cevap alma- laritr bildirdim. — Güzel! Şimdi bunları al, yüzbaşı Defreytasa git. Dün binbaşı Baverden teslita aldığınız evrak üzerinde tetkikat yaparak bunları ayırınız ve mümkün ol- duğu kadar çabuk saltvermeğe çalışınız. — Emredersiniz. Bu herifleri daha fazla burada tutmamamız daha iyi olur. — İşte, ben de onun için söyliyorum yal.. Miralayı selâmlayarak döğru yüzbaşt Defreytasın odasma gittim. İşi kendisine anlatarak istidalatt uzattım. Yüzüme hâyretle bakti: y — Pah, pah, pah! Yahu, bunlar he- riflerin teplerinde hazir mr idi? Diye söylendi. Onun bu manalr sözle- ri ve şüphe ile dolu bakışları bana çok| . dökündü. Fakat, anlamamazlıktan gel-| * ötedenberi şüphe ederdei. Şimdi ona ters bir- şeysöylersem;belki-bir. şımdıye kadar iyi bir. mecrada gıtmı; olan iş bözulabilirdi. Binatenaleyh, hiç ses çıkarmayarak bir iskemle çektim ve karşsına geçerek oturdum. Ö, istidaları tekrar bana iade etti. — Bunları birer birer sen oku da, dös- yalart öyle bulalmm, dedi. Öyle yaptım. Ben istidâyı öküyor, öri- dan sonra dosyasını bularak üzerinde bundan sonra tahliye hakkındaki kara- gitir kâğıdın altma yazarak imza ediyor- dü. Çalışmamız bü tarzda tam Üğç saat türdü. Yüzbaşı, kendisini hiç de entere- 6€ etmiyen bu işten hiç memnün görün- Mmiyordu. Ben ise bütün yorgunluğuma Yağmen şevk ve hevesle işe devam edi- yordum. Tahliyesi kararlaştırılanların dosyala- rrı birbiri üstüne sıralanarak yükselme ğe başladıkça çocuk gibi seviniyorum. Nihayet, yorgunluktan, ve açlıktan bi- tap bir hale gelen yüzbaşı Defreytas bu tüddet zarfında on sekiz kişi hakkında İyi seçmiş, iyi bulmuş... Fakat bugünkü İsmet? denbire anlâayivermek kabil değil... Beklemeli, sabırlr olmalı.. O, fikrini daha sonra söyliyecek... Şimdi, İsmet'in hisleri, Enise kafrsi duyduğu sükranmdan ibarettir. De- mek oğlu, onun hatırı için bu sürprizi hazırlamış ha? “—Ah yavrum! Ah evlâdım! Ah bir tanem... Ne ince, ne hisli...,, Zarif ve hisli adamın bir plânt var... Bunü, Muradla birlikte, uzüun zaman- dir tertip ettiler Fakat — huüd'alarınım ne olduğu vazıh surette ayan beyan... — Ya., İşte böyle anneciğim.. Bu | zatr mühteram, Hrenköylerinde, Sua- diyelerde dolaştığı halde, buralara uğ: ramadı bütün mevsim.. Neymiş afen - mti zihniyeti? Murad, gülümsiyerek: — Tabil, sayfiyede böyla yııpm».k idap eder. İsmet, gayet mültefit: — Bilâkis, sayfiyede, insan doğtla- yi kltakitti ll k—ARARARlİsA Mi izzal> —i dim. Çünkü, yüzbaşr Defreytas benden| tetkikat yapıyorduk. Yüzbaşt Defreytas OÖnun ne düşündüğünü, şimdi bir-| Bizi rahatsız edermiş,« Gördün tahliye kararı vermiş bBulunuyordu. Tet- kik edilen yirmi dosyadan iki kişiye ait olan hakkındaki kararı bozmamıştı. Bünlar İngiliz bayrağına ve İngiliz po- lislerine hakaret etmekten suçlu bulunu- yorlardı. Esaseri cezalarının bitmesine Defreytas; — Bunların hî_ıkkmdaki kararları boöz- mayacağım. Dediği zaman, daha fazla ileri gitmes mek için ses çıkarmadım. Böyle işlerde de fazla arsızlığın zararı dokunabilirdi. Saat üçe gelmişti. Daha önümüzde tet kik edilmemiş bir hayli dösya kalmişti. Yüzbaşı, iskemlesinde gerinerek: — Artık bu kadar yeter. Geri kalan ve bence daha da gelecek olan diğer ie- tidiları da seninle gece tetkik ederiz. dedi. Herifin (bence daha gelecek) ta- biri manidardı. Bermüutat, vurdum düy- mazlıktan geldim. İstediğim — öolüyordu ya, artık söylenilenle, edilenle, alâkam yoktu. Kâğıtları toplarken! — Büugün çok yoöruldünüz. Gece böy- le çalışırsak iş bitet. — Pek zannetmemi ama, çalışacağız. — Tetkik edilen dosyaları ne yapas- yım? — Sen benim verdiğim kararları bir kere Kolonele tasdik ettir. O tasdik et- vtikteri sonra da aşağıya inerek tebliğat- “ta bulun ve herifleri serbest bıraktır. — Baş üsştüne yüzbaşım! diyerek oda- dan fırladım. Sevinçten eteklerim zil ça- * İryor. Miralayın odasma giderkeni salon- «da bütün istida sahiplerinin toplanmış olduğunu gördüm. Beni görünce ümit dolu gözlerle baktılar. Bir iki tanesini etrafımı sardı: — Beyefendi hayırlı bir habör vardir. inşallah? Diyerek işi sordular, ettim : — Merak etmeyiniz. Müracaatlarınız hazarı itibare alınıyor. Bugün bir kısmı- nn evrakı okundu, haklarında tahliye kararları verildi. Diğerlerinin evralktını da bu gece tetkik edeceğiz. Onları teskin sında kendi aktabalarının bulunüp bu- lunmadığını öğrenmek istiyordu. Onla- ra: — Acele etmeyiniz. Ben şimdi gelir,; isimleri okurum. dedim ve Balların oda- medi. Koca ihtiyar hazırlanan karaflafrı, bir tanesini bile okumağa lüzum görme- den tasdik etti, Tahliye edilmiyecek olan iki kişi hakkındaki kararı ve eğbabı mü- cibesini de öğrendikten sonra: — Pekâlâ! Daha birkaç gün kalsmmn- — Hulâsa, anneeiğim ... / tükendi, Muradı fevkalâde göreceğim geldi. Önün bize uğraması için bir telgraf çekmek mecburiyetinde kaâl - dim... İsmet, içinden: “— Anlaşılıyor... Büyük annesinin gitmesini bekledi. Telgraft onun üzeri: ne çekti... Her şeyi biribirlerine anlat: tıkları belli oluyor.. Mektuplar vizir vızır işledi. Bütün sırlar saçılıp dö- küldü. Enisin her sevden haberi var. Müuradâ karsşı büyük annesinin düş- mnnlığmı biliyor. Hattâ Nişantaşında: ki gm baskımını bile öğrenmiş. Bu- na rağmen Müuradi buraya getirtiyor.. Ah benim evlâdım... Ah zavallı cöcük! . Birdenbire, yüreği attı: Ay, Murad, büraya davetli mi . Bü: rada gece mi kalacak? Hayır! Hayır! j İW K - Bu ölâmaz.. Ka Te 4 EBsasen, bunu Enüıîn de istemüameki lâzım! Ö, bu gibi kaideleri bilir. O, ölürlü olmazın hudutlarını tayin eder. Zevki, de ön beş yirmi gün kalmıştı. Yüzbaşi| Şimdi hepsi, tahliye edilecekler ara: | sına daldım, Ballarla işimiz uzun sür-| nirzlr fit kina hin inamnmn di A Türk mevkulların serbest bırakf'* masını temine muvaffak oldum lar., Diğerlerine gelince evvelâ şu d$ '*_ briken halkı dağıt« — Mahpüusları derhal serbest B İilm mi? ha — Durduğun kabahat! Muvaffakiyetinin son tecellisini ren bir adam gururile odadan çık K İstida sahipleri salonda toplu bir " '4 ve gürültülü bir şekilde konuşuy” g dı. Evvelâ nöbetçi polisi ça g. susturmasını ve koridorda &ti tenbih ettim. Biraz sonra sal yoktu. Neticeyi sabırsizlıkla zavallılar duvar böyunca sıralan? dı. Onlara dedim ki: « Takliye için verdiğinie enîf* tecaviz istidanin kumandanlıkça * ne başlarıdı. İçlerinderi yirmi taf” muamelesi ikmal edilmiştir. Diğer” de yarın cevap vereceğiz, Şimdi K | isimlerini okuyacağım. Bunlariti akrabaları kendilerini dışarda bek” | ler. Çünkü derhal serbest bırakf lardır. Bugün cevap verilmiyen mi sahipleri de yarın bu saatte müf | etsinler. dedim ve haklarında tahlîf' rarı verilmiş olanların isimlerini 09* E ğa başladım... W Müracaatlarınâ müsbet cevap $ öğrenenler sevinçle salonu ter tahliye edilecek olan babasıni, £ kocasını veya herhangi akraba lemek Üzere dışarı çıkıyordu. $ daları reddedilen iki kişiye gelil ları bir kenara çektim. Münasip ”| kilde vaziyeti anlatarak, daha birl 4? ıabretmel:rını. onların da serheı’ klrmaları için elimden geldiği ka gacağımı söyledim. : | Bu suretle salonu süratle boşâal" derhal aşağıya inerek baş çavii / ile hapishane kâtibini buldum, iı' . ra da anlatarak mevcut deıynll“ ettim., Hapishanenin küçük y deki işimiz yarrm saat kadar M o bittikten gonra serbest w pusları biter biret çıkartarak " | toplattım. Zavallılar başlarma ! felâket geleceği korkusile etrafâ " ) içinde bakıyorlardı. Onlara yW bir sesle: l » Kumandanlık bir lütfu M j ' rak tezanızm bakiyesini affetti: " / serbestsiniz. dedim. Sözlerime ” | VA yorlardı. Tekrar ettim! ; — Buğünh sizi ziyaret etmek | ıg.'-'-î:l_ Tem ajlelerinize de haber w zi dışarda bekliyorlar. Haydi ' lâmet versin, f Dovam“ dim küşük beyir, Olele iamlt *ı pek münatebetsiz bir oda M — Ay, dündenberi mmc&” niz? — Evet, hanrmet'endiciğim- tebit Hnis, ille dün geıman! ' İstedi ama yerimle, yurdüml lâkadar olmadı.., Ötel koşeler# muya mecbur kaldım... Çok * oldum dün gece.., — Peki, bu gece,.. — Ben üzlülme, anneeciğim tertipledim. Otelde iyi bir tım., Fakat yaltız yatmaktafl ya oraya girecek... Buranın 0“” olsa Tokatliyan değildir. y Murad! Nahe Mollalık yök — lerde, otürmakta, hep bizd Y”"J Ahçimız yemeği fena yaptil) lafra,nga.. alaturka mükemmeı '— Demek annem bıırad":;; | Iemiş Ayıp olmasın diye © & gl mez de hemen ortaya çıkive | Hnis, programinın bütün * verdi, mevai'