Bu selerlerden. birisinin sonunda) © Hamburga uğradığım vakit kılavuz im tihanma girmek istersem muhakkak © buhârir gemilerde bir müddet çalış mam lâzımgeldiğini öğrenmiştim. Bu Bebeple Sloman kumpanyasmın Lizbon vapuruna girerek iki ay kadar Akde- miz seferlerinde çalıştım. Sonra Ams terdam ile Roterdam arasmda işliyen Köordeliya vapurunda işledim, Mektebe girmek için kâfi derecede teçrübe kazandığıma kanaat getirdik- ten sonra birikmiş parâlarımı almak üzere bahriye tasarruf sandığma uğ - raâım. Hesabımı yapmış, o zamana kadar verdiğim paraların 3200 markı bulduğunu anlamıştım. Lâkin bana 3800 mark verdiler, Faizden filân o za- manlar hiç malümatım olmadığı idin bu ise hayli şaştım ve tesarrüf sandığı müdürlerinin iyi kalpliliğine hayran oldum, Yirmiyi geçkin bir yaşta Lübek bahriye mektebine girdim. Birçok es- ki kaptanlarımız da ayni yolu takip etmişlerdir. Çekirdekten yetişenler !- çin burası son mekteptir, ilk mektep deniz olduğu için... Şimdiki bahriyeliler bu üsüle itiraz ediyorlar ama bence haksızdırlar. Bahriye zabitlerinin küçükten başlıya- rak mektepten yetişmeleri haddi za- tinde iyidir. Tâkin zeki ve becerikli bir tayfa neden zabit olamasın? Deniz Ge büyük bir tehlike başgösterdiği 2a- mâH Şopenhavr parâ etmez, tecrübe ister, “Neyse. Lübekte #ltn Mtiyar Bir ka. 1 dini SEE Pâlisiyon olduktan sonra «denizcilik mektebinde profesör Şule “ye murâğgat ettim. Hakiki ianimi gir- lice söyliyerek, hakiki hüviyetimi bel- Mi etmeksizin mektebe girmek istedi. Bimi anlattım. Beni samimiyetle kar-! şıladı, muvaffak olacağımdan emin bulunduğunu söyledi. — Evet, diye cevap verdim, ben de; öyle Ümit ediyorum ama şu menhus| hesap kaidelerinin hakkından bir gele- bilsem?.. Kesirler hakkındaki malümatımı yok» Jadı. Dörtte biri saatteki (çeyrek sa- at) dolayısiyle biliyordum, malüma - tım, ondan ileriye gitmiyordu. Yüzünü burusturdu ve beni teselliye çalıştı: — Zarar yok! o Çalışırsan mesek yok! Çocukluğumdanberi ayni terane! Demek o zamandanberi veziyet değiş - Memiş, iş Lâkin vaziyette değişiklik olduğunu #onradan farkettim, Çilnkü bu sefer EX Nakleden: Ha de, ayağa kalktı. Grubun kızıllığı yü. züne ve elbisesine aksediyordu. Dok- tor da şişman ve iriyarı vücudiyle davranâr, — Yeniidim küçük bey! » dedi. - Fakat emin olun ki cakilliğimden de- gil... Şahımı gizin için kurban ettim... Şimdi de köy'evlerini dolaşıp yumur- tanızı elimle seçeceğim! Zübeyde hanımefendi, bir koltuğun Üzerinde sürünen şalı ald. — Haydi sahi çıkmalı... Köye ka » dar yürüyelim... Yoksa, öteberi toda- rik edinceye kadar geç vakit olur... Doktor piposunu yaktı. Evvejâ İs. mete, sonra İn's'e baktı. — Büyük Mântmefendi, mademki İstanbulda isiniz ver, haydi, hazırla nın, sizi de #or İrine yetiştireyim. Emin olun ki, torununza siz burada | İM İİİ Mİ. e i ” Halıralarınt anlatan; Alman korsan gemisi “Deniz kartal” nm süvarisi Kont Feliks fon Lukner Pe pe Zekive becerikli bir tayfa imtihan verirse neden zabit olmasın ? Denizde Şopenhavr para etmez, tecrübe ister mecbur olduğum için hakikaten çalış - tım ve bir ay sonra hesaba aklım er- meğe başladı. Evden kaşışımdanberi aileme ne mektup yazmış, ne de bir haber yolla- mıştım. Zavallılar beni kaybolmuş bi- liyorlardı, Macâralı hayatımda birçok defalar babama mektup yazmak arzusuna düş tl, lâkin daima bundan vazgeçtim. Bir defasında, Hamburgda pehlivana galip geldiğim zaman pehlivan kılığın- da bir fotoğraf çıkartmış, üzerine de babama yollamak Üzere şöyle yazmış- tım: “Sevgili babama, oğlu Feliksin bir hatırası. 1902, Hamburg.,, Fakat sonradan vazgeçtim. Babam beni bu halde görünce çok Üzülecekti. Seneler sonra eve bahriye zabiti ola- rak döndüğüm zaman İxı fotoğrafı ba- hama verdim, zavallr adam ölünceye! kadar bunu cüzdanmda taşıdı. Derslerde, kendimi de hayrete dilşü- recek bir süratle, ilerliyordum. Ker- rat cetvelini ezberledikten sonra Kes ri adi ve aşariyi belledim. Sonra ya- vaş yavaş hendeseye, kürrevi müsel - lesatâ geçtik. Velhasıl heyet de dahil olduğu halde o zamana kadar ismini dahi bilmediğim dersleri öğrenmeye koyuldum, Bu kadar hararetle derse çalışabile- ceğimi mektepteyken keğfetmiş olsay- dım, belki de aile yuvasından kaçma - ma lüzum Kalmıyacaktı. Geceyi gündü tahsilini nispeten kisa bir zamanda elde etmeye çalışıyordum, Nihayet imtihan gjinü “geldi. Ce vapları iyice hazırlıyabilmek için sa- londan mahsus en son çıktım. Tahriri imtihanlar alı gün sürdük- ten sonra asıl beni üzen şifahi imti - hanlar başladı ve nihayet bitti. Direk- tör Şülze gizlice haber verdi: — Kazandım Feliks, tebrik ederim. O kadar sevindim ki, iki gece göz lerime uyku girmedi. Derhal ailemin Yanma, koşarak hayatımda ilk defa o- Jarak bir imtihanda kazandığımı onla- ra müjdelemek istedimse de bu arzuyu da çabuk yenmeye muvaffak oldum. Zabit üniformasını giyeceğimi vaktiy- Je babama söz vermiştim; binaenaleh eve ancak zabit olursam dönecektim. Bahriye zabitliği , yolunda İmtihanda kazanarak mektebi bitir. diğim cihetle artık gemilerde mülâ- ADIMLAR BERİ | SAM AE İİ issi Roman tice Süreyya —as— Sonra, beyaz fenilâ elbiseleri için -) yokken hiçbir şey olmaz... Haydi... — Gideyim mi, acaba... » diye Zü- beyde hanım, tereddüt ediyordu ve yan gözle Enise bakıyordu, Delikanlı: — Bilmem ki.. Ateşim bu akşam fazla mi dersiniz”... İhtiyar kadının güzleri faltaşı gibi aşıldı. Fakat ası) çığlığı koparan İs. met oldu: — Ateş mi?. Gene mi başladı? Enis, bir kahkaha attı: — Nerede yahu? Nerede ateş? De. mir gibiyim... Bazularmı gösterdi! Doktor da, neşeli neşeli gülüyordu: — 'Tabil değil mi ya? Bu son hafta iki kilo daha aldı... Pehlivan oldu ma- gallah... Yakında Cim İondos'la güre- gecek.., Fakat, tâze yumurtaları ikiser| ikişer yutmakta devam etmeli, Değil Hatıralarını anlatan : EFDAtı TALAT Bütün ümitlerimiz, plânlarımıZ alt üst cldu. Gidiyoruz defolup gidiyorlardı. Vatan, mikroplar- dan temizlenmeye başladığı için daha rahat nefes alıyorlardı. Ve onlar birer birer, onar onar, yüzer yüzer kaçıyor - Jardı, Utanmadan, sıkılmadan kaçıyor- —2â0 — sında, kolonel bir gün beni çağırdı: — Yavrum! dedi. Galiba bize de yol görünüyor. Ben caali bir telâşla: — Aman efendim. Bana böyle fenai lardı. Kaçmakta da, zannımca akıllılık) haberler vermeyiniz. ediyorlardı, Esat bey, gen$ nazik bir kalmıştı. Bir gün kendisini ziyaret et- tiğim zaman barla şöyle dert yandı: — Oğlum ne yapacağımı bilmiyo « rum. İstanbuldan bir muhaceret başla” dı, — Bu tabil bis şeydi. vaziyette) senden de hakikat; saklıyacak değilim — Söylemeğe dilim varmıyor, Fakat ya! — Bu hakikati öğrenmek istemiyo - rum bile,. — Öğrenmek daha iyidir... — Çok yazık! — Evet, bütün ümitlerimiz, o bütün — Doğrul Fakat bunların memleketi) plânlarımız altüst oldu. bırakıp kaçmalarına müsaade etmek doğ ru mu? — Mani olunuz. — Olamıyorum. — ingilizler mi tazyik ediyorlar. — Onlar güya karışmıyorlar, Fakat benim aldığım tedbirler kâfi gelmiyor. — Neden? — Başka vastıalarla firar ediyorlar, Filvaki, Esat bey, pasaport şubesine verdiği mütemadi emirlerle bu muba - ceretin önüne geçmeğe çalışıyor. Bü - tün azim ve iradesini, bütün mesaisini bu uğurda kullanıyordu. Pakat ne çare ki, Türk 'polisinde işini yapamıyanlar, başka kapılar çalıyor ve o zaman mev- cut olan müttelikin pasaport daireleri- nin Verdiği vizelerle kaçıyorlardı. Evet, o zaman Mudanya mütareke » si imzalamış, vaziyet muvakkaten ol- sun aydınlanmıştı. Bu (suretle milli ordunun şehri cebren işgal ihtimali de bir müddet için bertara! edilmişti. Fa kat şehir elkârt umumiyesi, hergün çi” oan şayinların Hereü mere olmuş vari” yette idi. Ve yakın bir günde İstanbu- un mili hükümete teslim edileceği ha- ku veriyordu, Artık, şehirde İngiliz nüfuz ve kud - ra güvencrek her mel'aneti yapmış o- lanlar da artık Oo hâmisiz kalmışlardı. | Binaenaleyh kaçmayıp da ne yapacak- ardı? Hele, Türkün asaleti, Türkün uluvvu cenabinr, velhasıl Türkün büyüklüğü - nü kabül ve itiraf etmiyenler için bun- dan başka yapılacak ne vardı? MAHUT MAHKEME KAPANIYOR Annemle Krokere taşmdığımın hafta m zim kaptanlık yapmak hakkını kazan- mış bulubuyordum. Hamburgdaki bü- yük acenteleri dolaşarak iş aradım ve Hamburg « Cenubi Amerika hattında çalışan Petropolis vapuruna mülâzim kaptan oldum. (Devams var) mi?... Görüyorsunuz ki meraklanacak hiçbir şey yok... Beş ay doldu artık... Hem de ilmit etmediğimizden pek mü. kemmel netice verdi, s— Beş ay.. Hepsi de bu nakahat devresinin beş| torbacıklara... oİbtiyarladım vallahi aydanberi devam ettiğine şaşiyorlar.| artık... Sonra, yüzümün derisi de kı. dı, Bu müddet, hem pek uzun, hem de) Pişti. pek kısaymış gibi geliyordu. dı: — Haydi doktor, madem karar ver. dim, gideyim bari! Ana oğlu baş başa birakalım! « dedi. - Beni Kartala ku- dar arabanızla götürürsünüz... Dönüş- dan nefis bir te de Enis'in taze yumurtaalrını unut- mayın... Allaha emanet olun... raları uyandı. Buraya, başka bir yaz Ani şimdi kaldı ve : i doktı sgm sair alar vi mevsiminde gelmişlerdi. O zaman, Mir. liyordu. Enis, alay etti; — Anne! Bu doktor bana niçin bu rında ilerlemiş hiçbir münasebet yok. kadar iyi bakıyor, biliyor musun?) tv: Bütün nlikaları bir dostluktan ve Vallahi sana göz koydu da ondas! Ya kında büyük anneme gelip desti izdi. vecma talip olursa hiç de hayret et- miyeceğime emin ol.. İsmet, oğlunun böyle şakalar yaps- cak dereçede sıhhatlenmesinden mem- nun gülüyordu. Onun tombullaşmaya İçerki odada, büyük enne bazırlan;| annce'ğim.. Billâhi Yakacığın bütür — Hep bu Yunanlıların yüzünden değil mi? — Onlara da, onlara inanıp başımızı belâya sokanlara da... Ballar müthiş bir küfür savurdu, Ben için için gülüyordum. O, sözüne de - vam etti: — Galbia yakında İstanbulu Ankara hükümetine vereceğiz. — Korktuğumuz başımıza gelecek demek, — Evet... , — Affedersiniz, Böyle vaziyette şah- stmi düşünmek doğru değil ama... Sözümü kesti? — Maksadın ne ise söyle! — Ben ne olacağım? Ballar düşünmeğe vardr. Ben boynu- mu bükerek ve tazallümühai ederek sö- züme devam ettim: — Beni burada bırakırsanız mutlak öldürürler ve... — Sözüne devâm et. — Ve öldürmekte dehaklıdırlar. Çün| kü ben onlar nazarımda düşmanla teş » riki mesai etmiş, milli gayelere ihanet beri karşımızdakilerin yüreklerine kor.) €tenij BİS adamım, — Döğru.! — Bunun böyle olacağını bilmiş ol- rinden hiçbir eser kalmamıştı. Onla-| saydım. — Onu biz de bilseydik. Bu sırada kâpr açıldı. İçeri yüzbaşı Defreytas girdi. Ballar onu görünce be ni bırakarak: — Yüzbaşı! Londradan gelen şifreyi telefonla tebliğ ettiler. Bütün işgal kuv- vetleri kumandanlıklarına ait işlerin der) İ bel tasfiyeye başlanması emrediliyor. — Bu bir hazırlık demektir. — Evet, öyle zannediyorum ki yakın da şehri teslim ederiz, — Ben de öyle bir şey duydum. — Buna göre, biz de hazırirkir ola « lım, Siz işe dosyalardan başlayınız. Ba'lar bana döndü; — Artık binbaşı Baverin işi kalma - dr. Onun divanıhazbini kapayalım. Sen git kendisinden bütün dosyaları teslim başl yanağına küçük bir şamar indirdi: — Bende evlenecek, yahut bir erke. ği cezbedecek hal kaldı mi acaba? - dedi. » Bak şu gözlerimin altındaki — Hiç de değit... HAA pek güzelsin, del'kanlıları bayılıyor sana... Ötedenberi yaptığı şakalar... Eniş devetüylinden kalın robdögam- brmı giydi. Balkona çıktılar... Bura - tabiat görünüyordu. İs. met, Ayazma tarafına baktı ve hati- radı yeni tanımınlardı. Henüz arala - karşılıklı muhabbetten ibaretti, O zamanlar, yüzünün kırışık oldu ğu ve gözlerinin altında torbacıklar peydalandığı aklına b'le gelmiyordu. Komşu kiracılardan biri, onlara, A - yazmada güneş doğmasının pek gü - zel seyredildiğini söylemişti, al, Ve Baverin beni gelip gör“ le.., Yüzbaşı Defreytas sordu: — Binböşr Bavere yeni bir riliyor mu? — Hayır! O artık fngiltereYf © cektir. Ballar bugün çok ( bedbisdi sallayarak kendi kendine söyler”, — İşleri bitirsek de biz de b gitsek. Beni karşısında boynu büyü yor görünce hatırladı: — Seni unutacağımızı zan di şimdi git yaverime yardım #& Dışarı çıktım. Kendi kendi nüyorum, Ne garip tecelli! BU” ve her şeye hâkim olmağa i ların böyle acizlerini itiraf et kadar tuhaf oluyor. Bütün bu re rağmen hâlâ kendilerinde bir toprak Üzerinde hak iddiâ İngilizlerin ilk ric'at hareketle” ) mış oluyordu. Bu işe, ü; sen İstanbulda bayağı dehşet salan Baver mahkemesinin iâğvile 8 yordu. Yüzbaşı Delreytas ile ertesi teslim ve tesellüm müâmelesini retle yapacağımız (hakkında kaldık, O gün hâdisesizce geş ettiğim herkes, vaziyetin tam” dişeceğinde ve işgal kuvvetlerin bir âtide şehri tahliye © cd gideceklerinde müttefik bulunM Ertesi sabah erkenden yil Teytas ile Baverin divanıharp £ da buluştuk. Binbaşı (o Baver“ hazır bulunuyordu. Herif, bufü ten kurtularak biran evvel meli döneceği işin bittabi memnu yordu. Evvelâ henüz kararı i noksan muameleli dosyaları tik. Bu dosyalar beş altı tant Diğerleri seksen kadardı. / mahküm olmuş Krokerde yatmakta bulunmuş olan Bunların içinde üç, beş aydan ye kadar Krokerde hapis yat edenler vardı. İngilizler, mü yi kümiyetleri bir seneden fazla “4 suçluları uzak müstemlele pishanelöre gönderirlerdi, Meşhur divanıhar reişinden ve işler hakkında izahat if evrakın tesellümüne başladık. miz iki saat kadar sürdü, Bu * İma bir şeytanlık geldi. oi, vetlenen bir istifham mi famı meşgul ediyordu. : — Acaba Krokerde yatanı ri bu fırsattan istifade maâz mıyım? J (Devam di İsmet: — Yarm gidip bakalım! * luna döndü. Sabahleyin uykusunu pek | tembel tembel geç vaki yatmaktan hı Enis, marık eee ez ii : — Ben gitmem! - demiştir Murad derhal atılmıştı. p — Öyleyse beraber gidelink fendi! » Enis; g* — Sahi; siz ikiniz gidin!” yi fiyetle ısrar edince, İsmet reddetmenin pik manasız “ | düşünmüştü. / Ertesi saba, turadla JET kadder akıbetlerine doğru. * ve başladrlar... Ayazmays ş bir çılarn altında bir an “ beyaz ya İsmet, yeni beliren şafak ru baktıkları sırada, kolun dolandığını ve diğer ai Rövdesini sardığını el baktı. Murad, esatirin gör kırmış bir nim âh kadar du ile ve le ya i see we. iğde