14 Ekim 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

. Ve bir güü bitüci oluverdim! 'I _' — Usulümü nasıl buldunuz? Feliks - Bimrfmim en tembeli iken şimdi birin-| , ye " — Halin varsa gör! ;î Maamafih usulünün de fayda ver- — Mediğini bildirmekten cekindiği için L — » Mmmtakada yaşar gibi olmuştum, ne — gğimden kat'i surette ümit keserek be- n ', ni Hal'de oldukça meşhur bir makine — Mektebi öan Hütter ve Zander'e ver- î dirde tatil müddetini kuzenimin ya- , f:,' Tatil geldi, ben —bermutat sınıfta — — Smfı geçtin mi? — mketepte hiç muvaffak olamadığını — söylü _; "— F görevn eee" .-mıılıwa Şi Hatıralarını anlatan * EFDAB TALAT Bir sandıktan İmal ettiğim sandalla daha Alman Körsan gemisi “Deniz kartalı, ;:'m;mmmmmm Büyük âanneme karşı yüzümü kızdı- |eeleri atlamağa değil, yedi markı al- —mıya - muvaffak oldum. Bu o kadar akıl almaz bir işti ki — büyük annem bana sıkı sıkı tavsiye etti: — Sakm babana söyleme, zavallı /— Bevincinden belki fenalık geçirir. Ben gnnübüyükanmminkatımnyolda |- mektebimizin müdürünü çıkardı. — e€isi oldu. Bu usulü başka tembel ço- — Feliks smıfmın birincisi mi? Yanlışlık olacak! Benim bu işten habe rim yok! Feliks bermutat smıfınm s0- nuüncusu! —Arammdaherıuybitti dedi, ne | babama bir şey çıtlatmadı. Artık bü- 4 yük annemin de himayesini kaybet- -|- tikten sonra evde adeta bir bitaraf babama yaklaşabiliyordum, ne de bü- yiık anneme... Paskalya sıralarımıda smıf geçece- — diler, Tabif uzun uzadıya nasihatler, — vaitler ve saire... Sınıf geçtiğim tak- — nmda geçirmek vaadinde bulündülar. - Kalmıştım. Eve döndüm. - BHeyhat! Büyük annem istemiyerek! ;,. .- Eut' Fakat mektep nıüdürü &- mektepteyken “Küçük korsan,, lâkabını * kazanmıştım »'.İ Geçen kısmın hulâsası ni bir seyahate çıktığı için karneleri imzalıyamadı. Sonra posta ile gönde- recekler! Tabil müthiş sevinildi ve — kuzeni- min yanma gitmeme izin verildi. Kardeşimle benim birer kumbara- mız vardı. Arasıra gelen akraba ve ta allükat bunlara para atarlardı. Öte- denberi bir sigorta gibi güvendiğim bu kumbarayı kırdiğım zaman icin- den 80 mark çıktı. Kardeşimin kum- barasmı da mah'rane açarak içinden 40 mark aldım. Kardeşimin hakkını almak istemezdim ama ne yapayım ki teşebbüsümde müuvaffak olabilmek i- çin paraya ihtiyacım vardı. Hem bir gün bu parayı, hem faizi mürekkep hesabiyle iade etmek ümidindeydim. Plânım gayet basitti: Şuradan buradan edindiğim bazı malümatla deniz hayatı gözümde bir cennet gibi görünmekteydi. Halbuki kara hayatma dair bütün malümatım | mektep sıralarmdan öteye aşmıyor-| du; mekteple aramın ne kadar iyi ol- duğu ise malüm.... Prens Bismark va- - purunun bir gün elime bir yemek lis- tesi geçmişti. Göz gezdirince: — Vay canma! dedim, demek va- purlarda insanı böyle yemeklerle bes- liyorlar! Okumş olduğum birçok deniz To- manları, seyahatnamelerde beni deni- zin ezeli bir âşığı yapmıştı. Ö zamana kadar deniz hayıtmda ancak bir tec- tafâbeyğen E sandîğı sands.l şekline sokmuş, bununla birçok manevralar yapmıya muvaffak olmuştum. Çocuk- lar o zaman bu yüzden bana “Küçük körsan,, lâkabını takmışlardı. Bir bavula babamm av elbiselerini, bir hancer ve tabanca İle bir pipo vel- hasıl denizcilik hayatında lâzım ola- cağını zannettiğim — diğer bazı eşya yerleştirdim ve istasyona — giderek Hamburg için dördüncü mevki bir bi- let aldım. Kompartıman arkadasım; kasap cı- rağıydı. O da benim gibi gemici ol- mak istiyormuş. Bu fikir ona nereden geldi bilmem; fakat eğer “mektepte bir türlü beceremediğim lâtince olma- saydı bana da belki hiç gelmiyeceği| muhakkaktı. A.kşu_nm saat on buçuğunda Ham- burgun Klostertör garma girdik. Ko- caman bir ilândaki rakamlar gözüme KADINLAR BENi 1 AT AİIR /Hisst Roman - Nakleden: Hatice Süreyya Ö d — 35 — — Kolu kanadı kırık bir halde kendini — koltuklardan birinin üstüne attı. ıkf' Her şey onun aleyhine ittifak et- / mişti!.. ma.hı-emiyehni bütün güzelliğiyle kur dugu bu yuvadan, bir an içinde kötü | bir tesadüf yüzünden koğulmuştu. Şu — ihtiyar kadının kapıdan girdiği an, — Meş'um anmış.. Fırtmanın körpe bir | fidanı yerinden söküp atması gibi, o- -— nu, bu saadet muhitinden çekti, attı.. O gündenberi, buraya adımımı at- ; *mış değildi. Her şey, yerli yerinde alıştığı şe- kılde duruyor. Bahtiyarlığınm çerçe- — vesi tamam... Halbuki eskiden, gülüp — Oyniyarak, sevinçten sıçrıyarak girdi- Görünüyordu işte.. —Bütün| |— Bi ve yüksek sesle konuşup istediği yerde teklifsizce dolaştığı bu evde, o- nu, misafir odasında misafir gibi bek- letiyorlar. Birazdan: “Hantmefendi geldi!,, di- ye haber verecekler... O, gene sıçrıya- mıyacak, resmiyetini bozamıyacak, İs metin boynuna atılamıyacak... “Hanı- mefendi,, İsmettir.. O İsmet ki, isti- rahatini, işlerini, hayatının intizamı- nı, hulâsa bütün mevcudiyetini sars- mış, gönlünün istediği şekle sokmuş- tu. Keyfinin istediği saatte “hanıme- fendi,, nin evine girerdi. Onu hamamda yakalardı. Aynası karşısın- da saçlarını tararken, yahut yatakta, yakalardı... Fakat mühmel hallerinde ele geçmiş olmak İsmeti şaşkına çevi- rirdi. Daima boyalı ve itinalı gezme- ye çalışan ve öyle olmayı Sseven İs- | resini düşünüyorlar. 'ezerek mahvetse... Ah iste o zaman Krokerde muhafaza altın aldıkları herifleri Istanbulda! kaçırıyorlar Çünkü daha kapıyı çalar çalmaz heyecandan nmefesi tıkananlar, meraktan sarararnilar, korkudan ödü pat layanlara tesadüf ediyordüm, Çünkü or lar da Erokerde misafir ettiğimiz mahut ların içyüzzünü ve lâyık oldukları âki- betin manasımı çok iyi biliyorlardı. Bi- naenaleyh, onlara: — Yarın top yekün gidiyorlar. Çün- kü burada kalırsa hepsinin teşrif ede - cekleri en son ikbal mevkii ucunda yağ lı ip sallanan üç ayaklı sehpadır. desey- dim kıyamet kopardı. Onun için: — Kuzum, bir şey mi var? — Ne oldu? — Niçin çağırıyorlar bizi? — Daha ne kadar orada kalacaklar? | — Halimiz ne olatak? Gibi suallere demirden — adam gibi hissiz bir sükünet içinde ve daima: — Bilmem, diye cevap veriyordum. Mahalle bekçisi gibi bu kapı çalma faslı bittikten sonra İstanbul tarafına geçerek polis müdürü Esat beye uğra- dım. Son günlerde onun işleri hakika- ten başından aşmıştı. Eskisi gibi icra- atı nisbeten mahdut bir sahaya inhisar etmiyordu. Düveli itilâfiye zabrtası iş- ten tamamen çekilmiş gibiydi. Binaen- aleyh, koca şehrin asayişine müteallik vazife ve mes'uliyetler tamâamen onun omuzlarına yüklenmiş — bulunuyordu. Fakat bu ağır işe, yorgunluğuna rağ - men neşesi yerindeydi. — Bizim ahhıp!ırda nevar ne yok? diye sördu. Aıhbıplndan kasdı İngiliz- Terdi. Güldüm: — Dava halledildi. Onlar da neticeyi| kabul ettiler. Şimdi de başlarının ça- — Hayrola? — EKrokerde muhafaza altma aldıkla rt herifleri İstanbuldan kaçırıyorlar, — Ne zaman? — Yarın! — Bu kadar çabük mu? — Evet! Entellicens Servisin verdiği karar dün Londradan tebliğ edildi. Ka- piten Benet, mülâzim Bland, kölonelin odasında toplandılar ve heriflerin ya- rimki ekspresle derhal sevklerine ka- rar verdiler, Verdiğim bu haber üzerine, — polis müdürü düşünceye daldı. Bu hainlerin firarına mani olunması için €vvelce Esat bey nezdinde yaptığım — teş$ebbüslerin neden akim kaldığını anlatmıştım, Esat bey o zaman bu mesele — Üzerinde çok durendişane hareket ediyor, bilhaısı' met, genç â.şıkmm olur Olma.z yerde olur olmaz vaziyette kendisini görme- sini pek istemezdi. Fakat — aldıran kim? Murad, neşe içinde, bütün miü- manaatlara karşı dururdu. Kulak kabartıyordu. Her çrtı dinli- yordu. Fakat daha gelen giden yok.. Süküt onu eziyor... Neredeler? Belki de yatak odasın- dalar. Belki de küçük oturma odasın- da. Bütün ihtiyatlarıan, kendi kendine soğukkanlılık — telkinlerine rağmen, yerinden fırlamamak için, koltuğun kenarlarına sıkı sıkı yapıştı. Ağır ha- reketleriyle ve mesafirlik — kaideleri- ne riayet haliyle sinirine — doku- nan şu hizmetçi Emineyi kah- retse.. — Şu kapılara —atılsa, böğa gibi onlara hamle —etse, yumruk sile, tekme, hepsini devirse., Önüne çıkan o cadı Malike fteyzeyi de ezse, kemiklerini çatır çütür kırıp kafasını saüdetine kavuşacaktı... Fakat bunlar kabil mi?.. Bekle- mekten, gu koltuğa çakılıp kakılıp —karar veriniz rica ederim. * * kalmaktan ve.böklemekten başka ça- re mi var. Fakat, nasıl olüuyor? “Tam İngilizleri gücendirmek istemiyordu. ( nun bu (idarei maslahatçı) siyaseti t kip etmeğe zaruüret duyduğu günlerdı biz, milli hareketin muvaffak olacağına henüz kat'i şekilde emin bulunmıyor- duk, Bunun için, İstanbul halkının e- Zilmemesi bahasına birkaç alçağın pos- tü kurtarmasına göz yummak vaziye - tine katlanıyordu. Şimdi ise vaziyet de- ğişmişti. Türk zaferi güneş gibi aşikâr bir hakikat halini almıştı. Türk millet! yuvarlandığı felâket ve esaret girdabın dan kurtulmuştu. Artık şuna buna mü- maşâat etmeğe ne lüzum vardı. — Türk milletinin haklarımı aramak zamanı gel mişti, Benim, o zaman bu hain — heriflerin memleketten kaçırılmaması için olan ısrar ve inadım neden ileri geliyordu? Ben, onlar memleketten defolüp gittik- ten sonra tekrar milletin — başına belâ olacaklardır diye bir şey düşünmüyor- dum. Daha doğrusu düşünemiyordum. Yaşım ve tecrübem böyle istikbale mü- teallik işler üzerinde vakialara — yakın tahminlerde bulunmağa müsait değfil- di. Benim bütün kaygüm, büttün düşün cemm ve bütün arzum bu adamların yap- tıklarının yanlarına kâr kalmaması, hepsinin cezalarını görmeleri idi. : Bunun içindir ki Esat bey düştünceye daldığı zaman bana gösterdiği fazla te- veccüh ve itimattan biraz da şımarmış bir halde isyan ettim. — Beyefendi! Bu işte hâlâ sizi düşü- nür vaziyette istemiyorum. — Kat'i bir — Nazik mesele oğlum! — Bunlar memlekete fenalık ettiler mi? ; — Ettiler! — Bunlar, vatanın, milletin kurtulu- şu için yapıtlan milli mücadeleye muha- lefete çalıştılar mı? — Çalıştılar. — Bunlar vatanı, vatanla — birlikte milli şerefi satmak istediler mi? — İstediler. — Bunlar Türklüğün yüzünü karar- tacak şeyler yaptılar mı? — Yaptılar. — O halde bunların rahat tahat a- ramızdan çıkıp gitmelerine — nasıl göz yumacağız. — Oğlum! Ben daha müteessirdim. Ve karar onların yakalanmaları, Necip milletin takdir ve idrâki dahilinde ceza- larımı bulmaları olmalıdır. Fakat İs - tanbulun henüz nazik bir vaziyette ol- duğunu dıı tılcdir edelim. saat üçte,, dememış mıydı” çuğu çaldı işte.. Nasıl olur? Gözü yerdeki halıda... Güllerinden birini ipnotizmeliyor.. Titreyen dizi asabiyetten isyan eden sinirlerine tem po veriyor... Çenesini yumruğuna da- yamış, hiddetine, sabırsızlığma hâkim olmak istiyor. “— Ya şü cadı karı hemen şu evden defolsun gitsin, yahut ta ben onu ya ka paça sokağa fırlatayım..,, Aklında fikrinde hep bu... Hattâ, bunu haykırmak istiyor... Lâkin, aklıma Zübeyde hanımefen- di geldi... Romanlarda resmi yapılan zalim, kurunuvustai kadınlardan bir nümune! Dirmdik göğdesi, elini uzat- | mış, parmağiyle kapıyı gösteriyoör. O- na, hemen dişarı çıkıp gitmesini emre- diyor.. ( Bu evden “yakapaça” sokağa atılan Malike teyze değil, kendisi ölmuştu.... Bugün de buraya gelişi, aşağı yu- karr kaçamak şekildedir. Kabul edil- mek için bir takım nazik misafirlik kaidelerine riayet etmesi mecburidir. Başını salladı. Hatıralarımı — dima- Üç bu- v ğındatı atmak istedi. Ayağa kalktı. O- — Evvelâ bu işi düşüneli! ierjiniz diğer müşkülâtı € eder, — Pekil ne yapalım? — Size akıl vermek haddf — Hayır! fikrini söyle. " — Siz ne yapılması lâzı işin en makul tarzı hallîllî bik buyurursunuz. — Peki Efdal! Bu adan masına mani olmağa çalışi — Sahi mi?' p — Evet, sana söz veriyo şacağım. Heyecandan sapsarı ğa kalktım ve muhterem N© iki elini birden öptüm. Polis müdürü ile bu dan sonra ordda fazla işe o kadar boğulmuş onu daha fazla meşgul etmt dim. Bir çocuk gibi sevinef? paşa otelinden çıktım, Yoldt giderken kendi kendime d — Acaba Esat bey beni te$f böyle söyledi? Yirmi dört * ne yapabilecek? Krokere geldiğim zaman biraz evvel beni aradığını Bi ler. Doğru onun odasına git - st kapıya dönük, ayakta, gö7 5; dikik bir vaziyette düşünüy? daki pipo bermutat bir ocak tütüyordu, Birisinin içeri g7 kedince başımir çevirip baktı? — Ha sen misin, gel ba ( — Emriniz? j — Varjabedyanın ba;.ma haberin var mi? — Hayır! eşil | — Varjabedyanın ve Gedikpaşadaki evleri dün g* mış... Ne cam kalmış, ne ç& civar halkr bu iki adamcağif re hizmet ettikleri için husif yorlarmış, ş — Kendilerine bir şey 01 — Olmamış, ama, olabilir * için, yarın yukarıdaki misafi” tikten sonra Krokerin üst — men bosalmış ölacak, binac” vakkat bir zaman için bizdi ' li memurların ailelerile birlif lara yerleşmelerine karar ; düşümnürken de — evvelâ stf geldin. j — Ben mi? : (Det” danın içinde aşağı yukart " banın önünde durdu. Ş Bu resmi, İsmeti tanrmü” bir tenis yerinde çıkartmiğ” raket, dürüyor... Onu, ketl met almıştı.. Demek böyle çerçeve içine koyanark düv hayır! Aîdamyor... Bu, 01? sılmış bir şey değil.. Hat? ilk geldiği akşam bile, yanında, kendisine ( — Ben beyeiendîye bancı değilim, Oğhıııpn de dostumdur. ÖOnun M var. Hattâ duvâara litlllı Ve çerçeveyi p mişt” Enisle l[md. yan yantı raketler... Duruyorlar... % cukmüuş ha.. Bh—ammrı“ Duvara resmini astılar di)” bü resim onun için ı “— Ben, yol üzeri hâdiseyim... Belki de kaft bir hâdise!,, y

Bu sayıdan diğer sayfalar: