—4 “Adaman biri yeni bir eve tar #Mmyor. Fakat, burasının esrarlı olduğundan ve kimse tarajın- dan tufulmak — istenmediğinden M4 bahsediliyor. Burada iki âşık i ştir. Bu iki odşıklan kadın kurtulmuştur, ve yeni ki va tüşındiktan birkaç gin son- YE EVİ ziyarete geliyor; ve kira- 5 kadının her nevi hissi ve hat- e arzularına boyun eği Ğİ Mayıs, ati, evde bir aşağı bir yukarı, m. çikip bâhçede dolaşıyorum. İma kadın geldi. Evin kötün baktım. Bulamadım. Kaçmış düşündüm, içimi sonsuz bi nirmeğe başladı. Kadın şimdi di bahçede saklanmış. Onun eli, bi işin bile olsa, bana uzattığı Yerini eği zamanlardaki hürmeti b ei bir başka hisse sürük tesi Si ri onu kaybetmek düşün- m kadar korkunç geliyordu. kı a, adalar, diye murıldanıyordu, be- : Yorlar.. Bizi âyırmak istiyorlar. Lüzümayz bir şey ik , hiç te Birden ax X Odalarına oldağunu, eder karşımda, A söylediğini  enin gelmiyeceğin etmeğe galışıyordu i katiyen i söyliyerek m; ve sonra ken - terketmiyeceğimi söyliye- huhafaza etmek bile çekini v için ölüm um, | “Kihmiyeceğimi te min ediyor” Son sözüm, Üzerine; |! — Ölmek mit dedi, Birden saki inleşini < dada bilir GN arel evvel kazanı, >< #kiale çinladrr Biraz in m snhik VE Şaşkın olan gözleri bir dinlenivermişti, burkulma ve tit- rek olan duda elan, ini 0) ğini kemana siri. eski gerrinli, Bütü, kapanmış 7 sonsuz hillyalar işine 4 Binin! sükütü bir halde kaldı 4 ; Dünki di, m yeniden hüsül bulabilir | İbeleri,, — R gevezeliklerine ve şüp- e edil mani olamazdım. Ve eğer. z kurtulmaz, > bir mucize ie ellerinden İğ kam ğü muvaffak olduğu kimseler saklandığı yeri bulamazlarsa, unda £ ' nd; 4 DU eski ev hatıralarına gelmiye- Y Ğİ? ve, samimi. Dd Onu ha; Bitmesine rıza göstermek, “lduğun, ç, 21 Kitmen silmeğe muvaffak tatma) takin edilmiyen kurbana (ko- A İade etmek Hüztnde. iç Sselmıyan renk rargilik denilen güzelleştirme ope- Yung , 7 Jön 6. Bell kadınları bo- ilen , oyanmaktan kurtarmıştır. Ka- e hk pudra ve ruj kullanmıya ba” Doktorun o muayenehanesine Me P de ameliyat klotuğuna oturdu Baçların altı aylık yahut daimi gibi yüzüme de kilçük bir ame- Hyatla daimi renk verilmektedir. Re pe doktoru ameliyat esnasında gös- eriyor, . . giy“ Bir deli kadı- nın hikayesi Beni kara kara düşünmeğe sevkeden, onu alt üst eden her halde bu korkunç ihtimaldi. Halini kendinden geçmiyecek kadar dalgın olmasından, dudaklarının köşelerinde haml olan iztirap büklü - münden ankyordum: İki gündür az ko nüsuyor: daima hülya hali yaşıyor. ne leri düşünüyor, neleri hatırlıyor?.. Haziran: Bir kaç gündür içine kapandığı süktün ve hülyaların sırrını biliyorum. Kendini bana emanet ettiği zaman, beni cezbetti- Zi son baş dönmesinden kaçmak istedim. Sonra düşündüm: Madem ki bir defa buna rıza gösterdim, kaçmak neye ya rardı! Bu fasit daire üzerindeki yürü devam etmek lizemdi, benm ol fakat gene benden taşka bi-'-i yüşe muyan, vin yüklenmiyeceği mukadderatını tama men kabul etmek lazımdı, Ölmek. Aşka ölümle, ve hatıraların canlandığı muzaaf bir yalızlık içinde insanlardan uzak olan bu inzivaya de vam etmek.. Böyle konuşan kimdi? İçimde, içimin hiç bilemediğim bir yerinde tanrmadığım bir ses, bir başkas'nın mazisini konuşan bir ses evvelâ şefkatle fakat sonra da| sevinçle kendim de yapmağa farkında olmadan sürüklendiğim bir mazi. Bu, büyük birdini tecrübe idi. O ses kulaklarımda bilinen ve “bu havayı ne- rede işittim?,, dedirten bir musiki gibi çınlıyor. İşte insan böyle bir kendili - inden intihara kolayca razı olabilirdi. Fakat bu kadın ondan külyalarının ka-| ranlığına gömülerek kurtulmuştu; seaba| ben de (şefkatim, şahsiyetimin ve ira- demin son fedakârlığı) ölüme bu sure Je mi sürüklenecektim? Haziran: Daima düşünüyor, ayni hararetli, ak- çak ve yeknesak sesle, bana yalvaran ve beni çeken kollarımı boynuma dolaya rak konuşuyor. Saatlerce onu dinliyo- rum. Gözlerimde insanı endişeye düşit- ren bir ifade var galiba; Çünkü madam Lemeilleur bana gayet tuhaf bir tavırla sualler soruyor; belki bu esrarlı kadın bir gün kaçacak, bir daha gelmeğe ce- saret edemiyecek veya buraya jandar malarla, polis komiseriyie beraber gele- cek. Bu İşi bir esasa bağlamak, bir karar vermek lâzımdı. Çünkü tereddüt beni muztarip etmeğe başlamıştı. Perşembe: Bu akşam bana kederli bir sesle: — Beni almağa gelirlerse, dedi, hâlâ yalnız yaşamağa devam eder misin? Gözlerinde ıslaklığın parlaklığı var- dı. Onu nasıl bir hareketle, bir iç kud- retiyle göğsüme çektim, bilmiyorum. Fakat ne demek istediğimi anlamıştı. Hayır, hayır! onu tescili ettikten sonra, çiçekler ve sular ortasında ölmesine r& zr olamadığım bu ofelya'yı yalmır bira kamazdım. Gitmiye imkân yoktu Onu göğsümde #tkan ihtiraslı kare - ket her şeyi izah etmişti. Bana teşek- kür etti; tatlı ve manteki bir eda ile de- vam ediyordu: — O halde? Cuma: Nasıl bir cevap verdiğimi bilmiyorum Fakat madam Le meillevr cevabına işi- dince kaçmıştı. Önlüğünü bir san aye | nin üstüne fırlattı ve süratle bahçe ka- pısma koştu. Acaba gözlerimde içimi parçalıyan endişeyi sezmiş miydi? Şüp- hesiz, bunu bütün şehre, noterinden w- Şağına kadar her kese, hayretten gözle rini dört açarak anlatacaktı, Peki, ne olacak?, Cuma akşamı saat 8. İsteklerini kabul ettim. | Tahavvülüm tam oldu ve konuşan, hâreket eden, karar veren ben değildim: içimdeki ikinci insandı. O da cehennemi tecrübesiyle bana yardım etti: Bu . kşam için her şeyi hazırladık. Bu gece uyu- yacağız. Yarın... —SsOoN— AaxgsAM POSsrası ARE Ev; Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 Teigi İrgsi : İstanbul HABER Vaz işleri telotonu , 23472 iswevelân . ; s4s74 ABONE ŞARTLARI Türkiye senesi *4O0M». A e .. . Sahibi ve Nepriyat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) matbaası HABER — Akşam postası Tenten amca İ sinemada ) 5 UNU Aziz En küçük kabahatleri dıran Mansurul Hâk kayboldu. Elbisesinin bir parçası ile bindiği hayvama bir ayağından başka bir iz bulunmadı 996 yrlı 14 ilk teşrin günü 940 sene evvel bugün, Fatimi hükümdarların dan Aziz gözlerini ebediyen kapamış tı. Zamanında hükümetini Hicaz Ye men, Musui, Halep, Huma şehrin ka dar yaymış olan bu hükümdarm ölü mü, tarihin çok mühim bir hadisesidir Yerine gelen oğlu Mansurul Hâkim çok geçmeden delilik emareleri gös- termeğe başladı. Aklın ve mantığın kabul etmiyeceği kararlar veriyor ve tatbik ettiriyordu Ona bir gün: — Ceza, ancak ölümdür. Tebanı ıslah etmek istiyorsan, kabahat yapa nı idam ettir. dediler. Mansur, o günden sonra, yeni siya» setine başladı, En ehemmiyetsiz kaba hatleri ölümle çezalandırıyordu, Hat tâ iki kişinin kavgasını, birinin biziri dövmesini bile, Halk her an ülüm'” pençesine düşmek endişesi İçinde ya şıyordu. Hükümdarın etrafına olanlar, her hareketi tasvip dirden geri durmıyorlardı. Deli hükümdar bir aralık memleke- tin en nüfuzlu çehrelerini de öldürt. meğe haşladı. Ceza diye bir sey kak mamıstı, Kababat karşılığı dalms ölümdü. Bütün bunlarla beraber süküm ve itidal dâkikalarında hürriyet sever görünür, iyilikler yapar, Suriye ve Mısırda camiler, mektepler ve rasaf- haneler kurdururdu. Mansuru Hâkim bu suretle yirm sene hüküm sürdü. Tarihçi İbni Haldun, Mansurun ge <e vakti gezmeyi çok sevdiğini, yıldız. ları seyrederek sabahladığını yazar. Bir gece Ayni Cebel'i ziyarete git ti ve dönmedi, Öbür gün hükümdarır ortadan kaybolduğu her tarafa ya yıldı. — Hâkim kaybolmuş. — Mansur sir olmuş. Sözleri ağızdan ağıza dolasmafa başladı. Ne olmuştu, Nereye gitmis ti? Kimse bilmiyordu Her taraf aranmağa başlandı. Eser yoktu. Rivayetler yayılmıştı. — Mansur uçtu. diyorlardı. Çünkü, o, aynı zamanda yeni bir dı- nin müessisi idi. Kendisi her istediğ. vakit ortadan kaybolup tekrar dünya: ya gerebileceğine inanır, böyle söyler toplanm"$ ve tak» ! di. i Gizli silâhları haber veren makine Amerikanın İllinois devlet hapisba- nesi yeni bir makine kullanmaya başla mıştır. Bu makine hapishaneye gizlice sokulmak İstenen silâhları haber ver - mektedir, Bizim paramızla aşağı yukarı Otuz yedi İlraya mal olan bu makine © şimdi bütün Amerika hapishanelerine konula caktır, Hapishaneye gelen ziyaretçilerin ge: tirdiği paketler çamdan bir masanın Üs tüne konmaktadır. Paketin içinde silâb yahut küçücük testere gibi bir #let bu- Tandu mu hemen bir elektrik ışığı par- lamakta arkasından da çan çalmaktadır Gelen ziyaretçi kadınlardan birinin üstü kadm memurlar tarafından arandığı hel de bir şey bulunmamış fakat bu kadm elektrikli tertibat kapıdan O geçerken elektrik ışığı parlamış, çan da çalmaya başlamıştır, Bu sefer çırçıplak soyula - rak âranmca Üstünde bir çelik testere bulunmuştur, Yazan : 940 sene e Fatımi hükümdarlarından neLARİİ Niyazi Ahmet vvel bugün öldü bile ölümle cezala im, bir gün ortadan “İsiâm tarihi, Mansurun bu itik; dımı şöyle anlatır: “Hâkim yeni bi dinin müessisi idi ki müntesibini disini uluhunin mümessili addeder ve her istediği zxaman runema olmak üzere âlemi hayattan çekildiğine mu“ tekit bulunurlardı. Bu itikat elâ Dürzüler arasında mevcuttur.,, İşte bu itikadı benimsemiş olan hükümdarı aramak istiyenlere kızıyor, ve hem de arkalarından £ yorlardı: — Dinine hayatında inanmıyanlara işte isbat etti. Bir gün gene aramız: gelecek, diyorlardı. Mansurun oğlu Ebu Haşim küçük: tü. Halası Settül Melikin vesayenindi idi, Hükümetin en nüfuzlu memurlari iki hâkimin elinde idi, Bunların hep» si, hükümdarın uçmadığına kanidiler ve onun İzini arıyorlardı. Bir gün, Bilbis şehri, be an deli bazan akıllı hükümdarın yi x! senel saltanatında rastlanmayan ir zara &rzediyordu. Halk birl ve yor, nÜnakaşalar, hayretler, ler yükseliyordu. Mesele şu idi, Kayıp hükün. izi bulunmuştu. Fakat şu kadarı Bindiği hayvanın ayağı ile Ma run «'bisesinin bir parçası. Diğe sımlar nerede İdi? Ceset nerede Bunlar bilinmedi. Bulunanlar içi — Uydurma, Sahte, dendi, Ve tarihi hadise bu suretle kapandı. Casus diye tevkif edilen sanatkâr nie Yaz başlangıcında Fransaya yaptığı | bir tatil seyahati esnas nda askeri kanı larm fotoğraflarını çektiği için cası suçuyle tevkif edilmiş olan Mis Pola İngiltereye dönmüştür. Bu hafta Londranm Prens Dözal #i yatrosunda açılacak (olan yeni ü meşhur Ronald Frankau ile birlikte saha neye çıkacaktır. Güzellik Fenni Müstahz, i | Marinello New- York | Gelmiştir : | Beyoğlu, 319 letiklü) caddesi, Behar |