4 4 W Hatıralarını anlatan: Alman korsan gemisi i “Deniz kartalı” nm süvarisi Kont Feliks fon Lukner VR a * Tik avımız göründü, fakat aksiliğe bak ki bu bir vapurdu ve biz ancak yelkenlilere hücum edebilecektik. Lâkin bu emri dinlemiyerek ateşe başladık Bütün yelkenlerimizi açmış cenuba| doğru, Mader istikametinde ilerlemek teydik. Motörümüzü (çalıştırmıyor- duk, Çünkü makine efradımızm bu iş- te mahir ve tecrübeli olmalarına rağ- men motörümüzde arızalar başlamış- tr. Teknenin, yelkenlerin tesiriyle u - zın müddelt yan yatması pistonları bozmuştu. Bundan başka bize verilmiş olan makine yağı evvelee kullanılmış yağlardan ibaretti. Harp içinde Al manya diğer birçok şeyler gibi maki- ne yağı sıkıntısı da çekmekteydi. Üste Jik hemen herkes teşebbüsilmüzün da- ha başlangıcmda muvaffakıyetsizliğe uğrıyacağma kani bulunduğu cibetle bizim için fazla masrafı israf saymış- lar, kullanılmış yağları bize, vermis. İerdi. İşte bu sebeple motörümüz ça- bukça bozulmaya yüz tutmuştu. İngilizlerin pek güvendikleri ablu - ka hattını yarıp açık denize kavuş- tuktan sonra artık gemide adamakıllı Yerleşmemizin sması gelmişti. Halr- lar, koltuklar, tablolar gizli bulun dukları yerlerden oçıkarıldı. Ter- sane bu noktada gayet cömert dav. ranmıştı. Kamaraları yeniden boya- dık, güverteyi cilâladık. Her şey, tam bir Alman harp gemisine lâyık oldu- ğu şekilde tertemiz, muntazam biri hale geldi. “Erik ağaçları, ismini taktığımız direklerin rüzgârın tazyikı ile esneyip teknemizi süratlendirdiğini gördükçe fevkalâde seviniyorduk, Nihayet hür-; riyetimize kavuşmuştuk. Bize verilen emir ve talimat ancak Yelkenli gemilere taarruz etmemize dairdi. Vapurlara karşi taarruza geç- meye teknemiz milsait değildi. Belki de bu sebepledir ki gemimize bu ka- dar küçük iki top vermişlerdi. Mev- cut iki topumuzu bir hedefe karşı ay- ni zamanda kullanmamız imkânsızdı, İki topla birden sıkı bir ateş açmayı Aklımıza getiremezdik. Fakat elimiz. deki vasıtalardan azami istifadeyi te- min edebileceğimizden emindik. Topçularımız az zamanda öyle bir tecrübe ve meleke kazandılar ki bu Sayede hiç yabana atılamıyacak bir kuvvet haline geldik. Tabiatiyle usulü Ve erkânı dairesinde harbedecek bir vaziyette değildik ama zekâmuza, her Şeyi yenen Alman iradesine güveni- yorduk. Hakiki silâhlarımız cüret ve blöftü. Asıl bunlardan tam istifade gö Tecektik. Direklerde iki gözcü mevkiimiz var dı. Tek bir gözcünlin yorulabileceğini düşünerek böyle yapmış, nöbetçi yer- Jerini gayet rahat hazırlatmıştım. Bundan başka gemi haber verecek tay faya bir şişe şampanya mükâfat vaa- detmiştim. Bunu kazanmak için nö- betçiler gözlerini dört açmışlar, biri- birleriyle rekubete girişmişlerdi. Sonkânunun 11 incel günü sancak tarafımızdan Cebelüttarık istikame- tinden doğru gelen bir vapur baberi yelkenli değil, bir vapurdu. Ne yapmalı? Emri dinliyerek bu mükemmel avı kaçıralım mı? Buna “Deniz kartalt,, nın kaptanmdan mi- çosuna kadar hiçbirimizin gönlü razı olamazdı. Vapur yaklaşmea işaret çektik: — Lütfen hakiki saati bildirmenizi rica ederiz! Bir yelkenli uzum müddet denizde kaldı mı doğru saati tayin: edemiye- cek hale gelir, saatleri ya ileri veya ge ridir. Bunun için bulduğumuz behane avmmıza makul görünecek cinstendi. Hem direğimizde bitaraf Norvecin bayrağı o dalgalanmaktaydı. Bizden güphe edemezlerdi. Dilmen dolabının yanında asılı du- ran sivil paltomu giyerek üniformamı gizledim. Silâhlı efrad da küpeşte ar- kasma saklandılar. Vapur bu sırada “anlaşıldı” işare- tini çekmiş, Tüzgür tarafından yak- laşmaya başlamıştı. Henliz ismini se- çememiştik. Acaba bir İngiliz gemisi mi? Böyle olduğunu sanıyorduk; geminin inşa tarzı İngiliz sistemiydi. Bizim delikanlılara sordum: — Hücum edelim mi? Hepsi birden tehalükle ceavp verdi- ler: — İngiliz gemisini batırmadan ra- hat edemeyiz. — Öyleyse harbe hazır ol! Trampete silâh başına vurdu, topu- muz gizli yerinden namlusunu uzattı ve Alman harp bandırası gönderimiz- de yükseldi. İngiliz vapurunun baş tarafma doğ ru bir ihtar mermisi gönderdik. (Devamı var) KADINLAR SpüzEa | İRTRİ ML SAA RR / şşissi Roman Nakleden: Hatice Süreyya eğ — Zavallı İsmetçiğim!.. Seni işkencelere maruz bırakıyorlar. Amca bey, rTobdöşambrmı giymiş- tir. Evin içinde, bir kart züppe halin- de döluşiyor... Mel ke teyze de soluk bir menekşe kokusu o neşrediyordu... Ru ihtiyar kızım sesi, “Muradm kula” ğında çınlıyor: “Profilim Volter'e ben ziyor... Cepheden de Hüseyin Rahmi- yi andırıyorum...., İşte zavallı İsmetçik.. sında kaldı. Şu tolgraftan bütün bu msuzarala Ft çıkardı: “Geceyarısı geliyorum. Derhal gö- rüşmemize imkân yoktur. Ajlem is- tasyona geliyor. İlk fırsatta *elefon ©lerim.,, Fakat Murad dayanamadı. Kendini Önler ara- zapledemeyip gece yarısmdan Sonra, birde, eve telefon etti. Kulağının 24- rında tehditkâr, adeta havlama kabi. İlinden bir “210!” çınladı, Hay Allah müstahakmı versin! Malike teyze İ- miş açan... — Yanlış oldu... kapattı. Sonra, artık, herşey siyahlara bü- ründü! Onun sesini bile işitememiş olmak.. Ve işte, bütün gece, bütün sabah Pardon! « deyip Hatıralarım anlatan ? EFDA“ TALAT —22â — YE Birinciteşrin — 1938, İpfellicen: servis KAR 'BirT UR Yazan: iH Şimdi Krokere karşı bir taarrt hazılıyorlarmış — Her zaman olagelen ufak hâdise- ler müstesna başka bir şey bilmiyorum. — Türkler, gittikçe vaziyete hâkim; olmak istiyorlar. Böyle giderse, bir gün burada bizim hikmeti vücudumuz kal- mıyacak, Yarın, öbürgün bu taarruz ve tecavüz fikri fili bir sahaya intikal e- derse ne yapacağız. — Bilmem ama, halkın böyle bir şe- ye cesaret edeceğine ihtimal vermiyo” rum, — Aldanıyorsun! — Mümkünse izah buyurunuz. — Söyleyeceğim... Yukarı dairelerde misafirimiz olan Türk miinevverlerini birer birer temizlemek istiyorlar, Onla- re karşı bir (otaarruz hazıriıyorlarmış. Maksatlar:ı bu zevatı (o elimizden zorla alıp götürmek ve bittabi öldürmek imiş. — Bu iş bana hayal mahsulü bir şey gibi geliyor. Köşeden Benet atıldı: — Aldanıyorsunz, Ballar daha sakin cevap verdi; — Hayal mahsulü değil! (o Kapiten Benetin maiyetinde çalışan istihbazat memurları halk arasmda yaptıkları te- maslar neticesinde böyle bir (o komplo hazırlandığını tesbit etmişler. İstar etmedim. Türk © halkın: fazla himayckâr görünmem doğru olamazdı. Bu itiabrla münakaşadan çekilerek: — Olabilir, dedim. Ballar sözüne devam etti: — Eğer bu hücum tasavvuru tahak- kuk ederse bizim vaziyetimiz çök müş- kül olacaktır. — Şüphesiz buna karşı icap eden ted birler almacaktır. — Mesele orada ya.. Biz bu ihtimal- leri evvelden hesap etmiş, ve keyfiyeti Londraya bildirmiştik. O zaman hükü- mete yaptığımız tekliflere müsbet ce - vap geldiği için, bu zevatı derhal İs - tanbuldan uzaklaştırmamız lâzrmgeli - yor, Ballar sustu, gözlerini gözlerime di- kerek ve bana biraz daha yanaşarak: — Fakat bu çok gizli kalacaktır. de- di. Başımı eğdim. Güya bu ihtardan in. cinmişim gibi kırık bir sesle cevap ver- — Bana itimadınız devam etmiyor- mu? . — Ediyor. — O halde bu işin istediğiniz gibi gizli kalacağına da emin olabilirsiniz, — Biz de azten seni bunun için seve- riz, gözle kaş arasında bu işi kinle. di. Çünkü, telefonları fişlidir, bir ta- raftan öte tarafa da naklolunabilir. Onu düşündüğü için, gene içi titre- di; — İsmet! Canım şündü... Kokular.. Gençleşme, yenileşme ko- Kuları.. Sanki dünyanın ber yerinden gelmişler, şarktan, garptan, topra- Em bağrından, havadan, Südan.. Ve odasına dolmuşlar, orada, güneşin ne- geli ziyasıyle oynaşıyorlar.. Masanm üzerinde duran telgraf için, onun ge- tirdiği cana can katıcı buluşma habe- ri için hep bunlar... O, geri dönmüş... O, İstanbulun havasmı ciğerlerine çekiyor.. Muradla beraber, ayni hava- içi! “diye dü. yı. Birkaç saat sonra... Dur bakayım kaç şaatti?.. Her neyse, pek kısa bir bekledi, bekledi, bekledi... Zaman da| zaman sonra, Murat sevg'lisini kolları nasıl geçmiyor, gunu söylemişler... yarabbi,, Tevekkeli! arasında sıkacak.. deiğl, intizarın ateşten şiddetli oldu!” Hemen hamam dairesine koştu. Tu- valetini tamamladı. Sonra, gardrobu-| Fakat, İsmet de niçin kendisiyle ko) nun başma! En büyük bir itina ile gi nuşmak fırsatını hâlâ bulamağr. Ai- yindi. Arduvaz tiavisi elbisesini, koyu le halkinin evde olmasına rağmen) krem gömleğini giydi, lâcivert zemin- Biz Ballarla konuşurken şeytan > net bütün zekâsını gözlerinde toplamış bir halde beni sözüyordu. Ben ona hir dikakt etmiyormuşum (gibi yaparak Ballarla konuşmağa devam ediyordum. lonel sözlerine devam etti: — Evet Bu iş tamamen gizli kala - caktır, Bizle, başçavuş (o Rayttan baş - ka kimse haberdar olmıyacaktır. Sor -! dum: | — Esat beye, resmi veya hususi su- rette malâmat vermiyecek miyiz? Derhal cevap vermedi. Bir o müddet düşündü. Sonra yanıma gelerek iki eliy le omuzlarımı tutarak şunları söyledi. : — Efdal| Ben bir türlü Esat (beyin hakiki hüviyetini anlayamadım. Sen an ladın mı? — Anladım. — Anladığını söyle.... — Vazifesinden başka hiçbir şey ta -| nımayan, İngilizlere dost, temiz bir as-' ker! — Güzel! Muhakkak ki bu zat namus lu ve doğru bir adamdır. Fakat bizlere karşı beslediği hakiki fikir ve niyet ne- dir? — Onu bilmem. Fakat size (o karşı daima dostluktan bahsettiğini işitirim. — Eğer buna emin olsaydık bu mese lede kendisinin malümatı dahilinde ha- reket eder ve bundan bittabi çok isti- fade eylerdik. Fakat, ben, bu işte tamâ- mile bize İştirak edip etmiyeceğini bil- meden hodbehot kendisine (o açılmayı pek münasip görmüyorum. Ben daha cevap vermeden o kapiten Benet söze karıştı; — Benim Esat beye çok vardır. Fakat zerre kadar da İtimadım yoktur. Demindenberi hiç lâfa (karışmayan mülâzim Bland da şunları söyledi: — Esat beyin millicilerle münasebet- te bulunduğu hakkındaki istihbaratı da unutmamak Jâzem. Ballar bu söz üzerine Binda etti: — Eğer kendisinden namusu Ürerine söz alırsak, herhangi bir mesele üzerin de ona itimat edebiliriz. Onlar bu işi münakoyaya dalmışlar- dı, Ben bir dakika içinde kararımı ver- dim ve Ballara şu sözleri kat'i bir Ji - sanla söyleğim; — Ben de muhterem arkadaşlar gibi Esat beyin İngiliz menfaatlerine hiz - met edecek bir adam olmadığına kat'iy yen kani bulunuyorum. Binaenaleyh bu meseleyi kendisine açmak çok tehlike - Hidir, Belki millieilere haber verir, belki işimize mani iradi ar hitap li ve beyaz noktalı kravatını taktı. Bu bahar ortasında altın ışıltılı saçlarile, bu kıyafet ona ne güzel yakıştı! İşte, aynada, kibar tavırlı bir gen- cin zarif vücudu çiziliyor. Her yerin- den, her hareketinden sevinç fışkıran bir genç... Yalnız ellerine endişeli bir nazar atıyor. İsmet, onun ince, uzun par- maklı asil ellerini o kadar sever ki.. Ellerinde de kusur yok... Her şey bi- raktığı gibi, muntazam, temiz, e Her şey ona lâyık... Chypre'den üzerine biraz sıktı. Bu, ikisinin de kullandığı ve sevdiği koku dur, İşte tam bu esnada, az daha şişeyi yere düşürüyordu. Çünkü telefon çal- dı. Bir sıçrayışta kendisini runda buldu. ci — Evet efendim. — Burası İsmet hanımın evi... Titriyen, ihtiyatlı ve kesik bir ses, Fakat İsmetin sesi değil.. Ne oluyor acaba... Murad: — Söyleyin, ne var?,. - dedi. — Efendim, hanımefendi selâm söy! &letin ya Üçü de bu sözlerim üzerine iğe koyuldular, d Ben neden böyle söylemişti iki mühim sebebi vardı: — Onların itimatlarını kazanmağa kendimi muktaç düm. Çünkü bu guretle daha vaziyetlere nüfuz edebilecekt 2 — Eğer Ballar bu işten resmen bahsederse kendisin ka teminat alacaktı, Esat idareli çok durendiş ve sözü bir adam söz verdikten türlü Hareket edemezdi. Haya gi sözlere hiç ihanet etmemiği rat böyle bir taahhüt altın sonra, bu vatan hainlerinin sına müdahale edemiyecekti. tese bile o zaman İngilizlerle Jacaktı. Binaenaleyh, bu işten Esat men haberdar edilmemesi (15 zaman ne söz vermiş, ne de bif! altına girmiş olacaktı. Ben gizlice işten haberdar edecekti icap eden tedbirleri tatbikte kalacaktı, İşte bu noktal nazarla İngil rine yukarıdaki sözleri (sö; Onlar benim ne maksat takip bittabi bilmedikleri için beni mişlerdi. Bu da benim için — izse — bir puvandı. j Ballar, bu sözlerin Üzerine ka kadar düşündükten sonrâ zabitlerine döndü. — Üşünüz de haklısınız. müdürüne bu meseleyi açarak" Mi yere dallandırıp bu 4 iç bir mana yoktur. dedi. Lİ neye giderek çekmeceden bi kardı. Bcnete dönerek: — Londra bu zevatın iki kedilmelerini istiyor, ne di — Sebep yok, bir seferde den gönderilivermeli! — Ben iki seferde sevketm! tadan mahzurlu görüyorum. partiyi sevkettiğimiz zaman lacak. Belki halk tarafından bir lâta maruz kalırız. Zaten herifi ya bile saldırmayı düşünüyor! — Böyle bir karışıklık çıkt zaman ihtimal dahilindedir, — / — Derhal ve hepsini birden meli, — Edelim. — Siz ne zamanı münasip E nüz, Benet düşünmeden cevap — Yarın akşam. — Ne tarikle? (D Wyor. Henüz sizin işinizle lacak zaman bulamam, beri çok işi çıkmış. Onün içi ber gönderememiş. Lâkin sonra, eğer... Murad, kendini zaptedeı — Şimdi hanımefendi ne: ye sordu. — Teysesiyle beraber çıka bur oldu. Yemeği evde iyi Demek kl, şü cadr teyze, $ızm peşinden bir an bile Y Murad, dişlerini gıcırdattı. — Peki... - dedi. - Saat © uğrarım... 4 Böyle saati tayin İsmet üzerindeki nüfuzünu # oluyordu. Bu, hoşuna gitti kapandı. Şimdi artık, demü hava, neşeli ziya, negeli bah$ içinde yok oluvermişti... Of... Saatler, saatler... kenmez saatler... Bunları n cek ?.. Öğleden sönra üç. B hangi halatla çekmeli de gel” nu?.. Ğ Evinden çıktı... (Dev