Yazan m b İİ Sar Yöğhu 5 — Hani Hulâgü beni kızdırmasın ! Camie gider bir dua okurum, bu dua ile onun da, askerlerinin de canlarına okurum. Felâket kelimesi Halifenin kızgın hiddetine dökülmüş bir kova su tesi- rini yaptı, Esâsen gayet korkak bir adam olan Mustasım, Hüseyin gibi gayet ciddi olduğuna İnandığı bir kimsenin O felâket kelimesini kullan - ması karşısında gayri ihtiyariirki. Yerek (osarsild. Bütün hiddelini bir anda unuttu. — Felâket mi dedin? diye kekele- a: i — Evet felâket! isyan var. Halife sap sarı kesildi: m — Yoksa geç ml kaldım. Artık © Beni Halife olarak (tanımıyor musu - nuz? Beni öldürecek misiniz? Merha - met! Hüseyin bütün ciddiyetine rağ - © men Halifeninbukorkak tavrıkar- gsmda gülümsemekten kendisini ala- madı: — Hayır, hayır muhterem Hali. fe: heniz vaktimiz var. Bütün kulla- — Finiz uğrunuzda (canlarını seve seve » vermeğe hazırdır. Henüz böyle bir © tehlike yok. k — O halde nedir? — Bir takm esrarengiz adamlar © Bagdadı sardılar. Gelen haberlere ba- Kılırsa Obunlerm ya Alevi yahutda Emevi olması ihtimali var. b — İcap eden tedbirleri aldmız mı? ir — Tamamiyle! bütün tedbirler a- « İmmuştır. e Bütün kapılar kapatılmış, » asker ve zabitler vaziyetten haberdar — edilmişlerdir. — Çok güzel!. — Bu haber gebir içerisine dağılır dağılmaz şehirde birpanik başlan- gicı oldu. Bunünda önüne geçmek “için icapeden tedbirleri aldık. Bü-| tün ümera vevüzera selâmlık kısmın. © dasize intizar ediyorlar, belki Bagda- dı muhasara edenler hakkında bazı > yeni haberler de gelmiştir. i Halife Mustasımm bir anda Giliz — deyi de, Zübeydeyi de; verdiği emir- — leri de, her şeyi unuttu, oOÇünkü ev. velemirde hayatı tehlikeye düşmüştü. Hayatı mevzuubahsti, ki Derhal geniş adımlarla selâmlik — dairesine doğru ilerledi. Hakikaten buraya Bügdadın belli “ başlı bütün vezirleri ve kumandanları birikmişti. Halife sapsarı bir yüzle içeri girer girmez hepsi ayağa kalk. , tilar. Halife sual dolu bakışlarla sağa © sola baktı. Bu sırada İçlerinden biri ilerliyerek (o Halifenin önüne geldi. E o gilerek kendisini selâmladı. pv Halife sordu: — No haber? b — Bizim ordü.. Xi — Ne demek istiyorsun? > Bagdadın önüne gelen askerler Hulügüya karşı gönderdikleri- ve ğ bizim © mizdir. i — Bozguna mı? b — Evet! Hulâğü ordumuzu görül - memiş bir şekilde bozguna — Olur iş değil. Nasıl olmuş? — Vallahi bunu biz de anlıyamadık. KADINLAR Kapı nöbetçileri ilkönce gelenleri isyancı falan sanmışlar, İçeri sokma - muşlar. Fakat azsonra tanmmış ba- e kumandanların da bunlara iltihak ettiğini görüince hakikati anlamışlar. — Peki daha bir hafta önce zafer bavadisleri gelmiyor muydu? — Evet, doğrudur, geliyordu. Fa- kat O vaziyet bir baftadanberi oçok değişmiş. Mağlüp ettiğimiz ordu birdenbire (o görülmemiş bir manevra ve tabiye ile yeniden bizim ordunun 3 zerinö Obücum etmiş ve çok daha kalabalık olmasma râğmen (bizm! orduyu paniğe ve mağlübiyete vö-| ratmış, : — Hayret! — Fakat hakikat! — Olur iş değil! — Şimdi zatıâliniz. pe şekilde ha- reket oetmemiz lâzım geldiğini sor - mak vesizden bunu öğrenmekis- tiyoruz. Kapıları açıp bu bozgun as. keri içeri alalım mı? — Katiyen! kapıları açmamakla çok iyi etmişsiniz. İçeri girmek istiye- cek kimse olursa tepelemekte bir da- kika otereddüt etmeyin! — Emredersiniz! fakat. — Fakatı ne oluyor? — Kale kapılarmın önüne yığılan bozgun &skerlerin o sözlerine bakılır. sa Hulâgünun askerleri hemen peg- leri sıra geliyormuş. — Ya? e — Binaenaleyh (De derece müşkül bir vaziyette kalmış olduğumuzu zan. nedersem Çok güzel fehim buyur. druz. . — Evet, vaziyet çok nazik! bunları içeri alıp müdafaa (kuvvetlerimizi kuvvetlendirmekten başka çare yok. Fakat Huligü denilen bu adam deli- midir, nedir? Bagdada hücum etme ğe nasıl cesaret edebiliyor? O Bag- dada ki milyonlarca müslüman oraya bağlıdır. O ki Halife, Mus- tasım billâh, allahm gölgesi orada ika- met ediyor Buna masii cesaret etmiştir.? — Bilinmez ki! 3 p — Bu adam Bağdada hücum etme- nin , allaha hücum etmekle bir oldu - ğunu ( bilmiyor mu? — Cahillik işte! — Tez, Hulâgüye' karşı bir atlı çi - karın! kendisine bu hakikati, ken- di başma kendi (o kendisine davet etmekte olduğu büyük feliketian. latsm! derhal (ordularını gerisin ge- riye çeksin! — Çok muvafık bir tedbir! — Yoksa ! beni kızdırmasın hani! Camiye gider bir düa okurum. Onun da, bütün askerlerinin de bu dua ile canlarına okurum yani (allah gökte bir fırtına koparır. Yahut melekleri. le ordusunun üzerine (o bir yıldırım yağdır ki onlar da, neye uğradıkla- rmt — Doğrul (Devamı var) Nakleden: Hatice Süreyya Müşterileri onu çağırıyorlar. Biri ları sevmek hastalığı İçin fayda ver. masadan ötekine, yuvarlanarak bir fı-| mez, : çı salmtısiyle gidiyor. — Bu soğukta birer konyak içmek — nezleye bire birdir! - diye de âlemi iç. kiye teşvik ediyor. © © Fakat uzaktan Einis'e doğru baka- “rak göz kırpıyor: 3 — Nezleye iyidir ama, sarışın kız- ara age b ği Latif: — Bu da sana taş Enis. Zehradan bahsediyor... Gelmiyecek mi bu akşam” — Hayır. Babası evdeymiş.. — Yemekten sonra ne yapacağız? Enis, nabzmı muayene ediyor. Par- maklarını, atan şakaklarma koyuyor. adi “BirTURK Hatıralarım anlatan ? EFDAt TALAT — 200 — İT EYLOL — 1936 & Yazan: İHSAN ARIF Bu gece bile sırf bir iş dolayısile beni hatırladın. görmek için değil. dedi ç — Ciddi mi söylüyorsun? — Çok ciddi. — Kolonelin seni çağırmasını ben is- tedim. Zemini ben hazırladım. — Sebep? — Yanında birkaç saat kalmak için.. Yoksa bu yazı yarın da yazılabilirdi. — Fakat beni geceyarısı evimden al mak neyi isbat eder. — Çok şeyi! Bu akşam yalnız kaldı- gm zaman hep sizi düşündüm. Ve seni bâlâ ve çok sevdiğimi anladım. Gözleri daldı, Mes'ut bir düşünceye dalmıştı. Bir dakika sönrâ başını kaldır. dı. Gözleri aşktan parlıyordu. Dudakla- rı titriyerek sordu: — Ya, o? — O mu? Benim onunla niçin arka - daşlık ettiğimi, ona niçin fazla (Ogüler yüz gösterdiğimi anlamak istemeyişine şaşıyorum. Senin vaktile bana yaptığın yardımları şimdi ondan Oo görüyorum. Çünkü şimdi, birçok mühim yazılar 6- nun tarafmdan yazılıyor. Onları öğren- mek arzusile yüzüne gülüyorum. Bunu bildikten sonra beni mazur görmez mi- sin? — Görürüm! Fakat beni ihmal etmeni aftetmiyeceğim. — Seni ihmal etmedim, Seni odalma için için sevdim. Seni unutamam artık.. Bu sözleri söylerken bir elimi arka- sıtidan atmış belinden kavrayarak genç kızı kuvvetle kendime doğru çekmiştim. Diğer elime saçlarım okşyor, yüzüne, daçlarına yanaklarına Kafir, — fakat at) şin buseler konduruyordum. O bu te- mas ve nüvazişlerin verdiği haz içiinde erir gibi kollarımın arasında titriyordu. Fakat biran geldi ki, kadmlık gururu benliğine hâkim oldu. Silkinerek kolla - rundan kurtuldu. Vahşi bir sesle isyan etti.; — Sen zaten ikimizin yüzüne de işle rin dolayısile mnfeaatini için gülüyor - sun. — Böyle act sözler söyleme! — Acı, fakat hakikat. — Seni cidden sevdiğime inan. — İnanmak çok güç.. Sen ne zaman başın sıkışsa bep gizli işlerini bahane edersin. Ben artık bıktım bu senin işle- rinden... Hele işlerine âlet olmak istemi- yorum. Hep iş, hep işl. — Bırak bunları... i — Bu gece bile gene bir iş dolayısile beni hatırladın. Yoksa serf beni görmek için ne zaman evimizin kapısını çaldın. Ben birçok defalar, beni gezdirmeni rica ettiğim vakit kabul etmez, işlerini baha- ne derdin? Bunları unutma. Şimdi de o kızla olan mlnaseebtini benden #*kla- mak için gene bir iş maskesi kullanı - yorsun. Senin bu hallerinden nefret edi- yorum, Zavallı kızın hakkı yok değildi. Ken- disini çok ihmal etmiştim, En hararetli seviştiğimiz günlerde bile bana even izin alacağım. Bu gece beni gezdir diye — Eve gidiyorum, azizim... Sihha- tım kötüleşiyor! — Öyleyse ben de seninle beraber geliyorum. — Pek âlâ... Çene çalarız.. Beni de yalnız bırakmamış olursun. Odada hâlâ bir -yâsemin kokusu dolaşıyor. Soba artık tatlı tatlı tomur- danmıyor. Sönmek üzere.. Ev sahibesi. ayni zamanda kiracısının işlerine de baktığı için, yatağı hazırlamış, pi jamayı, terlikleri (o yerli yerine koy - muştu. Küçük lambanın abajorundan tatlı bir ışık süzülüyor. Çalar saat, bir bardak su, bir aspi- rin kâşesi.... — Doğrusu, ev sahibesi Aliye hâ - nım sana iyi bakiyor. Doğrusu bu yalvardığı, ısrar ettiği halde, (işlerimi feda etmez, onu kırardrm. O bu hareketi mi bir türlü affetmiyordu. o Haklı idi. Fakat ben de kendimi ınlidafaa etmeğe, rolümde sonuna kadar devam etmeğe, bütün kozlarımı sonuna kadar oynama- ğa mecburdum. Kızı tekrar ve hararetle kucakladık - tan son: 4 her şeye, işime, O istikbalime, mukadderatıma, her şeye tercih ettiğimi isbat edeceğim. İtimatsız Ur hareketle — dudaklarını büktü, — ispat edeceğim diyorum. — Nasıl? — Göreceksin! — Ne zaman? — Şimdi, hemen! Gözleri parladı, Hafifçe gülümsiye - rek: — Evvelâ yapacağın fedakârlığın ma- hiyetini öğrenmek isterim, dedi. Sert, kırgın bir sesle cevap verdim: — Bu bir fedakârkk (değildir. Sana asıl benliğimi göstereceğim, — Anlamak istiyorum. — Bizi mitalay bekliyor. Yazdıracağ: rapor ve tamimler hayati bazı şeylere mütealliktir. — Pekil — Seni evinden bu yazıları yazmak Üzere aldım ve Krokere gidiyoruz. — Bütün bunları biliyoruz, — Biliyorsuk ama, icabında senin aş- kın mevzuubahs olunca benim her şeyi çiğneyip, her tehlikeyi göze alabileceği- mi de biliyor musun? — Bilmiyerum. — O halde Krokere gitmiyeceğiz. Yerinden doğruldu, gözleri hayretle açıldı. Nereye gideceğiz? — Nereye istersen, — Bu delilik olur. Ballar bizi bekl yor, — Beklesin. — Oraya gitmezsek mahvoluruz. — Ben her tehlikeyi göze alıyorum. Kız hâlâ bana inanamıyor, bu sözleri- mi bir numara telâkki ediyordu. Bunu iyice anlamak ve beni tecrübe etmek i- çin: — Peki, nasıl istersen, dedi ve sustu. O bu söze cevap olarak: — Evvelâ Krokere uğrıyalım, orada işimizi yapalım, sönrü gezelim. Miralayı da gücendirmiyelim, gibi sözlerle tevile | sapacağımı düşünüyor, bana hakaret etmeğe hazırlanıyordu. Ben ona hiç cevap vermeden doğru- dan doğruay şoföre seslendim: — Krokere değil, Şişliye çek.. Genç kız hayretinden dona kaldı, Te- reddüt içindeydi? —Şakayı birak. Nereye gidiyoruz. — Gezmeğe. kasabanm hâlki, ohep uyanık insan. Jar... Lâtif Berki, odadaki eşyayı bir bir gözden geçiriyor. Biblolara el değdi- riyor, kitapları açıp kapatıyor; Son- ra, sıra dıvardaki resimlere gelmiş - tir. Sulu boyalar, fotoğraflar. Birdenbire, gece tuvaleti giymiş bir kadın resmi dikkatini celbediyor. — Zehra mı?.. Senin İstanbuldaki aftos mu? i Enis, sâkin ve uyuşuk yattığı köğe-, den, birdenb're fırlıyor: — Bırak onu! - diye Taykırıyor. — Ah, pardon azizim. Demek ki Tefikanız?... Cevap vermeden, Enis, Potreyi dı. verdan çtkarıyor. Adela mukaddes bir) eşyayı tutarcasına cammı, eliyle sili-! Yoksa beni — İş ne olacak? i — Artık onu düşünmüyorum. ii — Şişlide ne yapacağız. i — Seninle en mes'ut dakikaları yaj” © dığımız bir yerde gene başbaşa kal” cağız. — Güzel! Diye mırıldandı. Araba süzatle Şişliye doğru ilerlem” ğe başladı. Lâtife etmediğimi, kendisi* sadakat ve aşkımı isbat (için ber göze aldığımı anlamıştı. Miralay rın geceyarısı yazı yazdırma işinin kemmel bir kuyruklu yalan olduğu” bilmediği için bu hareketini (bir fedâ” kârlık telâkki ediyordu. Kızcağız bu bi ler altında iğbirarnını (o unutmuş, daha çok sokulmuş, güzel başını o” züma dayamıştı. Avuçlarımın içind? hapsolmuş olan ufacık elleri oate$ gi | yantoyrdu. | Ev faslmdan sonra gelen £ bu Ji numaram da muvaffakiyetle neticeleri ” mişti. Şimdi üçüncü fasla geçiyoru” Matmazel 1.. gibi toy bir aile değil fenakkta profesyonel olmuş ks” dımları bile ogünkü kabiliyetimle kan bilirdim. Çünkü fedakâr, samimi ve # şık adam tipini o kadar canlı bir sur” te taklit ediyordum. Arabamız Şişliye çıktığı zaman başi” kaldıran kız sordu! pi — Kararında sabit misin? — Tâtife etmediğimi söylemeğe 1 zum yok. — Ben saha inandım. Artık vie 1 iahat etik istemez. Dönelim: ği — Hayır yavrum! Bu gece seninii başbaşa vererek birkaç saat geçirmek v tiyorum. ç — Fakat miralay Baler | bizi bek yor. — Onun da kolayını buldum. j — Ne buldun? 7 — Şişlide büylük bakkaldan vii ederim. Deim ki, MatmazelT. ©“ de bulamadım. Usküdardaki tey3i 2 misafir gitmiş.. Başka da yazıyı yaza mutemet bir insan bulmağa bu sag imkân yoktur, Bana da bir iki saat if” verin. İş de böylece olur biter, (Devamı var) a e ea çi na Umum Mektep kitaplarınızı Yorulmadan tekmil olarak İstanbl Ankara caddesi İnkılp kitaphanesi den alırsınız. Kitap satın ahyoruZ Eski ve yeni harflerle her hevi W lar ve okunmuş yeni harflerle lise yiv? j ları'iyi fiyatla satın alınır. İstanbul I kara caddesi 155 No. | Inkılâp kitaphanesi yor. Sanki göz mek istemiştir. v Sonra, bir çekme açıyor ve fi rafı içine fırlatıyor. ğ Zavallı OLâtif, şaşırmış bir hal de: — Affet, kardeşim.. Demek ki — bir sevglin.... Çok hürmet ettiğin Areas Eni ki âşk mı?. Bilmiyorum. arasmdan (böyle lâtifeler olur, sura bakma, Enis, sarfettiği gayretten “ yorgun düşmüştür Bitik bir #* — Yok yahu.. Aptallık edip dur” Kendini romanların içinde mi sani9* sun?. Bu kadın annemdir. (Devamı e). van İmali ia ç