Halife neden cevap vermiyordu ? Sakın başına bir felâket Bu haber üzerine Hüseyinin vaziye- ti büsbütün müşkül bir hal aldı. Tam| bu sırada hadiseyi haber alan vezirler! ve diğer büyük kumandanlar da birer| birer saraya gelmeğe başlamıslardı.! Beş on dakika sonra sarayın önü iyi | den iyiye kalabalıklaşmıştı. Şimdi Hüseyin büsbütün müşkül bir vaziyette kalmıştı. Ne yapacağım, ne suretle hareket edeceğini bilmiyordu Nihayet umumi ısrar Üzerine keyfiyeti halifeye haber vermeğe karar verdi. Çekinerek halifenin dairesinin önü- ne gitti, Ve kapıya hafif fiskeler vur- du, Halifenin oda hizmetçileri dâire- nin Kapısını açtılar. Hüseyin kendile-| rine halifenin ne yaptığını sordu: : — Odasında uyuyor! cevabımı aldı Bunun üzerine hep beraber halife- nin yatak odasının önüne vararak ka- pıya hafif fiskeler vurdular. Ses yok! Bir daha tekrariadılar. Yine cevap yok.. İ Bu sefer daba hızlı darbelerle ka- pıyı trkırdattılar: İ Aynı netice! İ Halife cevap vermiyordu. Kapıya vurulan darbeler gittikçe şiddetlendi. Yumruk, daha sonra kılıç kabzalarile vurmağa başladılar, Ağymı netice! | Bu sefer Hüseyin etrafındakilere! sual dolu bakışlarla baktı. Fakat hiç| birinde aradığı öevabı bulamadı. Halifenin hiçbir cevap verememsi ve üstelik kapısını da içeriden sıkı siki kapamış olması herkes garip bir endi- seye düşürmüştü. Halife neden cevâp vermiyordu? Ne olmuştu? Sakm başına bir felâket gelmiş ol. mas? Bu son ihtimal herkesi korkuya dü-| sürdü. Hüseyin, yanında iki asker ol-| duğu halde dışarıdan halifenin odası- na girmeğe kara verdi. Yanındaki odaya girerek camı açtılar. Pencere- nin altında dar bir çıkıntı vardı. Bu- radan yürüyerek halifenin penceresi-; ne vardı. Pencereyi açtı ve içeri girdi. ! Arkasından gelen asker de onu takip ediyordu. Odada ışık yoktu. Fakat sy aşığı! odayı kâfi derecede aydınlatıyordu.. | İçeri girenlerin gözlerine ilk en) sey yatağın hiç bozulmamış olması ve orada hiç kimsenin bulunmaması oldu. Karyolanın altını, odanm koytu! köşelerini araştırdılar. i Hiç kimse yok! | Nihayet sıra dolaplara geldi. İkirci dolabı açar açmaz gizli yol meydana çıktı. Fakat bunu yalnız Hüseyin görmüş- tü. Diğerleri farkına varmadan Hüse- yin dolabı kapattı. Başka yerlere de üstün körü bir göz attıktan sonra ay- nı yolla dışar: çıktılar. Drşarıdakiler büyük bir merakla ne- tiçeyi beklerlerken Hüseyin: gelmiş olmasın ? — Acaba bu herif hangi tarafa zit- sinde bü gizli yolla- duymuştu biliyor- du. Yalnız methallerini bilmiyordu. Dört nala Kosan bir kervan gibi bütün odaları süratle gözlerinin önünden ge- çirdi. Birdenbire durdu: Güzidenin odası: Hüseyin, hi Mustasımın bü &a- riyesine ne derece düşkün olduğunu gayet Iyi biliyordu. Şimdiye kadar onu elde etmek maksadile yaptığı, fa- kat hiçbirinde muvaffak olamadığı ça- lışmaları, Güzidenin kendisini ne şe- killerde tahkir etmiş olduğunu hatır- ladı. Demek oluyor ki bu canavar ruhlu adam, melun niyetinde muvaffak ol- mak için bu feci anı seçmişti. Güzide hasta ve baygın olduğundan kendisini müdafaa edemiyecek, bu bir canavardan daha aşağılık ruhlu adam bütün çirkin emellerinde muvaffak ola- caktı, Saray içinde almış olduğu tedbirlerin manast da bu idi. Hüseyin birdenbire Güzidenin oda- sının önüne gelmiş olduğunu farketti Sekiz iri yarı nöbetçinin arasmdan ge- bütün çerek iç kapmın önüne geldi. Ve kula.| ğını kapıya dayadı. Çok beklemedi. Odanım içinde ha- fifçe dolaşan ve kapıyı sürmeliyen ayak seslerini duydu. Hiç vakit geçirmeden gürültüsüzce dışarı çıktı. Ve doğruca Zübeydenin dairesinin yolunu tuttu. Oraya ne için gittiğini bilmiyordu, Gayri ihtiyari bir kuvvet kendisini o istikamete itiyor. du. Odaok taat ediyordu. Bir anda gayri meş'ur olarak Zübey-| deden başka < hiç kimsenin Güzideyi kurtaramayacağını mı düşünmüştü? Belki. Zübeydeyi düşünür ölişimmez garip bir hisle sarsıldı. Zübeyde, halifenin bu inci kızı onda çok garip hisler uyan dırmağa başlamıştı. Belki bu his, belki de Güzidenin bir an evvel kurtulması hissi: Hüseyinin ayaklarına sürat verdi. Zübeydenin İ odasına doğru şimdi dahe süratli gi- diyordu. Arkasındakiler kendisine hiçbir şey sormadan onu takip ediyorlardı. Az sonra Zübeydenin dairesine vardı. Ka- pısında bulunan oda hizmetçisine Zü- beydeyi sordu: — Uyudu mu? — Haym.. Odasında kitap okuyor, — Kendisini görmek istediğimi söy- ler misiniz? Cariye içeri girdi. Aradan belki an- cak bir dakika geçti. Fakat bu bir da- kika Hüseyine çok uzun geldi. Diğer taraftan da garip bir hisle gittikçe he- yecanlandığını hissediyordu. Az sonra oda hizmetçisinin ince se- si duyuldu: (Devamı var) KADINLAR BEM AMME LA RR / missi Roman j Kız, usulla elektrik düğmesini çe) “wirdi, kapattı. Oda, akşam. loşluğu isinde karardı. Bunun üzerine, genç vü- cutlar, divanın üstüne yuvarlandılar Fakat bu manevi uçurumr'an hentiz| i cıkmışlardı ve onun sinirleri üzerinde- © ki kontrolü henüz tesssüs edememişti ki, kadın: © Sehin yalnız bana, yalniz bana| ait olmanı istiyorum, anlıyor musun, Enis? - dedi. Başka hiçbir kadmı, hiç akleden: Hatice Süreyya e AZ bir şeyi düşünmiyeceksin! Kendini ba- na hasrodeceksin. Bu seni kadın gibi, hemşire gibi, hatta.. Erkek, cevap vermeksizin, derin bir göğüs geçirdi. Zehra, onu zayıf bir anımda yakaladığını anlayarak cesaret buldu ve devam etti: — Hatta bir anne gibi sevmek iste- rim.. Hayır, hayır, sus. Bir şey söy leme.. Bana fena sözler söyleme. Bi! | zafferiyetinden memnundur! İşte $u HABER — Aksam Postası önle e İcepi 2 © i Hatıralarım anl, Bunurla beraber vaziyeti bir kere ya- kından tetkik etmek arzusundan m) mi alamadım. Aşağıya hapishaneye in- dim. Yolda tesadüf ettiğim polis, tercü man ve gardiyanların yüzlerinde sabah- &i hâdisenin tesiri bariz sürette okunu- yordu. Bu keder içinde bulunan adam - ların afasından geçerken ne tuhaf his- ler içindeydim. Nöbetçi çavuşunun oda- | sma geldiğim zaman içeri (o gitmedim. Başımı uzatarak seslendim : — Çavuş gel buraya! Çavuş dışarı çıkınca da: — Köoperi öldüren herif nerede? diye sordum. Elile köşedeki odayı gösterdi: — Aç orayı... Çavuş & rmadan kapıyı açtı. Ka- pığaki nöbetçiye: İ — Kapıyı arkamdan kapa, fakat önlün- den ayrılma, dedim. İçeri girdim. Katil delikanlı, alçak bir iskemleye oturmuş, başını iki avucunun arasına almış düşünüyordu. Kapının açıl dığını duyunca yalnız başmı çevirdi. Va- #iyetini hiç bozmadan ateş fışkıran canlı gözlerle beni dikkatli dikkatli süzdü. Onun karşısına geçtim. Gene kıpırda- | madt, — Bana bak arkadaş! dedim. Seni bu- gün muhakeme ettikten sonra kurşuna dizeceklermiş. Fakat cinayet esnasında sarhoş olduğun anlaşıldığından o ölüm den kurtuldun. Şimdi mücbbet küreğe koyacaklar, haberini olsun, — Hüberim var. — Nereden var. — Söyledi.. nin biri. — Yarın seni vapurla çok ! sevkedecekler, Birdenbire başını kaldırdı. Yüzü bir İ domates gibi kızarmıştı. Hiddetle bağır dı; — Sana ne be herif! — Dür bakalım. O kadar köpürme. Karşında kim olduğunu biliyor musur?| — Kim olursan ol. Herhalde hayırlı| bir şey değilsin. Yavaş sesle cevap verdim. — Ben sana iyilik etmek istiyen bir adamım. Bu sözüme daha çok asabileşti. — Bu vaziyettimde öyle mi? — Evet bu vaziyetinde.” — Sen şuradan arabanı çek de benim Başımı belâya sokma. — Bana bak arkadaş! Sakin ol. Hid- detin sırası değil... — Beadam sen bana akri öğretmeye mi geldin? Mahvolmuş bir insanla ne uğraşıyorsun. — Ben seni kurtarmak İstiyorum. — Benimle alay etme! — Seninle alay etmiyorum. Iier de- diklerimi tamamen yaparsan belki bu gece seni kurtarırım. Bu sözü söylemiştim ama, henüz bir şeye de karar vermemiştim. kaşa uzaklara Enisin kolu, kadının belini sarıyor Gözler kapalı. Konuşmıyor. Zehranm sözlerini yudum yudum fstıyor. Bu siiküt içindeki cevapları, genç kadın anlamıştır. Memnun bir halde, başımı, erkeğin omuzuna bıraktı. Mu. anda Pnls önün * Sade önün. Zehra bir âlem olup, Enisi içine almıştır. Saadetleri; daima böyle tam ve mut- | lak olabilirdi. İkisi de yirmi yaşında!| Sevişiyorlar. Zehra, bundan memmun. dur, mağrurdur. Cünkü zengin ve ki- bar bir ailenin cocuğu olan bu İstan- büllu, ondan ayrılamıyor, Evini bar. kmi bırakmış, ona gelmiş, Şımartıl. muş bir çoöuk olduğu halde, Zehranın! ekser şımarıklıklarımı hoş görüyor. İste onun yüzünden bövle Istanbuldan uzak yaşıyor. bu küçük ve basit odaya Byorsun ki kötü bir niyetim yok... | sığınmış. Bütün bunlar, aşkı isbat # EFDA TALAT | beyi. —197— muz beni bu mecraya sürüklemişti. Ma-| amafih bu sözü söyledikten sonra onu! kurtarmak için elimden geleni yapma- ğa da karar vermiştim. Bu itibarla, yü- xüme acı acı gülerek bakan, © fakat hiç bir cevap vermeyen delikanlıya tekrar ettim: — İnat etmezsen belki kurtulursun Fakat 6 bu sözlerim üzerine üzerime yürüyecek gibi oldu. — Ellerim bu cenabet şeylerle bağlı olmamalıydı ki ben sana alay (o etmeği göstermeliydim. Fakat böyle bu. dalaca sözler devam ederse ben sana ge gösteririm Allahm belâsı herif... Ayakta hırsından tirtir titriyor, göz“ lerinden yaşlar boşanıyordu. o Zavallı hemşerime © kasdr atıyordum ki.. Fakat © benim kendisile alay ettiğime o kadar emindi ki ne söylersem bir tesiri olmı- yordu. Israrın bir faydası olmıyacağın anladığım zaman ona dedim ki: — Bak arkadaş! Sen bana inanmıyor sun. Halbuki benim sana karşı niyetim vardır. — Ne hüsnü niyeti ulan? — Sviniyetim olduğunu nereden bi liyorsun? — Ben aptal bir herif değilim. Mah-| keme idamıma hükmedemedi. sarhoştum. Fakat beni öldürmeden o keratanın intikamını alamayacaksınız. Bunun için sen beni kaçırmağa teşebbüs ediyorsun, Güya beni O kaçıracaksınız. Ben kaçarken de (kaçıyordu) diyerek vuraçaksmı:z. Hey gidi sel'un herifler hüsnü Çünkü! Bu sözleri işitince beynimden vuru. muşa dönmüştüm. Ne yapsam bu adamı ikna edemiyecektim. Kendisine son söz olarak dedim ki: — Yanlış düşünüyorsun. Eğer yarına kadar fikrini değiştirir ve bana inanır - san nöbetçi polisi ile beni görmek istedi- ğini haber verir. Seni kaçırıp kurtarma- ğa çalışacağım. Çünkü ben senin karde- ( şinim. Ben de Türküm... Aksi adam bir türlü yola gelmiyor ki Bu son sözlerim üzerinede o fikrinide- ğiştirmedi. Yüzüme ters ters bakarak: — Sen Türk müsün? dedi. — Evet... — Türksen burada işin ne? — Onu sen anlayamazsın. Acr acı güldü ve yüzüme sordu: z bakarak — Beni neye kaçırmak istiyorsun? — Sana iyilik etmek, #eni kurtarmak istiyorum. — Demek bana iyilik etmek istiyor- sun. — Evet. — O Balde evvelâ şu ellerimi çöz. — Ne olacak? — Evvelâ seni. o sonra da o kapıda| bekliyen kâfirlerden bir ikisini temizli- | yeceğim. eden şeyler değil midir? Herhalde, ge-| çen haftaya kadar, Zehra sevildiğine| kanidi. —— Doğru mu güzelim,. Demin an- lattıklarm döğru muydu? Eni$, çok uzak bir âlemden aytlırca- sma, elini alnı üzerinde gezdirdi. Bu hareketile, sanki, beynindeki düşünce- leri uzaklaştırmak istiyordu. — Neydi ki anlattıklarım? ! — Burada benim için oturuyor müş | sun.. Yalnız benim için.. | — Canım, Zehra, buna emin delil misin? Genç kadm, iç geçirerek: — Hayır! - dedi. Bir baftadanberi, kalbini bir ştiphe kemirip duruyordu. Bir akşam, Enis asabi bir buhran geçirmiş, Zehra, ki- nin vererek onu uyutmuştu. Lâkin, | | İ lerini de tatbik edemiyccektir. meğe urğaşıyor. : Seni bugün mahakeme ettikten! scnra kurşuna dizeceklermi$ — Yahu, sen anlamaz adamam? — Haydi buradan defol.. Brt kendi halime... Ü Artık yapacak bir şey kalım dam da dediğini yaptı. Sonrada” 2. İngiliz polisinin başını daha nu da sonra anlatacağım. MUHALİFLERİN KURDUKLAİ | WU HULYALAR i ik Yukarı kata çıktığım zaman Pe (9 odasında ışık gördüm. Kumanda 5 5 idi. Ben de kendi odama geçti” #ğ. bir dakika geçmemişti ki ara 4 dı. Kolonel içeri girerek: > — Ben şimdi Harbiyeye gisiyeooğii Generali görerek gündüz geçen r Esatbeyle yaptığımız görüşmele” ” da alınacak yeni tedbirler üzerinde ği | disile görüşeceğim. Yemeğe de kalırım. 7 Kolonel: hatırlattım: ” — Vaziyetin se kadar nezaktt v8 bettiğini biliyorsunuz. Polis o sizden bu akşam kat'i bir cevaP “ x* yordu. Bu cevabı alamazsa Öl i ey rar EEE” — Evet, onu ben de düşündün. j kat vakit çok gecikti. Bu sebepif # disini yarın sabah erkenden gö Bunu kendisine bildiriniz. — Beni bu akşam serbest mısınız? — Eğer bir mecburiyetiz yoks? da'kal.. Ve'heriki saatte bir Ye gittiğim yErmebEKÇi Holimi. bildirmek şartile şehri kontrolde bulundur. Ben bu di den çok endişe ediyorum. pe *ü 'd Kolonel gittikten sonra Esat — lefonla bularak vaziyeti haber “9 Şimdi artık teftişe çıkmam lâzt du. Fakat şu Benetin gündüz Ee mahut rapor bir sabit fikir İyi beni mütemadiyen meşgul ediyo” / saat geçtikçe merakım (ve hey X. - İ artıyor. Bu raporda ne olduğunü v mezsem gözüm açık * gidecek kopyeleri yalnız meşhur istih! bitinin nezdinde olan bu rapor " yatını nasıl öğreneceğim? Mutls? reneceğim. Ne bahasma öğreneceğim. Matmazel T... ile âçık olmasaydı şimdiye kadar öğrenmiş olacaktım bile.. Çünkü iyi arkadaş ike benim sormam a mez, ker şeyi o kendi gelir hab” ef” di, Torlakyan işinde Krokere g€' gi ri yalancı mevkuf işinden besi Ky haberdar etmişti? Her akşam SÜ € bana bütün esrarı kendi elile sel derdi. Halbuki, şeytan kadın, bU bililtizam erken savuşup' giti (Devami delikanlı, uykusunun arasınd id lamış, sinirli sinirli birçok , K€ sarfetmişti. Sevgilisi de onun bir manevi fırtma geçirdiğin! “Pi likle öğrenmişti. N — Bunu ertesi sabah sana sel ğ. tığıma çok hata ettiğimi sin yorum. Ah, ne aptallık, ne Düşlincelerinden haber aldığı miyordun. Eğer sussaydım. daha isabet ederdim. İmkânı yok.. Zehra, bu nındayken, bütün kararların yor, aklını fikrini, iradesini, nu, yâkarmı kabediyor. Istırs? © yif boyuna bir şeyler istiyen yavr mahlâktur artık.. Sanki her #İ gif $.) nı tehdit etmektedir, G ise, “ g8. in içinde aşkmm saadetini midi 5 (Devami © rik