Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Ö « D — Ren Güzide ile ne dersin ? Halife Mustasım ayağa Kalktı ve kapıdan dışarı çıktıktan sonra hareme 3ogru ilerlemeğe başladı. Uzun korido- ru geçtikten ve arkasindan birkaç kapı açılıp kapatıdıktan sonra artık harem- de bulunuyordu. " Önüne çıkan ilk harem ağasma: — Güzide nerede? diye sordu. Harem ağasının etleri sarkmış bu- ruşuk tüysüz yüzü, anafora yakalan- mış bir deniz gibi karma karışık oldu. Bu, halifenin suratında gördüğü kor- kunç ifadeden mi doğuyordu? Bilin- Maamafih hir saniye bile , tereddüt -etmeden kanbur sırtını çıkararak ha- Tifenin önüne düştü. Kısa adımlar ata- -—rak hızlı hızlı yürümeğe başladı. Hali- fe de kendisini uzun ve telâşlı adımlar- la takip-ediyordu.. - Bum buruşuk suratlı harem ağası epeyce yürüdükten sonra bir kapmın önünde durdu. Mustasım kapıyı iterek Gaçtı ve igeri / girdi. Burada ufak bir koridor vardı. Ve yalın kılıç nöbet bekliyen dört iri yarı zenci muhafız put gibi -dimdik duruyonlardı. Mustasım birkaç irisadımda bu ufak koridoru da geçti ve ikinci kapıyı aça- rak Güzidenin odasına <dahil oldu. Bu sırada Güzide, zayi ettiği fazla kandan dolayı bitap bir.halde yatağım- | da yatryor. Ktrafında ise başta halife- nin kızı Zübeyde olduğu halde birkaç cariye Güzidenin karşıdan karşıya de- | dimmiş olan kolumu dikkat ve İhtimam- la sarıyorlardı. Esasen Güzidenin odasma girinceye kadar iyiden iyiye heyecanlanmış olan halife tgeride Zübeydeyi de görünce bu heyecanı büsbütün ârttı ve son had- de vardı. Bir yatakta sapsart bir yüzle yatan Güzideye, bir de onun 'yanmda iduran ve kendisine bakan kızt Zübey- ıdeye balstı. Gördüğü her iki cehre de onun Üze- rinde değşetli tesirler yaptı. Zübeyde yavaş yavaş doğrularak ba- basma döndü ve sordu: — Ne var? Ne istiyorsun baba? “Baba!,, kelimesi halifenin ciğerine iri bir givi gibi battı. Hiç cevap verme- di. Zübeyde tekrar etti: — Büuraya neye geldin? Neden cevap vermiyorsun? Halife boğuk bir sesle mırıldandı: — Güzidenin nasıl olduğunu .mcr&k : ettim de. — İşte görüyorsun! Canavar ruhlu | Msak muhafızların zavallı kızım kolunu bir yandan bir yana delmişler. | - Bir yandan bir yana: mı? — Evet. Hem de pis, kalın ve paslı| bir demirle! — Ya' Vah vah' gelsin. Yaraya lâzım gelen merhemleri sürsün, Kızcagm;n hayatı tehlikede. Mustasım orada bulunan. cariyeler- | d den birine bir işaret caktı, Cariye bir : kuş hafifliği ve çevikliği ile odadan çıktı. Halife diğer cariyelere de ho- murdandı: — Siz de dışarı çıkm! Hekim gelme— den içeri girmeyin! Öbür cariyeler de-verilen emre der- hal itaat ettiler. SŞimdi odada Halife, kızı ve Günde yalnız kalmişlardı. Mustasımın birdenbire gözlerinde bir ışık yandı. Aklına bir Şey gelmişti, Söylece düşünüyotdu: — Bön de olür aptallardan değilim. Güzileyi elde etmek için bu kadar ko- lay usuller varken ne diye yanlış yol- lardan dolaşıyorum. Güzide ile evleni- rim olur gider. Vakıa gimdiki halde resmen nikâhlı sekiz karım var amma bunlardan birini, hattâ istersem hep- sini bir saniyede boşayabilir ve Güzide TÇ öyleussİliRim. Ne diye bunu yapmıyorum da - bir: Hulâyü kııı Zübeydeye sordu : A A "BİEYLUL — 1936 evlenmek isti yomm, laka bu yoldan önü elde &tmek - İçin ısrar edeyim? Evlenirim olur biter. Bundan kolay ne var ki? Hem o da koca bir halifenin kendi- sile evlenmek istediğini öğrenince her halde çok memnuüun olacaktır. Şimdi bu! kararımı Zübeydeye söyliyeyim. Bir taraftan da imamı çağırtayım. Derhal, burada nikâhı kıysım. Ve biraz sonra beni çok alâkadar eden ve arzumu çok. kabartan bu solgun yüzlü, yaralı ve baygın genç kız benim karım olsun. Mustasım aklımdan bu düşünceleri geçirdikten sonra Zübeydeye döndü: — Sana bir şey sormak istiyorum Zübeyde! — BSor. — Ben Güzide ile evleneceğim, - Ne dersin? — Evlenecek misin? — Evet.. İyi bir kızcağıza benziyor. Ben de ondan hoşlanıyorum. Herhalde bu kararım onu da .çok memhun ede- cek sanırım. Bu hareketimi beğendin mi? — Vallahi böyle bir karat vereceği- ni aklımdan bile geçirmiyordum. — Sen de bundanm'sonra onuünlâ daha yakmdan arkadaş olursun, Hiç kimse bu arkadaşlığınız. hakkımda &n ufak bir şüpheye bile düşemiyeceği gibi en mfak bir dedikodu da yapamaz. Görüyorsun ya bü evlenmek kararı- mi biraz da seni düştünerek verdim. — Vallaâhi ben bir şey sövliyemem. Bakalrm Güzide ne diyecek? — Ne demek istiyarsun? - M K.ğm bilir heıkı aaninh evle r YN İKT a — Güzide mi? — Öyleya? — Sen çıldırdm mı Zübeyde! Hiç böyle şey olur mu? Ben bir kız veya| kadmla evlenmek isteyeyim deo buna razı olmasın.. Gülünç sey! (Devamı var) el 19 saatte İki tayyareeci Ameri- kadan Ingiltereye uçlu Nevyork . Londma arasındaki mesafe- yi 19 scatte kateden iki layyareci Dieck Merill ve Richman Amerikalı iki tayyareci Dick Me- rill ve Richman Şimali Atlâs denizi. ni geçtiler, fakat Londraya bir tek u- çuşla gelemediler. “Sulh perisi,, adlı. olan tayyare 2 eylül çarşanba günü Novyarktan kalkmış (Paris saatile 21; 87; Türkiye saatiyle 23,37) ve erlesi gün (Paris saatile 16,25; Türkiye, saıı. tiyle 18,35) Galles memelektinde Llwyreelyan'da yere inmiştir. İki tayyareci Nevyork . Londra; istikametinde uçmuşlar, Groydan ad»_ lr tayyare limanında yere inememiş. lerdir. Bu hadise tayyarenin daha az , bir müddette bu mesafeyi katetmesi- ne, yani bu mesafenin 18 saat 58 da. lardan Hernwrum klkada katedllmesine sebebiyet ver- /— Hatıralarını andatan * EFDAM TALAT —-191 — omadı. | Jar evvelce haber vermeğe —onıngıdm 7 K Bunlar bir firsat bulurlarsa benl öldürmekten çekinirler mi? dar sana <oğul idertleştik. « JİIG"li “? - kucağı kadar dinlendireri 'BB’ — Maalesef, hainler yakalarını kurtar dılar. İçim sızladı. Fakatt ne yaparsınız! ki olan oldu. Esat bey sözlerimin manasını intıkal* etmişti: | — Evlâdım, dedi. İngilizler elan İs-| tanbulda hâkim bir vaziyetteler. Ne is—' terlerse yapabilirler. Şimdi biz kendile- rinin himaye ettikleri bu değersiz; hâain ve alçak herifleri onları arzularımna rağ- men kaçırtmağa veya öldürtmeğe kal- kışırsak onların lüzumsuz bir — şekilde husumetlerini celbetmiş oluruz. Halkı tazyik ederler. Bu ciğerleri kırk para et- mez insanların intikamını bir takım ma- sum kimselerden almağa kalkışırlar. Bi- naenaleyh sabrederek vaziyetin inkişa- fını beklemekten başka çare yöktur. —— Sabredelim, bekliyelim ama, herif- ler kaçtılar demektir. İngilizler buradan giderlerken onları beraber götürecek- lerdir. — Cöhenneme kadar yolları var. — Fakat bü milletir aht ne — olacak? Binlerce masumun kanına girdiler. — Allah onların belâlarmı verir. Ne diyeyim? Amirimin bu temennisi- ne iştirak €tmekten başka ne yapabili- <im, Çünkü iş işten geçti. —Ben belki| gençliğimin tesirile daha asabi düşünü- yorum. Bu hainiler güruüuhu hudutlarımız haridine çiktıktari sonra da — bize zarar werir endişesini duyuyordum. Esat bey İse 6 güne-mahsus ahval ve şerait içinde ;bir gşey yapmanın döğru olamıyacağını ileri sürüyordu. Onun hayatta tecrübe- Hi, şüphesiz benden çok fazla üdi. Bina- enlayh o daha iyi düşünürdü. —— — % şleri konuşüp Bitirdikten — sonra ce- bimden tehdit mektübunu çıkatdım. — Kimler? buldum. Fsdat bey mektubu okuduktan sonra “düşündü: — Bende ciddi Hu"tqı:ibhs rteBiri yap — Neden? — Seni öldürmeyi kararlaştıran adam lüzum gör- mezler. — Fakat bu bana karşı kin besliyen bazı adamların işi... — Orası malüm! — Bunlar bir fırsat 'bulurlarsa beni #öldürmekten çekinirler mi? — 'Bende sana hayatın emriiyettedir merak etme demiyorum ya... — Ben zaten bunu biliyordum. Beni tanıyarların hepsi benden nefret etme- ğe başlamışlardı. — Çaresiz daha bir müddet buna kat lanacaksın? — Fâakat bu vaziyet bana çok acı ge- liyor. — Biliyorum. — Muhitimde haksız — yere kötü bir adam olarak tanınmak feci bir şey.. — Fakat müukaddes bir sebep yüzün- den... — Zater beni teselli eden de o... Yök- sa bir İngiliz âleti olarak — tanımmağa bir dakika taahmmül edemem. — Üztülme yavrum! Bana da İngiliz- lerin pölis müdürü diyorlar. Tıpkı senin gibi beni de vatan haimni olarak tanryan- lâar pek çok... Biz yeter ki bu işi hayırli- sile bir sona erdirelim. —İnşallah... — Hetmn bugün de yakındır. O zaman ihüviyetimizle meydana — çıkarız. Açıl: alınla vaziyeti âleme ilân ederiz. — Hep o günü bekliyorüm. — Ö gün yaknıdır. Esat bey biraz düşündü. — Mektübu alarak -: daha düşündü. Sonra bana' dedi ki: — Maamafih, bu tehdit mektubu bizt| ikaz etmiş oldu. — Ne itibarla? — Setil İngilizlere âlet olmuş Bir a- dam olarak tanryanlar herhalde bir kişı, — Beni çok kimiseler tanır. —- GO halde düşmanın da çak demek- tir. Bunlardan birisi bu karışik günlerd sana bir fenahk yapabilir. î — Bunu zaten bükliyorum. — O halde tedbirli ol | — Silâh taşıyorüm İ — KAfi değil! | — Ne yapayımı! ! — Bugünden itibaren ya polis Selâ- miyi; Üsküdarilı Saibi -— beraberine al, Daima onlarla beraber dolaş.... Bir taar- rTuz Ytıknunda onlar setii müdafaa eder- ler. MÜJDE GETİREN BİR RAPOR Üç dört gündetberi eve uğrayama- mıştım. Hem çamaşır değiştirmek, hem de gozleri yolda gece g'ünaüz beni Iıek- mek için eve gittim. Rahmetli, beni gö- rür görmez ağlamafa: — Rüyalarıma griyorsun. Seni hep öldürürlerken görüyorum. — Bırak bu korkunç işi..- İngilizlerin, polislerin ya- nında ne işin var. Bir daireye kâtip ol. diye söylenmeğze başladı. Onu teselli ve j ikna ettim. Öğleye ka- Bir entariye gilren İki kız Avusturya devlet merkezinin tiyat- ro meraklıları Nana ile Nanete gös- termekte oldukları alâkayı, meşhur Dolli kız kardeşler, " nni ve Rozika- nın günlerinden, biri kimseye göster- memişlerdi. Bunların oynadıklm tti yatro her gün agız ağıza dolmakta- dır. İkiz olan. bu kumral güzeli kardeş- lerin âsoyadlarımı 'bilen yoktur. Bunla rım dans repertuvarlarında bir de “Si yamılı bitişikler humarası,, vâardır ki bunu hususi dikilmiş bir ehntari içinde yapmaktadırlar. Dans ahenkli bir şe- kilde oynanmadığı tâkdirde insan Üüs- tünde iyi bir tesir bırakmaz. Fakat kız kardeşlerin her adım ve hareketinde öyle ince ve mükemmel bir ahenk var ki en müşkülpesent münekkitler bile hayran olmaktan kendilerini alamx— 'yorlar. - Paris, Londra ve Berlin sahnelerin- de pek çok alkış toplamış olan ikiz idansözler reklâmın ehemmiyetini 'h'ir* igazeteci kadar takdir etmektedirler | Bunun içindir ki vatanları olan Avus- | turyada bile soyadlarını bir esrâr per desi altında gizlemekte böylece Avus-| iturya gazete ve mecmularının 'boyıma' kendilerinden bahsetmelerine sebep ol! maktadırlar. Bu ikiz kardeşler cok usta dansöz olduktan başka cinsi cazibeleri pek, kuvvetlidir. Viyana zevk sahiplerinnin hemen hepsi onlara gönülden vurul- muş bulunmaktadırlar - ardı. 4 mwm 'pmx Hem Ü Onun dizine yatarak ’&M M lendim, Ne zaman eve;gelserm | h 'hüzün çökerdi. ıBana, sariki ? W vime dönemiyeceğim, mw iı' 'Üeceğim hissi gelirdi. Öğledemsönra WM::”; man (maranın üzetinde beş altı J !1 bir rapor buldum. Raporun baş M _| ida *ngiliz "deniz İkumandarılığı görem “teviyatının haylica | L olduğu anlaşılryordu. Bir sotumnrak;raporu okumağa ' Batırda covinçten (biraz daha mıyorum. (Repor İngiliz jrtibat 26 , | gefliğinden geliyor ve'er son harP ” 4 | uu;ıım“ yetini izah ed'sor. dik ? ', İ f tün İltafibuldaki alâkadar ımı eline geçtiği zaman İzmirin 1W , d-su tarafından .istirdat edilmiş oladll haber veriliyo: (Diğer satır'arda tarzı cer xyanıhakkında izahat V î ' ıııf-',' Okudukça gözlerim hayretten & Çünkü o*dumuz hakkında o kadar ikülâde şeyler yaziılmış'ki insanmm M mmuyacağı geliyor. Raporun bir Y , “Dürk ordüsü yildıirim gibi HF v tabiri İkullanılryor; diğer Bir yi Yuman ordusundan bahsedilirket # — WYunan ordusu hiç Üümit ıcü 'el hir sırada mağlüp edilmiştir. W 'kadar ânif ölmuştür ki Yunanlılar dilerini bir türlü —“toplayamamış ı:f" Rica't devam setmektedir. Bu bir ıâ kı ğ.sr_ega— s-s miş bir panik mahiyetindedir. VG nan ordusunun artık belini doğf“ı na hiç 'bir imkân kalmamıştır. N YOturduğum yerde sevincimden KROKER ÖNÜNDEKİ cmmff' Bu sırada sokakta ibir gü:ültü bunu bir takım bağrışmalar | yor. Pencereye koşarak kıyafetle! esnaf ve ameleden oldukları üç beş kişgi — Evet fazla değil, V4 üç beş kişi — ellerinde küçük bif bayrağı olduğu halde Beyoğluna ilerliyor, ellerini, kollarını — salla (yaşa,) diye bağırarak tezahürat * gi yorlardı. Bunlar son zaferi uı!# 4 'Türk halkından birkaç kişi âdi. B” tecavüz etmiyorlar, ke di — arat bağırıp çağırarak izlıarı .;a.dımı"’ j yorlardı. Fakat kafile, Krokerin * g gelince vaziyet birdenbire değişt? kerden dört İngiliz polisi;çıkarak # larım üzerine hücum ettiler. Bif dır başladı. Polisler onları yal çeri almak istiyorlar. Onlar k=_ : müdafaa ederek teslim olmamaği yorlar. Tekme, yumruk, tokat, * Bir kıyamettir gidiyor. Krokerd' ğer polisler de s«arkadaşlarımın * na kaşunca, zaten dört kişiden — olan Türkler partiyi İkaybettiler NC lanarak içeri alındılar. —Fakat £ p daha bir müddet kesilmedi. Aşîğı W î'l da da boğuşmalar, bağrışmalar ( " du. Vazifem dolayısile benim de &1 mem lâzimdı. Raponu çekmedey” . liyerek aşağı inmeğe başladım.- * daha dönemeci — dönmüştüm hî feci bir manzara ile W ' ta Türklerle boğuştuğunu ; seyretmiş ölduğum İngiliz M işılarından Köoper yerde karilaf — yatıyor. Başucunda Başçavuş F* — Doktor getirin! diye bağ? Kaşmağa başladım. Rayt beni ? ce başırı yumrükladk: — Vurdular EKooperi... — Kim vurdu? — O yakaladığımız sarhoşlar: — Deminki adamlar mı? — — Evet. di : (Devamı #”