2 EYLÜL — 1936 Gazeteciliğin en feci tarafı | “İhtransigennt,, gazetesinin İspan- (i muhabiri, ihtilâl gürültüsü a- da öldürülmüş. Zavallı meslektaşımız... Daha geçen gün, ayni gazetenin akalesinde, geçen asrın telâkki- hazaran, guzelecinin tarifi şu ok | ©U yazılıyordu: , “Ber hangi bir mevzua dair bir aleyi bir saatte yazabilen bir a- Pakat, alt tarafta deniyordu ki: "ah, “Bu tarif eskiydi. Çünkü, evvelâ, Saat çoktur. Yarım saatte, belki * daha evvel yazıp bitirmenin kola- bakmalı... Dahası da var: Tel me, telefon merkezi bulmalı, İZ telgraf ve belinogram tesisatı ânı çaresine bakmalı, Yoksa minden kıvılerm çıksa nafiledir. alelerin bayat balığa döner... i makaleye bile ihtiyaç yoktur. Kalı bir adamım son nefeste vasi- ini vermesi kabilinden, soluk solu- eriştiğin telefonun başında beş on ime söyliyeceksin... Bunu söyliye- k için fırtınalı havalarda tay- #telere mi binmek lâzım? Binecek- Bazan pasaportsuz olarak hudut- aşacaksın, bazan kurşun Yağ- rü altına, bazan hastalıklı medar “aklıkları havzasına gireceksin... | uncu asırda, gazeteci tipi, tiyatro | Hin çıktıktan sonra, bir gece lokanta giden, kafaları şampanya ile tifçe dumanlanmış kadınların ara- oturarak, makalesini yazan 'amdı. Ne müthiş değişiklik! | |, Gazeteci, bu son asra kadar, kar- | Jasnda yalnız içtimai rekabetin teh- Üresin görürdü. Ötekinin berikinin pp ku, etini celbeder, sulkast kurşununa f*İ rban olur; baltayı taşa vurur, boy- ui sehpa ipine kaptırır; fincane! tırları ürkütür, linç edilirdi. Fa- » büyük röportaj usulü zuhur et- ndenberi, işte böyle, bir siyasi ve mai kaye uğruna olmadan, sirf K elin sebebile kellesini kol A ff İla alak le. Sir f . İmei »» a Bin türlü fedakârlık, bin türlü pe Ve her gün dünya ahvalini Uğu gibi bildiriyorsun. olar bir haberi buram buram ve- : r. Telgraflar alıyorsun ki, Lon- da. Berlinde, Pariste, Molotofun ildiği, Kızıl Orduda temizleme dığı, Kırım eumurreisi İbrahi “an öldürüldüğü heyecanla çalkı. iyor. Bunları, memba göstererek İriyorsun. Yalnız Molotofun azl! “Pp ediliyor. Bütün diğer ahval * Sovyetlerde fevkalâde | günler ndığını gösteriyor. Buna rağ- a; iste Molotof azledilmemiş... Uy- uş! — diyenler oluyor. h ce bu, gazeteciliğin en müşkü: | | Eazetecinin en acınacak tarafıdır. | ik Yoksa anlat: Ben, her gün türlü haberler veririm ki hiç bir a edilmez; Sovyet Rusya ahvali! F en işlenmiş tetkik yazılarını | kararları da dahil olmak ü- €n yeni ye doğru haberleri biz w Molotof haberini de, menşe ©rek neşrettik, Molotofun azli değilse bile böyle bir şayianın l Yada çalkalandığı doğrudur. Biz, 4, Uydurmadık, bütün dünyada do- ir şayiayı da vaktinde okuyu- “ Yazifeleri arasındadır. Moloto* de varit olmamakla beraber, ekse b dumanın bulunduğu yerde ateş Ni Yani: bir sayin, bir arkasından bir de bakıyorsu- . Ng gorar ediyor ben de onu çok sevdiğim için deha uzun bu arzularına mukavemet edemiyeceğimi zannedi- Fakat, | Montröde imzalanmış olan Boğazlar ma bildirmek, bir gazetenin e- | tererek havadisleri yazmaktır. Pakir) imzası ilgaldığımız mektupta deniyor ki: as olan iradımızdan dolayı sevdiğim adamla ev- İ dletirmemiz imkânerzder. Kendisinin olmam zn) ler Bugün Şark vilâyetlerine seyahate çıkıyor Evelki gün Anakraya giden gümrük ve inhisarlar vekili Ali Rens Tarhan bu gür şehrimize gelerek şark seyahatine çıkacaktır. Vekile bu seyahatinde in- hisarlar umum müdürü Mitat ve güm- rük erkâünmdan bazıları refakat ede- cektir. Şehrimizde mezuner bulunan) gün içinde haberdar edilecektir. Sa gümrük umum müdürü Mahmut Nedi- min de vekile refakati muhtemeldir, Bu seyahstte İran ve Sovyet Rusya hudutlarındaki gümrük teşkil&tımızla sark vilâyetlerindeki inhisar işleri, bil hassa ucuz sigara ve içki sütmak ci- hetleri tetk'k olunacaktır. Seyahat bir Vekili Cihangir ALES. | yonunun tamiri yı birçok kısımları harap olün Cihan- gir kanalizasyonunun tamirine başlan» dığını yazmıştık. Bu sebeple Cihangir- de Akarsu, Hardal, ve Tavuk uçmaz sokaklarile Bağazkesende Sefer bostan ve Akarsu sokuklurı dün sabahtan iti- baren nakil vasıtlarma kapatılmıştır. Rif mücahid! Fasa dönebilecek mi ? Paristen bildirildiğine göre bulun- duğu Reünyan adasından şimali Afri- kaya naklini istiyen mileahit Abdulke- rimin istidası Fransız müslemlekât nezaretince tetkik edilmektedir, dulkerimin sölesile beraber Fasta ika- metine milsande edilmesi çok muhte- mel görülmektedir. Boğazlar mukavelesini Senelere de tasdik etti Belgrattan bildirildiğine göre dost Yugoslav hükümeti 20 temmuzda anlaşmasını resmen tasdik etmiştir. Iranlı bir devriâlem seyyahı 1932 senesinde İrendan * seyahata başlayan Yadullah Mubassar şehrimi- ze gelmiştir. Bu İranlı genç bütün Ak deniz çevresi ve şimal memleketlerini gezerek memleketimize gelmiştir, Kül- türel tetkikler yapan İranlı genç bura dan Çin ve Japonyaya doğru yoluna devam edecektir. Tramvaya asılan çocukların ebeveynine ceza Emniyet mildürlüğü tramvayların arkasma veya kapılarına asılarak kâ- za çıkmasma sebebiyet veren çocukla- rm babalarını cezalandırmağa başla- mıştır. Dim bu şekilde ilk ceza verilmiş, tramvaya asılırken yakalanan altı ya- şında Ostenin babası Yuvan bulunarak hakkında takibata başlanmıştır. çin, gazetecinin vazifesi, menşe gös (va-N0) Not: İspanyada öldürülen gazeteciye dair Hikmet Münirin yazısını ikinci sahi. femizin birinci sutunu ortasında oku- (| yorum. İ N ki, şayla doğru çıkıyor. Onun i-| yunuz.. ns karşı ink lem pi almaktadır, Lİ Fhtiyatlı ETE nuz Ne yapmalıyım?,, CEVABIMIZ — ihtiyati: olmanız lâz” bu mukavemet ne kadar ağır olsa da istik rek vazgeçmeniz lâztndır. Bu vaziyetlerde bir çoklarının İ verdikleri sözleri tutmadıkları görülmüş tür, 3 e maaşlar Tediye ve bağlanma şekilleri değiştirildi İ neye lüzum olmadığı işaret edilmis Bundan bir müddet evvel yağan gid- detli yağmurlar ve büyük selden | iştirak eden yabancı çok sağ Maliye Vekâleti bir kararla üç ay- lik mütekait, yetim ve dul maaşları nın tediye ve bağlanma şeklini esasıu- dan değiştirmiştir. boşa çıktığı Bu ay başmdan itibaren tatbikine ngiltere geçilen yeni şekil şu essalara dayan- sağ ia mdı r maktadır: Tan gazetesinde, Ahmet Emin Yal- Yeniden maaş bağlanacak veya| şan yazıyor: tahvili yapılacak mütekait, dul ve yetim maaşları için sahipleri on bes Vakit vakit rivayetler çıkar: Büyük Britanya imparatorluğu son nefesleri- ne geldi, Gayri tabii ölçüde neşvüne- madan sonra tabii ölüm bu imparator- luğu bekliyor, Buna kanaat verici s8- bepler gösterilir: Kunada, cenubi Af- rika, Avustralya kendi başlarına âlem- ler.. Bunlar heden imparatorluğun yü- küne ortak olsun? Dünyanın her mem- leketi, Misir, Hindistan da dahil oldu- ğu halde, kendi ham mallarını kendi- leri mamul hale getiriyorlar, Uzaklar- dan ham mal toplayıp kendi işçisini çalıştırmak imkânmı bular ve mamul mallarını dünyanm her tarafına satan İngiltereye urtık ekmek kalmadı. İn- giliz iktisadi sisteminin, hele şu buh- randan sonra çöktüğünü göreceğiz. İn- giltere dünyanm geçit yerlerini tutma» ya şimdiye kadar kıymet veriyordu. Artık buralarda da tutunamıyacak, Mısırda, hoşnutsuzluk son derecede, İrak ve Filistinde İngilizlerin vaziyeti berbat... N Vakaların ilk sisi dağıldıktan sonra bir de ne görüyoruz? Büyük Britanya imparatorluğu içindeki manevi rabita- lar sihirli surette kuvvetlenmiş, Hin- distandaki dahili gürültülerden daha az bahsediliyor. Snora, İngiltere buh- ranın tesirlerinden her memleketter evvel sıyrılmış. Parasmı istediği yer- de dilşürüyor, istediği yerde tutuyor. Refah içinde yüzüyorlar. Hoşmutsuzluklar içinde boğulan Mr sıra bakıyoruz; yeni bir ittifak mus- hedesini gönül hoşluğu ile imza edi- yorlar ve İngiltereyle tatlı bir bal ayı munasebet tarzına girişiyorlar. Ingil j tere Irakla du münasebetlerini düzelt- miş, Araplık &leminde mevkiini iyileş» tirmiş. Filistin gürültülerini bertaraf etmek için Araplık âleminden tavas- sutlar baş gösteriyor. Bütün bu muammalara bir cümle İçinde cevap bulmak güçtür. Fakat en esaslı âmilleri araştıracak olursak $u kelimeler üzerinde durmak ihtiycamı duyarız: Hareketli mnavyane, emniyet, ser. best istifa, münekaşa hürriyeti, halkla hükümetin hamur halinde olması, v- mumi işlerde hususi menfaate yer ves hibi bulunamazsa vekâlete malümat verilecektir. Maaş tevzlatı yirmi gün sürecek ve sonra İstihkâklarmı almamış olan lar üç ay içinde istediği zaman mer- kezlerden paralarını alabileceklerdir. Yalnız mazeretleri sebebini bildirmek mecburiyetindedirler. Muayene vesikalarında malâliye- tin sabit olduğu veya tekrar muay*- olan malüllerden başka bütün diğer malüller üç #enede bir muayene edi - lerek malüliyet derecelerini yeniden tesbit ettireceklerdir. Vekâlet bilhassa aylık sahiplerine iyi muamele edilmeği esas tutmuş ve maaş sahiplerinin kişeler önünde w zun müddet beklemelerinin önüne ge- çemiyen malmüdürlerini tecziyeye ka rar vermiştir, Dil kurultayına profesörler Toplantılarını bitiren üçüncü dil kurultayma iştirak eden yabancı pro- fesörler dün Floryaya gitmişler ve Atatürk köşkünü ziyaret etmişlerdir. Misafirlere köşkte bir çay ziyafeti verilmiştir. Dil bilginlerinden Yunan profesö. rü Anagnastapulos memleketine dön- müştür, Tiami Denye mm eee! bel günlerde Anadölüda bir söyühate Gr. karak hafriyat yerlerini ” gezecekler dir. ——— Beylerbeyi sarayında bu akşamki balo Balkan haftası münasebetile şehri- mize gelen heyetler şerefine bu akşam Beylerbeyi sarayında Belediye tarafm- dan muhteşem bir balo-verilecektir. Baloya iştirak edenleri götürüp ge- tirmek Üzere iki vapur tahsis olunmuş- tur. Saat 22 de başlayacak olan baloya çi iş İmemesi... | her yarım saatte bir vapur gidecektir. Balkanlı misafirlerimiz dün erimi, Şarabın keşfi zin görülecek yerlerini gezmişlerdir. efsanesi Cumhuriyette M. Turhan Tan yazi- yor: Şark mitlojisi, aloklün bulumüşunu | Cemşidin yaşadığı devre bağlar. Cem- şit de muhayyel veya muharref bir | sabsiyettir ya, bunu geçelim. Hikâve bir kadeh sarap kadar tatlı olduğu için onu hatırlıyalım ve hatırlatalım: Cemşidin güz bebeğinden üstün tuttu- Şu ve sihirli bir bebek kadar güzel bu- Tep sevdiği bir halayığı varmıs, İşte bu kadın müz'iç, muannit bir baş ağ- rısıma tutulur, kıvrandırıcı bir ıztırap! icinde ömür geçirmek ıstırarında ka- lir. Ne hekim ilâcr, ne sihirbaz efsum zavallmın başmdaki ağrıyı gideremez, Yarı dünyaya hükmeden Cemsit hav- rette, kızcağız da fervet ve fizan irin- de. Aylar böyle geçerken hasta halayık! bir gün valağından fırlar, cektiği a#.| rının Zörile bütün sarayı deli gibi dola maya başlar. Bütün canlı mahlükatn | karşı bir nefret, bir töksinti taşıdığı TEN İcin yanına kimseyi almaz, tek barına damlara tırmanm, dehliz!ere siyer, ko. vuklara sofnlur, durmrr'on dinlenme- 4 | den gezmeğe koyulur. O sirada volu kilere uğrar. bakar ki hir kösede koca de övle vüz üstü bırak'imre, eksimiş köplilklü bir su halini almağa basla Sizin igin) mız, O fosvr fosur körliie hastanm şüne »| dikkatini celer ve tokraden bir narmal su alıy #ğzınn mötür, Tahammfr eden het nesne gibi bu Üzüm suyu da acı. 2 ÇARŞANBA Eylül — 1926 Meri 1835 Cemaziyelâhır; 15 Leyleklerin gitmesi İNİ) Güren Bahas az AD 42 ka e JEÇEN SENE BUĞUN NE OLDUY İrgütere Süveyşi kapatacak olursa İtalya nın da Mestnayı kapatncnğı rivayeti dolaş . muktedir. İngiteere Malta adusmda hava kiteumlari bir tekne üzüm. Saravlerm heli ma- Tüm. Her gey bol olduğu isin birrok sey unutulur, heder olvr, Bu | Sakalı geyeilgi —eerakir ie 11 seen veye ve ses eee sam İngiliz mparatorluğu slamdir Yıkılacağına dair Sit tahminlerin anlaşılıyor Halayık bu sefer bsşka bir fikre ka- Ppılır, zehir sandığı sudan kana kans içer ve odasma çekilir, Ertesi gün kal- kmea başının ağrımadığını görmesin mi?,. Artık Cemşit mesut ve bütün sa ray memnun. Yapılan inceleme, umul: mayan şifanın üzüm suyundan geldi- ğini meydana çıkarır ve Cemşidin em rile üzümden şürap çıkarmak (usulü nizam altıma alınır, Romanya seyahatl Sadri Ertem, “Ankara - Bükreş, serlavhasile bir seyahat mektubu sil- silesine başladı. Nesrin güzelliği hak- Kanda bir fikir vermek için, şu başlan- gın dercediyoruz: Romanya vapuru... Istanbul çocukları, hele Boğaziçinde biyüyenler için bu, bir vapurdan çok daha başks bir şeydir.. Beyaz bacalı, mavi sularm üstünden beyaz bir kuş gibi süzülüp giden gemi Boğaziçinde yaşayanlarm çocukluklarına ait sihirli bir parçadır. Boğaz kıyılarında, gölgeleliklerinde kaydırak, saklambaç, esiralmaca bir- dirbir oynayan iri gövdeli çitlenbik ağaçlarınm koyu yeşil dalları arasma dalyan bekliyen nöbetçi gibi yaslanan çocuklar sade onu beklerler. Beyaz martiyi herkesten önce görmek, mâ- hülle arkadaşlarıma haber vermek xev- ki için tehlikeleri göze alırlar, günleri- ni bir kuş gibi dallarda tüneyerek ge- çirirler, Şirket vapurlarını seslerinden, du- manlarının biçiminden tanıyan Boğaz çocukları için bu vapur büyüklerin bü- yüğü, denizlere açılan gemilerin en si- birlisi idi. Ası boyali Boğaz evlerinin kafesleri ardında az mı çocuk başi onun sular üstünden sekişini seyretmek için göz“ lerini çini mavi Boğaz ufkuna saplar- di, Onun gelişi, onun geçişi ne kadar tılsımlı idi, Onun bacasınm ucunu gö- renler, sesini işitenler bir sgniyede İnsanken bir deniz kuşu, marti haline girerler, denize akm ederlerdi. Çocuk- Tuğumuzda hepimiz onun içinden kayıp geçtiği sularda bir harikulâdelik se- yerdik. Onun dalgasmı heybetli bir su- yun karalara doğru akınmı düşünür- dük. Onun için beyaz çift bacalı va- purlar limana girerken kıyıların Arna- vut kaldırımları üstünde takunyaların tahta, kunduraların kösele ökçeleri uzanıp giden kof ve sert izler bırakırdı. Vapurun kalın sesli düdüğü ile, çocuk- ların, ince neşeli çığlığa benziyen ba- gırışları Boğaz sularının ufkunda göz- lenirdi. Vapur sanki sade onları avare, avare kıyılara doğru koşturmak, he- yecanlamdırmak ve ardında biraktığı beyaz köpüklü izler üstünde uzun uzun düşündürmek ve çocukları bol bol ko- nuşturmak için bu yerlerden geçerdi. Kızamık! “Tan,, da Burhan Felek yazıyor: Medeniyetin ölçüsü nedir? diye diü- şünmüşler. Yani bir adem medenidir, medeni terbiye sahibidir denebilmek için ne olmalıdır? diye düşünmüşler aramışlar ve gu ölçüyü bulmuşlar: Müsamaha. Bir adam hoşuna gitmiyen aykırı görünen şeylere karşı ne kadar müsa- mahakâr ise o kadar medenidir. Siyasi fikirden, içtimai terbiyeye kadar . Geçen sene basmda Londradaydım. Bir, gömlekçi dükkânmda çetrefil bir dille derdimi anlatmaya çalışırken Türk olduğumu, sporla uğraştığımı falan anlattım. Karşımdaki tezgâhtar da bir futbolcu imis, Sözlü ister istemez oraya sürükledik. Een o sırada oynan» mış olan İtelyan - İngiltere maçından bahsederken İtalyanların sert oynadık- larmı işittiğimi söyledim. İngiliz satıcı bana: — Çok güzel oynuyorlar, Yalmz ça- buk kızıyorlar, dedi. Ve bunu adeta bir irk kusuru gibi söyledi. O zaman- danberi bütün dikkatimi olur olmaz şeylere hiddet etmemeye sarfederim. Tâkin mümkün mü?. O bir terbiye meselesidir,