Çelik yüreğin Ma SU DOKTORU BiR DAMA OR e TSŞEBBUS DOKTOR ören EDEYİM.. İLE Kızı NA KENDİLERİNİ ök . DÜRMEK İSLİYEN İKİYERLİDEN BIRİSINİ öLpü MÜ, DiGERi “ KAŞABİL MIS YERLU dabeği ATEŞ ETTİ. LİNA YARALI BİR HALDE YERE DÜŞTÜ- Dök TOR HEMEN m ATWLDpı FAKAT. YERLİ Ba ai SIRTLA ORMAN PALDI KADA e N Li vE çi | YÜREK NN RA GEL ms ği dal Her akşam PANORAMA Denizcilere ilân Tahlisiye umum müdürlüğünden | Soydan Sünnetçi Ahmet Meşhur Sünnetçi başı Halep. Minin torunu Sultanahmet Cağnloğlu en desi No. 41 Tal: 20198 ç v4 —37 Bazı arızaların tamiri için, sisli ve tipili havalarda çalıştırılmakta | slan Yeşilköy sis düdüğünün faaliyeti durdurulmuştur. Tamirat ta. | pal sonra düdüğün başlayacağı ayrıca ilân edilecektir. 98 MAĞLUP FAUSTA — Mösyö lö Şövalye bana her zaman sizden bahsederdi. Onun için emin olunuz ki sizinle birlikte kadeh kaldırmak bana en büyük bir şeref vetecektir. dedi. Hüget sevincinden sarardı. Bu sevinç evvelâ Pardayanımn daima kendisinden bahsetmesinden son. ra Dük Dangulem gibi bir asilza- denin kendisine ettiği iltifattan doğuyordu. Kadehler boşaldıktan sonra mösyö dö Pardayan: — Sevgili Hüget, demin mösyö dö Löklerkten bahsediyordunuz, demek ki Bastilin bu muhterem kumandanı tanıyorsunuz? dedi. Hüget kıpkırmızı kesildi. Şöyal- ye bu heyecana dikkat etti. — Neden böyle kızardınız? — Mösyö dö Büssi Löklerk olabilirdim. Fakat, daima biraz kederli ve neşesiz olduğum için onu herhalde sıkacaktım... dedi. — Kibar adam... Sonra? — Sonrası bensizi kurtarmak için bu adama güveniyordum. Bir çok zamanlar bana demişti ki.. — Ne demişti yavrum?. Bana her şeyi söylemek lâzım geldiğini unutmaman lâzımdır!. — Benimle, ona lâyık olmadı. şın: kaldırdı; dudaklarında mağ. tur bir gülümseme belirmişti. Da- ba fazla metanetle Hüget, bunu söyler söylemez ba “Oğum halde vlenmeğe hazır bulun- dm sr — Kendim dulum. Çocuğum da yok... Gerçi kalben değilse de gö- rünüşte serbestim. Böyle bir evlen. me neticesinde sadık bir ev kadını olabilirdim... Fakat, o daima biraz kderli ve neşesiz olduğum için onu herhalde sıkacaktım... dedi. Hüzget bunları çok tabii bir hal- de de söyliyor ve bu hususta vic- danının rahat olduğu yüzünden okunuyordu. Şövalye ona, anlatıl- maz bir şefkat, ve sevgiyle bakı- i yordu. — Demek gidip Büssi Löklerki buldunuz? — Evet, ilk gidişimde Bastile girmem mümkün olamadı. Çünkü © gün orada büyük bir kargaşalık hüküm sürüyordu. İkinci defasın. da ise kumandanın mösyö dö Giz- İe birlikte Sartrda bulunduğunu söylediler. Ben de ister istemez onun geri dönüşünü beklemeğe başlamıştım. — Bugünlirde geri dönecektir. Gidip kendisini görebilirsiniz. — Artık buna lüzum var mı?.. İşte siz hem sağ hem de serbest bulunuyorsunuz. Pardayan kadehini bir hamlede boşalttıktan sonra: — Doğru!.. Evet, hem sağ hem de serbestim dedi. Şarl Dangulem evvelâ anlayama dığı bir lisanla konuşuluyor sandı. Fakat sonradan Hügetin fedakâr- lıktan pek tabii imiş gibi bahsedişi Bahçesinde MAĞLÜP FAUSTA ve Pardayanın son söylediği sözler ona aşağı yukarı bütün hakikatı anlatmıştı. Dünyada insanlar daima birbir. İ lerine güvenerek iş görürler.. Bu nu herkes mutlak bir hakikat olarak kabul etse, dünyanın hali pek hoş olurdu.. İşte Dük Dangu lemin bu anda düşündükleri bun lardı... Kendisi de aşık bulunduğu için aklı hemen sevgilisine gitti. Ve kendi kendine bunun kendisi için de bir vazife olduğunu Viyolet ! ta için karşılığını beklemiyerek her | türlü fedakârlığı esirgememek lâ- zim geldiğini tekrarladı. Pardayan ve Şarl Dangulem otelde kendilerine hazırlanan oda lara çekildiler. Bu odalarda vaktile yine oturmuşlardı. Pardayan Kro asın saat ve öbür eşyalarla döğüş- tüğü zaman yine bu odada oturdu. ğu gibi Luiz dö Monmorans$iyi yine ilk defa bu odanın penceresinden görmüştü, ” Şarla gelince, bir Dük olduğu için kendisine otelin daha güzel bir odası ayrılmak istenilmişse de, Pardayanın oturduğu odanın ya nındaki ve evvelce oturmuş olduğu odayı tercih etmişti. Birbiri arkasından iki gün ve iki gece rahat ve sessiz olarak burada geçmişti. Pardayania arkadaşının geçirmiş oldukları yorgunluktan sonra bu dinleniş pek de lüzumsuz değildi. Hatta ileride nasıl hare. ket edeceklerine dair bir plân ha- zırlamak için en müsait bir za- mandı. l Üçüncü günü sabahleyin erken« den dışarıya çıktılar. h Bu, Jak Klemanın manastırdaki çilehaneye atıldığının dördüncü günü idi. Aynı zamanda Kroaslâ Pikvikin Monmartr Benediktinle. rinin manastırında, yani bolluk memleketinde rahatça ömür sür” meğe başladığı tarihtenberi or gün geçmişti. Pardayan eski Tanpl sokağıns doğru yürüdü. Şarl yolda: — Otel dö Gize mi gidiyoruz. dedi. — Otel dö Gize değil, fakat bel ki Morövere rastlarız diye onun et” rafında dolaşacağız. Genç Dük merakla: — Daima Moröver... dedi, fakat rica ederim, bu Moröver ne ola” cak? — Monsenyör, size daba evvel de söylemiştim. Moröver Gizin r9 yaptığını ve ne düşündüğünü bile" bir adamdır. Şunu da bilmelisini# ki sevgiliniz hakkında size ms mat verebilecek dünyada yalnı# bir kişi vardir. O da Gizdir. Bilir siniz ki Allahtan evvel onun € yalarına baş vuruluyor. Bunünis raber muhakkak istiyorsanız doğ” ruca otel dö Gize gider, Dükü * ran iki yüz muhafızı yararak <