m. İİİ — 30 — — Aman Allahım gökleri inletecek, müthiş bir işkence usulü ilham et. Mimceeim Ubeyt ile vezir Müeyve- dettin bir müddet birbirlerinin yüzle rine baktılar. Sonra her biri birer cümle, birer kelime söyliyerek maksat ve plânlarını açığa vordular: — Genç bir kadınsın! — Hem de güzel. — Güzel delif mı? Çok güzel. — Bağdatla eşin yok. — Sade Bağdatta mr ya? Güzide gene sözlerini kesti: — Ne demek istiyorsunuz? — Simdi anlarsınız. Şunu da derhal! ilâve etmek isterim ki zekânızda hiç bir zaman aklımızdan aşağı değil, — Arkadaşım çok doğru söyledi... Ben ös tamamiyle aynı fikirdeyim. — Bununla beraber siz de en ziya de beğendiğim şey cür'etinizdir. Pek az erkeklerde bulunacak (müthiş bir cür'ete maliksiniz, — Evet, evet, Cür'etiniz pek hiş — Şimdi bu güzelliğinizle, aklmız! ve cüretinizi bizim kesabımıza kullan.) manızı İstiyeoeğiz. — İşte, mükemmel bir hülâsa, Bü- tün isteklerimiz bundan ibaret. Kız tekrar sordu; — Yani? — Yani gizelliğinizle halifenin gö- züne girecek, aklmızla ona hulül ede- cek ve eliretinizle de bizim #ana vere.! ceğimiz direktif dahilinde faaliyete ge- çerek ona son darbeyi vuracaksınız. Halife Mustasım dişlerini gıcırdatı- yor, gözlerini fıldır fıldır döndürüyor, bir taraftan da; — Şimdi ben #ize haddinizi bildire- teğim. Meğer koynumda ne yılanlar! besliyormuşum. Ne ise iyi oldu ki en sonra iç yüzünüzü anladım. Bundan soti'ne Şekilde hareket etmem İzm geldiğini gok güzel biliyorum. Güzide kendisine bu teklif yapılm. ca acı acı güldü: — Maalesef aldanryorsunuz. Ben bü şekilde hainane bir teklifi kabul ede- cek yaradılışta değilim, — Red mi ediyorsun? — Evet, reddediyorum. Hürriyetim değil, canım pahasma bile olsa kendi. mi kimseye vermem. Hayatımda hiç kimseye yalan söylemediğim ve asla riyakârlık yapmadığım ve yapamıyaca» ğım için bu teklifinizi reddediyorum. Halife Mustaerm gibi bir alçağı... Güzidenin hraretli hararetli arilat. İçeriye girmişti. Bir Müeyyedettine, müneccim Ubeytin yüzleri birdenbire Bapsarı kesildi. Oldukları yerde taş gibi donup kaldılar, Güzide de bunun farka vardı. Başını çevirerek ki a damın gözlerini diktikleri istikamete başladı. Mutlak onu öldürmek için ya- nma çağırmıştı. Aradığı da ya kama ya rovelverdi, Ah! Ne yapmalı, ne yâp- malı, nasıl kaçmalı? Yerinden kalkma. ğa mecali yok.. Gözleri kararıyor... Ne de genç! Bu yaşta ölmek doğrusu çok acı hir şey! Bari canı fazla yanmadan bu iş olup bitse! Gözlerini kapadı, ku» Takları uğuldayor, ayak seslerinin yak- Taştığını duyuyor, Bir el omuzunu tu- tuyor... İşte şimdi el yükselecek, par. maklar boğazına sarılacak, onu boğa cak! — Karıcığım, canım... Ne oluyor- sun, çok mu hastasm? Endişeli bir ses, muhabbetle sarılan iki kol, ne garip, acaha yanlış mı igiti- yor? Hayret... Kocası onu öldürmüyor, içeriyegirmişti. Bir Müeyyedetline birde Ubeyte bakan gözleri alev püs kürüyordu. — Sen, siz... Diye kekeliyor, ağzmm iki yanm dan salyalar akıyordu: — Demek beni öldürmek, beni mar. vetmek, atmak, alt etmek — istiyorsu- nuz? Güzel, güzel... Göstereceğim ben size! Mustasımı görünce Güzide de ayağa kalktı. Ve bir kenara çekildi. Halife yavaş yavaş onlara doğru yaklaştı: — Sizden nasıl intikam alayım? Sizi nasıl işkencelerle geberteyim? A man allahım bana bir işkence usulü il- ham et! Bu alçaklardan öyle bir inti.! kam elmalı, öyle bir intikam almalı yım ki bunun dehşetinden yer oynama- İı, gök gıcırdamalıdır. Bana bir işken. ce usulü ilham et Allahım! Cevap ver bakalım Ubeyt! Cevap Yer! Önce bu hiyanetinin asıl ve esas Jinet, gu şii softa Müeyyedettinin ka- fası altımdan çıkıyor. Zaten kaç defa bana cnun hiyanetini haber vermişler, fakat ben insnmamıştım. İhtimal ver- memiştim. Ne kadar aldanmışım? — Söyle bakalım! Öyle mi? —lu. — Cevap vermiyecek misin? Pek âlâ! Bilmiş ol ki ben kara taşları bile çatır çatır söyletmesini bilir bir ada- mım, Sana #on defa olarak soruyorum. Cevap verecek misin? Ubeydin gözlerinden birdenbire son bir ümit dalgası geçti: — Muhterem halife! Kulunuz her zaman e$irinizim. Hangi zaman emirle. riniz haricine çıktım? oHangi zaman sorduğunuz bir şeye bütin kalbimle doğru olarak cevap vermedim ? — Görüyorum ki itiraf ediyorsun U- beyt. Eğer her şeyi dosdoğru anlatacak olursan, bana bütün hakiketi itiraf e dersen vadediyorum ki ben de hakkın- da merhametli olacağım. Seni İşkeni ce İle öldürmiyeceğini, Ubeyt! Seni ça- bucak ve ıstırapsız ve acısız idam et- tireceğim. Haydi! Anlat! — Efendimizin büyük adaletinden esasen ben de emindim. Sizin sözleri- mi dinliyeceğinize, bu büyük adaleti göstereceğinize itimadım berkemaldi, — Yeter! Söyle artık! Hakkımda bu şeninne plânı kuran cemiyetin rei- si kimdir? (Devamı var) bilâkis gene ilânı aşk ediyor: — Güzelim, bak seni ne kadar s8- viyorum. Peresteş ediyorum, Bana mer hamet et, senin muhabbetine ihtiyacım var. Birkaç zamandır benden kaçıyor. | sun, bakışlarını bile benden esirgiyor.. sun, Bilmiyerek acaba seni kızdırdım mı? Seni üzecek bir şey mi yaptım. Böyle bir şey varsa niçin derdin: söyle- miyorsün. Bana kinlenme, kabahatimi söyle, payla amma, Allah aşkına surat asma! Düşünüyorum amma, bir türlü! neden seni kızdırdığımı bulamıyorum. Nihal yavaşça gözlerini açtı. Biraz! sükün bulmuştu. Demek kocasınm o na karşı kini yok, onu öldürmek iste- miyor, yanına çağırmasinin sebebi ©- mu öpmek, okşamak, sevmek istediği Hatıralarını anlatan * EFDAS TALAT Anadoludan gelen haberler İngilizleri telâşa düşürmüştü — Selâm söyledi. Yüreğim rahat etmişti, Aziz arkada” sn elini nihnettarane #'karik oradan ayrıldım. Emniyet (Sandığından yan gözle şıracıya baktım. Ahmak hafiye, masaya dayanmış, gözlerini dört açmış Hilâllahmerin kapısını (o gözetliyordu. Atladığını hissetmediğine göre şiracıda rahat rahat ve İstediği kadar oturabilir di. Ben Emniyet sandığından çıktıktan sonra seri bir yürüyüşle Salkımsöğüde indim ve oradan bir tramvaya atlayarak Krskere döndüm, Daireden gaybubetim yarım saati biraz geçmişti. Nöbetçi, be” ni kimsenin aramadığını söyledi. Oda- ma çıktım ve ceketimi çıkararak yazi” hanemin başma geçtim ve © çalışmağa başladım. SABIR VE İTİDAL Biraz sonra kapı açıldı. Benim adam- larımdan olan polis Saip içeri girerek bana bir pusula uzattı: — Bunu bizden birisi ile (Beybaba) size göndermiş. dedi. Saip polis müdürü Esat beyden bahsederken daima (bey baba) derdi. Pusulayı açtım. İçinde şu kısa ibare yazılı idi: Sabır ve (itidal. Bu iki kelime, bir gece evvel polis Selâ r' ile Kızıltopraktaki >'ne gönd“di ğim raporun cevalu idi. Ben Esat beye , dığım mektupta çok teferrmatlı dav ranmış, biraz tehlikeli tekliflerde bulun muştum. Binacnaleyh şifahi veya tahrif ri olarak aşağı yukarı böyle bir cevap alacağımı zaten ümit ediyordum. Çünki Esat bey daima itidalle hareket eyler ve yapacağı şeyleri evvelden kavvetk bir şekilde mubakeme ederdi. Eğer bir gün vakit bulup da kendisile görüşebil” miş olsaydım, bana ayni şeyleri söyliye- ceği muhakkakta. a iy INGILIZ ERKANI HARBİYESİNİN BIR MEKTUBU Bu sirada yukarıdan bir polis gelerek beni kumandanm istediğini haber verdi. Derhal yukarı çıktım. Püro ve sigara dumanından gözgözü görmüyordu. Bal lar ile Ledi Düsmund ve Beneti duman-| dan hayal meyal görebiliyordum. Bu kadar çok sigara içtiklerine göre çok ha raretli şeyler konuşmuş olacaklardı. Fi hakika, mülâkat bir saat kadar sürmüş” tü. İçeri girdiğim saman Üçü de biribirle rine çok yakın oturuyorlardı. Onlara yaklaştım. Aman yarabbi! Hepsinin su-i içinmiş! Fakat bu da genç kadını İsyan et- tiriyor. Böyle bir katil tarafmdan se vilmek, onun olmak tahammül edilir gibi değil! Bu muhabbete mukabele e- demiyor, etmek de istemiyor. Yavaş- ça yerinden kalkıyor: — Asahbiyim... Bu hava beni harap ediyor, Canım konuşmak İstemiyor... Bırakım, odama gideyim. Ferruh beyin yanakları kızardı. Gözleri öfke ile parladı. Asabiyetle sor- du: — Nihal, sen artık bana tahammül edemiyorsun. Çünkü başkasını sevi. yorsun değil mi? p Kadın ürperdi, uçuk benzi biisbütün sarardı, hafifçe omuzlarını silkti. — Neye cevap vermiyorsun? — Ne diyeyim? — Açıkça konuş, doğruyu söyle! — Böyle saçma bir gusle cevap ve- remem... Beni tahkir ediyorsun! — Dikkat et Nihal! Eğer gizlediği bir sır varsa emin ol ergeç ben onu öğ- renirim, sonra fenâ olur, — Ne gibi? Beni mi öldürürsün yoksa onu mu? — Orası bilmem, fakat her halde birimizden birinin yok olmaâı lâzım pielicen# kansıBir TÜRK —16Ğ1— catı ekşimiş.. Burunlarından düşen bin? parça oluyor. Gene ne var? Ne olacak. Mutlaka Yunan ordusu yeni bir hezime te uğramıştır. Hele Ballar köpürüp dur” ruyor. Piposunu ardı arkasına çekiştire- rek hömurdanıyor. Herif, - Yunanlıları sevmiyor ama, bu işte Britanya impara torluğunun menfaatleri de ziruzeber ©“ luyor. Beni görünce kapiten Benet söze başladı: İ — Mister Efdal! o Kemalistlerin bu sefer giriştikleri taarruz öyle pek geçici! ve mevzii bir şey gibi görünmüyor. Mü temadi muvaffakiyetler elde ettiklerini irtibat zabitlerimizden aldığımız rapor lardan öğrendik. | Benet birdenbire sustu. Çünkü, ko:i” dordan gelen sert ayak sesleri kapının * dürmüş ve tokmak şiddetle çev- i. Hepimiz başımızı çevirdik. Baş çavuş Rayt içeri girdi, Ve ortaya doğru vek elinde tuttuğu bir zarfı Mr ralay Ballara vzattı, o Ballar mektubu bana vermesini işaret etti, Hemen aldım ve erir yırtarak içindeki kâğıdı çıkar” dım. Kâğıd (İşgal başkumandanlığı) başlığını taşıyor. Bir kenarda da kırmızı kalemle (gayet mühim ve müstaceldir) ibaresi yazılı bulunuyordu. Üçünün de gözleri bana çevrilmişti. (o Bunun için, tezkereyi okuyamadım ve Ballara uzat- tım. Miralay mektçbu O okurken yüzü büsbütn değişti; bı$ını asabi hareketler le sallamağa başladı. Kâğıdı okuyup bi tirdikten sonra zarfı imzalayarak verdi. Ve başçavuş Rayt odadan (o çıktıktan sonra mektubu kapiten Renete uzatarak şunları söyledi: — Eğer işler böyle devam (ederse » “an ahbaplar soluğu İzmirde alacak lar. Benet mıtıldanâr: — Kemalistler mi? — Evet, okusana... Kaviten Benet kâğıdı dikaktle okur” mağa başladı. Onun da betibenzi attı. Ve asabiyetle ayağa kalkarak söylenme” ğe başladı: — Bu işte bizim de hatamız oldu. Ballar homurdandı : — Biz hatamızı böyle iş işten geç“ tikten sonra mı anlayacaktık. — İş işten geçti mi dersiniz. — Bence geçti demektir. — Evet, ümit kalmadı gibi bir şey... Masanın Üzerine atılmış olan kâğıdı okumak için kendimi yiyorum. Fakat, aksi şeytan kâğıdı katlamış.. Zarar yok. Onu da diğerleri gibi ele geçireceğim. Ben, o gece yeniden Ballarm yazıha” gelir! — Merrk etme... Hamdolsun böyle bir tehlike yok.. Ben kimseyi sevmiyee rum, — Yemin et! — Vallahi billahi... Erkek genişçe bir nefes aldı. Yü-' sünün çizgileri gevşedi, fakat gene sert l bir tavırin: — Ben haber veriyorum. Ayağını denk al. Böyle şeyde şakaya gelmem. O günden itibaren Ferruh beyin ka- rısına, karşı hattı hareketi büsbütün değişti. Eskisi gibi onu aramıyor, 0- nuna meşgul olmuyor. Ara sıra ok. i şamağa dahi teşebbüs etmiyordu. NI. hele fens halde kırgin olduğu her ha liyle belliydi. Lâkayt gibi duruyor, l&- kin gizliden gizliye karısını gözetliyor. du. Genç kadın işin farkında idi, bü- tün günleri çarpıntiyle geçiyordu, Bu sıralarda bir gün Mahir onlara mira- fir geldi. Ferruh bey sokağa çıkmıstı. Nihal onu görünce fena halde kızdı: — Ne münasebet, niçin geliyorsun" — Göreceğim geldi. — Kocamın ne halde olduğunu bili. yor musun? — Benden şüphelenmiyor ki... Hem onu bu hale koyan sensin! eri, 9 AGUSTOS — 1939 . Sl z Yazım; İHSAN ) nesine bir ziyaret yapmayı düşünür kolonel seslendi: yi — Siz bu gece her ihtimale gece devriyelerini fazlalaştırın. Bil İstanbul tarafında fazla devriye sun. Siz de çok mükim bir iş o buradan ayrılmayın. Onları selâmlıyarak odadan Çok geçmeden Kapiten Benet ile Düsmurd da gelip gittiler. Casus beni göreceğini söylemiş olduğu odama uğramadı. Bunda bir vardı. Neme lâzım. Ben de serimi $”. saadım.. Zaten o kadınla konuşmak g0 le oynamak gibi tehlikeli bir şeydi e) dan mümkün olduğu kadar uzak ii # di SD SA BEBE OD EE X ii a adem, selâmet sahilini daha kolay . du, Artık Krokerde el, ayak vas X çekilmiş, etrafa gecenin © tenbelığ sessizliği çökmüştü. Yalnız, en ait i taki hapishane kısmından zaman k gürültüler yukarı kata kadar geli e Bir sralrk kolonel Balların iş v indiğini duydum. Hemen kulağımı kapının anahtar deliğine yerleşti içeriyi dirilemeğe başladım. Ballar “ iç hanenin gözlerini açtı,kapadı. Sati bir takım yerleri kiltledi. Herhalde g b kumandanlığından gelen raporları #&|X Hiyordu. Zavalk bilmiyordu ki oni ix âz sonra benim elime gelmiş 4 N cak, Biraz sonra Ballar ara kapıy! a bana: ik, — Ben klübe gidiyorum. Siyer ui 0 bir şey olursa bana haber verirsin, $ rek çiktr, gitti > p» Bir müddet odağa oyalandy," ya koridora çıkarak etrafı kontrol gi İm Binada aşağı katta avluda bekliye” betçinin ayak seslerinden başka el gürültü yoktu. Birim katta kalmamış. Odama girdim, kapıyı F ce kapadıktan sonra Balların ,,9“ geçtim. RAPORLARDA NELER YAZILİ Evvelce anlattığım şekilde yas” nin ârkasmdan elimi sokarak gili deki raporları çıkardım. Diğerleri € dar mühim şeyler değildi. Fakat kumandanlığından akşam üzeri ij Ten mektubun muhteviyatr onla * katen snirlendirecek O mahiyeti, Mektubu şokak fenerinin işığımi © rak okudum. 4 (Devamı #8” — Söylemesi kolay beyefenö”” rimde ol da göreyim seni! Kadınım aksi cevapları Mahir nirlendirmişti, düşünmeden cave? di; — Yerinde olsaydım daha 7“ dim. Bol para, saltanat, lükS me âşık bir koca! Bundan # mek için deli olmalı! Nihalin kaşları çatıldı öfk€ X Zırdı: k — Doğru, deliyim, senin gibi yesiz bir erkekle kendimi tehlil ye ş duğumı için hakikaten deliyim. 3 ni hiç bir an sevmedim Ki, 7 ” İsyordu... Kocam beni arzu eti”, # bi İstanbulda yaşatsaydı. gesi vişmek aklımdan bile gecmesİ — Nihal! ” j — Ne oluyor... Hakikat 7 şuna mı gitmedi, işte doğrusU sevmiyorum. Hem şimdi kork i | yim, zevke vaktim yok. Gi? daha seni görmiyeyim... — Gidiyorum amma, bir se gelmem! v — Gelmel,.. ğ “Devam Zİ