ilk karısı Evleneli ancak birkaç ay olmuş- tu ki, Nezihe mesut olmadığının farkma vardı. Kocası kıskanı Yordu. Fakat hayatta olan bir ka- dından değil! Kocasını bir kaza meticesinde ölen eski karısından kıskanıyordu. Kâmil ilk karısı öldükten üç sene sonra Nezihe ile evlenmişti. Kendisi ötuz beş yaşlarında yakı giklr bir adamdı, Nezihe ise yirmi Yaşındaydı. Kendisine fevkelide Büzel denilemezdi, fakat sevimli idi, temiz ahlâklı, saf düşünceli bir kızdı. Kâmilin ilk karısını tanımıştı Onun güzelliğini biliyordu Kâmil. le nasıl sevişip evlendiklerini duy- Muş, öldüğü zaman ise Kâmilin masıl müthiş bir kedere kapıldığı hı görmüştü. Kâmilin ilk karısile mukayese ettiği zaman kendisini .çok aşağıda görüyordu. Bunun i Şindir ki, Kâmil bir gün kendisini ediği zaman şaşırmıştı. Kâmil &ibi o kadar yüksek gördüğü bir genç, eski karısı Neclâ gibi fevka- İde bir'kadından sonra nasıl o: olur da kendisile evlenmeğe talip olabilirdi? Nezihede bir fevkalâ. delik yoktu ki! Fakat sonra düşünmüş, şu ne- ticeye varmıştı; — Yalnız yasamak kendisin? trtık güç geliyor. Öyle meşgul o- lacak bir kadına iht'yacı var. Be» Ni seçmesi de herhalde iddiasız, Bönterişsiz bir kız olusumdandır. ©€8, eski karıs s İnmiyen şünmüş olaca tır, “ Kâmille evlenmeğe razı ol. Muştu, onu seviyordu da... Evlili. ilk ayları saadet içinde geç- in bir müddet sonra sessiz! b IZtırap içinde kıvranmağa| aşladı. Kocasını kıskanıyordu. Onun kendisini eski karısı kadar tevmed'dinden emindi. Kâmil ger Sİ ona eski karısından hiç bahset ik ama, onu hölü unutama dığı muhakkaktı İkisi arasnda sandetlerine engel olan bir hayâl dolaşıyordu; Nezihenin bütün vvetile nefret ettiği, kıskandığı eclânm hayâli... | “4, Sitgide tahammül edilmez bir! “ alan iki senelik böyle bir ha. Ne yapmalıydı, ne yapabilir - di? Kâmil aradan üç sene geçmiş : olmasına rağmen hâlâ ilk karısı - hin, “Ölü, nün kocası idi, hiç bir © “aman Neziheyi sevmiyecekti. Hâ- yla Neclâyi seviyor, hâlâ onu se. Yiyordu. Kendisi bir “ “hiç,, di. Bir Sün, ilk defa olarak: — Beni seviyor musun? © kocasma sormak cesare- niş göstermişti. Si am sma biraz titremiş, biraz ri biliyorsun yavrum, İşti, seni elbette seviyorum! az kaldı: » ni sevdiğini biliyo- il iğ Kem Fakat söylemedi. Ne- İ Yarardı ki? Hem bu suale ko- asinn; — Evet! Di le iye cevap vermesinden kor - e * i iz bir hâdise, Nezihe e düşüncelerini baştan başa de- sttrdi. Eski bir makbuzu bul - e İcap etmişti. Kocasınm böy- raber herkesi b uaşkın samimiyetine! * © kadar yüksek, o kadar herkes . le evrakı yazihanesinde sakladı - ğını biliyordu. Anahtar çekmenin üstündeydi. Çekmeyi çekti, fakat açamadı. Daha kuvvetle çekti ve çekmen'n niçin açılmadığını o za man anladı. Çekmenin kenarına birkaç kâğıt sıkıştırmıştı. Bunlar üç mektuptu, kilitli olan dost göz- den düşmüş ve araya sıkışmış o- lacaktı, Nezihe bunların kadın yazısı olduğunu anlamıştı. Tecessüsüs - nü yenemedi, eokumağa başladı. Birinsi mektup “Sevgili Kâmilci. ğim!,, diye baş'ıyordu. İkinci mektubun başlığı “Sevgilim,, idi Üçüncüsü ise “Canım Kâmilci - ğim!,, diye başlamaktaydı. Hep - sinde tarih vardı. Bunlardan ve mektup'ardaki bazı imalardan bunların, Kâmilin Neclâ i'e evli bulunduğu zamanlarda yazı'mış olduğunu anladı. İlk hayret ve şaşkınlık devre: si geçtikten sonra Nezihe çılgınca bir sevince kapıldı. Demek Kâ . mil Netlâyi aldatmış, başka bir kadınla aşk macerası geçirmişti. Demek Neclâyi revmiyordu, sev - memişti. Sevseydi onu başka bir kadın'a aldatmazdı. Şu halde ar tık Kâmili, Neclâdan, “ölü,, den kıskanması manasıziı, Artık Nec lâdan nefret etmiyordu. İnsafsız. ca güldü. — Fevkalâde bulduğum Nec - lâ kocası tarafından aldatılıyor - muş ha! Diye dü 1 !ü. Halbu ki, Nezi Neclâ, düşüncesinden yavaş yavaş silindi. “Aldatılan kadın, dan sonra şimdi “aldatan koca,,| yı düşünüyordu. — Ne alçak bir riyakârmış bu Kâmil! Diye söylendi. Halbuki, Ne:lâ- Yi sever görünüyordu; karıs'le be- inan Tırmıştı. İhtimal Neclâ öldü. ğü zamanki kederi de ya'arcık- tandı, bir komediden ibaretti. Bu komediyi Kâmil oynamıştı; ha; ten başka gördüğü Kâmil... N — Riyakâr! Iki yüzlü! Diye | hiddet, isti *krah, ve nefretle söy. lendi, Neclâyı aldatmıştı, ihtimal şimdi beni de aldatıyor! Bununla beraber artık Kâ. mili kıskanmıyordu, varsm is - terse onu da aldatsın, Kâmili sevmiyordu ki! Evet Kâmi. li sevmiyordu, kıskançlık hissi - le beraber Kâm'le olan aşkı da soğumuş, yerini derin bir nefret| hissine bırakmıştı. Nakleden; FAHİRE MUALLA HABER AKSAM POSTASI IDARE EVI Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 Telgrat adresi ; Istanbul HABER Yazı işleri telofonu » 21472 Idara ve ilân 24310 ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi 100 Kr. 2700 e. 720 , mso . so . s0 . 10 ae İLÂN TARİFESİ Ticaret ilanlarının satırı 12,80 Resmi udmların 10 kuruştur. Senetik Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) metboası ri poslar Hatıralarını anlatan : EFDAL TALAT Kısa bir zaman içinde genç İngiliz zabitinin itimadını kazanmıştım Kapıyı annem açmış ve beni a- şağı çağırmıştı. Koşarak indim. İstanbul İngiliz zabıtai askeriye kumandanı Rikatson Hat, müte -' bessim bir yüzle kapının önünde | duruyordu. Bir lâhza gözüm an - neme ilişti. Avlunun karanlığı içine çekilmişti. Donuk ve hüzün- lü bakışlarından bu ziyaretten hiç de meninun kalmadığı anlaşılı- yordu. Annem, İstanbul Amerikan kız Kollejinden çıkmış münevver bir kadındı. Fakat milliyet meselele - rinde fazla mutaassıp idi. Bir düş- man zabitinin, o günkü ahval için- de evine gelmiş olmasını bu as - ker karısı hoş karşılamamıştı. Fakat ben de müşkül vaziyet. | te idim, Ne olursa olsun evime| misafir gelmiş olan bir adama ne. zaket göstermek, onu güler yüzle! karşılamak icap ediyordu. Fakat, annemin asil ve temiz duyguları | karşısında suçlu bir adam gibi kaldığımı da hissetmiyor değil - dim. Kapiten Rikatson Hat'i câli bir memnuniyet içinde kabul ettim. Ve annemle de tanıştırdım. Yu- karıdaki misafir odamızda karşı. ökmen ilmini ilirdi. — Kömbili Annem, bu çocuk denilecek ka. belki, düşündüğüm bazı timi ciya re de imkân bulurdum. Teklifini| ,dar genç düşman zabitinin, hari-! ci vaziyetinin haşıl ettiği tesire rağmen, özü temiz bir insan oldu. ğunu konuştukça anlamış ve ilk dakikalardaki huşünetli hali ya - vaş yavaş zail olmuştu. Ben de, Kapiten Rikatson Ha- tin evimize gelmesindeki maksa- dın, münhasıran yerli öz Türk halkile tanışarak üzerine aldığı mühim ve nazik vazifeyi kısmen olsun mahalli âdetlere ve duygu- lara uygun şekilde yapmak arzur | sundan ileri geldiğini söyliyerek vaziyetin normal bir hal almasını temin etmiş oldum. İngiliz zabitini akşam çayma alıkoyduk. Konuşmamız, samimi oldu. Yabancı bir memlekette ilk defa ziyaret ettiği bir aile içinde bulunmaktan duyduğu merak ve tecessüs hareketlerinden belli o- luyordu. Bilhassa bizim, memle - ketin ogünkü kara günlerinden aldığımız ve bir türlü kurtulama- İ dığımız kederli ve meyus halimi. zi çok iyi seziyordu, Çok terbiye. li bir adamdır. Sırası geldiği za- man herhangi bir söz ve vesile ile dudaklarında beliren en hafif bir tebessümü bile gizlemeğe çalışı. yor ve bu suretle kendi mevcudi . yetlerinin sebep olduğunu bildi. | ği matemimize karşı hörmetkâr bir hal alıyordu. GARİP BIR MAHKEME Kapiten Rikatson Hat, o gün evimizden ayrılırken hissedilir derecede mahcup ve müteessirdi, Elimi sıkarken kendisini ziyaret etmekliğimi ısrarla rica ederek şunları söyledi: — Bana iki gün sonra mutla. ka geliniz. Bunu rica ederim, çün kü elimde Türkleri çok yakından M2 da em in dmnii Enfellicen, Gez İhan BirTURK alâkadar eden © bazı mühim da- valar vardır. Bunları görmenizi isterim.,, İki gün sonra kırmızı konağa gittim, Kapiten Rikatson Hat, be. ni çalışma odasının yanmdaki hu. susi istirahat odasında kabul etti Iki arkadaş gibi bir müddet öte - denberiden konuştuk. Sonra: — Efdâl! dedi. Şimdi seninle yazıhaneyg geçelim. Sen bir mi -| safir gibi yanımda bulunursun.| Ben de mâiyetimdeki hâkimin ge- treceği davalarla meşgul olurum. Bu davaların hüküm ve kararlarını o kendi kendine verir. Ben de tetkik ve istersem tasdik ederim. Bunların içinde mahalli âdetlere ve yerli halkın tâbi olduğu mahal li kanunlara aykırı hükümler var- sa bana işaret et. Başka bir şeye lüzum kalmaz. Bu suretle bana lüzumlu bir yardımda bulunmuş olacaksın.,, Bu İngiliz zabitile tanışmamm böyle garip surette inkişaf etme: sinden hayret içinde idim. O, kısa bir zaman içinde bana o kadar i- timad etmiş idi ki, mahrem ve resmi işlerinde hazır bulunmamı istiyor ve bunda hiç bir mahzür görmüyordu. Göreceğim şeyler kabul ettim. Yazı odasına geçtik. Biraz sonra, kapı açıldı. İstanbul İngiliz Viş kumandanlığınm biri- cik hâkimi olan Gaziantaplı Si - kısları; masalarınızı ew nin iştirakile Tel. 4.3345 4 Marttan itibaren Taksimde kışlık Belvü Mesirdan gelen Arap saz heyeti ve ra velden temin ediniz, # gün bayram gündüzleri saa* 13 den itibaren ÇAYLI DANS. RADYOLIN En büyük sergilerde 18 diploma, 48 madalya kazanmıştır. kullananların dişleridir.,, ve akşam günde 2 defa dişleri te- mizlemekle kabildir.,, RADYOLIN bitkimya saf kalaylı tüplerdedir. ervif'e Yazan: İHSAN ARİF ğ nekerim Bezciyan ismindeki Er - meni içeri girdi. Koltuğunda beş | on dosya vardı. Başı dik ve kaş - A ları şimdiye kadar âdalet maskesi altında oynadığı muvaffakiyetli oyunun verdiği ilminan ve cüret içinde çatıktı. Şimdiye kadar al dığı bütün kararların kayıdsız i şartsız kabul ve icra edilmiş olma» sından şimarmış bir halde idi, Bi- raz mağrur bakışlarile odayı şöy. le bir süzdü. Beni görünce durala. dı ve kumandanın yüzüne (bu a- damın yanında gizli işlerimizi gö rüşebilir miyiz?) demek ister gi. bi mânidar bir şekilde baktı. Kumandan (Rikatson Hat) m beni bu gârip mahkemede hazır bulundurmak istemesinin sebebi « ni daha evvel sezmiştim, Adamca- gız, bu davalarda hissiyata mağ- lâp olarak bir taraflı kararlar ve- rildiğini ve kendisinin aldatıldı « © ğını hissediyor, fakat bu hareket. lere mani olmak için delil ve im. kânlardan mahrum bulunuyordu. Bu sebepledir ki, beni, iyi kavrr- yamadığı bu noktalarda kendisini | ikaz etmek üzere yanında bulun. © durmak ve bu suretle de düştüğü müşkül vaziyetten kurtulmak isti. yordu. Ema bâkim, Sinekerim Baz. yanın Mi ayBi duş gularla irkildiğini hissediyordum. Zabit, muhatabınm hiç bekisme . | diği sert bir sesle bu bakışa aleni | bir cevap verdi: (Devamı var) salonunda Bayan Hamiyet Memleketimizin hassas o kuyucusu, Diş tabibleri diyor ki: “Böyle güzel dişler yalnız Radyolin Diş tabibleri diyor ki: “Dişlerin ve ağzın sıhhati sabah