Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
ALO e e PT X LE e DK HABER — Akşam postası İşçi kadınların ki tu yollaraw sapmalarına sebep hep Patronlardır İş Kanununun, kadın işçileri korumaya başladığı gün bu böyle olmiyacak v G Bir Türk işçi kadını işte böyle alın teriyle çalışır ve yalnız emeğini satar ... | Dünkü anketimizde mües- seselerde kadm işçi çalıştıran bazı vicdansız ve kalbsiz patron- ların bunları nasıl hayvani zevk- lerine âlet etmeğe çalıştıklarını ve bu maksatla yaptıkları hareketleri 'yazmıştık. Türk kadın işçisinin namusuna uzanan bu elin iş kanu- nu tarafından kırılacağı muhak- kaktır. Buna asla şüphe etmiyo- ruz. Ve bu acı hakikatin ibret ol- sun diye diğer feci kısımlarını ya- zıyoruz: Bütün fabrikaları, bütün ima- lâthaneleri gezin. Göreceğiniz ka- d işçilerinin yüzde doksan beşi ön beşle yirmi beş yaş arasındadır. Ve bunlar gayet çabuk olarak de- ğişirler, tahavvül ederler. Eskileri gidip yerlerine daima yenileri ge- lir. Acaba bu kızlar, genç kadınlar nerelere giderler: 1 — Başka fabrikalara.. 2 — Evlenirler, yahut çalışma- ğa ihtiyaçları kalmaz. 3 — Hastalanmlar, çalışamıya- cak bir hale gelirler. 4 — Fena yollara saparlar. İhtiyarlamak bahsini buraya katmiyorum. Çünkü bu da ayrı bir| dert ve deşilecek bir yaradır, Hem yalnız bizde değil, bütün dün- yada bu — böyledir. Patron bir işçisinin otuz yaşını geçti- ğini görünce, onu fabrikasından çı- karıp atmak için bahaneler ara- mağa başlar. Çünkü patrona çok çalışabilen, ve çalışmaktan bıkmı- yan kanı damarlarında hızlı ceve- lân eden yıpranmamış, yorulma- mış işçiler lâzımdır. Hele 35 yaşmı geçmiş kadın iş- çiye tesadüf etmek ihtimali büsbü- tün azdır. Bunun için kadın, bir işçi için ölmeden evvel uzun ve 18- tirap dolu bir ihtizar devresi olan ihtiyarlık devrine girerken büyük bir mücadele başlar. Bu mücadele gençleşmek, genç ve güzl görüne- bilmek mücadelesidir. Dünyada ihtiyar yahut ihtiyar- lamağa yüz tutmuş kadınları genç — gösterebilecek — hokkabazlıklarla uğraşan ve bu işten geçinen mil- yonlarca insan var. Fakat bunla- rın hepsi bu iş için çok para alır- “lar, korsalar, allıklar, türlü türlü kremler, boyalar, makyaj, masaj, bunların hepsi pahalr ve mukabi- İinde pek çok para ödenmesi lâzım gelen şeylerdir. Halbuki fakir işçi kadında pa- -i d ' L gA ! ı re, İngilterede bu şekilde genç gö- ra ne arar? Kazandığı ile yalnız karnını yarım yamalak doyurabil- mektedir. Binaenaleyh yapabildi- ği şey katığını feda edip yalnız ek- mek yemek, ve bu suretle arttırabi. leceği para ile saçlarının rengini oksijenle killi su renginde sarıya boyamak, gözlerine fakir kadın- larım en ucuz olduğundan en çok kullandıkları süs levazımı olan sür me, dudaklarına terkibi meçhul ve şüpheli ruj sürmektir. Tâ ki patron kendisini genç sanıp fabri- kadan kovmasın. “Ciddi bir İngiliz statistiğine gö- rünmek, işinden kovulmamak için makyaj yapan işçi kadınların sayı- sı, makyajı bir süs, bir zevk için yapan kadınların sayısından pek fazla imiş. İngilterede kadın işçilerinin pat- ronla mukaveleleri vardır, orada patron şu kadının yüzü buruşma- ğa başladı, diye bir tekmede ken- disini dışarı atamaz. Halbuki biz- de henüz iş kanunu çıkmamış ol- duğundan patron bu hususta tama- miyle ve korkunç derecede serbest. tir. yapabilir.. Gelelim fena yollara sapan işçi kadınlarına: Bir statistik yapılacak - olursa, zavallı kötü kadınların büyük bir ekseriyetinin vaktile işçi oldukla- rı meydana çıkacaktır. — Bunları dinlerseniz aşağı yukarı hepsinin maceralarının birbirine benzediği- ni göreceksiniz. Bunlar bir yerde hizmetçi, ev- lâtlık, ya bir fabrikada işçi, ya bir müessesede daktilo iken türlü teh- ditler, vaatlar yahut hilelerle bir takım sefil canavarların pençeleri- ne düşmüşlar, ve namuslarını kay- betmişlerdir. Diğer bir kısmı da her hangi bir fabrikada çalışırlarken kendi- lerine “Beyaz kadın tüccarı,, ad- nı verebileceğimiz bir takım mu- tavassıtların tuzaklarına düşerler. Günde on saat çalışıp namuslariy- le elli kuruş kazanmaktansa kendilerine hiç bir fayda (!) ver- miyen bu namuslarından vazgeç- mek telkinine kapılırlar. Ve ondan sonra işçilik hayatlarından vazge- çip kötü kadın olurlar. Fakat bu iş çok ağır ve korkunç- tur. Çok çabuk porsuyup, ihtiyar- lar, türlü müthiş ve tehlikeli hasta- Beş çocuk anası bir kadın IiDAMA Mahküm oldu İngilterede genç, fakat beş çocuk a nası bir hastabakıcı kadın idama meh küm edilmiştir. idam hükmü ve rilmeden bir kaç da kika önce, lehde v | aleyhde — haykıran kadınlar mahkeme kapılarına saldır - uşlar ve kapıları kapamak mecburi - eti hasıl olmüuğtur. Dorotea isimli bu genç hastabakıcı, tedavisi altında bulunan 52 yaşında A " da Bagğli ismindeki sakat bir kadını ö | dürmekten suçludur. İdam hükmü verilmesine az kalmış: ken, suçlu kadmma bir şey söyleyip söy lemiyeceği sorulmuştur. Kadın hâkime bakakalmış sonra dudaklarını — açarak, bir fısıltr halinde şöyle demiştir: — Ben masumum!,, Hâkim duraklıyarak, — ikide bir duw daklarını ısırip islatarak, sesine güçlük- le hâkim olarak idam hükmünü vermiş tir. Mahküm hastabakıcıyı akabinde ve kili görmüş ve mahküm kendisine şöyle demiştir: “'Temyiz ediniz, temyiz ediniz. 'Temyiz etmeliyim, Ben suçlu — değilim. Suç teşkil edecek hiç bir iş yapmadım..,, Mahkeme salonundan çıkarken, mah | küm hastabakıcının dört aylık çocuğur nu bir arkadaşı yanısıra taşıyordu. Her istediğini, köküne kadar' İrklar alırlar,; İstanbulda tutuna- . A v İ idam edilen eşek Suriyede, şimdiye kadar görül- memiş bir idam cezası infaz olun- muştur: Şama bağlı Vadiüzzaniye kö- yünde fakir bir köylünün eşeği, çeşme başımda dururken bir yan- Irşlrk neticesi olacak, köy ağala- rından birine bir çıfte Savul usuŞ, pek hızlı savrulan bu çifte ağanın karnına rasgelerek hemen ölümü- ne sebep olmuştur. Bu vaka üzerine eşek sahibin- den alımarak muhtarm ahırında nezaret altına almmıştır. Ağanın ölümü bütün köylüleri çok müteessir ettiğinden eşeğinin başını baş bırakan adamın mah- kemeye verilmesiyle intikam alına- mıyacağı anlaşılmış, düşünülmüş, taşmılmış, neticede eşeğin muha- kemesine karar verilmiştir. Bu karar üzerine köyün yaşlıla- rından içürekkep bir heyet eşeği köy meydanının ortasında sorguya çekmiş, hazır bulunan sahibinden şimdiye kadar bir kabahat yapıp yapmadığı sorulmuştur. Bu sualler esnasında eşek tesa- düfen anırdığından, bu anırma cürmü itiraf mahiyetinde görüle- rek hemen idamına karar verilmiş- tir. Genç köylüler büyük direkler getirerek bir idam sehpası kurmuş- lar ve kalın bir ipi eşeğin boynuna | takarak derhal idam etmişlerdir. Eşeğin cesedi diğer eşeklere bir ibreti müessire olmak üzere bir sa- at kadar teşhir edilmiş, sonra bir dereye atılmıştır. TARETTTTN DK LEGEKİCE T K TTTT T EYZCERIY maz olurlar, Ondan sonra Anado- luya geçerler. Orada da muhtelif yerlerde sürt- tükten sonra nihayet Zonguldağa demir atıp orada yerleşirler. Gay- ri buradan başka yere gidemez, burada ölürler.. Bu zavallı kadınların en sonra Zonguldağa gitmelerine sebep bu- rada 6000 bekâr ve fakir işçi erke- ğin mevcudiyetidir. Bu bahse yarın da devam ede- ceğiz, Murad SERT?ĞLU 2 MART — 193—3?;#'; b Bunlar, 58, Gİ nci geldiler... Kış olimpiyadlarına, İstanbul Dağcılık kulübü namına müşahit olarak iştirak eden Vedad, Abud, Ekrem, Hikmet dün Romanya bandıralı Daçya vapurile Roman- yadan şehrimize dönmüşlerdir. Antrenör Riverle, kafile reisi İlyas ve müsabakalara girip kay- beden kayakçılar henüz Almanya- dadırlar; şimdilik Münihte bulu - nuyorlar. Yakında onlar da gele ceklermiş. Gelen müşahitler Garmıştekı müsabakalarda geri kalmamızın sebebini şöyle anlatıyorlar: “— Biz üç kişi İstanbul Dağcı- İrk kulübü namına müşahit sıfati- le gittik. Maksadımız Türkiyede Dağcilık ve kayakcılığın en ça - buk bir zamanda gerek teşkilât ve gerek teçhizat bakımından ilerle-| mesi için tetkikat yapmaktı. Ra- porlar topladık. Garmişte ecnebi kayakçıların kudretlerini yakından gördükten sonra bizim kayakcıların müsaba- kalara — girmemelerini söyledik. Antrenörümüz ve kafile reisi ll - yas bunu dinlemediler. Bilhassa | Antrenör bizim kayakçıların ma- nevi kuvvetlerinin çok yüksek ol- duğunu söylüyerek bazı müsaba.- kalarda Bulgarları, Yunanlıları, hattâ Romenleri geçeceklerini id- Kavakçılar ve relsleri hâlâ Almanyadav_; | Fakat mügahitler geldi, anlatıyorlar : G1 kişilik yarışa 4 Türk girdi — | I“' ;;' ..--ııuu'l.uı.lıı.n.’_n gGA UKL 16 59, 60 ve - | Her üç müsabakada da 308t | cu geldiler. | Gazetslerdökü bücumların © | ze doğru olmaması lâzımdır. çiV kü biz müsabakalara girmiş *” giliz.,, Dün gelen sporcuların getlf Vıı dikleri resmi raporlara göre, q -buçuk kilometrelik sürat mw | ı| kasına 61 kişi girmiştir. Bl’” müııhıkıyı giren dört genç K sonuncu gelmişlerdir. b Birinci gelen Norveçli, bu , safeyi dört dakika 47 M'YJİ A almış, Türk kıyakçılmndan kar ',.şj nuncusu 22 dakika 44 saniY” | | sonuncu gelmiştir. Antrenörün ” ” | ©| lediği gibi ne Bulgarlar, Ne İ'“' K nanlılar, ne de Romenler biZ 13 Bi geri kalmamış, bilâkis çok ! | © gitmişlerdir. ğ’;' L Yuıoılavyı.lı Tracek, bu ' safeyi beş dakika 31 ıınlf# ; alarak on altıncı, Roıııtl*"ıI Sehesser altr dakika üç ıı:;j' 4 yirmi, sekizinci, Bulgar Yo altı dakika dört ıamyede cu gelmişlerdir. ö* Yü Bizimkiler ise 58, 59, 60, * inci olmuşlardır. U bi On kilometrelik 'büyrek W ’ şında da bizim kayakçılar s© ”d cu olmuşlardır. Hattâ uııuın'l”w yastmakayalışılarımızdan bit Döviz tahdidatı üzerine Beynelmilel şekilde Para kaçakçılıg şebekesi kurulmu$ Bu şebekenin yaptığı marifetlere ı: şŞşaşılır! ; Döviz tahdidatı koymuş - olan memleketlerde dışarıya para ka- çırmak için arsıulusal bir sendika teşekkül etmiştir. Bu sendikanın Roma, Paris, Nevyork, Londra, Budapeşte ve Berlinde ajanları var dır. Teşkilâtın arkasında çok nü- fuzlu ve kuüdretli adamlar bulun- duğundan işler aksamadan yürü- mektedir. İtalyanlar ayda yedi İngiliz li- rasından (bizim paramızla 47 lira 50 kuruştan) fazla parayı dışarıya gönderemezler. Alman hükümeti bir Almanın memleket dışına 16 şiling (bizim paramızla 480 ku- ruştan) fazlasını çıkarmasına ya- hut göndermesine izin vermez. Bu parayı çıkarmak için de parayı kontrol bürosundan müsaade al - mak lâzımdır. Memleketten dışarıya kaçırıl - mak istenen nakit para, esham ve tahvilât için kaçakçı teşkilâtı, kıy- metin yüzde onünu peşin almak şartile bu işi görmekte ve kaçırdı- ğı menkul kıymetlerle paraları sa- hibinin dilediği memlekette dile- yeceği bankaya depozito etmekte- dir. Döviz tah dıdatmm bilhassa çok sıkr olduğu Macaristan, İtalya ve| Almanyada sendikanın fnlıyeh pek fazladır. LA Kaçakçılığın nasıl işl gösteren bir misali Sunday gazetesinin muhabiri ;oyla mıktndır de satmak ııtedıgı 100.000 " , _*' değerinde petrol hisse vardır. ' Bunları Almanyada sal“;ğr İ lursa eline çok düşük fiyat hiç bir kısmını memlekette? d rıya çıkaramıyacaktır. S'”M nın bir ajanı bunu haber M Ü işadamına yanaşmıştır: "uf tuktan ve mesele karşılıklı »i " dıktan sonra, iş adamı Han0 h meşhur bir avukata tnkd"" cektir. Satsa bile aldığı p3 Avukat petrol h'sse dikkatle gözden geçirdikteP ç ""ta zavallı iş adamımnın dehşet ya ı.î | kalan gözleri önünde maıştır. ıİ“' # Bundan sonra avukat,; yi tığı bütün senetlerin nil:;:, L tarihlerini yazarak müşt zayi ilmühaberi vermiş V* dama giderek “petroln sınm şubesinden “zayi» _ bedelini almasmı söy! M bl'f' | e | İş adamı bu mektu ıob. z ü | n koyarak Amsterdama KW" e raları almıştır.,, ğ