kaç Eski Çarlık rejiminde kazak kıtalarımın birinde bulunan iri ya- Ti ve şimdi elli beş yaşlarında Mi- $el Smagin geçen hafta Parisin en işlek caddelerinden birinde, sa - bah erkenden herkes işinin başına koşarken, küçük bir dükkânda ,Süzel bir kadını öldürmüştür. Maktul, dükkânın sahibi Ma - dam Marta Dissak'dır. Kendisi es- ki bir hastabakıcıdır. Kocasının ölümündenberi bu dükkânı idare etmekte ve sabıik kazakla dost o- larak geçinmektedir. *“Huy canın altındadır; can ç'kma:hkça huy da çıkmaz,, sözü Meğerse ne kadar doğru imiş. Mi- $el bu sevimli kadının sayesinde rahat rahat yaşadığı halde doğ - Müuş olduğu Sibiryayı ve orada kadınları kırbacla dövmek âdeti- ni bir türlü unutamamıştır. Fran - sız kadını ise dayağa pek alışık olmamakla beraber sevdiği ada - Tün densizliklerine bir müddet îl-amı çıkarmamış, fakat nihayet kayanw artık alâkasını eseceğini söylemiş ve adamı ba - ’md’—n savmıştır. Netekim © gece k“dlmn başka birinin kolunda *ve döndüğünü görünce kazak çıl. dll'ncak kadar kızmış, sabaha ka.- dar z" “Mmış ve mbahleyın er - Cdamlamıştır.. Kendı.me her ne kadır madamın Mezar kımnı Sevdiği bir kadını kıskançlık yüzünden öldü rdü daha gelmediği söylenmişse de o söz söylemiyerek içeriye girmiş ve dükkânın arka tarafındaki o - daya girince kadını masa başında kahvaltı ederken bulmuştur. — Nasıl düşünüp taşındın mı? Cevap vermesine meydan bı - rakmadan kocaman kamasını çı - kardığı gibi kadının göğsüne sap- lamıştır. Sonra da hiçbir şey ol - mamış gibi dükkândan çıkıp ilk rasladığı polise teslim olmuştur. İmdat otomobili dükkâna var- dığı zaman kadın çoktan ölmüş bulunuyordu, . Çünkü sivri kama onun kalbini ikiye ayırmıştı. İşin asıl tuhaf tarafı şurasıdır ki, sabık kazak ölmüş sanılan bir adamdır. Kendisi Kolçak ordusu- nun dağılmasından sonra Rusya - da idama mahküm olmuş ve bü - tün zevahire göre de idam edil -| mişti. Smagin kendisiyle birlikte esir düşen bütün arkadaşlariyle gü - nün birinde idam meydanına gö - türülmüş ve kurşuna dizilmiş, ce- sedi gömülmek üzere bir tabuta konmuştu. O gece ne olduğunu kimse bil- miyor; fakat mezarcılar ertesi günü gömmek için tabutları tes - lim almağa geldikleri zamanbun- Mceset di. Kaçak ceset Smagin'indi. Avrupada tayyare hırsızları türedi Seyyahat, hattâ askeri tayyareleri bilinmiyen bir şekılde çalıyorlar Paristen yazılıyor: Avrupanın meçhul bir yerinde üs- d bır casus varki, asrın en müte- 3 dalaveresinde ihtisas ibidir. Bu adam tayyare çal - < Maktadır!. Son birkaç ay içinde Fransa, Ma "itın Lehistan, Çekoslovakya Hollındanın muhtelif tayyare lm!dı.nlırımılan tayyareler kay - 'i İmaktadır; hem de bunların ba- t."-l’l yeni ve gizli tipten askeri “Yarelerdir. Diğerleri ise eşhasa Sit lüks uçaklardır. Bunların hepsi esrarengiz bir b 'Ulle ve sessizce sır olmaktadır. Angardan çıkışlarını kimse gör- îî'mekle havalanma gürültülerini a Nsecikler duymamaktadır. Bir ““ bakıyorsunuz makineler ora - hıd" az sonra ise sırra kadem Smış oluyorlar. Bu hırsızlıklar alâkadar mem- k“ lerin gizli polis teşkilâtını de bir nazariye ileri sür - ei, sevketmiştir: Avrupanın bir ”;'hde gizli bir tayyare meydanı htı * burası çalrmman tayyareleri sa- tlyer. Bu belki de yüksek M yahut Fransanın, Aİ- ü veya Âvusturyanmın çok - © Ormanlarından birindedir. " _,Pudnpe!teden, Amsterdamdan, i. '!_ vi Marislyadan ve Varşovadan tayya. reler çalınmıştır. Almanyada hava polisi ülke üstünde uçacak ya - bancı tayyareleri çevirmek için e- mir almışlardır. Buna rağmen tay- yare hırsızlığı hâlâ meydana çı- karılamamıştır. Muhtelif memleketlerin gizli teşkilâtı bu hırsızlığın şimdi Av- rupayı istilâ etmiş olan casuslar ta| rafından yapıldığına kanidirler. Nitekim nerede yeni bir tip askeri tayyare yapılırsa casuslar bunun hemen fotoğraflarını çekerek hu- duddan öteye aşırırlar. Son zamanlarda Orta Avrupa askeri tayyare meydanlarından birinden büsbütün yeni bir tip tay- yare kaybolmuştur. Bu tayyare ge- celeyin silâhlı bekcisi olan hanga- ra yerleştirilmiş, fakat ertesi sa . bah yok olmuştu. Anlaşılıyor ki, silâhlı bekçilere müthiş bir rüşvet verilmişti. Hattâ bunlar harp divanlarında hapse mahküm olsalar bile aldıkları pa- ra bu fedakârlığa değecek kadar- dır. Son günlerde Almanya ile Ko- penhag'da sürülerle casus yaka - lanmış olduğu halde tayyare hır - sızlığımna dair henüz küçük bir iz elde edilememiştir. HAİBER Akşam postadr — DS lardan birisinin açık ve için_deki Medenıvetten kaçanlar Issız bir adada türlü macera geçirdikten sonra Memleketlerine dönmekten başka çare goremedıler ’ | St n eret Bundan birkaç /| sene evvel bir '. | Alman doktoru, - bir dişçiye gide: rini söktürdü. Bu GE L iş, dünyanın en WtE, ' çılgın sergüzeşt. g” lerinden birinin ÜŞ ilk adımı idi. Alman doktoru © Ritter medeni- 5 yetten nefret e. | diyordu. Nitekim © karısıma da hiç B bir sevgisi yok- ü . tu. Berlinde Do- Bö. ra Strauch adlı li kadın da mede- niyetten ve koca. #Gğ) sından bıkıp u- sanmıştı. Bunlar biribirlerini buldular rak Ekvator kıyılarında Galapa - gos adasına göçetmeğe karar ver- diler. Madat Ritter, M. Strauch'ı teselli etmek için geride bırakıla- caktı. Şımarık çocuklar kadar bile düşünemiyen doktor Ritter ile Ma. dam Strauch hazırlıklara girişti- ler. Eşyalarını beş tahta sandıkla iki çinko banyo tenekesinin içine yerleştirdiler. Ritter bütün acı ve sızılara irade kuvvetile hâkim ol- mağa karar verdiğinden yanına i- lâç almadı. Lâkin diş ağrrlarından işlerini söktürmüştü. Beraberlerinde tüfek almak me- selesine gelince Madam Strauch a- yak diredi; bütün hayvanlarla ha- rış içinde yaşamağa azmetmişti. İşte böylece Robinson Kruzo- dan daha berbat teçhizatla 1929 eylülünde üstü volkan lavlariyle örtülü ve şurasında burasında bal.- | ta görmemiş ormanları olan bir a- dada yeni yuvalarını kurmak üzere yola çıktılar. Ekvatorda yerli bir çocuk onla- ra katıldı. İşte bu üç kişi, adaya ayak attıkları zaman dünyada tek başlarına kalmışlar ve ana toprak- tan hain bir denizle ayrılmışlardı. İlk birkaç gün kendilerine yuva kurabilecek elverişli bir toprak par çası aramakla geçiştirildi. Niha- yet içinden küçücük bir dere ak- makta olan, bir hektar kadar bü- yüklüğünde, sakin bir yere geldi- ler. Bunun çevresinde kocaman ağaçlar tabit bir çit — halindeydi. Ötesînde beı'isinde gayet zengînw tenebbüsler vardı. Burasını ev kurmak için çok elverişli buldular. Due*iz kıyısından eşyaları taşı- mak dayanılmaz bir meşakkat ha lini aldı. Beraberlerinde getirmiş oldukları her şey, üstünde bir tek patekrsiı bile olmıyan, dağlarda ve çalılıklarda taşındı. Üstiva hattının yakıcı güneşi insana hiç nefes aldırmıyordu. Her adımda sivri lavlar ayakkaplarının köselesini kesiyor, keskin diken - ler derilerini yırtıyordu. Madam Strauch ikide birde kendini yerlere a'ryor ve hüngür hüngür ağlıyordu — Ritter bütün bunlara hiç aldırr; etmiyordu. Ka- dın zafiyeti on: volundan a'ako -| yamıyacaktı, (N hayet eşyalarını istedikleri yere taşıyabildiler. İkinci iş bir mesken yapmaktı. Medeniyetten kaçan çift, ıssız adada böyle bir hayat geçirmişlerdi... Bu ev birkaç ağaç dalına gerilmiş katranlı kâğıttan ibaretti ve bizim dünya tarikleri yeni hayatlarını iş- te bu cennet köşkünün içinde geçi- receklerdi. Önceleri başlıca gıda- larmı pirinçle mısır teşkil etti. Bunların büsbütün yeni bir ha- yata başlamış oldukları havadisi dünyanın büyük merkezlerine ça- bucak yayıldı ve başka göçmenler de yola çıktı. Madam Strauch zi- yaretçilerden nefret etmekle bera- ber, adada yerleşmek üzere geldik- lerini söyliyen bir çifte güler yüz gösterdi. Fakat ıkı çıft birbirle- yaşadılar. — Madam Strauch yeniden yaptı- gı bahçe işleriyle uğraşıyor, doktor Ritter ormanda odun kesiyordu. Çok geçmeden adaya üç kişi daha geldi. Bunlardan birisi ka- dın, ikisi de Lorenz ve Filipson ad- x iki erkekti. Kadın kendine Ba- rones dedirtiyordu. Daima bir e- linde kırbaç, öteki elinde de ta- banca ile geziyordu. Onun kurumu dayanılmıyacak kadar büyüktü. Adaya adım attı- ğının üçüncü günü kendisini bu ül- kenin imparatoriçesi ilân etti ve izni olmadıkça hiç bir yabancının buraya gelemiyeceğini söyledi. Genç bir Alman olan Leronz onun âşığı idi. Kadın onu köpek gibi kullanıyordu. En küçük bir hata üzerine del:kanlının yüzünde kam- çıyı şaklatıyordu. Eğer kadının mendili yere dü. şerse delikanlı onu hemen kaldıra- cak ve derin bir reverans yaparak hanımına takdim edecekti. Gece gündüz bir gölge gibi arkasından yürümeğe mecburdu. En küçük bir isyan karşısında tabancanın namlusu hazırdı. Filipson ise ev uşaklığını yapı yordu. Çok geçmeden sanki yer- den mantar bitmiş gibi adaya bir delikanlı daha geldi. Arendz adlı bu adam balıkçı olduğunu söyle- di. Barones bu yeni gelene çılgınca âşık oldu, aradan birkaç gün ge- çince hep bir arada ava çıkmaları nı teklif etti Kadın, Lorenz, Filipson, A- rendz ve adayı ziyarete gelmiş o lan üç Alman delikanlısı sabahle- yin erkendenava çıktılar. Çok uzaklara gitmeden bir sürü yabani sığır görüldü. Erkekler sürüyü kuşatmak için yayılarak ileriye atıldılar. Ateş i- Üzi saretı verildi. ııııı lkı kurşun sesi işi- : ıkıncısmı Barones atmıştı. Arendz çığlığı basarak yüzükoyun yere yu- MI varlandı. Kadının kurşunu onun% | gövdesini delmişti. Bu bir kaza idi. Kadın ağır bir — J surette yaralı olan Arendz'in cese- di üstüne yıkılarak hıçkırıklarla ağladı. İmdat işareti aşağıya, de- — niz kıyısına gönderildi ve yalnız — daktor Ritterin ustalığı sayesinde- — dir ki bu ağır yaralı adam ana top- 4 rağa gönderilinciye kadar yaşatı- labildi. j Adada facia başlamı;tı j Yazın en sıcak günlerindeydi- ler. Burası bir cehennem olmuştu. — Hele Lorenz sanki Gayya kuyu- —— sandaki kaynar zift kazanları için- 4 de yaşıyordu. Çünkü Barones ken- - disini atmış ve âşık olarak Filipso- nu secmıştı 4 Lorenz ana toprağa dönebilmek için para istedi. Barones onun yü- züne karşı bir kahkaha attı. Elin- — den alınıp kilitlenmiş olan eşyası- — nı istedi. Kadın gene güldü. Ni- hayet müthiş bir ümitsizlik içinde onun ayaklarına kapanarak hiç dinmiyen göz yaşlarile biraz para, biraz yiyecek, biraz da merhamet- — le birlikte elbiseleriri dilendi. Bü- tün aldığı da birkaç tekme ile ağız dolusu küfür oldu. İ Delikanlı kızgıriıktan çıldırmış 1 bir halde ayağa fırladı, evin içine daldı, eline aldığı bir iskemle ıle pağına vurmağa başladı. Delikan- — £ İmm hatırlıyabildiği en son iş de buoldu. Çünkü kafasına indirilen — bir darbe onu baygın bir halde ye- re yuvarlıdı. Kendine geldiği za- — man evin birkaç metre ilerisinde — gözlerini açmış ve kendini yerlero serili bulmuştu. İ Lorenz için bu artık her şeyiıı-v 1 sonu idi. Ayağa kalktı, intikam al. — mak için gözlerini kan bürümüş ol- e duğu halde ormanın yolunu Iut- turdu. Birkaç gün sonra lâv ınhıımdı dolaşmak yüzünden el ve ıyıklı.n İi kan içinde, Rttern kampına gel « — di. Barones hakkında he'yocınlı, heyecanlı “ben ona gösteririm,, — sözlerinden başka bir şey söyleme- İ di. Sonra ikisi birlikte gene keskin — lav tarlalarından yürüyerek Baro- — nesin kampına gittiler. Evde kim- — se yoktu. Kadının şapkası mısı- nın üstünde duruyordu. ' Lorenz ana toprağa döndü. Bı- ronesle Filipson'un izleri bir daha meydana çıkmadı. Adanın belki de bir yerinde gizlidirler. Ynhut’ ; ölmüşlerdir. 4 Ritter bir sabah yatağmdı.n kalkamadı. Sağ tarafına nüzül i ı?ı_ sabet etmişti. Vaziyeti günden gü- — ne kötüleşti. Düşüncesi hep ada- — da geçen facialarla ıstırap içinde — idi. Nihayet öldü, Madam Strauch — onu kendi elile kazmış olduğu me- —— zara gömdükten sonra felâketle —"' neticelenen bu sergüzeştinden vaz geçerek vatanma ve medemyetı döndü. f k Madam Strauch “Cennete şey- — tan geldi!,, adile yazdığı bir kılıp- A ta bu çılgın sergüzeşti anlatmıştır. ?f Kendine “Barones,, esalet uıwıı- nını vermiş ve esrarengiz bir sq— rette kaybolmuş olan kadının ;ah— İ siyeti bir türlü anlaşılamamıştır, — ir M . .____İî__ __H.â:' — 5e e SOT | <