İN ri 223 — Bu sırada dünyada Atlântit devri yaşa- nıyordu. ladı. v vakit bunlar da kısım kısım gi- derek meyhane tekrar boşaldı, Katu bir fener alıp mahzene indi. Bir şişe bile şarap kalmamıştı. Mahzenden ç:-' kıp kilere girdi burası da tamtakırdı. /Odasma giderek dolapları, sandıkları saçtı. İki gündenberi nesi varsa paraya İgevirdiği için burada da eşya namma İbir şey kalmamıştı. Paralarınm bulun "duğu dolabı açtı.. Bir mangır bile gü- 'remedi, Omuzlarını silkerek: — Adam sende! dedi. Bundan sonra sağlam bir hançer alarak beline soktu. Boş meyhanenin kapısını kapatıp »-“*“ “Yapımın 'altma bıraktı ve dışarıya çıktı, i © Hiç acele etmeven w...aniyen bir tarafa doğru giderken bu saf ve yıldız İr yaz gecesinde Parisin tuhaf bir sessiz- liğe gömülü bulunduğunu farketti, —y— BU SESSİZLİKTE NE VARDİ? Gece aydınlıktı Baştan başa yıl dızlarla süslü olan gökyüzü sabahm âlk sarılığı gibi tuhaf bir ışık Obürü 'müştü Bununla beraber henüz sabah olmamıştı. Tanyerinin ağırmasına da-| İha vakit vardı, Parisin sivri çatılarını! 'v> can kulelerini oaydmlatan sayısız iy Me'arın ışığı idi. Fakat sokakların kenar'ırında biribirine (o değercesine yükm olan bu çatıların altında her şey| karanlık ve her şey sessizdi. Sıcak boğucu değildi. Yalnız sisli bir ılıklık ağır bir çiçek Okokusunun yükseldiği bir çok bahçelerde bulunan ağaçları sararlıyordu. Katu, hayretle yürüyor ve başını ara sıra havaya kaldıriyordu. Sonrâ bu güzelliğin verdiği heyecana daya- snamıyoz olmalı ki gözlerini titriyerek “yere eğiyordu. im di m PARDAYANIN ÖLUMU Kafasında düşünce vardı: — Bu gece hava ne kadar güzel! Ayni zamanda dikkatini şiddetle çeken ve onu daha fazla hayrete düşü. ren bir şey vardı: — Paris neden bu kadar sessiz? Aşıklar nerede? Serseriler nere- de? Devriyeler nerede? Niçin herkes gizleniyordu. Bu kadar derin bir ses- sizliğin sebebi neydi? İşte yürürken Katunun düşündü. &ü bunlardı. Birdenbire kihar veya orta halli bir adamın evinin kapısının açıldığını gördü, On beş kadar adam çıktı. Bun- lar tüfek, tabanca ve mızraklarla te- peden tırnağa kadar silâhlanmışlardı. İclerinden birisinin elinde hırsız fence ri öbürünün elinde bir kâğıt vardı. Hepsinin kollarında beyaz o sargılar sarılıydı. Bazılarının ceketlerinde bi- rer beyaz salip göze çarpıyordu. Bunlar yürümeğe başladılar. Elin- de kâğıt bulunan adam fenerli ile birlikte önden yürüyordu. Bunlar hiç gürültü etmiyorlar ve o biribirlerine çarpmamak için silâhlarını dikkatle tutuyorlardı. Katu yoluna devam ederek: — Acaba nereye gidiyorlar, ne ya. pacaklar? diye söylendi. Askerler birdenbire durdu. Önde bulunan kâğıdı muayene etti ve bir e- ve yaklaşarak kapısının üzerine bir işa ret koydu. O vakit bunlar tekrar yürü. meğe haşlıyarak uzaklaştılar. Katu kapının önüne gelince konu- lan işaretin tebeşirle (o çizilmiş beyaz bir salip olduğunu gördü. Askerler, iki evin önünde — daha durdular ve gene ayni adam bu evle» şimdilik oyalmz bir i du. Birihirlerine rastladıkları zaman ! tarafında, bir ormanın içinde görülen 224 — Dünya insanları çok neşeli ve sefih bir 225 — İlim ve sanat çok ilerlemişti, hayat yaşıyorlardı. 225 — Yağmurlar yağdı. Seller, tufanlar orta lığı kapladı. PARDAYANIN ÖLÜMÜ 21 rin kapılarına birer beyaz salip çizdi. Sonra başka bir sokağa saptılar ve Katu da yoluna devam etti, Fakat yirmi adım ilerisinde ikinci bir fe. nerli grupa daha rastladı. Sonra sağ- da solda geçtiği sokakta buna benzer gruplar gördü. Hepsinde de elinde be- yaz bir kâğıt tutan bir adam bulunu- yor ve ara sira durarak (kâğıdına ba- kıyor sonra bir evin kapısına yaklaşa.| rak elindeki tebeşirle beyaz bir salip *çizi yordu. Bu gruplar hep sessizce dolaşıyor- bir parola vererek tekrar işlerine de- vam ediyorlardı. Katu, evvelâ sokakları dolaşan bu fenerleri saydı. Sonra yolunun üzerin de gördüğü beyaz alip işaretli kapı- ları hesapladı. Nihayet (o başaramı- yacağını anlıyarak bundan vazgeçti. İkiyi vuran saat darbeleri uzaktan uzağa sessizliği Oyırtarken oda yürü. yüşünü çabuk'aştırarak: — Bunları ne diye düşünüyorum? İşte vakit zeldi. Beni (bekliyorlar. diye söylendi. .. Saat ikiyi çalıyordu. Şehrin her İfırtmaya benzer bir uğultu oldu. Ka- palı her kapının arkasında demirlerin kımıldadığı sanılırdı. Sonra gene derin bir sessizlik or- talığı kapladı. Hanri dö Giz askerlerle dolu ko- nağının avlısında ve at üzerindeydi. Dük Domal, Kolinyinin konağın- dan pek uzakta bulunmıyan bir sala. şın altmda yüz tüfekli ile birlikte yer almıştı. ” Margi dö Biraz, Sen Jermen Lok- serruvanın önünde elli kişiye kuman. da eden bir elebaşıya yavaş sesle e- mirler veriyordu. Marşal dö Damvil sabırsızlıktan titriyerek e*inin önünde bekliyordu. Kendisi ata binmişti, Etrafında da üç yüz kadar süvari vardı. Krnse, karısının ölümünden son. ra tek başına yaşıyarak genç oğlunun terbiyesile uğraşan ihtiyar oHüzne, Dük dö Lâfarsun konağı yanında pusu kurmuştu. Onun maiyetinde yirmi ka- dar katil vardı. Kolları çıplak, obiçakları (o ellerin. de bulunan otuz kasap çırağiyle Peza çok zengin ve sözü geçer bir adam 0- Tan Dük dö Laruşfukoldun konağına geçilerek bir geçidi bulunan mutaassıp bir katoliğin avlısına yerleşmişti. Kitapçı Kereviyer ise Şorpantiye ismindeki arkadaşile birlikte kafaları tütsüliyerek kanla (o hararetlerini sön. dürmeğe hazır (o bulunan bir serseri çetesine kumanda (ediyordu, Bu Şar. pantiye oldukça âlim bir adam ve amosun — düşmanıydı. Ramos ise, ki. taplarmı hiç bir zaman (Kereviyere bastırmağa razı olmamıştı. Şarpantiye kitapçı ve serseri çetesi Ramosun yat. tığı Prese okulunun (mektep): önünde bekliyorlardı. Büyük köprünün üstünde yer a- lan Marşal dö Tavan atının boyunun altma doğru eğilerek dinliyordu. İki yüz mızraklı piyade gözlerini kuman». danlarıma dikmişlerdi. Her köprüde bu suretle piyade as kerinden bir engel vardı. Bu kıtalar geriden hücuma © uğramasınlar diye Zincir hattı üniversite ( civarında pek sıklaşmıştı, Şehrin her köşe başında bir eleba- şt İle elli silâhlı bulunuyordu. Bütün