193 — Kalabalık caddeler, tramvaylar otomo- biller... 196 — Birerbirer hayret ve dehşetle seyrettiler, tiyor sine dışarı çıkmak İçin yardım edersö beş yüz ekü vereceğini söyledi. Nöbet- çi de direktör Montlök çok emniyet. siz bir adam olduğu için kendileri gi- bi en mühim mahpusların bulunduğu odanm anahtarını yanında taşıdığını bununla beraber anahtar kendisinde olsa bile asker olduğu için dünyanm altmlarmı verse kapıyı açamıyacağını ve zenginlikten çok hayatını sevdiğini ve eğer mahpuslar bir daha böyle tek- Jiflerde bulunacak o olurlarsa hemen direktöre haber vererek (kendilerini yeraltı bodrumlarına < indirteceğini söyledi. Ve tekrar gezinmesine devam etti. Babası: — Görüyorsun ya, bu uğraşmala. rınla kazanacağın şey olsa olsa biri- birimizden ayrılmamızdır. Mademki daha iki üç gün yaşıyacağız, bugünler de beraber bulunalım. Ah, eğer sözle- rimi dinlemiş olsaydın şövalye! Erkek ler fena, kadınlar onlardan fenadır. Sana onlardan çekin demiştim. Şey. 'tan çocuk! Asırlardanberi Kurulan bii "kaideyi niçin bozmak (istedin e. yorsun ya namuslu adam, müthiş bir| hayvan gibidir. Eğer böyle bir kimse İnsanlık denilen büyük bir kurt sürü- sünün içine tesadüfen girse bu birliği teşkil eden öbür (adamlar onu kuv. vet ve iftira ile yahut bisliklerinin dü- zenini korumak için icat ettikleri bin | bir vasıtadan biri ile mahvetmedikçe rahat edemezler, Neye öyle içini çe- kiyorsun? Ölümden bu kadar korkt. yor musun? sözlerini söyledi. — Dinim hakkı için korkmıyorüm Baba. Evet, hayatı sevdiğimi inkâr e- demem, bununla beraber mühim bir iş göreceğimi sanıyordum. Hem de bu l 2 PARDAYANIN ÖLÜMÜ işin lângıcmda muvaffak oldum. Ben Şarlman zamanındaki eski şöval- yelik hayatımı canlandırmak istiyor. düm, Gayem, mızrağı elinde, kalbi sağlam, düşüncesi hür olarak dünyayı hür olarak dolaşmak, fenaları mah. vetmek, zayıfları okorumaktı. Çünkü insanlar arasında fenalık edenlerden çok ıstırap çekenler vardır. Dediğiniz gibi, bu büyük sürü kendi rahatından ve düzeninden başka - bir şey düşün- mez, çek doğru.. Krallar, prensler ğursuz ihtiraslarının ağırlığını halka yüklemek isterler. Onları ezmek için eski şövalyelik hayatını o canlandır. mak lâzımdır. İşte baba, ben de bu şövalyelerden biri olmak istedim. Böyle şeylerle vakit geçirerek Lü izden hiç bahsetmemişlerdi. Sebebide, babanın, oğlunun kalbinde yatan bir acıyı kalbinde yatan bir acıyı uyan. dırmak istememesi, oğlunun da ağla- maktan korkmasıydı. İşte bu son gece olan bu cumartesi (gecesi de böyle vakit geçirdiler, Her gece, rahatça (ouyuyorlardı. Her sabah saat altıya doğru ( bahesı kalkıyor oğlunun hafif bir gün ısığiy- le aydınlanan yüzünü o seyrediyordü. Sövalve, uvkusunda (o gülümsivordu. Belki de rüyada Lüizi görüyordu. Bu sabah, ihtiyar asker anlatı. maz bir şefkat ve kederle gene oğlunu seyre dalmıştı. Müthiş an geldi. Yap- tığı hafif bir hareket ( delikanlıyı w- yandırdı. Şövalye gözlerini açınca ba. basının kendisine baktığını gördü O vakit ikisi de derin bir acıyla titrediler. Kederlerini belli etmemek için kendilerini tuttular. Hiç bir sey söylemediler. Zaten bu müthiş anda 197 — Aellta iki yabancıya Merih lisanını öğre- o ——————— 195 —.. Ve en kanlı safhalarını Los ile İvanoviç. 198 — Ve yabancılara bu lisan hiç de öğrenime- si zor gelmiyor, PARDAYANIN ÖLÜMÜ 215 a ne söyliyebilirlerdi. Şövalye (o babası- inin elini tuttu. Birihirlerinin gözleri- ine baktılar Bazan zihinlerini altüst! eden karışık düşüncelere o cevap veri. yorlarmış gibi gülümsüyorlardı. Böy- lece beklemeğe başladılar. Nihayet gayet (çabuk geçen bir kaç saatten sonra koridorda bir çok ayak sesleri duydular. Hemen ikisi de ayağa kalktılar. Sessizce kucaklaş tılar. Bu anda bir söz söylemek onlar için mümkün değildi. Her birinin dü- şüncesi, kendi kederile öbürünü acı. Jandırmamak ve son nefesini yeis İçin de verdirmemekti. o Ağızlarından bir söz çıkmış olsa muhakkak ağlıyacak- lardı. Kapı açılarak Montlök görlindü. Yanmda yirmi asker vardı. İki mahpus elele tutuşarak biribir lerine o kadar sokulmuşlardı ki bun- ları ayırmak çok zordu. Montlökün verdiği bir işaret üze. rine askerler mahpusların etrafını sar idı, Baba ile oğul, son Ana kadar bera- ber bulunacaklarını anlıyarak sevin- * diler. Yürümeğe başlanıldı. Şövalye se. fanın nihayetinde başka (askerlerin *de bulunduklarını farketti. 'Tamplin « bütün muhafızları olan altmış nefer jayaktaydı. ; Taş bir merdivenden inildi. Eski ;zindanm iç taraflarına girildi. Niha- “yet mermer döşemeli geniş bir odaya girildi. Burası işkence odasıydı. Parisin başcellâdı da orada bulu- "nuyordu. Onun yanıda bir adam da. ha vardı ki şövalye, (o meşalelelerin ışığı İçinde onun Moröver olduğunu tanıdı. Ve başını babasına © çevirerek gülümsedi. Moröver, kalbinden taşan kin ve düşmanlık duygusile tirtirtitriy Otuz tüfekli asker basık kubbeli oda- pın etrafma dizildiler, Her altı nefer de bir meşale vardı, Pardayanlar, ilk bakışta bunları gördüler, İşkenee seh pası, ipler, ağaç kakmalar, ve bir taş üzerinde duran tokmak, demirlerin, kerpetenlerin kızdırıldıkları ateş ha- zir bekliyordu. Muavinleri olan iki ki. şiye son tenbihleri eden cellâdı, Morö- ver ile konuşan Montlökü, kısaca bun larm hepsini bir saniye içinde bir ha- yal gibi gördüler Montlök : — Hangisinden başlıyalım? diye soruyordu. Şövalye bir adım İlerliyerek: — Mösyö... dedi. * Onun bir şey yapacağı sanılarak hemen ondan fazla kuvvetli kol tara. fından yakalandı. Montlök: — Ne istiyorsunuz? diye homur- dandr. Şövalye titremiyen bir sesle: — Bir lütuf, dedi! — Söyleyiniz. — Emredinizde işkenceye benden başlasınlar. İhtiyar Pardayan! — Yok olmaz, isteğin bir haksız. liktir. İhtiyarlığa hürmetin yok mu? diye bağırdı. Moröverin yüzüne bakan Montlök £ — Benim için hepsi birdir, dedi Morüver, şövalyenin gözlerini a- radıysa da delikanlı babasına son bir